Farklı özellikteki cilt lezyonları pek çok dermatolojik hastalığın ilk belirtilerinden biri olabilir. Bu nedenle deride görülen çeşitli lezyon yapıları rutin muayeneler esnasında yakın takip edilir. Çeşitli enfeksiyonlara, bağışıklık sistemi ile ilgili bazı hastalıklara, çeşitli ilaçların kullanımına ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak ortaya çıkabilen farklı özellikteki lezyonları tanımak ve doğru şekilde ayırt edebilmek hastalığın etkin tedavi edilebilmesi açısından son derece önemlidir.
Ciltte görülen lezyonlar oldukça farklı klinik ve karakteristik özelliklere sahip olabilir. Kendi içerisinde primer ve sekonder olarak ayrıca sınıflandırılan cilt lezyonları genetik, viral veya otoimmun pek çok hastalığın gözle görülür ilk bulgusu olarak ortaya çıkabilir. Bu nedenle derinin herhangi bir yerinde fark edilen lezyonları doğru tanımlamak ve etkin tedavi yöntemine başvurmak son derece önemlidir. Primer (birincil) lezyonlar genellikle travma gibi dış etkenler olmaksızın doğrudan cilt yüzeyinde meydana gelen lezyonlardır. Sekonder lezyonlar ise daha çok güneş yanığı, travma, kaşıntı gibi dışarıdan yapılan müdahaleler sonucunda veya primer lezyonun form değiştirmesi ile ortaya çıkan ikincil lezyon türüdür. “Cilt lezyonları nelerdir?” sorusunu doğru şekilde yanıtlayabilmek için öncelikle klinik ve karakteristik açıdan oldukça farklı özellikler gösteren primer ve sekonder cilt lezyonlarını tanımlamak gerekir.
Primer cilt lezyonları başlıca şunlardır:
Makül: Deri ile aynı seviyede olup dokunma ile cilt yüzeyinden hissedilmez, çapı 1 cm’den daha küçüktür ve çevresinde yer alan doku ile yalnızca renk bakımından değişiklik gösterir.
Patch: Makül lezyon boyutu 1 cm’i aştığında patch olarak adlandırılır.
Papül: Çapı 1 cm’den küçük olan sert yapılı lezyonlardır.
Nodül: Papül lezyonunun çapı 1 santimetreyi aştığında nodül adını alır. Genellikle vücudun alt kısımlarında, ağrılı, kızarık şişliklerle tariflenir.
Plak: Çapı 1 cm’den küçük olan papüllerin birleşerek oluşturduğu sert, geniş lezyon tabakaları plak olarak adlandırılır.
Vezikül: Çapı 0,5 cm’den küçük, içi su toplamış cilt lezyonlarıdır.
Bül: Vezikül çapı 0,5 cm’i aştığında bül olarak adlandırılır ve sıklıkla yanık durumunda ortaya çıkan bu cilt lezyonları çeşitli enfeksiyonlarla birlikte de görülebilir.
Püstül: Vezikül ve bül lezyonlarının enfekte olması ile ortaya çıkan iltihaplı lezyonlardır.
En sık karşılaşılan sekonder cilt lezyonları şu şekilde sıralanabilir:
Kurut: İçi su dolu vezikül ve bül lezyonlarının üst tabakası kuruduğunda ortaya çıkan sert lezyonlardır.
Ekskoriasyon: Derinin en üst tabakası olan epidermisin kaşıntı gibi müdahaleler sonucunda çizilerek kalkması ile oluşan lezyonlara ekskoriasyon adı verilir.
Erozyon: Epidermiş yüzeyinde görülen, genellikle aşınma ve sıyrılma gibi travmalara bağlı olarak ortaya çıkan yüzeyel doku kaybıdır.
Ülser: Cilt yüzeyinde gelişen doku kaybı epidermis ile sınırlı kalmayıp bir alt tabaka olan dermisi de etkiliyorsa bu lezyonlar ülser olarak tanımlanır.
Skar: Ülser gibi birden fazla doku katmanını etkileyen derin yaraların iyileşmesi ile ortaya çıkan görünüm yara izi olarak da bilinen skar lezyonlarıdır.
Likenifikasyon: Deri yüzeyinin şiddetli biçimde kaşınması sonucunda gelişen kalınlaşma ve sertleşme ile karakterize cilt lezyonları likenifikasyon olarak adlandırılır
Skuam: Epidermisin en üst yüzeyinde yer alan stratum corneum tabakasının kuruyup soyularak dökülmesidir. Halk arasında kepeklenme olarak da tariflenir
Vitiligo ve kloazma gibi yalnızca ciltte renk değişikliğine yol açan makül lezyonlarla seyreden hastalıklarda henüz etkinliği kanıtlanmış bir medikal tedavi yöntemi yoktur. Ancak kloazma lezyonlarını gidermeye yönelik bazı renk açıcı tedavi yöntemleri hekim tarafından kontrollü biçimde uygulanabilir.
Deride görülen bazı lezyonlar cilt kanseri ile ilişkili olabilir. Bu nedenle derinin benign (iyi huylu), premalign (kötü huylu olma riski yüksek) ve malign (kötü huylu) lezyonları hakkında bilgi sahibi olmak ve olası lezyonları erken dönemde fark edebilmek gerekir.
Benign özellikli deri lezyonları seboreik keratoz ve keratoakantoma olmak üzere iki farklı şekilde ortaya çıkabilir. Halk arasında “cilt beni” olarak tariflenen ve genellikle iyi huylu olan bu lezyonların her ne olursa olsun aralıklı olarak kontrol edilmesi önerilir. Premalign deri tümörleri ise hızlı büyüyüp ülserli bir lezyona dönüşmesi durumunda kanserleşme özelliği kazanabilen önemli tümörlerdir. En yaygın görülen tipi aktinik keratoz veya solar keratoz olarak adlandırılan, daha çok güneş gören yüz, dudak altı, el sırtı ve ön kol gibi yüzeylerde ortaya çıkan papül formda lezyonlardır. Skuamöz hücreli kansere dönüşme riski bulunan bu lezyonların alanında uzman dermatologlar tarafından düzenli olarak takip edilmesi gerekir. Bununla birlikte genellikle sigara kullanan kişilerde, ağız, dudak, vajen ve vulvaya ait mukozal dokularda görülen beyaz renkli lezyonlar da zaman içerisinde skuamöz hücreli kansere dönüşebilir. Bu nedenle riskli lezyonlar arasında yer alır ve düzenli takip gerektirir.
Derinin kötü huylu kanser hastalığında ortaya çıkan lezyonlar özellikle ağız ve dudak çevresinde ortaya çıkar ve cilt yüzeyinde kalınlaşmış, kırmızı renkli veya ülserli doku varlığı, skuamöz hücreli kanserin başlangıç belirtileri olabilir. Bu nedenle ciltte ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen tekrarlayıcı lezyonlar için mutlaka detaylı hekim muayenesi önerilir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.