Kış döneminde metabolizmamız beynimizle işbirliği halinde her hareket öncesi; ısı korunumunu bağışıklığını kaybedip kaybetmeyeceğini kapının önünde bekleyen hastalıkları düşünür. 

Günün aydınılık ve karanlık zamanları gibi; yılın aydınlık zamanında daha çok çalışan vücut karanlık zamanında dinlenme haline meyillidir. Öte yandan  soğuktan korunma amaçlı ısı yalıtımı bedende yağın artmasıyla ayarlanır. Bunlar kış döneminde kilo alımını makul kılan pek çok konu başlığından ilk akla gelenler…

Oysa ki kış dönemi kendimize zaman ayırmanın daha kolay olduğu zaman planlaması için daha az yoldan çıkaranla  baş etmemiz gerektiği bir dönemdir. Akşam etkinlikleri düğün organizasyonları tatil planları yerini mecburi kapalı mekan etkinliklerine bırakırken; hastalıkların direnç düşüklükleri ve grip salgınlarının daha sık karşılaşıldığı bir döneme girmiş oluruz.

Öncelikle kendi ısı yalım-tımını sağlamak için yağ oranını arttırmaya hedefli vücudu daha çok hareket ettirmek gerektiğini; sonrasında hastalıklarndan salgınlardan korunma amaçlı meyve çiğ sebze tüketimimizi kontrollü arttırabileceğimizi bilmeliyiz. Bununla beraber bağışıklık dostu bitki çaylarımız; içine limon zencefil zerdeçal tarçın nane doğal bal veya meyveler de eklenerek gün içinde ve geç saatlerde bize eşlik etmelidir.

Beslenmemiz yaz döneminin popüler diyetlerinin etkisinden sıyrılarak sağlıklı ve dengeli şekilde tüm besin gruplarını içeren sıvı tüketiminde kontrollü bitkisel kaynaklı yağ tüketiminin (ceviz fındık badem zeytinyağı) hayvansal kaynakllı yağ tüketimine kıyasla daha önde olduğu basit  ve yapay karbonhidrat kaynaklarından(şeker rafine un gibi..) alınan enerjinin yerini tam tahıl gruplarına meyvenin doğal şekerine bıraktığı (ki hepsi kontrollü olmalı) bir beslenme sistemine sağlıklı pişmiş sebze yemekleri ve yağ oranı düşük ve protein açısından zengin çorba tariflerimiz eklenirse son olarak da öğünlerimizden biri sağlıklı protein kaynaklarından biriyle planlanırsa (et hindi kurubaklagiller..) kış dönemi hem fit hem hastalıklardan uzak geçebilir.