Halk arasında kulak kireçlenmesi olarak da bilinen otoskleroz, iç kulak ve orta kulakta süngerimsi görünümlü yeni kemik oluşumları ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Daha çok kulakta çınlama ve işitme kaybı belirtileriyle ortaya çıkan otoskleroz hastalığı, kadınlar ve genetik yatkınlığı olan kişilerde daha fazla ortaya çıkabilmektedir. İç kulak kireçlemesi yani otoskleroz tedavisinde işitme cihazı ya da farklı ilaçlar kullanılabilmektedir. Ancak kesin tedavi cerrahi yöntemlerle gerçekleştirilmektedir.
Sağlık Destek Sitesi Ataşehir Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden, Prof. Dr. Mehmet Özgür Habeşoğlu, otoskleroz hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
Otoskleroz, iç kulak ve orta kulakta mikro düzeyde kemik erezyonları ve erezyonlar çerçevesinde yeni kemik oluşumu ile ortaya çıkar. Yeni kemik yapılarının ortaya çıkması genellikle iletim tipi işitme kaybına yol açmaktadır. Normal şartlar altına ses titreşimleri dış kulak tarafından kulak zarına iletilir. Kulak zarı bu titreşimleri orta kulaktaki çekiç (malleus), örs (inkus) ve üzengi(stapes) kemiklerine gönderir. Üzengi kemiğinin hareket etmesiyle iç kulaktaki sıvı da hareket eder ve iç kulaktaki hücreler uyarılır. Bu hücreler ses titreşimlerini beyne gönderilen elektrik sinyallerine dönüştürür. Bu sürecin herhangi bir kısmı hasar görürse işitme kaybı meydana gelebilir. Otoskleroz hastalığında kulak içinde oluşan yeni kemik odakları çekiç, örs ya da üzengiyi etkilemektedir. Genellikle üzengi kemiğinin titreşmesini engelleyen otoskleroz hastalığı işitme kaybına neden olabilmektedir.
Otoskleroz (İç kulak kireçlenmesi) nedeni kesin olarak belli değildir. Ailesinde otoskleroz olan kişilerde hastalık daha fazla görülmektedir. Bu da otoskleroz hastalığının genetik etkileri olabileceğini göstermektedir. Otoskleroz hamilelik sırasında bazen ortaya çıkabilmektedir. Gebelik sırasında otoskleroz hastalığının ilerlemesinin hormon seviyelerindeki değişikliklerden kaynaklı olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca kızamık geçiren hastalarda otoskleroz hastalığının daha fazla görüldüğü bilinmektedir.
Kulaç kireçlenmesi erken ve geç evre olarak ikiye ayrılmaktadır. Erken evrede kulakta kireçlenme henüz oluşmamıştır. Erken evre, yumuşak evre olarak da adlandırılmaktadır. Bu dönemde kişiye, sodyum florür içerikli tabletler verilerek kulak kireçlenmesinin önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Kulak kireçlenmesi ilerleyerek geç evre kısmına geçtiğinde cerrahi bir tedavi yöntemi uygulanması gerekebilir.
İç kulak kireçlenmesi yani otoskleroz en yaygın belirtisi işitme kaybıdır. Otoskleroz hastalığında ortaya çıkan işitme kaybı daha çok düşük seviyeli veya tiz sesleri duyamamak olarak ortaya çıkar. İşitme kaybı zamanla ilerleyebilir. Otoskleroz durumunda işitme kaybı daha çok iki taraflı yaşanmaktadır. İşitme kaybı, kulak ağrısı gibi belirtilerin yanı sıra Otoskleroz belirtileri şu şekilde sıralanabilir;
Otoskleroz, işitme kaybı olarak ortaya çıkarak kulak çınlamasına neden olabilir. Kişilerde tek ya da iki kulakta birden işitme kaybı olabilir. Bu durum ortaya çıkarken kişi yavaş yavaş, kısık sesleri işitemediğini fark edebilir.
Kulaç kireçlenmesi tedavisi geciktirilerek müdahale edilmediği durumlarda kalıcı işitme kaybı riski oluşturabilmektedir. Kireçlenme enfeksiyona bağlı olarak geliştiğinden kulak zarında ağır hasar bırakabilmektedir. Kulaktaki kireçlere uzun süre müdahale edilmediğinde kulakta birikerek kemikçiklere zarar verebilir.
Otoskleroz (İç kulak kireçlenmesi) teşhisi kulak, burun, boğaz uzmanı bir doktor tarafında teşhis edilir. Muayene sırasında hastanın hikayesi önemlidir. Kulak muayenesi genellikle normaldir. Bazen kulak zarı arkasında hafif kırmızımsı bir refle gözlenebilir. Bu durum hastalığın başlangıç evresinde olduğunu işaret eder. Otoskleroz ile benzer belirtileri sahip olan rahatsızlıkların elenmesi için kulağın için incelenmektedir. Yaşanan işitme kaybının derecesinin belirlenmesi için işitme testleri yapılmaktadır.
Kulaç kireçlenmesinde durumun ciddiyetine bağlı olarak cerrahi müdahale yapılıp yapılmayacağı belirlenmektedir. Kulak kireçlenmesinin yarattığı problemler işitme cihazı kullanılarak da çözülebilmektedir. Bu noktada uzman doktorun önereceği tedavi yöntemlerinden ilerlemek doğru bir seçim olacaktır.
Kulak kireçlenmesi teşhisi konulduktan sonra hızlı bir şekilde tedaviye başlamak hastalığın ilerlemesini engelleyerek iyileşmesinde etkili olacaktır. Fiziksel muayenenin ardından tedavi planı oluşturularak gerekirse cerrahi müdahale ile kulak kireçlenmesi tedavisi uygulanabilir. Bu cerrahi müdahale ile kulakta kireçlenme temizlenmesi amaçlanmaktadır.
Otoskleroz başlangıç aşamasındaysa her hangi bir tedavi uygulamayıp hasta takip edilebilir. Bu süreçte belirli aralıklarla işitme testi yapılarak hastanın işitme durumu yakından takip edilmelidir. Ancak otoskleroz zamanla ilerleyebilen bir rahatsızlık olduğu için tedavi konusunda hassas davranılmalıdır.
Otoskleroz tedavisi genel olarak şu şekilde yapılmaktadır;
Otoskleroz hastalığında uygulanacak ameliyat stapes cerrahisidir. Prosedür genellikle genel anestezi altında uygulanır. Kulak kanalının içinden yapılan küçük bir kesi takip edilerek, kulak zarının arkasından orta kulağa girilir. Orta kulakta yer alan malleus, inkus ve stapes (çekiç, örs ve üzengi) bağlantıları ve hareket kabiliyetleri değerlendirilir. Malleus ve inkusun hareket kabiliyetlerinin olması ve stapes kemiğinin hareket kabiliyetinin olmaması veya ileri derecede yitirilmesi kesin tanıyı koydurur. Bu noktadan sonra stapes kemiğinin görevini üslenen teflon bir protez ile değiştirilmesi ile ameliyat sonlandırılır.
Ameliyat sonrası hasta 1-2 gün daha hastanede takip edildikten sonra taburcu edilir. Bir hafta sonra kontrole gelen hastanın dış kulak yolu kanalı temizlenir ve takibe devam edilir. Ameliyat sonrası 1. ayda ve 3. ayda kontrol odyometri testleri yapılarak hastanın işitmesi değerlendirilir.
Otoskleroz ameliyatını kendisi yaklaşık 1 saat sürmektedir. Genel anestezi altında yapılmaktadır. Çok çok nadiren uygun hastalarda lokal anestezi altında da yapılabilir. Ancak daha çok genel anestezi tercih edilmektedir.
Otoskleroz ameliyatı riskleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir;
Ancak bu komplikasyonlar çok nadir görülmektedir. Büyük oranda hastalar ameliyattan sonra yaşadıkları şikayetlerden kurtulmaktadır. Ameliyatın konusunda deneyimli ekipler tarafından tam donanımlı merkezlerde yapılması çok önemlidir.
Hastaların otoskleroz ameliyattan sonraki ilk 2-3 aylık dönemde bazı kurallara uyması önemlidir. Otoskleroz ameliyatından sonra dikkat edilmesi gerekenler şu şekilde sıralanabilir;
Bu önlemler ameliyattan sonraki ilk 2-3 ay için önemlidir. Sonrasında hastalar normal rutin hayatlarına devam edebilmektedir.
Otoskleroz hastalığında florür tedavisi kullanılabilmektedir. Ameliyat öncesinde baş dönmesi atakları yaşayan hastalarda baş dönmesini biraz daha stabilize etmek için hastaya flörür verilebilmektedir. Ya da hastalığın başlangıç dönemlerinde hastayı ameliyata hazırlamak için flörür kullanılabilir. Otoskleroz hastalığında flörür sürekli kullanılan bir tedavi yöntemi değildir. Bunun yanı sıra hastalarda tedavi için işitme cihazı kullanılabilmektedir. Ancak hastalığın daha çok genç yaş grubunda görülmesinden dolayı hastaların erken dönemde cihaza bağlı yaşam tavsiye edilmemektedir.
Otoskleroz ameliyatından sonra hastaların büyük bir grubu bütün şikayetlerinden kurtulmaktadır. Ancak nadir olarak ameliyat öncesi yaşanan şikayetler aynı kalabilmekte çok daha küçük bir grupta ise şikayetler daha fazla yaşanabilmektedir.
Otoskleroz hastalığı ilerleyici bir hastalıktır. Ameliyattan yıllar sonra bile hastalar aynı şikayetleri tekrar yaşayabilmektedir. Bu durumda ikinci ya da üçüncü kez ameliyat yapılabilmektedir. Tekrarlayan ameliyatlarda protezin üzengi kemiği üzerinde yerleştirildiği delik kapandıysa tekrar açılıp yeni protez konulabilmektedir.
Otoskleroz ameliyatından sonra yaşanan belirtiler büyük bir hasta grubunda tamamen geçmektedir. Ancak nadir de olsa duyma ile ilgili sorunlar düzelmeyebilir ya da çok daha küçük bir hasta grubunda şikayetler daha da artabilmektedir.
Yapılan bilimsel çalışmalarda otoskleroz hastalığının bitkisel ya da doğal bir tedavisinin olmadığı ortaya konulmaktadır.
Otoskleroz ameliyatlarında üzengi kemiğinde protezin konulacağı noktanın delinmesi lazerle yapılabilmektedir. Ancak bu tamamen doktorun tecrübesi ve deneyimine bağlıdır. Üzengi kemiğinde açılacak deliğin manuel ya da lazerle açılmasının birbirine üstünlüğü bulunmamaktadır.
Otoskleroz ameliyatından sonra diğer şikayetler gibi kulak çınlaması da büyük bir hasta grubunda tamamen geçmektedir. Ancak nadir hasta grubunda çınlama sorunu değişmeyebilmektedir.
Otoskleroz hastalığının tedavisinde işitme cihazları fayda sağlamaktadır. Ancak otoskleroz hastaları daha çok genç hastalardır. İşitme cihazı kullanılması hastaları sosyal hayatta bazı aktivitelerden uzak tutabilmektedir. Denize girerken, bazı sporları yaparken ya da uyurken hastaların işitme cihazını çıkarmak zorunda olması duyma sorununa neden olacaktır. Estetik bakımdan da kaygı duyan hastalara işitme cihazı yerine cerrahi yöntemler tavsiye edilmektedir.
Tat alma sinirlerinden bir tanesi kulağın içinden geçmektedir. Bu sinir yüz sinirine katılıp beyne kadar ulaşmaktadır. Otoskleroz ameliyatlarında genelde tat duyusu korunmaktadır. Çok nadiren kemik yapıdaki sorunlardan dolayı tat alma siniri sorun olabilmektedir. Bu sorun geçici olabildiği gibi kalıcı da olabilmektedir. Ancak bu sorun otoskleroz ameliyatlarda çok düşük olarak yaşanmaktadır.
Otosklerozda görülebilen bir odyometri bulgusudur. Odyometri testinde 500, bin, 2 bin ve 4 bin hz. de belirgin olan bir çentik oluşur. Bu, Carhart çentiği olarak bilinir. Test sonucunda bu eğri görüldüğünde otoskleroz için bir işaret olabilmektedir. Ameliyattan sonra carhart çentiği eğrisi de düzelmektedir.
Klasik otoskleroz hastalığının yanında kohlear otoskleroz denilen bir tipi daha bulunmaktadır. Kohlear otoskleroz hastalarında iç kulak kemik kapsülünün farklı noktaları kireçlenme yaşanabilmektedir. Bu hastalarda işitme kaybı sadece iletim tipine bağlı olmamaktadır. Miks tip denilen hem iletim tipi hem de kemik yolunda da sorunlar yaşanabilmektedir. Odyometri testinde kohlear otoskleroz belirlenebilmektedir. Bu hastalarda kemik yolunda da sorunlar olduğu için tedavide daha çok işitme cihazı ön plana çıkmaktadır. Ancak bazı çalışmalarda cihaz kullanmadan önce cerrahi yöntemlerin de uygulanması tavsiye edilmektedir.
Otoskleroz iki şekilde sınıflandırılmaktadır. Histolojik otoskleroz denilen sınıflama da hastalarda üzengi kemiğinde kireçlenme başlamış ancak hasta her hangi bir şikayet yaşamamaktadır. Klinik otoskleroz ise üzengi kemiğinde kireçlenme başlayan hastaların şikayetleri de yaşamaya başlamasıdır. Histolojik otoskleroz oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda ise yüzde 19 olarak belirlenmiştir. Bu hastaların yüzde 12’i ise klinik otoskleroz olarak tespit edilmektedir.
Güncelleme Tarihi : 31 Ocak 2024
Yayınlanma Tarihi: 7 Temmuz 2022
Sağlık Destek Sitesi
Sağlık kütüphanesi içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlı ve kayıt tarihindeki bilimsel verilerle hazırlanmıştır. Sağlığınızla ilgili tüm sorularınız, endişeleriniz, teşhis veya tedavi için mutlaka doktorunuza veya sağlık kuruluşuna başvurunuz.