Böbreklerde oluştuktan sonra idrar kanalına düşen üreter taşları, dayanılmaz bir ağrıya neden olarak yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Farklı nedenlerle oluşan üreter taşları; cinsine, büyüklüğüne ve bulunduğu yere göre farklı yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Sağlık Destek Sitesi Kayseri Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Bülent Altunoluk, üreter taşlarıyla ilgili bilgi verdi.
Böbrekte üretilen idrarı mesaneye taşıyan ve boşaltım sırasında idrarın dışarı atılmasına yardımcı olan idrar borusuna üreter denilmektedir. Kanın temizlenmesi sürecinde mineral ve tuzlardan oluşan sert tortular, vücut dışına atılamadığı için böbrek taşlarına neden olmaktadır. Böbrek taşları genelde sağ ve sol üretere düştüklerinde fark edilmekte, tıkayıcı etkileri nedeniyle sorun haline gelmektedir. Yani böbreklerde oluşan ve üretere düşerek rahatsızlığa neden olan taşlar, üreter taşı olarak adlandırılır. İdrar yolunun bazı noktaları normalden daha dardır. Bu dar noktalar; üreterin böbrek ile birleştiği, orta bölümde damarları çaprazladığı ve üreterin mesaneye giriş yaptığı yerlerdir. Böbreklerden çıkan taşlar bu dar noktalarda üreterin tıkanmasına neden olabilir. Bu darlık noktalarında sıkışan taşlar bazı durumlarda kendiliğinden düşebilecek kadar küçükken, bazı durumlarda müdahale olmadığı sürece düşmeyip tıkanıklığa neden olacak kadar büyük boyutlu olabilir.
İdrardaki mineral ve tuz seviyelerinin yükselmesi, üriter taşlarına neden olmaktadır. Yer değiştirme sırasında bu taşlar idrar borusuna düşerek ve orada birikerek üreter taşı oluşturur.
Yapılan araştırmalarda toplumda her 10 kişiden 1’indi herhangi bir aşamada taş oluştuğu belirlenmiştir. En çok 30 ile 50 yaş arasında taş oluşma ihtimali artmaktadır. Yenidoğan dönemi dahil bebeklerde, çocuklarda, gençlerde, yaşlılarda yani her yaşta üreter taşı görülebilmektedir.
Taşlar genelde idrar yoluna düştüklerinde belirti vermektedir. Taşlar üreteri tıkayarak idrar geçişini engelledikleri aşamada şiddetli ağrı başlamaktadır.
Üreter taşları gibi taşın yapısına göre çeşitlendirilir. Üreter taşlarının yaklaşık olarak % 75’i kalsiyum oksalat taşlarıdır. Çok nadir de olsa fosfat ve ürik asit taşları da görülmektedir. Ayrıca üreter taşları kanalda bulunduğu yere göre üst uç, orta kesim ve alt uç taşları olarak sınıflandırılabilir.
Üreter taşının teşhisinde ilk aşama hastanın şikayetlerinin dinlenmesidir. Ardından fiziksel muayene yapılır. Fiziksel muayene sırasında karın ve böbreklerin bulunduğu bölgelere elle vurulduğunda hissedilen ağrı taşın varlığına işaret eder. Özellikle taşın bulunduğu tarafta şiddetli ve keskin bir ağrı vardır. İdrar ve kan tahlili gibi laboratuvar testleri de teşhis için kullanılan yöntemler arasındadır. Özellikle idrar tahlili sonucunda idrarda kanama görülmesi üreter taşının varlığından şüphelenilmesine neden olmaktadır. Kesin tanı için yararlanılan görüntüleme yöntemleri hem teşhis hem de taşın büyüklüğü ve yerinin belirlenmesi amacıyla kullanılmaktadır. Röntgen grafisi düşük oranda taşların durumu hakkında bilgi verebilmektedir. Ultrasonografi ise sadece idrar yolunun alt ve üst bölgelerinin görüntülenmesinde etkili olurken, orta üreter hakkında net görüntü veremeyebilir. Bu amaçla son yıllarda ilaçsız olarak çekilen Bilgisayarlı Tomografi (BT) incelemesiyle en net sonuç alınmaktadır.
Üreter taşının tedavisi taşların kanaldaki yeri, sayısı ve boyutlarına göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak 5 milimetrenin altındaki taşlar kendiliğinden düşer. Bütün taşlar için tedaviye gerek yoktur. Eğer taş, rahatsızlığa neden oluyorsa ve doğal yollarla düşmüyorsa tedavi süreci başlar.
Eğer hasta daha önceden taş düşürmüşse, ortaya çıkan belirtilerden yine taş düşürdüğünden şüphelenebilir. Daha önce taş öyküsü yoksa yukarda bahsedilen belirtiler varsa üriner sistem taş hastalığından şüphelenmek gerekir.
Üreter kanaldaki 5 milimetrenin altındaki taşlar kendiliğinden düşebilmektedir. Bol su ve hareket, taşların düşmesine yardımcı olur. Üreter kanalları genişletici ilaçlar sayesinde de taş düşürmek mümkündür. Ancak 5 milimetrenin üstündeki taşlar operasyon yolu ile alınmaktadır.
Üreter taşlarının düşmesini kolaylaştıran çeşitli bitkisel tedaviler bulunabilmektedir. Hangisinin uygun olduğunun belirlenmesi için uzman hekime danışılması gerekir.
Üreter taşının düşmemesi ya da alınmaması sonrası böbrekte oluşan geçici tıkanıklık kalıcı hale gelip geri dönüşü olmayan böbrek hasarına ve böbrek yetmezliğine neden olabilir. O yüzden eğer üreter taşı kanalı tam tıkayıp idrar akımını engelliyorsa taşa en kısa zamanda müdahale edilmesi gerekmektedir. Taşın düşmesi beklenecekse böbrek fonksiyonları yakın takip edilmeli ve ultrasonografi ile böbrekte şişlik olup olmadığı ya da şişliğin artıp artmadığı gözlenmelidir.
Gebenin daha önce taş öyküsü varsa tekrar taş olabileceğinden şüphelenilmelidir. Genellikle gebeliğin sonlarında oluşan taşlar sorun olmaktadır. Gebelik nedeniyle radyasyon içeren görüntüleme teknikleri kullanılamayacağı için sadece USG ile böbreğin şişip şişmediği takip edilmelidir. Anne adayının ağrıları, böbrekteki şişlik oranı yakından takip edilmelidir. Ağrılarında artış varsa ya da böbrekte şişlik artıyorsa üreter taşı düşünülerek endoskopik işlem yapılmalıdır.
Üriner sistem taşları 10 yaşın altında erkeklerde, 10 yaşın üzerinde ise kızlarda daha sık görülmektedir. Ailede taş öyküsünün varlığı önemlidir. Çocuklarda taş hastalığının tedavisi erişkinlerdekine benzer şekilde yapılmaktadır. Sadece endoskopik işlemlerde kullanılan enstrümanlar daha küçük boyuttadır.
Ağrılar bir anda kesildiyse, idrar yaparken bir parçanın çıktığı hissedilirse ve uzun süredir ağrı olmuyorsa böbrek taşının düştüğü sonucuna varılır.
Üreter taşı idrar yolundan geçemeyecek kadar büyükse, ilaç tedavisi görülmesine ve yeterince beklenilmesine rağmen ağrı devam ediyorsa ve taş üreterden mesaneye doğru ilerlemiyorsa, böbrek fonksiyonları bozulmuşsa, üre değeri yükselmişse müdahale kesinlikle gereklidir.
Üreterde doğuştan gelen veya sonradan oluşan darlık ile açılanma gibi anatomik bozukluk yoksa ortalama 5 milimetreden küçük taşlar kendiliğinden düşebilmektedir. Ancak kaç günde düşeceği konusunda net bir bilgi verilmez.
Güncelleme Tarihi : 11 Ocak 2024
Yayınlanma Tarihi: 26 Ekim 2022
Sağlık Destek Sitesi
Sağlık kütüphanesi içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlı ve kayıt tarihindeki bilimsel verilerle hazırlanmıştır. Sağlığınızla ilgili tüm sorularınız, endişeleriniz, teşhis veya tedavi için mutlaka doktorunuza veya sağlık kuruluşuna başvurunuz.