İnsan yaşamının devamlılığı için su vücuda alınması gereken bir sıvıdır. Bunun yanında kişinin yaşına, fiziksel aktivitesine, kilosuna ve diğer değişkenlere göre sıvı tüketim ihtiyacı farklılık gösterebilir. Bu süreçte kişi yeterli sıvı alımını gerçekleştirilmezse su içmemenin zararları ile karşı karşıya kalabilir.
durumunda başta sindirim, boşaltım ve dolaşım sistemi olmak üzere tüm biyokimyasal reaksiyonlarda aksamalar yaşanır. Bu bağlamda diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, gibi kronik rahatsızlıkların görülme riski artabilir. Özellikle son yıllarda oluşum nedeni belli olmayan bazı sendromların ve kanserleşmenin temelinde vücudun sıvı dengesini koruyamaması olduğu uzmanlar tarafından vurgulanmaktadır.
Vücudun ortalama olarak % 60 ile 70'i sudan oluştuğu uzmanlar tarafından ifade edilir. Bundan kaynaklı birçok mekanizmanın devamlılığında hayati sıvı oldukça önemlidir.
Tüm bu bilgiler ışığında su içmemenin zararları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Günlük sıvı alımı metabolizma hızının dengede tutulmasında önemlidir. Bununla birlikte yağ yakımının artmasında sıvı alımı olmazsa olmaz bir unsurdur. Bu süreçte sindirimin verimli çalışması ile bağırsak sağlığı desteklenir. Özellikle lifli gıdaların ve yağların sindirimini de sıvı alımı ile sağlanabilir. Bu sebeple vücuda yetersiz sıvı alınırsa sindirim problemleri yaşanabilir. Böylece yalancı kilo olarak adlandırılan hazımsızlık, şişkinlik ya da ödem semptomları oluşabilir.
Diğer bir yandan sıvı alımının kısıtlanması ruh halinde dengesizlik yapabilir ve strese bağlı yeme bozuklukları görülebilir. Ek olarak yemeklerden önce sıvı alımı midenin dolmasını sağlayarak yemek yeme miktarını azaltabilir.
Porsiyon kontrolü açısından önemli olan bu durum sıvı alımının az olmasıyla gerçekleşmeyebilir. Son olarak egzersiz sırasında yetersiz sıvı alımı antrenman performansını da olumsuz etkileyerek çabuk yorulmaya neden olabilir, bu nedenle kilo verme sürecini yavaşlayabilir.
Kanda sıvı dengesinin korunması bağışıklık sisteminin dengeli çalışmasında doğrudan etkilidir. Bu noktada vücudun hormon bozuklukları, metabolik hastalıkları ya da mikroorganizmalarla mücadelesinde tam başarı sağlanamayabilir. Aynı zamanda bağırsak florası da olumsuz etkilenerek bağışıklık sisteminin çalışma şeklini bozabilir. Bu durum ise vücudun gereğinden fazla iltihap yani enfeksiyon üretmesine neden olur.
İltihap vücut tarafından tolere edilemezse organ hasarları başta olmak üzere kronik problemler oluşabilir. Bu kapsamada eklem, cilt sindirim ve solunum sistemi birimleri öncelikli tepkiyi veren bölgelerden olabilir. Bol sıvı alımı sağlandığında enfeksiyon vücutta hızlıca uzaklaştırılabilir ve kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltabilir.
nfeksiyonun varlığına bağlı organlar tamamen hasar da alabilir, bu durum günümüzde otoimmun hastalıkların artışına zemin hazırlar. Tip1 diyabet, , crohn hastalığı, peptit ülser, haşimato ve graves hastalıkları otoimmun hastalıklarından sadece birkaçıdır.
Sıvı alımı kişinin vücut indeksine, hastalıklarına, yaşam profiline, kilosuna ya da yaşına göre değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle vücuda alınacak su miktarı kişiden kişiye değişmesi sıvı alımı ihtiyacını da etkiler. Kişinin yeterli sıvı alımı yapmadığı süre ne kadar uzun ise vücutta hasar da o kadar fazla olabilir.
Terleme, baş dönmesi, kabızlık gibi akut durumlar daha hızlı geçerken iltihaplanma durumu varsa daha uzun sürede vücut toparlanabilir. Ayrıca susuzluktan dolayı beyin hasarı oluşmuşsa parkinson, alzheimer gibi beyin hastalıkları tetiklenebilir. Bu süreçte yeterli sıvı alımı sağlansa da hastalıklar geriye dönüşümsüz olabilir.
Cildin ortalama olarak %30'u su molekülü bulunur. Bu sayede cildin nemliliğinin dengelenmesinde ve cilt hücreleri için gerekli maddelerin taşınmasında büyük bir görevi vardır. Vücuda yeterli sıvı alınmadığında cilt kurumaya başlayabilir ve egzamatik reaksiyonlar görülebilir. Buradan hareketle kişide cilt kızarıklığı, tahrişi, deformasyonu, kaşıntısı gibi belirtiler tetiklenebilir.
Kişinin hayat kalitesi düşerek , egzama, atopik dermatit, gibi sorunlarla mücadele edebilir. Diğer bir yandan yetersiz sıvı alımı cildin esnekliğini kaybetmesine ve kırışıklıkların açığa çıkmasına neden olabilir. Cilt yaşlanmasında ve cilt hasarlarının belirginleşmesinde yetersiz sıvı alımı birincil faktördür.
Yetersiz sıvı alındığında dolaşım sisteminde pıhtılaşma riski artabilir. Bunun yanında kolestrol gibi yağ birimlerinin damarlarda birikme olasılığı da yükselebilir, bu durum damar sertleşmesine davetiye çıkarabilir. Tüm bu faktörler damar içi kan basıncını yükseltebilir, zamanla tansiyonun yükselmesine sebebiyet verebilir. Eğer sıvı tüketimi yeterli düzeye çıkarılmazsa semptomlar kronikleşebilir, kişi hipertansiyon hastası olabilir.
Hamilelikte su içmemenin zararları arasında sindirim problemleri ilk sırada dikkat çekebilir. Metabolizmanın ve sindiriminin yavaşlaması ile bağırsak hareketleri bozulabilir ve kabızlık semptomları görülebilir. Kabızlık devam ederse anne adayında basur diğer bir ifadeyle riski oluşabilir. Bunun yanında idrar yolu enfeksiyonu riski gelişebilir, bu doğrultuda ilaç kullanımı tehlikeli bir süreci oluşturabilir. İlave olarak erken doğum riskinin de hamilelerde söz konusu olabileceği yapılan çalışmalarda mevcuttur.
"Hamilelik Belirtileri Rehberi" içeriğimizi okumak için:
🤰🏻 Hamilelik Belirtileri Nedir? Hamilelik Belirtileri Nelerdir?
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.