Hastalığa adını da veren Claude- Bernard Horner'dan ismini alan Horner sendromu, göz bebeğini genişleten kasların felç geçirmesi halinde göz bebeğinin küçülmesi ve göz kapağının düşmesi durumu olarak literatürde yerini bulur.
Aynı zamanda yüzün sendromlu tarafında terleme azlığı da sıkça görülen sorunlardandır. Bu hastalık ilk defa Zürih oftalmologlarından H. Horner tarafından tarif edilmiştir.
Horner sendromu sebepleri tam olarak bilinmemekle birlikte bunun çeşitli sağlık sorunları nedeniyle sonradan gelişmesinin yanında doğuştan da olabilmektedir.
Sonradan olması durumunda Horner Sendromu sebepleri net bir şekilde belirlenmelidir. Bu tedavi süreci için kritik bir noktadır. Bu sendromun erken tanılanması bu noktada hayat kurtarıcı nitelikte olabilmektedir.
Aynı zamanda Horner sendromu belirtileri değişik şekillerde kendini gösterebilmektedir. Bunlardan bazıları baş dönmesi ve baş ağrısıdır.
Horner sendromu göz bebeğinin kontrolünden sorumlu kasın felç durumunda göz kapağının düşmesine bağlı olan bir sinir hasarıdır. Vücudumuzdaki işlevler çoğu zaman otomatik olarak ya da reflekslerle bağlantılı olarak gerçekleştirilir.
Bu işlevleri düzenleyen sinir sistemi kısmına genel olarak otonom sinir sistemi adı verilmektedir. Bu sistem kalp başta olmak üzere pek çok iç ve dış organın uyumlu çalışmasını sağlar ve bunun yanında iç ve dış uyaranlara göre organların tepkilerini kontrolünü yönetir.
Hastalık aynı zamanda yüz felcinin bölgesel bir türüdür. Yani sadece göz çevresindeki sinir dokularının hasarı sonucu o bölgede etkili olacak bir felç durumundan söz edilmektedir.
Yapılan araştırmalarda bireylerin yüzde beşinde kalıtsal olarak bu hastalığa rastlanırken geri kalan yüzdenin ise çevresel faktörlerden etkilendiği bulgularına rastlanmıştır. Görülme sıklığı diğer rahatsızlıklara kıyasla yüksek olmasa da bu sendroma sahip bireyleri dış görünüşlerinden teşhis etmek mümkündür zira bir göz kapakları diğerine göre düşüktür.
Fakat bazı bireylerde rahatsızlık sadece tek taraflı görülmeyebilir, göz kapağının düşük olma durumu her iki gözü de etkileyebilmektedir.
Horner sendromu, beynin göz ve yüze bağlanan otonom sinir sistemi liflerinin zarar görmesiyle ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Bu otonom sinir lifleri kanallar aracılığıyla uzun bir yol izlemektedir.
Sinirlerin bu süre zarfında geçtiği belli noktalar bulunmaktadır. Bu süre zarfında gerçekleşebilecek olası bir hasar Horner sendromunun oluşmasına sebep olur. Bu sinir zincirinde olası herhangi bir hasar da Claude Bernard-Horner sendromunun oluşumuna zemin oluşturmaktadır.
Horner sendromu gibi sinir sistemi rahatsızlıkları vücudun çeşitli bölgelerinde tepkimelere neden olabilir. Bu tür rahatsızlıklar geçici olabilmekte ya da doğru tedavi uygulanmadığı takdirde ilerlemeci bir politika izlemektedir.
Horner Sendromu bir diğer adıyla Claude Bernard-Horner sendromu belirtileri şu şekildedir:
İki yaşından küçük çocuklarda görünmesi halinde bir gözün diğerine göre daha açık renkte olmasına sebebiyet vermektedir. Fakat iki yaştan büyük, bu sendroma sahip bireylerde bu duruma rastlanmaz.
Horner sendromu nedenleri tek başına herhangi bir komplikasyona sebep olmamakla birlikte ortaya çıkan bir takım problemler bu Horner sendromunun sebeplerine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Yaygın olarak görünen bazı sorunlar şu şekildedir:
Yüz ve gözlere giden üç farklı sinir kanalı bulunur. Bu üç farklı sinir kanalının her birinde görülen hasarın farklı bir adı vardır. Bunlar da kendi içerisinde şu şekilde 3 gruba ayrılmaktadır;
Bu sendromun çeşitlerine daha detaylı bir şekilde incelemek istediğimizde sebeplerini ve açıklamalarını şu şekilde başlıklandırabiliriz:
Diğer bir durum da bu sefer sinirlerdeki tıkanıklığın göğüs bölgesinden başlayarak karotis arter boyunca ilerlemeye devam etmesidir. Bu duruma neden olan olaylar ise şu şekildedir:
Hasarın ortaya çıktığı sinir kökleri, beynin belli bölgeleri aracılığıyla göğüs bölümüne kadar ilerlemektedir. Fakat bazı faktörden kaynaklı olarak bu kanallar ve sinirlerde tıkanıklıklara rastlanabilir. Bunlardan bazılarına şu şekilde yer verebiliriz:
Son olarak da tıkanıklığın yerine göre sınıflandırdığımız son bölge ise boyundan başlayıp göze kadar ilerleyen sinirlerde oluşan bir sorun sonucu Horner sendromunun gerçekleşmesine sebep olan tıkanıklıktır.
Bu durumun meydana gelmesinde etkili olan faktörler şu şekildedir:
Çoğunlukla bu rahatsızlıkların hayati riski taşıdığı gibi bir gerçekle yüzleşilmesi gerekmektedir. Horner sendromu tedavisi rahatsızlığın doğru teşhisi ile mümkündür bu teşhisi hastanın randevu alarak rahatsızlığı doktorlarla paylaşması ve doktorların da fiziksel muayenesi sonucunda sağlanmaktadır.
Bu süre zarfında çeşitli testlerden faydalanılabilmekte ve farklı bölümlerle işbirliği içinde çalışılmaktadır. Her ne kadar kendisi kalıcı bir hasara sebep olmasa da diğer başka rahatsızlıkların varlığı bu hastalığın gelişmesine olanak sağlayabilmektedir.
Tanı yöntemleri hastalığın sebeplerine göre çeşitlilik göstermektedir. Bununla birlikte tedavi sürecinin doğru işlemesi bakımından sebeplerinin iyice araştırılması oldukça kıymetlidir. Öncelikle bulgular incelenmelidir. Daha sonrasında alanında uzman bir göz doktoru tarafından hastanın muayenesi gerçekleştirilmektedir.
Tümör şüphesi ile karşı karşıya kalındığında ise doktor hastayı baş ve boyun bölgesi başta olmak üzere radyolojik tetkiklere tabi tutacaktır. Bunun sonuncunda durum daha net bir tanı konulacak hale gelecektir.
Horner sendromu bulgularının yanında şiddetli ağrı çeken hastaların bu problemlerinin nörolojik kaynaklı olduğu akla gelen ilk teşhislerden biri olacaktır. Bunun gibi durumlarda en yakın hastaneye ya da sağlık kuruluşuna gitmek en doğru karar olacaktır.
Horner sendromunun görülmesinde herhangi bir yaş sınırlaması bulunmamaktadır. Her yaştan insanda oluşabilen bu hastalık aynı zamanda her kesimden insanı da etkili altına alabilmektedir.
Ağrısız ve acısız olması dolayısıyla göz damlaları tercih edilse de bunun pek de işe yaradığını söylemek mümkün değildir. Göz damlaları bu rahatsızlığa kesin çözüm sunmaz.
Horner sendromu tedavisi mümkün bir rahatsızlık olmakla birlikte doğru bir şekilde tedavisinin sağlanabilmesi için bazı prosedürlerin gerçekleşmesi gerekmektedir.
Hastanın bunun için radyolojik değerlendirilmelerden geçmesi gerekmektedir. Bu sendromun sebebinin kanın pıhtılaşması olması durumda bir nöroloğun da bu noktada yardımına başvurulduğu sıkça görülür.
Çocuk tümörü tanısı ile karşı karşıya kalındığında radyoloji ya da kemoterapi gibi kanser tedavilerinden destek alındığı görülmektedir. Tedavinin olumlu yanıt vermesiyle birlikte de hastanın dış görünüşünde oluşan komplikasyonlar bir estetik cerrahının da yardımıyla düzeltilebilmekte ve hasta eski haline kavuşmaktadır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.