Hantavirüs, kemirgenlerden insanlara bulaşan bir tür virüs ailesidir. Hantaan virüsü veya Hanta virüs olarak adlandırılan bu aileye ait virüsler, dünya çapında farklı formlarda görülür ve insanları bölgesel olarak farklı şekillerde etkileyebilen sendromlara yol açar. Amerika’da yeni dünya hantavirüsü, Avrupa ve Asya’da ise eski dünya hantavirüsü olarak adlandırılan virüs türlerinin yol açtığı enfeksiyonlara yaygın olarak rastlamak mümkündür. Yeni dünya hantavirüsü hantavirüs pulmoner sendromuna (HPS), eski dünya hantavirüsleri ise böbrek sendromu ve hemorajik ateş gibi sorunlara yol açar. İlk olarak 1976 yılında Kore’de tespit edilen bu virüs türü, özellikle dünyanın tamamını etkileyen koronavirüs pandemisi ile çok daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır. Pandemi sürecinde Çin’de bir hastanın hantavirüs enfeksiyonu nedeniyle yaşamını yitirmesi, uzun yıllardan beri var olan bu virüsün bilinirliğinin artmasına yol açmıştır. Kalp, akciğer ve böbrekler başta olmak üzere vücudun çeşitli organlarını etkileyen bu virüs türü, yaşamı tehdit edebilecek boyutta ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Hantavirüs, Bunyaviridae familyasına ait, tek sarmallı RNA virüsü türüdür. Doğadaki başlıca bulaş kaynağı kemirgenler ve özellikle de farelerdir. Hantavirüs, kemirgenlerin vücutlarında herhangi bir soruna yol açmaksızın çok uzun yıllar boyunca varlığını sürdürebilir ve bulaşa yol açabilir. Kemirgenlerden insanlara doğrudan veya hava yolu ile veya kemirgen salgıları ile enfekte olmuş gıda ve eşyalar gibi birçok yolla bulaşabilir. Virüsün bulaşması ile insanlarda gelişen enfeksiyon böbrekler, solunum yolları ve dolaşım sisteminde tutuluma yol açar. Farklı alt türleri bulunan Hantavirüs ailesinde virüsün türüne göre bölgesel olarak enfeksiyona ilişkin klinik tablolarda farklılık görülebilir. Yapılan bazı çalışmalarda hantavirüs taşıyıcısı olan kemirgenlerin idrarlarında, hastalık etkeninin bir yıla kadar varlığını sürdürdüğü görülmüştür. Bununla birlikte taşıyıcı kemirgenlerin dışkı, tükürük veya idrarının bulaştığı sular; bu atıklarla enfekte olmuş bir cismin batması gibi çeşitli yollarla etkenin insanlarda deri veya mukozadan vücuda girmesi hastalığın bulaşmasına yol açabilir. Enfekte partiküller hava yoluyla da insan vücuduna ulaşabilir. Virüse yönelik tedavi seçeneklerinin sınırlı olması nedeniyle hastalıktan korunmak adına kemirgenlerle temastan kaçınmak, kemirgenlerin enfekte edebileceği cisimler, gıdalar, sular ve ortamlar için hijyen açısından gereken önlemleri almak oldukça önemlidir.
Hantavirüsün insana bulaşmasının ardından ilk belirtiler, 1 ile 5 hafta arasında değişen bir kuluçka sürecinin ardından ortaya çıkar. Hantavirüsler, insanlarda yaygın olarak “Hantavirüs Pulmoner Sendromu” veya kısa adıyla HPS olarak adlandırılan hastalık tablosuna yol açar. Bu tablo, hantavirüsün türüne göre hastalığın başlangıcında veya geç evrelerinde oluşabilir. Erken evre belirtiler arasında:
gibi belirtiler yer alır.
Hantavirüsün ilk aşaması veya erken evresi olarak adlandırılabilen bu evrede görülen belirtiler grip, zatürre veya çeşitli viral hastalıklarda çok benzerdir ve bu nedenle erken evrede bu hastalıklardan ayrıştırılması oldukça güçtür. Virüsün enfeksiyonundan 4-10 gün sonra ise ikinci aşama veya geç evre semptomları olarak adlandırılan daha ciddi ve spesifik belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler arasında:
Hantavirüs pulmoner sendromu ölümle sonuçlanabilecek boyutta ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Hastaların önemli bir kısmı tedavi sürecinde solunum cihazına bağlanmaya ihtiyaç duyar. Özellikle Asya ve Avrupa’da yaygın görülen bazı hantavirüs türlerinin yol açtığı enfeksiyonların geç evrelerinde böbrek sendromu ve hemorajik (kanamalı) ateş (HFRS) gelişebilir. Yine hantavirüsün türüne bağlı olarak akciğerlerde herhangi bir sorun söz konusu olmamasına karşın yalnızca böbrek sendromu ve hemorajik ateş görülebilir. Enfeksiyonun hayati risk oluşturması nedeniyle yukarıda verilen hantavirüs belirtilerini taşıyan, kemirgenlerle veya bunların atık ve salgılarıyla etkileşimi bulunan bireylerin derhal sağlık kuruluşlarına başvurması gerekir.
Genel olarak hantavirüs ailesinin her bir alt üyesi, tercihen belirli bir kemirgen taşıyıcıyı enfekte eder. Kuzey Amerika’da görülen birçok hantavirüs pulmoner sendromu olgusunda bulaşmaya yol açan taşıyıcı etken geyik fareleridir. Bununla birlikte pamuk fareleri, pirinç fareleri ve beyaz kuyruklu fareler çeşitli hantavirüs tiplerinin yayılımında en fazla rolü bulunan diğer kemirgen türleridir. Virüsün ana bulaşma yolu solunumdur. Taşıyıcı kemirgenlerin tükürük salgıları, idrarları ve dışkılarının barındırdığı virüslerin havaya karışması ve bu havanın solunması, virüsün insanları enfekte etmesine neden olur. Solunum yoluyla vücuda akciğerlerdeki kılcal damarlar içerisine yerleşen virüsler, damarlardan akciğerlere sıvı sızmasına ve dolayısıyla akciğerde sıvı birikimine neden olur. Bu durum, hantavirüs pulmoner sendromunun gelişim nedenidir. Kuzey Amerika tipi hantavirüsün insandan insana bulaşmadığı bilinse de bazı hantavirüs türlerinin kemirgenler haricinde hasta insanlardan sağlıklı bireylere de bulaşabildiğini gösteren kanıtlar mevcuttur. Kemirgenlerin bulunduğu bölgelerde çalışmak, kırsal alanda yaşamak, uzun süre kullanılmayan kapalı alanların temizlenmesi gibi durumlar enfekte kemirgenlerle temas olasılığını yükselttiğinden risk faktörleri arasında değerlendirilebilir.
Erken evre semptomlarının grip gibi diğer solunum yolu hastalıkları ile hemen hemen aynı çerçevede ilerlemesi nedeniyle hantavirüs enfeksiyonunda teşhis genellikle belirleyici semptomların ardından konulur. Hantavirüsün araştırılmasına yönelik olarak bazı kan testleri yapılabilir. Hastalığın teşhisinde kullanılabilen doğrudan bir test bulunmamakla birlikte yapılacak bazı laboratuvar testleri ve radyolojik görüntülemeler, benzer belirtilere yol açan bazı diğer hastalıklara ilişkin olasılıkların ekarte edilmesinde etkilidir. Hantavirüs belirtileri görülen bireylerde tanıyı destekleyen birincil faktör hastanın kemirgen veya kemirgenlerin enfekte ettiği havaya ve maddelere maruziyet öyküsüdür. Bu nedenle hastanın tıbbi öyküsünün detaylı bir şekilde alınması, doğru teşhis açısından oldukça önemlidir.
Günümüzde Hantavirüse karşı doğrudan doğruya etki gösteren kesin bir tedavi yöntemi yoktur. Fakat hastanın mevcut semptomlarına yönelik tedavi uygulamaları gerçekleştirilebilir. Hastalar genellikle yoğun bakım koşullarında takip ve tedavi edilir. Sağlık durumuna göre değişmekle birlikte bazı hastalar için solunum desteği veya mekanik ventilasyon uygulaması gerekebilir. Burun veya ağızdan nefes borusuna ulaşan bir solunum tüpünün yerleştirilmesi şeklindeki entübasyon uygulaması ile solunum yolları açık ve çalışır durumda tutulabilir. Solunum desteği aynı zamanda pulmoner ödem olarak adlandırılan akciğerdeki sıvı birikiminin giderilmesine de yardımcı olur. Daha şiddetli vakalarda kandaki oksijen seviyesinin olması gereken düzeye ulaştırılması için hastanın ekstrakorporeal membran oksijenasyonu (ECMO) cihazına bağlanması gerekebilir. Hantavirüs Pulmoner Sendromu teşhisi alan hastalarda ölüm oranı %38 gibi oldukça yüksek bir orana sahiptir. Hastalığın mümkün olan en erken evrede teşhis edilerek hastanın yoğun bakıma alınması, ölüm oranını önemli ölçüde azaltabilir. Böbrek sendromu ve hemorajik ateş (HFRS) görülen hastalarda böbrek yetmezliği nedeniyle diyaliz uygulaması gerekebilir. Erken teşhis ve böbreklere ilişkin tedavi uygulamalarının doğru zamanda başlatılması kalıcı böbrek hasarlarının önlenmesi için büyük önem arz eder. Bu nedenle belirti gösteren ve kemirgen kalıntıları ile temas olasılığı bulunan hastaların bir an önce sağlık kuruluşlarına ulaştırılması gerekir.
Ölümcül bir enfeksiyon etkeni olan hantavirüsten korunmak adına kemirgenlerin bulunduğu ortamlardan kaçınılmalı, mecburi durumlarda ise gereken hijyenik önlemler alınarak bulaşma yollarının önüne geçilmelidir. Eğer siz de kemirgenlerle veya kemirgen atıklarının bulunabileceği ortamlarla etkileşimde bulunduysanız ve yukarıda verilen belirtileri yaşıyorsanız bir an önce sağlık kuruluşlarına başvurarak ciddi komplikasyonların gelişimini önleyebilirsiniz.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.