Günümüzde insanlar tarafından benimsenen sağlıksız beslenme düzeni, düzensiz hayat tarzı ve kötü alışkanlıklar sıklıkla bazı sağlık sorunlarının da ortaya çıkmasına neden olur.
Yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları, akciğer hastalıkları gibi günlük aktivitelerimiz ve tükettiğimiz gıdalarla yakından ilişkili hastalıklardan biri de şeker hastalığıdır.
Diğer hastalıklara benzer şekilde, kişinin belirli bir genetik yatkınlığı da varsa; yanlış beslenme alışkanlıklarının ve aktivitesiz bir hayatın sonucu olarak ortaya çıkabilir.
Şeker hastalığının gelişim süreci, ani bir zaman aralığı içerisinde gelişmez.
Bu anlamda, şeker hastalığı öncesinde klinik olarak çok da şikayete ve bulguya neden olmayan; ancak vücut dengesinin bozulmaya başladığı erken bir dönem karşımıza çıkar. Bu dönem halk arasında “gizli şeker” olarak ifade edilir.
Sağlığımızı korumak, iyileştirmek ve geliştirmek için, öncelikli olarak sağlığımızı olumsuz etkileyen bu gibi problemleri iyi bilmek ve buna göre önleyici ve tedavi edici adımları doğru atmak çok önemlidir.
Bu doğrultuda ilk olarak şeker hastalığı ve gizli şeker durumunun ne olduğunu iyi bilmek gereklidir.
Diyabet veya şeker hastalığı, kandaki şeker miktarının insülin hormonunca düzenlenme mekanizmalarının bozulması sonucu, kan şekerinin kontrolsüz olarak artış göstermesi ve bununla ilişkili olarak dokularda hasar meydana gelmesi durumudur.
Altta yatan, insülin hormonunun üretimi ve salgılanması ile ilgili mekanizmaların bozulma sebebine göre tiplere ayrılır.
Buna göre insülin üretimi doğrudan vücuttaki oto-immün reaksiyonlar nedeniyle sekteye uğrarsa Tip 1 diyabetten; içinde genetik miras, beslenme düzeni, vücut ağırlığı ve egzersiz yapmanın da yer aldığı faktörler nedeniyle insülin çalışması bozulursa da Tip 2 diyabetten bahsedilir.
Toplumda Tip 1 diyabetin görülme sıklığı %5 olarak hesaplanırken; Tip 2 diyabet her 100 insandan 9’unda tespit edilmektedir.
Dünya genelinde şeker hastalığı; körlük, böbrek yetmezliği, kalp krizi, inme ve bacak ampütasyonlarının en önemli sebeplerindendir.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2016 yılında 1,6 milyon insan, doğrudan şeker hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Şeker hastalığının ortaya çıkış mekanizmaları ani bir şekilde gelişme göstermez.
Genetik olarak şeker hastalığına yatkın olan kişilerde (ailede şeker hastası birinci derece yakını olan kişiler gibi) kötü beslenme alışkanlıkları, sedanter (hareketsiz, az egzersiz yapılan) yaşam tarzı, ciddi kilo artışı veya ek başka kronik hastalıkların varlığı durumunda vücuttaki kan şekeri dengesini sağlayan insülin hormonunun çalışması bozulmaya başlar.
Buna göre, sağlıklı insanlarda kan şekerinin normal değerlerde kalmasına yeterli olacak miktardaki insülin hormonu, bahsedilen durumların varlığında kan şekerini olması gereken değer aralığına döndüremez. Buna insülin direnci adı verilir.
İnsülin direnci gelişmeye başladığında vücut yeterli etkinlik gösteremeyen insülinin etkisini güçlendirmek için daha çok insülin hormonu üretmeye başlar.
Bu doğrultuda, kanda tespit edilen insülin miktarı artış gösterir. Bu süreçte vücut belirli oranda kan şekerini düzenli tutmaya devam edebilir.
Ancak bahsedilen olumsuz alışkanlık ve davranışlar devam ettiği takdirde vücudun insülin üretim kapasitesi azalmaya başlar ve yeterli insülin üretemez.
Sonuçta kan şekeri tekrar yükselmeye başlar. İşte halk arasında “gizli şeker” olarak ifade edilen, bu sürece prediyabet adı verilir.
İnsülin miktarı belirli bir seviyenin altına gelip kan şekeri de aşırı yükseldiğinde şeker hastalığından bahsedilir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki; gizli şeker durumunda yukarıda ifade edilen olumsuz faktörlerin ortadan kaldırılırsa, mekanizmalarda oluşan bozukluklar geriye döndürülebilir.
Gizli şeker tespit edilen bir kişide, doğru hayat tarzı değişiklikleri ve tedaviyle şeker hastalığının gelişimi önlenebilir.
Belirli risk faktörlerine sahip kişilerde gizli şeker ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir. Bu doğrultuda, gizli şekere neden olabilen etmenler şu şekilde özetlenebilir:
Kişide prediyabet ya da gizli şeker varlığında genellikle belirli bir şikayet veya bulgu tespit edilmez.
Yapılan araştırmalara göre prediyabeti olan kişilerin ancak %10’unda belirli şikayetlerin varlığına rastlanılmıştır.
Bu nedenle, gizli şeker tanısı sıklıkla farklı sağlık sorunları nedeniyle yapılan kan tetkikleri sırasında tesadüfen tespit edilir.
Bununla beraber kan şekerinin düzeyi ve ne kadar süre ile yüksek miktarda seyrettiğine bağlı olarak şeker hastalığı henüz gelişmeden bazı belirti veya bulgular ortaya çıkabilir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
Şeker hastalığı tanısı genel anlamıyla açlık ve/veya tokluk kan şekeri düzeyinin ölçülmesi, üç aylık kan şekeri de adı verilen HbA1c değerinin belirlenmesi ve şeker hastalığına bağlı organ veya doku hasarının varlığının sorgulanmasına göre konur.
Sağlık bir insanda açlık kan şekeri düzeyi 70-100 mg/dl arasında hesaplanır. Bu doğrultuda şeker hastalığı tanısı şu durumlarda konabilir.
Bu bilgiler doğrultusunda bir kişide ölçülen açlık kan şekeri 100 – 124 mg/dl aralığında ölçülürse, bozulmuş açlık kan şekerinden bahsedilir ve bu kişide açlık durumunda kan şekerinin düzenlenmesinde bozukluk olduğu söylenebilir.
Yine bir kişide tokluk kan şekeri 140 – 199 mg/dl aralığında saptanırsa bozulmuş glukoz toleransından bahsedilir ki, bu durumda da toklukta insülinin kan şekerini düşürme fonksiyonunda azalmadan söz edilebilir.
Başka bir tetkik olarak, HbA1c değeri 5,5 – 6,4 aralığında tespit edilen kişilerde de üç ay boyunca kan şekerinin yüksek seyrettiği ve prediyabet olduğu söylenebilir.
Bu anlamda kişide bozulmuş açlık şekeri veya glukoz toleransı tespit edilirse prediyabet yani gizli şeker tanısı konur.
Bu kişilerde yüksek şeker hastalığı riski vardır; ancak bu risk uygun tedavi ve önlemlerle ortadan kaldırılabilir. Bunun birlikte, şeker hastalığı geliştiği takdirde bu geri dönüşümden bahsedilemez.
Tüm bunlar dikkate alındığında, gizli şekerin çok ciddiye alınması önemlidir ve mutlaka uygun tedaviye başlanarak gerekli önlemler alınmalıdır.
Gizli şekerin düzeltilmesinde hedeflenen insülinin normal fonksiyonuna geri dönmesini sağlamaktır.
Buna yönelik olarak, insülin direncinin meydana gelmesinde etkili olan faktörlerin ortadan kaldırılması amaçlanır. Bu doğrultuda alınabilecek önlemler şu şekilde sıralanabilir:
Bu önlemlerin dışında uzman bir hekimin değerlendirmesi sonucu gerekli görüldüğü takdirde kişiye ağızdan antidiyabetik ilaçların reçete edilmesi de söz konusu olabilir.
Bu bağlamda en sık tercih edilen ilaç, hastalardaki insülin direncini önemli ölçüde azaltarak, hem kan şekeri düzeyinde önemli iyileştirmeler yapan, hem de kilo vermeye yardımcı olan metformindir.
Eğer kan tetkikleriniz sonucunda gizli şeker tespit edilmişse, uzman bir hekim tarafından değerlendirilmek üzere en yakın sağlık kuruluşuna başvurabilirsiniz.
Gizli şeker düşürmek için sağlıklı bir yaşam tarzı ve dengeli bir beslenme önemlidir. Düşük glisemik indekse sahip yiyecekler tüketmek, karbonhidrat alımını dengelemek ve lifli gıdaları tercih etmek gizli şeker seviyelerini düşürür. Ayrıca düzenli egzersiz yapmak, stresi azaltmak ve yeterli miktarda uyumak da gizli şeker seviyelerini kontrol altında tutmada yardımcı olur. Ancak gizli şeker hastalığında muhakkak bir doktora danışmak gerekir.
Gizli şeker, kan şekeri seviyesinin normal aralıkta olduğu ancak insülin direncinin olduğu durumu ifade ederken, normal şeker ise kan şekerinin normal aralıklarda olduğu durumu ifade eder. Gizli şeker, tip 2 diyabet riskini artırabilirken, normal şeker seviyeleri genellikle sağlık için daha iyidir.
Gizli şeker, tip 2 diyabet riskini artırır ve uzun vadede sağlık sorunlarına yol açar. İnsülin direncinin bir belirtisi olan gizli şeker, kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve obezite gibi diğer sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle, gizli şekerin kontrol altına alınması ve uygun tedavi yöntemlerinin belirlenmesi önemlidir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.