Hücreler çalışabilmek için enerjiye ihtiyaç duyar. Biz insanlar da bu enerjiyi yediğimiz besinlerden sağlarız. Yediğimiz besinlerde bulunan karbonhidrat ve yağlar hücreler tarafından glikoza dönüştürülür. Kanda bulunan bu glikoz seviyesi kan şekeri olarak tanımlanır. Sağlıklı olduğu bilinen seviyeden fazla olan glikoz düzeyi vücut ve organlar için zararlı etkiye sahip olabilir. Bu zararlı etkilerden korunmak isteyen vücut kendi kontrol mekanizmasını geliştirmiştir. Kandaki glikoz oranı yükseldiğinde pankreas tarafından insülin hormonu salgılanır.
Yemeklerden sonra kandaki glikoz seviyesi artar. Bu değere tokluk kan şekeri denir. Sağlıklı kişilerde artan glikoz çok hızlı bir şekilde insülin hormonu sayesinde hücre içine alınarak kandaki düzeyi normal seviyelerine iner. Şeker hastalarında ise, insülin yokluğu veya azlığı nedeniyle bu gerçekleşemez.
Tokluk kan şekeri yemek yedikten 2 saat sonra ölçülmesi idealdir. Sağlıklı diyabet hastalığı olmayan bir bireyde bu değer yemekte alınan gıdaya bağlı olarak 50-100 dakika içinde bir tepe değerine (120‐140 mg/dl’ye) ulaşır, yaklaşık 2,5 saat içinde tekrar normal seviyesi olan 70‐100 mg/ dl’ye döner.
Tokluk kan şekerinin seviyesinin tespiti için yemek başlangıcından en az 2 saat zaman geçmelidir. Yemekten sonra maksimum 2-3 saat sonrasında ölçüm yapılmalıdır. 3-4 saati geçmiş ölçümler doğru sonuç vermeyecektir.
Tokluk kan şekeri insüline bağlı olarak değişir. Eğer kişide insülin eksikliğine bağlı olarak gelişen Tip 1 şeker hastalığı halk arasında bilinen haliyle insüline bağlı şeker hastalığıdır. Bu hastalarda doğuştan pankreasta insülin üretilemez. Bu hastalar insülini dışarıdan insülin iğnesi olarak alırlar.
Tip 2 şeker hastaları ise insülin hormonu yeterli miktarda üretemez veya gereken şekilde kullanılamaz. Şeker hastalarının %90’nı yani büyük bir çoğunluğu bu gruptadır. Bu hastalar düzenli bir beslenme programı, dengeli ve sağlıklı beslenme, varsa fazla kilolarından kurtulma gibi basit hayat düzenlemeleriyle insülin iğnesi kullanmadan hayatlarına devam edebilir.
Kan şekeri ölçümü hastane ya da ev ortamında güvenle ölçülebilir. Evde kullanılabilecek cihazlarda bir çok marka ve modelde cihaz piyasada mevcuttur. Bu cihazlarda şeker ölçümü için stribi adı verilen tek kullanımlık çubuklar bulunur. İşlem için önce strip çubuğu cihaza yerleştirilir. Ardından kalemde bulunan iğneyle parmak ucu delinir. Delmeden önce parmak ucuna doğru parmağı sıkmak kanın rahat çıkmasına yardımcı olacaktır. Delme işleminin ardından ilk kan pamuk yardımıyla silinir ikinci damla stripin ucuna damlatılır. Ölçüm sonucunu birkaç saniye içinde cihazın dijital ekranına yansıtılacaktır.
Hastane ortamında yapılacak ölçümlerde hastalardan alınan kan laboratuarlarda incelenir. Özellikle HbA1c değeri şeker hastalığı tanısı için önemlidir.
Hastalara tanı koymak için hastanelerde oral glukoz tolerans testi kullanılır. Bu test için hastanın en az 8 saat aç kalması istenir. Açlığın ardından hastaya glikoz yüklenmesi denilen işlem yapılır. Glikoz yüklemesinde hastaya içinde belli oranda glikoz bulunan sıvılar içirilir. Bu işlemden 2 saat sonra kan şekeri ölçümü yapılır. Bu ölçümde geçen sürenin ardından sağlıklı kişilerin vücutlarında glikoz düzeyinin normal seviyeye inmesi beklenir.
Yetişkinlerde normal kan şekeri değeri açlıkta 70-100 mg/dl, tokluk durumunda ise 70-140 mg/dl düzeyindedir. Bu değer 60’ın altında olduğunda hipoglisemi denilen halk arasında şeker düşmesi olarak bilinen durumu söz konusudur.
Kişi öncelikle fazla kiloları varsa ondan kurtulmalıdır. Obezite şeker hastalığı için öncelikli risk faktörlerinin başında gelmektedir. Ülkemizde beslenmemizin genelini oluşturan karbonhidratlar basit ve kompleks olarak iki sınıfta değerlendirilirler. Genel olarak basit karbonhidratlar çabuk emilerek kan şekerini hızla yükseltirken; kompleks karbonhidratlar daha yavaş emilmeleri sayesinde kan şekerinde yavaş ve düzenli bir yükselişe neden olurlar.
Örnek olarak; beyaz şeker, beyaz pirinç ve beyaz ekmek gibi işlenmiş rafine besinler kan şekerini hızlı yükselten basit karbonhidratlar iken; baklagiller, yeşil sebzeler ve tam tahıllar gibi lif oranı yüksek işlenmemiş gıdalar, kan şekerinin dengede kalmasını sağlayan kompleks karbonhidratlardır.
Sağlıklı bir beslenme programı kişinin yaşına, cinsiyetine, günlük aktivite kapasitesine ve kronik hastalık risklerine göre düzenlenmelidir. İdeal bir beslenme programı; ihtiyaç duyulan besinleri (proteini, vitaminleri, mineraller) karşılamalı, uygun vücut ağırlığını muhafaza etmeli aynı zamanda günlük yeterli enerji ihtiyacını sağlamalı, kronik hastalık risklerini azaltmalı, kişiye özel özellikte ve ömür boyu uygulanabilir olmalıdır.
Uygun bir öğünde bütün besin gruplarının bulunması tavsiye edilir (meyve ve sebze, tahıl, protein (kişinin damak zevkine ve gelir seviyesine uygun, olabildiğince çeşitli su ürünleri (balık vb), kırmızı ve beyaz et, yumurta; kuruyemiş, kuru bakliyat), süt ve süt ürünleri).
Bu gıdaları almanın yanında, sağlıklı bir yaşam için katı ve trans yağlardan,şeker ilave edilmiş gıdalardan, paketlenmiş ve işlem görmüş gıdalardan uzak durulmalı, günlük tuzun tüketimi DSÖ değerlerince sınırlandırılmalı.
• Vücuttaki fazla yağları yakarak kilo kaybı sayesinde ideal vücut ağırlığına ulaşılmasını sağlar.
• Kaslarınızın kuvvetlenmesini sağlar.
• Kan akış hızını artırır.
• Dolaşımı artırır.
• Stresinizi azaltır ve gevşemesini sağlar.
• Endişe ve depresyonu azaltır.
• Hastanın kendine güvenini artırır ve daha iyi hissetmesini sağlar.
• Egzersiz Tip 1 (insüline bağımlı) kilo kontrolü açısından; Tip 2 (insüline bağımlı olmayan) şeker hastalıklarında ise diyet ve ilaç kullanımı ile birlikte hastalığın kontrolü açısından son derece önemlidir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.