Anorektal bölge selim hastalıkları (Hemoroid, anal fissür, anal apse, anal fistül, makat kaşınması) çok sık görülen sağlık sorunları arasında yer alırken gündelik hayatta kişilerin yaşam kalitesini de bozuyor. Pek çok kişi doktora gitmeye çekindiği için tedavisini de geciktiriyor. Birbirinden farklı belirtileri ve tedavi yöntemleri olan bu hastalıkların multidisipliner bir şekilde tedavi edilmesi gerekiyor. Sağlık Destek Sitesi Şişli Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü'nden Doç. Dr. Onur Bayraktar, anorektal bölge selim hastalıkları hakkında bilgi verdi.
Kalın bağırsağın son kısmı olan rektum, anüs (makat) ile sona erer. Bu iki bölgenin (anorektal) selim hastalıkları kabızlık, kanama, ağrı, kaşıntı ve dışkı tutamama gibi yaşam kalitesini bozan sorunlara yol açar.
Başlıca selim anorektal hastalıklar şunlardır;
Anorektal bölge hastalıklarının başlıca bulguları;
Bu bölge hastalıklarında uygulanan tedavi, ileride hastanın dışkı tutma kabiliyetini etkileyebileceği için çok önemlidir. Doğru tanı konulması, doğru tedavinin ilk şartıdır. Başlıca tanı yöntemi fizik muayenedir. Sonrasında, anüs ve rektumun görüntülenmesi ve gerekirse biyopsi alınması sağlayan rektosigmoidoskopi yapılmalıdır.
Anorektal hastalıklar toplum içinde sık görülebiliyor. Her yaştan kişide rastlanabilecek bu hastalıklar, en sık 40- 65 yaş arasında görülür. Ayrıca erkeklerde kadınlara oranla daha fazla rastlanır. Genel anlamda, kabızlık temel sebep olarak görülse de pek çok farklı sorun bu hastalıklara neden olabilmektedir.
Anorektal bölge hastalıklarında öncelikle hastanın detaylı anamnezi, genel sağlık durumu sorgulanır. Sonrasında da fizik muayene yapılır. Anorektal ultrasonografi, kolon geçiş zamanı testleri, defekografi, anorektal elektomiyografi, izotonik sıvı infüzyonu, balon atılım testi, anal manometri, çeşitli kan, idrar ve dışkı testleriyle teşhisler konulabilmektedir. Testler, şüphelenilen hastalığa göre değişebilmektedir.
Anorektal bölge hastalıklarında tedaviler, hastalığa ve hastanın durumuna göre değişmektedir. Tedavi skalası beslenme düzeninden, ilaçlara ve nihayetinde cerrahiye göre değişmektedir.
Anorektal bölge, kalın bağırsağın sonundaki anüs ve rektum kısımlarıyla ilgili olan bölgedir. Bu bölgenin hastalıklarına, genel olarak anorektal hastalık denilmektedir. Bu hastalıklara ait semptomlar ve şikayetler toplumda çok yaygındır. Çoğu durum iyi huylu olmasına ve birinci basamak sağlık kuruluşlarında tedavi edilebilmesine rağmen, kolorektal kanser riski gözardı edilmemeli ve hastalar uygun şekilde araştırılmalıdır.
Anorektal bölgede meydana gelen hastalıklara uygulanan cerrahi tedavilere anorektal cerrahi denilmektedir. Hastalar, makat ve etrafı ile ilgili endişeler veya semptomlar nedeniyle sıklıkla hekime başvururlar. Birçok anorektal durum iyi huylu ve kolayca tedavi edilebilir olsa da, hastalar utanma veya kanser korkusu nedeniyle tıbbi yardım almayı erteleyebilirler. Ertelenen ve başlangıçta ameliyat gerektirmeden çözülebilecek sorunlar ihmal nedeni ile koleraktal kanser olarak karşımıza çıkabilir ve daha komplike tedaviler gerektirir.
Bu nedenle rektal kanama, ağrı, kilo kaybı gibi anorektal hastalık belirtileri olan hastaların hekime başvurması ve gerekli tetkikleri yaptırması önerilir.
Anorektal bölge hastalıklarının tek tek ne anlama geldiği, belirtileri, tedavi yöntemleri aşağıdakiler gibi olmaktadır:
Hemoroidler,anal kanal içerisinde yer alan damarsal yastıklardır ve her insanda yer bulunan, normal anatomik yapılardır. Büyüyüp, makat dışına doğru çıkmaya başladıklarında hastalık belirtileri oluşur.
Muayene genellikle tanı koymayı sağlar, ancak gerekirse kalın bağırsağın görüntülenmesini sağlayan endoskopi işlemleri (rektosigmoidoskopi veya kolonoskopi) yapılmalıdır.
Başlangıç döneminde konservatif (destek) tedavi etkilidir.
Konservatif tedavi;
İlaç tedavisine yanıtsız hastalara; hastalığın evresi, hastanın makat bölgesi kaslarının fonksiyonu ve geçirilmiş ameliyat hikayesi, hastanın yaşı ve cinsiyetine göre tedavi planlanır. Skleroterapi, lastik bant ligasyonu, lazer fotokoagülasyon vb. günübirlik, ayaktan işlemler yapılabilir. Bu yöntemlerin, ağrısı ve komplikasyon oranı az ancak tekrarlama oranı cerrahi işlemlere göre daha yüksektir.
Diğer tedavi yöntemleri uygun olmayan veya başarısız olan hastalara cerrahi yöntemlerden (hemoroidektomi, stapler hemoroidopeksi, arter ligasyonu + mukopeksi vb.) biri de uygulanır.
Makatın girişinden iç tarafına uzanan yırtık ya da çatlaklara anal fissür denir.
Anüsün etrafını saran ve onu kapalı tutan sfinkter adı verilen bir kaslar vardır. Anüs, genellikle sırt ve kuru dışkılama ile yaralandığında komşuluğundaki sfinkter kasları gerilir. Oluşan spazm, rahat dışkılamayı engellediği gibi şiddetli ağrıya da neden olur.
Tanı için fizik muayane yeterlidir. Fissür iyileşmesine ragmen kanama devam ediyorsa sigmoidoskopi ya da kolonoskopi yapılabilir.
Tedavide ilk yapılması gereken, var ise kabızlığın engellenmesi ve gaytanın yumuşatılmasını sağlamaktır. Bunun için diyette lif alımı arttırılır ve gerekirse gayta yumuşatıcı ilaçlar verilir.
Ilık suya oturma banyoları ve anüs etrafını saran sfinkter kaslarının gevşemesini sağlayan kremler çatlağın iyileşmesine yardımcı olur.
Eğer bu tedaviler işe yaramaz ise botulinum toksini (Botox) enjeksiyonu veya cerrahi tedavi uygulanır.
Makat bölgesi ve çevresinde iltihap toplanması sonucu gelişen şişliğe anal apse (perianal, anorektal) adı verilir.
Makat etrafında şiddetli ağrı ve eşlik eden ateş veya halsizlik durumunda anal apseden şüphelenilmelidir.
Fizik muayenede makat etrafında kızarık ve ağrılı bir şişlik şeklinde saptanır.
Daha derin bir apse ise parmakla makattan (rektal) yapılan muayenede içeride hassas, bir kitle olarak hissedilir. Tanıyı doğrulamak ve apsenin yayılımını değerlendirmek için manyetik rezonans (MR) görüntüleme veya pelvis ultrasonu gibi görüntüleme çalışmaları kullanılabilir.
Anal apselerin ile tedavisi cerrahi olarak boşaltılmasıdır. Tedaviye antibiyotikler de eklenir. Apseye eşlik eden ek bir patoloji (fistül vb.) var ise aynı seansta ona da müdahale edilir.
Drene edilmemiş bir anorektal apse, komşu dokulara yayılmaya devam edebilir ve sistemik enfeksiyona doğru ilerleyebilir.
Dış deliği anüs kenarında iç deliği bağırsak içerisinde olan ve normalde bulunmayan bir yol oluşmasıdır. Çoğunlukla, makat iç kısmındaki bezlerin enfekte olması sonucu gelişir. Anorektal fistülü olan hastalar, genellikle boşaltılmayı takiben "iyileşmeyen" anorektal apse ile, anüs kenarı veya kalça bölgesinde kronik iltihaplı akıntı ve şişlik ile başvurur.
Anorektal fistüller, makat etrafındaki sfinkter kasları ile ilişkilerine göre sınıflandırılır (yüzeysel, intersfinkterik, transsfinkterik, suprasfinkterik ve ekstrasfinkterik).
Fistüller, basit veya kompleks olabilir ve kompleks fistüllerin anatomisi hakkında kapsamlı bilginin edinilmesi doğru cerrahi tedavi yönteminin seçilmesi için mutlaka gereklidir.
Manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve anüs yoluyla yapılan ultrasonografi (EUS), fistül yolunun anatomisini ve anal sfinkter kaslarının ne kadarının fistülle ilişkili olduğunu belirlemek için tercih edilen görüntüleme yöntemleridir.
Cerrahi, fistül tedavisinin temelini oluşturur. Ancak doğru yöntemin seçilmesi çok önemlidir. Çünkü cerrahi tedavinin amacı fistülü ortadan kaldırırken gaz ve dışkı tutma fonksiyonunu korumaktır. Fistülün tipine göre uygulanan cerrahi yöntemler; fistülotomi, gevşek seton uygulanması, fistülektomi + sfinkter onarımı, LIFT yöntemi, kaydırma flepleri, modifiye Hanley prosedürü, fibrin yapıştırıcılardır.
Sindirim sisteminin son kısmı olan anüsün veya çevresindeki derinin kaşınmasıdır. Anal kaşıntı, kişide ciddi rahatsızlık oluşturabilir. İnsanlarda, ‘’ bende bağırsak kanseri mi var?’’ endişesi yaratsa da kaşıntı genellikle başka bir durumdan kaynaklanır.
Aşağıdakiler dahil anal kaşıntının birçok olası nedeni vardır:
Anüs ve etrafındaki cilt temiz ve kuru tutulmalıdır. Bunun için
Ancak bazı hastalarda, birçok farklı tedavi denenmesine ragmen kaşıntı devam edebilir.
Kalın bağırsağın son kısmı olan rektum ve anal kanalın makattan dışarı sarkmasıdır. Bağırsak tam kat olarak sarkabileceği gibi, yalnızca mukoza adı verilen iç kısmı da sarkabilir.
En sık görülen belirtiler makatta şişlik ve dolgunluk hissi, ıkınma ile makatın dışarı doğru sarkmayı, kaşıntı veya mukuslu akıntıdır. Sarkma ilerledikçe dışkılama zorluğu veya kaçırma, dışkıyı tam boşaltamama ve kanama da gelişebilir.
Tanı genellikle fizik muayene konulur. Ancak tedavi gerekliliğine karar vermek için bazı tetkikler yapılabilir.
Tedavi, belirtilerin ciddiyetine ve başka sağlık sorunlarının olup olmadığına bağlıdır. Ancak mutlaka dikkat edilmesi gereken bazı öneriler vardır.
İdrar torbası, rahim veya ince bağırsak sarkmasının eşlik etmediği, sadece rektumu içeren hastalık halinde yapılacak cerrahi ile semptomların ilerlemesi, sfinkter kas kompleksinin zayıflaması ve bağırsak boğulmasının (inkarserasyon) önüne geçilebilir.
Seçilecek ameliyat türü sarkmanın şekline, hastanın yaşı ve genel durumuna bağlıdır. Karın bölgesinden kapalı ve açık yöntemlerle veya makat bölgesinden (perineal) cerrahi yapılabilir.
Karından yapılan ameliyatlarda, hastalığın tekrar etme oranları perineal prosedürlere göre daha düşüktür.
Güncel pratikte en sık uygulanan ve anterior mesh rektopeksi denilen yöntemde, dışarıya doğru sarkmış olan rektum olması gerektiği yere çekilerek yama ile sabitlenir. Bu yöntem açık, laparoskopik veya robotik yöntemle uygulanabilir.
Karın onarımını engelleyecek eşlik eden ciddi hastalıkları olan hastalar için perineal onarımlar uygulanabilir.
Kontinans, normal şekilde gaz ve dışkıyı tutabilmeyi ifade eder. Anal inkontinans ise katı veya sıvı şekildeki dışkının veya gazın istemsiz olarak kaçırılması olarak tanımlanır.
Çalışmalar, toplumun %2-7'sinin bu sorunu yaşadığını gösterse de hastaların bu konu hakkında sağlık çalışanları ile dahi konuşmaya çekinmesi nedeni ile gerçek sıklığının daha yüksek olduğu düşünülmektedir.
Sadece gaz veya sıvı şeklindeki dışkıyı kaçırma (minor inkontinans) her iki cinsiyette eşit olarak görülürken, katı dışkıyı kaçırma (major inkontinans) riski kadınlarda 2 kat daha fazladır. Özgüven kaybı, endişe ve sosyalleşme sorunlarına neden olan bu hastalıkta tedavi ile şikayetler azaltılabilir ve çoğu zaman tam iyileşme elde edilebilir.
Kontinans, hem alt sindirim sisteminin hem de sinir sisteminin normal işlevini gerektirir. Anal sfinkter kasları, sindirim sisteminin sonunu çevreleyen pelvik kaslarla birlikte bağırsak içeriğinin kontrollü hareketini sağlar. Analinkontinans, genellikle olası birçok nedenin kombinasyonundan kaynaklanır.
Hastalığın öyküsünün dinlenmesi, muayene ve tanısal testler birlikte değerlendirilerek tanı konulur.
Uygulanacak tedavi, altta yatan neden ve hastalığın şiddetine göre planlanmalıdır. Üç tip tedavi kullanılır: medikal, biofeedback, cerrahi yöntemler.
Güncelleme Tarihi : 31 Ocak 2025
Yayınlanma Tarihi: 19 Ekim 2022
Sağlık Destek Sitesi
Sağlık kütüphanesi içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlı ve kayıt tarihindeki bilimsel verilerle hazırlanmıştır. Sağlığınızla ilgili tüm sorularınız, endişeleriniz, teşhis veya tedavi için mutlaka doktorunuza veya sağlık kuruluşuna başvurunuz.