Grip virüsü, SARS ve MERS; koronavirüs olarak tanımlanan ailede yer alan viral etkenler arasındadır. 2019 yılında Çin’de bu virüs ailesinin yeni bir üyesi tanımlandı ve bu koronavirüs kısa bir sürede tüm gezegeni etkisi altına alarak salgın haline geldi. SARS-CoV-2 olarak isimlendirilen bu virüs ve meydana getirdiği covid-19 hastalığı Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2020 yılının mart ayında pandemi olarak tanımlandı.
Covid-19 hastalığı ile ilgil semptomları olan bireylerin veya bu hastalığın etkeni olan virüse maruz kaldığından şüphelenen herkesin sağlık kuruluşlarından ve hekimlerden destek alması önerilir. Şu an için bu rahatsızlıktan hayatını kaybeden insan sayısı 2 milyona yaklaşmaktadır. Zamana karşı mücadele içerisinde geliştirilen covid-19 aşıları, birçok ülkede temel koruyucu yöntemler arasında uygulanmaya devam edilmektedir.
Şu an için Türkiye’de uygulanmakta olan aşılar, Çin aşısı olarak bilinen Sinovac firmasının aşısı Coronovac ile Pfizer-BioNTech ortaklığının ürünü olan covid-19 aşılarıdır. Genel olarak aşılar herhangi bir ülkede kullanılmadan önce çeşitli aşamalardan geçerek onay alabilir. Aşı çalışmaları oldukça kalabalık hasta grupları ile gerçekleştirilen araştırmalardır. Son aşama olan faz 3 çalışmaları onbinlerce katılımcı ile gerçekleştirilir.
Her ne kadar kapsamlı çalışmalar yapılsa da, herhangi bir tedavi girişiminin ya da aşı çalışmalarının uzun vadedeki etkileri hakkında tam olarak emin olabilmek imkansızdır. Bu noktadaki temel yaklaşım aşı olmak ile olmamak arasındaki kar zarar farkına göre belirlenir. Aşılar, bireyi ve toplumu ölümcül seyredebilen ve tam olarak anlaşılmamış bir hastalığa karşı koruyorsa uygun olan bu aşı çalışmasına toplum olarak hep birlikte destek olunmasıdır. Kısa vadede covid-19 aşıları ile oluşabilecek yan etkiler ise şu şekilde özetlenebilir:
Vücudun daha kapsamlı bir yanıt vermesi nedeniyle aşı sonrası oluşan bu şikayetler ikinci dozdan sonra daha şiddetli olarak ortaya çıkabilir. Daha önceki zamanlarda herhangi bir ilaç, aşı ya da maddeye karşı alerjik reaksiyon geliştiren bireylerin bu durumları hekimleri ile aşı öncesinde paylaşması oldukça önemlidir.
Aşılar genel olarak üretilme şekillerine göre 4 ayrı grupta incelenebilir. Tam virüs aşıları, rekombinant protein alt ünite aşıları, çoğalması yavaşlatılmış vektör aşıları ve nükleik asit bazlı (mRNA) aşıları, covid-19 aşılarının 4 grubunu oluşturur. İnaktive ya da zayıflatılmış aşılar olarak da bilinen tam virüs aşıları içerisinde hastalık etkeni ajanı direkt olarak ihtiva eden aşılardır. Ancak bu ajanların deaktive ya da ölü olması nedeniyle enjeksiyon sonrası bireyde hastalık tablosu meydana gelmez. Sinovac firmasının covid-19 aşısı bu mantık ile çalışan aşılar arasında yer alır. Rekombinant protein alt ünitesi aşısı, nanopartikül teknolojisi ile üretilen ve virüsün kilit noktalarını barındırması nedeniyle oldukça güçlü bir bağışıklık yanıtını harekete geçiren aşılardır. Koronavirüslerin adı, korona (kral tacı) kelimesinden köken alır. Bu ismin onlara yakıştığının düşünülmesinde ise virüslerin dış yüzeyinde sahip olduğu protein çıkıntıların sağladığı görünüm ile ilgilidir. Rekombinant aşılarda virüslerin başka yüzeylere tutunmasını sağlayan bu yapıların proteinleri hedef alınır.
Çoğalma özelliği olmayan vektör aşılarında zararsız ve zayıflatılmış adenovirus vektör (aracı) aşıları kullanılır. Ebola salgınında kullanılan onaylanmış aşılardan biri bu şekilde üretilmiş olup zaman içerisinde bu teknik covid-19 aşılarında da kullanılabilir olması nedeniyle önem arz eder. Bir diğer aşı türü olan nükleik asit aşıları, konak hücrelere ajan mRNA’sı enjekte edilmesine dayanan önemli bir aşı türüdür. Bu aşı türü herhangi bir rahatsızlığa özel olarak dizayn edilir ve bağışıklık sistemi hücrelerine virüslerin çeşitli protein yapılarının gizli kodlarını sağlayarak vücudun savunmasını güçlendirici etki gösterir. BioNTech aşısı, bu teknik kullanılarak koronavirüsün dikensi çıkıntılarına dair protein kodları ile üretilen covid-19 aşısıdır.
Covid-19 aşıları ile kısa vadede ortaya çıkabilecek yan etkiler uygulanan aşı tipinden bağımsız olarak oldukça benzer şikayetlerdir. Enjeksiyon bölgesinde ağrı, kızarıklık ve şişme, halsizlik, ateş, üşüme titreme, baş ağrısı, vücudun çeşitli noktalarında ağrı oluşması, bulantı ve lenf bezi büyümesi gibi durumlar aşıların kısa vadede oluşturabileceği ortak yan etkiler arasında yer alır. Aşu sonrası bu tarz hafif düzeyde yan etkilerin oluşması normal kabul edilen bir durumdur. Ancak şikayetler bazen oldukça can sıkıcı hale gelse de vücudun bağışıklık yanıt oluşturmaya başladığına işaret etmeleri açısından aslında olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Ancak oluşabilecek yan etkiler bu tarz hafif düzeydeki şikayetler ile sınırlı kalmayabilir. Nadir de olsa bazı kişilerde covid-19 aşısı sonrasında bazen yaşamı tehdit edici anafilaksiye kadar ilerleyen oldukça ciddi seyirli alerjik reaksiyonlar meydana gelebilir. Erken başlangıçlı aşıya bağlı alerjik reaksiyon olguları tipik olarak uygulamayı takiben 4 saat içerisinde başlar ve ciltte döküntü, nefes darlığı ve vücudun çeşitli bölgelerinde ödem ile kendini gösterir. Anafilaktik reaksiyonların başlangıcı ise aşı uygulamasını takiben oldukça kısa bir süre içerisinde ortaya çıkar. Alerjik reaksiyon belirtileri dışında ishal, karın ağrısı, hipotansiyon ve kötü bir şey olacakmış hissi gibi diğer belirtiler de aşıya bağlı anaflaksi tablosunda yer alabilecek diğer şikayetler arasında yer alır. Bu nedenle genel olarak covid-19 aşısı sonrasında bireylerin en az 15 dakika süre ile gözlem altında tutulması önerilir.
Covid-19 aşılarının uzun vadede oluşturabileceği yan etkiler hakkında konuşmak için şu an oldukça erken bir dönemdir. Aşıların henüz yeni olması ve insanlar üzerindeki etkilerini gözlemleyebilecek çalışmalar için yeterince zaman geçmemiş olması nedeniyle bu konular hakkında herhangi bir şey söyleyebilmek için bilim dünyasının biraz daha zamana ihtiyaç duyduğu aşikardır.
Aşılar hakkında merak edilenler arasında yer alan aşı uygulaması sonrası bireyin covid-19 hastalığına yakalanabileceği düşüncesi oldukça yanlış bir mantığın sonucudur. Ne BioNTech ne de Sinovac aşıları içerisinde canlı virüs içermemesi nedeniyle uygulama sonrasında kişiyi hasta etmeleri imkansızdır.
Covid-19 aşılarının etkinliği uygulanan aşı türüne bağlı değişiklik gösterir. Şu an için yapılan çalışmalar mRNA aşılarının oldukça etkili olduğunu gösteren sonuçlara sahiptir. Genel olarak bu aşıların uygulanması sonrasında tek dozu takiben 14 gün içerisinde covid-19’a karşı koruyuculuk oranı %80 olup bu düzey ikinci doz sonrasında %90’a ulaşır. Dolayısıyla aşılamalar sonrasında toplumda hem hastalığın görülme sıklığında hem de hastaneye yatış gereksinimi duyacak hasta sayısında bir azalma meydana gelmesi beklenir.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer grup da daha önce hastalığı geçirmiş kişilerdir. Covid-19 hastalığını geçiren ve bağışıklık sisteminin antikor üretimine başladığı kişiler de aşı uygulaması içerisine dahil edilmelidir. Bu kişilerde bağışıklık sisteminin sadece kısa bir süreliğine antikor üretebilmesi nedeniyle bireylerin aşılanması ile savunma sisteminin bu rahatsızlığa dair hafızasının güçlendirilmesi sağlanabilir. Aynı zamanda aşılanma ile üretilen antikorlar ve vücudun hastalığı atlatması ile ürettiği antikorların birbirinden farklı olması nedeniyle bu kişilerde daha güçlü bir bağışıklık yanıtına ulaşılabilir.
Covid-19 aşıları, tüm toplumun bir arada çalışmasını gerektiren önemli bir koruyucu uygulamadır. Aşılama planı içerisine dahil olan herkesin bu sağlık probleminin kontrol altına alınmasında üstüne düşeni yapması oldukça önemlidir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.