Sedef hastalığı, bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesi sonucu cilt hücrelerinin üretiminin hızlanması ve buna bağlı olarak ciltte iltihaplanmaya, kaşıntılı, kırmızı ve pullu yamalara neden olan bağışıklık kaynaklı cilt hastalığıdır. Lezyonlar çoğunlukla dizlerde, dirseklerde, gövdede ve kafa derisinde görülür. Genetik yatkınlık ve bağışıklık sistemi yanı sıra çevresel unsurlarında tetikleyebildiği sedef hastalığı türleri arasında “Eritrodermik” ve “Püstüler” sedefler hastaların yaşam kalitesini etkileyebilmektedir Kesin bir tedavisi bulunmayan sedef hastalığının semptomları, uygun yöntemler ile kontrol altına alınarak, uzun süreli iyilik hali sağlanabilmektedir.
Sedef hastalığı(psoriasis), cilt hücrelerinin normalden daha hızlı çoğalarak, diz, dirsek, gövde ve kafa derisi başta olmak üzere vücutta kaşıntılı, kırmızı ve pullu döküntülere neden olan otoimmün cilt hastalığıdır. Sedef hastalığı kronik bir rahatsızlıktır ve ömür boyu bu cilt rahatsızlığına sahip olunur. Bunun yanında ağrılı bir şekilde görülen sedef hastalığı kişinin uyku kalitesini de etkileyebilir. Birkaç hafta ya da ay boyunca alevlenip sonra bir süre azalma eğiliminde olan döngülerden geçen sedef hastalığı bazı durumlardan tetiklenebilir. Sedef hastalığını tetikleyen durumlar arasında genetik yatkınlığın yanında vücutta enfeksiyonun yer alması ya da ilaç kullanımı yer alabilir. Sedef hastalığından ortaya çıkan semptomlar yönetilerek hayat kalitesinin artırılması amaçlanır. Bu nedenle kişinin yaşam tarzında yapacağı değişiklikler önemlidir.
Farklı klinik belirtileri bulunan sedef hastalığı, saçlı deriden tırnağa kadar tüm deriyi tutabilir. Kadınlarda ve erkeklerde sedef hastalığı aynı şekilde görülür. Ömür boyu süren sedef hastalığının çeşitleri vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
Sedef hastalığının nedenleri, soğuk ve kuru hava, stres, beslenme alışkanlıkları, aşırı alkol, sigara, cilt yaralanmaları, güneş yanığı, kortizon, aspirin ve lityum gibi kullanılan bazı ilaçlar, viral ya da bakteriyel enfeksiyonlar yanı sıra genetik yatkınlıktır. Bunların yanında bağışıklık sistemi bozuklukları, genetik faktörler ve çevresel etkenler de sedef hastalığının görülmesine neden olabilir. Bağışıklık sisteminde bozukluk meydana geldiği durumda yanlış sinyal gönderimi sonucunda cilt hücreleri normalden 10 kat daha hızlı çoğalmaya başlar. Bu da hastalığın temelinin oluşmasına neden olur.
Sedef hastalığının nedenleri şöyle sıralanabilir:
Sedef hastalığının yaygın belirtileri kafa derisi, dirsek, gövde, avuç içi ve ayak tabanları başta olmak üzere vücutta kaşınan pullu döküntüler, ciltte kuruma ve çatlama, gümüş, beyaz veya gri renkli pullarla kaplı daha büyük lekeler, tırnaklarda kırılma ve tırnakların tırnak yatağından ayrılmasıdır.
Toplumda görülme sıklığı yüzde 1-3 arasında olan sedef hastalığı, alevlenme ve iyileşme dönemleriyle seyreder. Bu dönemlerin ne kadar süreceği hastalar arasında değişkenlik gösterir. Hastalığının iyilik süreci yıllarca sürebileceği gibi, bazı kişilerde de bu süreç 2-3 ay olabilir. Alevlenme sürecine ne zaman gireceği belli olmayan sedef hastalığının şiddeti ve belirtileri kişiden kişiye, hatta aynı kişide zaman içerisinde değişkenlik göstermektedir.
Genellikle muayene ile tanısı konulan sedef hastalığının farklı belirtilerle seyretmesi, başka hastalıklar ile karışmasına neden olabilmektedir. Şüpheli durumlarda sedefin bu hastalıklardan ayırt edilebilmesi ve kesin tanının konulması için biyopsi yapılması gerekir.
Kesin bir tedavisi bulunmayan sedef hastalığının semptomları, uygun yöntemler ile kontrol altına alınarak, uzun süreli iyilik hali sağlanabilir. Tipine ve şiddetine göre sedef hastalığı tedavisi değişkenlik gösterir. Öncelikle dermatoloji uzmanının hasta ile işbirliği içerisinde uygulayacağı tedaviye karar vermesi gerekir. Psoriasis tedavisinde topikal kremler, sistemik olarak kullanılan haplar, iğneler ve hastanın özel bir kabin içine sokularak kontrollü güneş ışığı alarak tedavi edildiği fototerapi yöntemi kullanılır.
Sedef hastalarının dikkat etmesi gereken hususlar:
Sedef hastalığı olanlar aşır baharatlı besinlerden kaçınmaları gerekir. Bunun yanında özellikle kızartma ürünlerinden uzak durarak turşu gibi kaşıntıya neden olabilecek gıdaları tüketmemeleri önerilir. Yaz döneminde domates ve patlıcanın doğru tüketimi önemlidir.
Böylelikle doğru beslenme alışkanlıklarına sahip olmak iltihaplanmanın azalmasını sağlayarak bağışıklık sistemini destekleyebilir.
Sedef hastalığı olanların dikkat etmesi gereken beslenme önerileri şöyle sıralanabilir:
Sedef hastalığı olan kişilerin bir beslenme düzeni oluşturması semptomların kontrol altına alınması açısından önemlidir. Beslenme düzenini sağlarken diyetisyenden destek almak gerekir.
Sedef hastalığı, pullu, kırmızı ve kaşıntılı lezyonlara neden olan bağışıklık kaynaklı kronik bir cilt hastalığıdır. Otoimmün bir hastalık olan sedef hastalığın nedeni bağışıklık hücrelerinin aşırı aktif hale gelmesi nedeniyle cilt hücrelerinin hızlı çoğalmasıdır.
Sedef hastalığı bulaşıcı değildir.
Genetik yatkınlığı olan içine kapanık kişilerde ve stres altında yaşayanlarda daha sık görülür.
Kronik tekrarlayıcı bir hastalık olan sedef, görünür yaralara sebep olduğu için hastaların yaşam kalitelerini, eşleri, çocukları, arkadaşları ve komşuları ile ilişkilerini, cinsel, sosyal ve iş hayatlarını olumsuz yönde etkiler. Sedef hastaları kişilik olarak genellikle içine kapanık ve depresif oldukları için bu hastalara çok dikkatli yaklaşılması gerekmektedir. Uzun ve zorlu bir tedavi süreci olan sedef hastalığında doktor, hasta ve hasta yakınları işbirliği yapmak durumundadır. Stres hastalığı olumsuz etkilediği için, hastalara sadece rahatsızlıklarına yönelik değil, psikolojilerine yönelik de davranılması uygundur.
Deri döküntüleri normalde ağrıya neden olmaz. Ancak tüm vücudun sedefle kaplandığı eritrodermik formda ağrılar görülebilir. Eritrodermik sedef hastalığında vücut derisinin sürekli kepek şeklinde dökülmesi, protein kaybına neden olur. Bu form oldukça ağır bir hastalık tablosudur ve hem kalple ilgili hem de enfeksiyon gibi ikincil sorunlar ortaya çıkabilir. Özellikle yaşlı hastalarda ölüm tehlikesi bulunan eritrodermik psoriasis hastalarının mutlaka hastaneye yatırılarak yakından takip edilmesi gerekmektedir.
Eritrodermik türün yanı sıra Püstüler psoriasis de çok ağır formlardan birini oluşturmaktadır. İçleri irinli yaralar şeklinde kendini gösteren bu tür, tüm vücudu kaplayarak ağrıya neden olabilir. Püstüler sedefin de ölümcül riski bulunmaktadır.
En çok merak edilen konulardan biri de sedefin iç organlarla bir ilişkisi olup olmadığıdır. Sedefin iç organlarla bir ilişkisi yoktur. Sedef hastalığı iç organlardan kaynaklanan bir hastalık olmasa da, bazı hastalıklarla birlikte olma eğilimi bulunur. Sedef hastalarında, obezite, şeker hastalığı, kalp hastalığı, hipertansiyon, kollesterol ve kan lipit yükseklikleri yani metabolik sendrom, sedef olmayan insanlara göre daha sık görülür. Sedef hastalarının bu hastalıklar açısından da gözden geçirilmeleri gerekmektedir.
Sedef hastalarının stresten uzak durması, iyi beslenmesi, düzenli uyuması, alkol-sigara kullanmaması, spor yapması ve gereksiz ilaç kullanımından kaçınması gerekir.
Bu tedavilere yanıt vermeyen daha şiddetli vakalarda yeni kullanılmaya başlanan biyolojik ajan tedavileri uygulanır. Bu tedavi yöntemi bağışıklık sistemi ile ilişkili olmaktadır. Sedef hastalığının nedeni kesin olarak bilinmese de, bu durumun bağışıklık sistemi ile ilişkili ve bağışıklık sistemini bire bir etkileyen bir hastalık olduğu bilinmektedir.
Sedef hastalığı genellikle 20 ila 30 yaşlar ve 50 ila 60 yaşları arasında başlar, başlangıcında erken belirtilerden biri olan küçük şişliklerdir. Bu şişlikler zamanla büyür ve pullu bir görüntüye dönüşür.
Sedef hastalığı, deride oluşan beyaz lekelerden dolayı vitiligo hastalığı ile sıklıkla karıştırılmaktadır. Fakat vitiligo ve sedef hastalığı birbirinden farklı hastalıklar olarak tanımlanır. Sedef hastalığı sırasında deride melanosit hücreleri ölerek pigment kaybına yol açmaktadır.
Sağlık Destek Sitesi tarafından hazırlanmıştır.
Güncelleme Tarihi : 24 Şubat 2025
Yayınlanma Tarihi: 27 Aralık 2024
Sağlık Destek Sitesi
Sağlık kütüphanesi içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlı ve kayıt tarihindeki bilimsel verilerle hazırlanmıştır. Sağlığınızla ilgili tüm sorularınız, endişeleriniz, teşhis veya tedavi için mutlaka doktorunuza veya sağlık kuruluşuna başvurunuz.