Diyabet, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kronik bir hastalıktır. Uzun vadede kan şekeri seviyelerinin kontrolsüz bir şekilde yükselmesi, birçok organ ve sistem üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.
Bu komplikasyonlardan biri de sinir hasarıyla kendini gösteren ve yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilen diyabetik nöropatidir.
Diyabetik nöropati, en genel anlamıyla diyabetin sinir sistemi üzerinde yol açtığı hasara verilen isimdir. Kan şekeri düzeyi uzun süre yüksek seyrettiğinde, sinir hücrelerinde ve bu hücreleri besleyen kılcal damarlarda yapısal değişiklikler meydana gelir.
Böylece sinir iletim hızı ve kalitesi azalır, hatta bazı durumlarda sinirlerin işlevi kısmen veya tamamen bozulabilir. Bu hasar, tek bir bölgeyle sınırlı kalmayıp vücudun farklı bölgelerini de etkileyebilir.
Uzun vadede yüksek kan şekeri, küçük kan damarlarını tahrip ederek sinirlerin yeterince oksijen ve besin alamamasına neden olur.
Bu durum da sinir uçlarında geri dönüşümü zor olan tahribatlar yaratır. Kimi hastalarda sadece ayaklarda belirginleşen his kaybı veya ağrı ön plandayken, bazı hastalarda otonom sinir sisteminde ortaya çıkan problemler sindirim güçlüğü, idrar kaçırma veya kardiyak ritim bozuklukları şeklinde kendini gösterebilir.
Bu açıdan bakıldığında, diyabetik nöropati çoğunlukla periferik sinirlerle ilişkilendirilse de aslında otonom sinirlerin de etkilenebildiği, çok yönlü bir sağlık problemidir.
Diyabetik nöropati başlangıçta belirgin olmayan bir şekilde ilerleyebilir. Çünkü hafif karıncalanma veya çok belli belirsiz uyuşma hissi, günlük telaş içinde fark edilmeyebilir.
Kişi, soğuk havalarda ayaklarında üşüme hissettiğinde, bunu diyabetik nöropatiyle ilişkilendirmeyebilir.
Fakat zamanla belirtiler netleştikçe durum daha belirgin hale gelir ve ağrı veya yanma hissi kişiyi rahatsız etmeye başlar.
Diyabetik nöropatinin en temel sebebi, uzun süre boyunca kontrolsüz seyreden kan şekeri seviyeleridir. Yüksek kan şekeri, özellikle küçük kan damarlarını (kılcal damarlar) hedef alarak bu damarların esnekliğini ve bütünlüğünü bozar.
Sonuçta sinir hücrelerine yeterli oksijen ve besin gitmez ve sinirler hasar görmeye başlar. Bu süreçte, bazen genetik yatkınlık gibi kişisel faktörler de rol oynar.
Diyabetik nöropati risk faktörleri şunlardır:
Diyabetik nöropati Belirtileri kişiden kişiye değişmekle birlikte, genelde el ve ayaklarda hissedilen sıra dışı duyumlarla öne çıkar.
Karıncalanma, uyuşma, yanma ya da iğnelenme hissi en sık rastlanan işaretlerdir. Bu hisler genellikle ayak parmaklarından başlayarak yukarı doğru çıkabilir.
Bazı durumlarda, hafif dokunuşlar bile aşırı rahatsız edici bir ağrıya dönüşebilir.
Diyabetik nöropatide belirtileri şu şekildedir:
Bunların dışında, diyabetik nöropati bulguları arasında ayaklarda yara iyileşmesinin yavaşlaması, nasırlarda artış veya ayak şeklinde deformasyonlar (çekiç parmak gibi) da bulunur. Çünkü sinir hasarı, ayaktaki küçük travmaları ve basınç değişimlerini algılamayı güçleştirir.
Böylece hastalar uzun süre yanlış basma veya sürtünme gibi durumların farkına varmadan yarayı büyütebilirler.
Diyabetik nöropatinin kesin tanısı, çeşitli testler ve muayenelerin birleşimiyle konur. İlk aşamada, hekim hastanın diyabet geçmişini, şikâyetlerini ve yaşam tarzını ayrıntılı olarak değerlendirir. Kan şekeri ölçümleri, HbA1c değeri ve diğer metabolik parametreler de tanıya yön veren önemli ipuçları sunar.
Fizik muayenede, doktor basit testlerle ayak ve el reflekslerini, dokunma veya titreşim duyusunu kontrol edebilir. Bunun yanı sıra elektrofizyolojik testler (EMG ve sinir iletim hızı ölçümleri) yaygın olarak kullanılır. Bu testler, sinirlerin uyarılma kapasitesini ve iletim hızını değerlendirerek hasarın derecesi ve yeri hakkında bilgi verir. Otonom sinir sisteminin etkilenmiş olabileceğinden şüphelenildiğinde ise kalp ritmi, kan basıncı gibi parametreleri inceleyen ek testler uygulanabilir.
Teşhis sonrasında, hekimin hastanın genel sağlık durumuna ve sinir hasarının seviyesine göre bir tedavi planı oluşturması beklenir. Bu aşamada Diyabetik nöropati ilaçları başta olmak üzere ağrı kesiciler, sinir koruyucu ajanlar ya da vitamin takviyeleri gündeme gelebilir. Tedavi planı sadece ilaçlarla sınırlı kalmaz; yaşam tarzı düzenlemeleri, diyet, egzersiz, gerekirse psikolojik destek ve fizik tedavi gibi birçok unsuru barındırabilir.
Diyabetik nöropati sürecinde fizik tedavi, ağrıyı hafifletmek, kas gücünü korumak ve hareket kabiliyetini artırmak açısından büyük önem taşır.
Özellikle bacaklarda hissedilen yanma ve uyuşma hisleri, hastaların günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayabilir.
Fizik tedavi uzmanları, kişiye özel egzersiz programları ve elektroterapi gibi yöntemler kullanarak, sinir hasarının getirdiği olumsuz etkileri hafifletmeyi amaçlar.
Diyabetik nöropati için kullanılan bazı fizik tedavi yöntemleri şunlardır:
Diyabetik nöropatide sinir hasarı belli bir noktaya kadar kısmen geriye döndürülebilir veya en azından ilerlemesi yavaşlatılabilir. Özellikle erken teşhis konmuşsa ve kan şekeri kontrolü sağlanarak uygun tedavilere başlanmışsa, ağrı ve uyuşma gibi şikâyetlerde önemli ölçüde azalma görülebilir. Fakat ileri seviyedeki sinir hasarının tamamen düzelmesi her zaman mümkün olmayabilir.
Diyabetik nöropati ağrı tedavisi genellikle birden fazla yaklaşımın birleşiminden oluşur. Ağrı kesici ilaçlar ve sinir duyarlılığını azaltan özel ilaçlar ilk akla gelen yöntemlerdir. Bunun yanı sıra fizik tedavi, masaj, sıcak-soğuk uygulamaları ve elektroterapi ağrıyı hafifletmede etkili olabilir. Antioksidan takviyeler veya B vitamini takviyeleri de bazı hastalarda yararlı sonuçlar verir. Ayrıca stresi azaltmak, düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenmek, genel ağrı yönetiminde önemli rol oynar.
Diyabetik nöropatinin tamamen ortadan kalkması her zaman mümkün değildir, çünkü sinir hasarının geri dönüşümü çoğu zaman kısmi olur. Ancak düzenli kontrol, uygun tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile belirtilerin ciddi oranda azalması ve hastanın yaşam kalitesinin yükselmesi sağlanabilir. İyi bir kan şekeri yönetimi, nöropatinin ilerlemesini büyük ölçüde yavaşlatır veya durdurur.
Diyabetik nöropati tanı ve tedavi sürecinde en çok iç hastalıkları (dâhiliye) ve endokrinoloji uzmanları rol oynar. Sinir iletim testleri veya EMG gibi ileri tetkiklerin yapılması gerektiğinde nöroloji bölümü devreye girebilir. Ayrıca, belirtilerin şiddetine göre fizik tedavi uzmanları ve ortopedi doktorları da süreçte yer alabilir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.