Frengi, diğer adıyla frengi, Treponema Pallidum adlı mikrobun yol açtığı sistemik bir hastalıktır. Tedavi edilmez ise beyin, sinir, göz ve iç organlarda ciddi hasarları beraberinde getirerek ölüme neden olur. Tüm dünyada yaygın olarak görülür. Erken tedavi edildiği takdirde kesin iyileşme sağlanan bir hastalık olmasına rağmen, tedavisiz olgularda ilerleyerek hayatı tehdit edebilen ciddi komplikasyonlara ve iç organ tutulumlarına neden olabilir. Sifiliz, HIV enfeksiyonunun bulaşmasını da kolaylaştırır.
Sifilizin başlıca bulaşma yolu cinsel yolla bulaşmadır. Bulaşmada derideki taze lezyonların sızıntıları, meni ve vajina salgısı gibi vücut sıvıları önemlidir. İkinci önemli bulaşma yolu ise, anneden bebeğe geçiş yoludur. Bebek mikrobu anne karnında kapabileceği gibi doğum esnasında doğum kanalından da alabilir. Sifiliz (frengi) kan transfüzyonu esnasında da bulaşabilir. Ancak kan nakli yolu ile bulaşma çok nadirdir. Çünkü günümüzde tüm donörler, Sifiliz açısından taranmaktadır. Ayrıca sifiliz mikrobu, kan bankası depolama şartlarında 24 saatten fazla yaşayamaz. Sifilizli bir hastanın eşyalarını kullanmak da hastalığın bulaşmasına neden olabilir. Uyuşturucu bağımlılarında ortak iğne kullanımı sonucu hastalık bulaşabilir. Enfeksiyonun ilk yılı çok bulaşıcı olup %90 geçiş mümkündür, daha sonra bulaşıcılık giderek azalır ve dördüncü yılın sonunda genelde bulaşıcılık kalmaz.
Sifiliz, korunmasız cinsel temasta bulunan herkeste ve her yaşta görülebilir. Sifilizin en sık görüldüğü kişiler şu şekilde sıralanabilir;
Hastalık belirtileri başlamadan önce ortalama 21 gün (3-90 gün) kuluçka süresi vardır.
Frengi 4 evrede seyreder:
Birinci evre: Hastalık kapıldıktan sonra genellikle genital bölgede bir veya birden çok lezyon ortaya çıkar. Yaralar hastalık bulaştıktan 10 ila 90 gün içinde ortaya çıkar. Hastalık nereden bulaştıysa yara da orada çıkar. Genellikle cinsel temasla bulaştığından genital bölgede çıkar, ancak rektal bölgede, anüste, dilde, ağızda, dudakta, vücudun her yerinde görülebilir. İlk çıkan bu yaraya şankr denir. Şankr; ağrısız, sert, deriden kabarıktır, zamanla ülserleşir, ortası çukurlaşır, akıntılı hal alır. Bu ilk lezyon 1 ila 5 hafta içinde kendi kendine iyileşir. Ülser kaybolur. Hasta bu dönemde tedavi edilmez ise hastalık ikinci evreye ilerler.
İkinci evre: Primer sifilizden aylar sonra ortaya çıkar. Vücutta pembe-kırmızı döküntüler görülür, kaşıntı yoktur, döküntüler birden fazla bölgede görülür, 2-6 hafta sürer. Sifiliz döküntüleri;
Bu döküntülerin hepsinde bakteri vardır ve hastalık bulaşabilir. Boğaz ağrısı olur, lenf bezleri şişer, baş ağrısı, gribal şikayetler, ateş, yorgunluk, halsizlik, genel vücut ağrıları, tüm vücutta şişmiş lenf bezleri görülür. Hasta bu evrede tedavi edilmez ise hastalık üçüncü evreye girer.
Üçüncü evre: Bu döneme sessiz dönem de denir. Bu dönemde hastalık ilerlemeye devam eder, ancak hiçbir şikayete neden olmaz. Birkaç yıl sürebilen bu dönemde sifiliz testleri pozitiftir. Üçüncü evre de kendi içinde ikiye ayrılır:
a- Erken latent dönem: İlk iki dönemden sonraki bir yılı kapsar ve hastanın hastalığı en çok bulaştırdığı dönemdir.
b- Geç latent dönem: Bu dönemde hastalar hastalığı çok bulaştıramazlar, ancak hamile kadınlarda hastalık bebeğe bulaşabilir. Bu dönemde yakalanıp tedavi edilemeyen hastalarda hastalık dördüncü ve son evreye girer.
Son evre: İlk enfeksiyondan aylar, hatta yıllar sonra ortaya çıkabilen son evrede hastalık ilerlemeye devam eder. Günümüzde son evre Sifiliz, gelişmiş ülkelerde nadir görülür. Bu evrede sifiliz iç organlara zarar verir.
Frenginin neden olduğu iç organ hasarları ölüme neden olacak kadar ciddi ve ilerleyicidir. Bu dönemde en sık görülen şikayetler:
Ana karnında bebeğe mikrop bulaşması sonucu ortaya çıkan tablodur. Sifiliz mikrobu anne karnında bebeğe çok zarar verir. Günümüzde doğum öncesi yapılan testler sayesinde bu hastalık erken dönemde yakalanmakta ve tedavi edilmektedir. Yakalanamaz ise konjenital sifiliz tablosu ortaya çıkar. Sifiliz, doğmamış bebekte sağırlık, diş problemleri, burun problemlerine neden olur. Tüm gebe kadınların sifiliz için gebeliklerinin erken döneminde kan testi yapmaları gerekir.
Sifiliz kan testleri ile kolayca teşhis edilir. Lezyonlar ve fizik muayene de teşhiste yardımcıdır. Teşhis için VDRL, RPR, TPHA-İ FTA-ABS kan testleri ve lezyonlardan alınan örneklerin incelenmesi belirleyicidir. Sifiliz düşünülen hastalardan HIV testi mutlaka istenir.
Sifiliz, ne kadar erken teşhis edilirse komplikasyonların oluşması o ölçüde önlenebilir. Penisilin halen sifiliz tedavisinde kullanılan temel ilaçtır. Penisiline dirençli sifiliz vakaları henüz bildirilmemiştir. Penisilin bakteriyi öldürerek hastalığın ilerlemesini kesin olarak durdurur. Sifilis öyküsü 1 yıldan az olan kişilere 1 doz depo penisilin, sifilis öyküsü 1 yıldan uzun ise 2- 3 doz depo penisilin, doğumsal sifiliste bebeğe 10 gün kristalize penisilin tedavisi yeterlidir. Penisiline alerjik kişilerde Doksisiklin, Ceftriakson, Tetrasiklin, Azitromisin tedavi amacıyla verilebilir. Tedavinin başlamasından 2 gün sonra hastalığın bulaşıcı olma özelliği ortadan kalkar. Hastalığın etkilediği organlara göre sifilizin tedavi süresi 2 yıla kadar uzayabilir. Tedaviye başlandıktan sonra hastanın takibi 2 yıl devam eder.
Sifilis teşhis edilen kişilerin tedavileri tamamlanana dek cinsel temastan kaçınmaları gerekir. Tüm cinsel partnerlerinin testten geçirilmesi gerekir.
Sifiliz, en sık cinsel temas ile bulaşır. Hastalığın büyük kısmında hastanın görünür hiçbir lezyonu yoktur ve hastalığı bulaştırır. Bu nedenle kimin hasta olduğunu anlamak güçtür. Korunmasız, cinsel temasta bulunmamak, şüpheli cinsel temastan kaçınmak, çok eşli olmamak, şüpheli durumda kondom kullanmak korunma yollarının başlıcalarıdır. Seks oyuncakları ortak kullanılmamalıdır. Şüpheli her durumda doktora başvurmak gerekir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili test yapıldığında sonucu eşler veya cinsel partnerler ile paylaşmak önem taşır. Frengiden şüphelenildiği durumlarda acilen üroloji, kadın doğum hastalıkları veya enfeksiyon hastalıkları bölümlerine başvurmak gerekir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.