Wilms tümörü olarak bilinen ”nefroblastom” esas olarak çocukları etkileyen böbrek kanseridir. Çocuklarda görülen böbrek kanseri vakalarının yaklaşık 10`da 9`u Wilms tümörüdür. Genellikle beş yaşından küçük çocuklarda görülür. Daha az sıklıkla daha büyük çocukları etkileyebilir. Çoğu zaman tek böbrekte meydana gelir ancak bazı durumlarda her iki böbrekte de oluşabilir. Nefroblastom karında yer alan lenf düğümleri ve akciğerler, nadiren de karaciğere metastaz yapabilir. Ancak kemikler, kemik iliği ve beyne metastaz yapmaz. Nefroblastom birtakım anormalliklerle ilişkili ilerleyebilir. Bu anormallikler gözde iris yokluğu, dilin büyümesi, yüksek doğum ağırlığı ve bacaklarda uzunluk farkı şeklinde olabilir. Klinik olarak 5 evreye ayrılabilir. Wilms tümörü evreleri şunları içerir:
Nefroblastom tedavi sonrası tekrar ortaya çıkabilir. Tümörün ilk oluştuğu bölgeye veya vücudun başka bir bölgesine yerleşebilir. Nükseden tümörün değerlendirilmesi için yeniden testlere tabi tutulması gerekir. Tedavi sırasında veya sonrasında küçülmeyen tümörler refrakter tümör olarak adlandırılır (1, 2, 3, 4, 5).
Nefroblastomların nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber birtakım genetik değişikliklerin rol aldığı düşünülür. Genitoüriner sistemde embriyolojik aşamada gelişim sırasında oluşan genetik değişikliklerden kaynaklandığına inanılır. Nefroblastom vakalarının yaklaşık ⅓`ünde bulunan WT1, CTNNB1 ve WTX genlerinde değişiklikler meydana geldiği görülür. Tümörün gelişmesine katkıda bulunduğu düşünülen diğer genler arasında MYNC ve TP53 bulunur. Kanserlerin oluşmasında vücut hücrelerinde meydana gelen DNA değişiklikleri rol oynar. DNA içinde hücrenin fonksiyonlarını yöneten talimatlar mevcuttur. Genetik bilgiler arasında hücrelerin büyüme ve çoğalmaları yer alır. Sağlıklı vücut hücreleri doğal yaşam döngüleri sonlandığında ölürler ancak kanser hücrelerinde bu durum söz konusu değildir. Kanserli hücreler diğer sağlıklı hücrelerin genetik kodlarını değiştirerek normalden daha hızlı çoğalmalarına olanak tanır. Nadiren anne ve babadan kalıtsal olarak aktarılan DNA değişiklikleri nefroblastom riskini arttırabilir. Wilms tümörü bazı sendromların bir parçası olarak gelişebilir. Wilms tümörü gelişme riskini arttırabilen etmenler başlıca şunlar olabilir:
Ek olarak Wilms tümörü ile ilişkilendirilen sendromlar arasında şunlar bulunabilir:
Wilms, sıklıkla Afrika kökenli bireylerde görülürken Doğu Asyalı insanlarda en az görülür (1, 2).
Wilms tümörü belirtileri kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Genellikle çocuklarda semptom göstermeyen karın kitlesi şeklinde ortaya çıkabilir. Bunun dışında çocuklarda herhangi bir semptom yok gibi görünebilir. Ancak Wilms birden fazla belirti ve semptomla ilişkilendirilir. Bu semptomlar başlıca şunları kapsar:
Sıklıkla belirgin olarak oluşan bulgular karın ağrısı (%30-40), hipertansiyon (%25) ve hematüri (%12-25) şeklindedir. Hastalarda akciğere metastaz varsa nefes darlığı ve hızlı soluma gibi ek belirtiler görülebilir. Çocuklarda Wilms ile ilişkili sendromların görülmesi ve ailede tümör öyküsü olan bireylerin düzenli olarak testlere tabi tutulması gerekir. Spesifik olarak Wilms tümörü testleri bulunmaz ancak patolojinin araştırılması geniş kapsamlı yürütülür. Rutin testler arasında önerilen kan testleri genellikle şunlar hakkında bilgi verir:
Sitogenetik çalışmalar ve idrar tahlili ek olarak önerilen diğer testlerdir. Bununla birlikte böbrek ultrasonografisi, göğüs röntgeni, karın ve göğüs tomografisi, MRI gibi görüntüleme tekniklerinden faydalanılır. Bu yöntemler özellikle cerrahi uygulamalarda önem taşır. Metastazın sıklıkla görüldüğü bölgeler akciğerler ve karındır. Göğsün görüntülenmesi, abdominal tomografi ve MRI kullanılabilir. Daha nadir olarak görülen kemik metastazları tehlikeli olabilir ancak genellikle nüksetme sırasında ortaya çıkar. Kanserin evresine bağlı olarak şekillenen tedavi planı birtakım komplikasyonları beraberinde getirebilir. Tümörün çıkarılmasını içeren cerrahi risk faktörleri büyük damarların yer değiştirmesi ve tümörün yayılması gibi sonuçlara yol açabilir. Komplikasyon riskinin artması cerrahi süresinin uzamasına, hayati tehlikenin oluşmasına ve artan kan kaybına neden olabilir (1, 2).
Wilms tümörü tedavisi bireye özel planlanır. En uygun tedavi seçeneğinin belirlenmesinde tümörün evresi, çocuğun yaşı ve genel sağlık durumu, kromozom değişiklikleri ve semptomlar göz önünde bulundurulur. Nefroblastom tedavisinde öncelik genellikle nefrektomidir. Nefrektomi kanserli böbreğin vücuttan cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Tümörün yayılma derecesi baz alınarak ameliyat sonrası radyoterapi veya kemoterapi uygulanabilir. Kemoterapi ajanlarının kombine şeklinde verilmesi genellikle daha agresif ilerleyen vakalarda önerilir. Bazı hastalarda ameliyat yerine önce kemoterapi tedavisi başlatılır ve nefrektomi daha sonra yapılır. Tedavi süreci boyunca kanserin yayılıp yayılmadığı kontrol edilir ve diğer böbrek araştırılır. Çevredeki lenf düğümleri de tümörün tedaviye yanıt verip vermediğini anlamak amacıyla incelenebilir.
Biyopsi tümör evrelemesini etkileyebileceğinde anormal durumlar dışında rutin biyopsi yapılmaz. Her iki böbreğin de kanserli olması durumunda nefrektomi yapılmaz. Bunun yerine genellikle yüksek doz kemoterapi ve diyaliz birlikte yürütülebilir. İleri evre Wilms tümörü hastalarında sağkalımın iyileştirilmesi amacıyla kemoterapi ve radyoterapi birlikte yürütülebilir. Kemoterapi tedavisinin bazı yan etki ve komplikasyonları bulunabilir. Bunlar periferik nöropati, işitme ve kalp fonksiyonlarında toksisite şeklinde ortaya çıkabilir. Tedavi prosedürlerinin diğer yan etkileri karaciğer toplardamarlarında tıkanma, sarılık, kilo alımı ve karaciğer büyümesi, şiddetli karın ağrıları şeklindedir. Çocukluk çağı kanseri Wilms tedavisinde pediatrik cerrah veya pediatrik ürolog, pediatrik onkolog ve pediatrik radyasyon onkoloğu multidisipliner bir yaklaşım gösterir (1, 6).
Çocukluk çağı kanser sürecinin yönetilmesinde kontrollerinizi ihmal etmeyiniz. Teşhis ve tedavi sürecinde oluşan anormal semptomlar varlığında mutlaka ilgili bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.