Çocukluk döneminde bireylerin maruz kaldığı travmalar, kişilerin yaşamında derin izler bırakabilmektedir. Yaşanan ihmal ve istismarlar bireylerin ergenlik ve yetişkinlik yaşantılarında psikolojik sorunları da beraberinde getirebilmektedir. Bireylerin çocukluk yaşantısında maruz kaldıkları ihmal ve istismar bilgileri doğrultusunda kişilerin %35-57’sinde yetişkinlik döneminde psikolojik belirtiler gösterebildikleri bulgulanmıştır (Goodman, Rosenberg, Mueser ve Drake, 1997; Mueser, Bond, Drake ve Resnick, 1998; Mueser ve ark. 2004).
Çocukluk çağı travmaları, istismar ve ihmal olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Bu iki alt tür de kendi içinde fiziksel istismar, duygusal istismar ve cinsel istismar ile fiziksel ihmal ve duygusal ihmal olarak sınıflandırılmaktadır. Psikolojik bozukluklara ilişkin tanı almış bireylerle yapılan bir çalışmaya göre, bireylerin en çok duygusal ihmal ve fiziksel ihmale maruz kaldıkları bildirilmiştir (Xie ve ark. 2018). Bu blog yazısında da duygusal ihmal ve bu ihmalin sonucunda ortaya çıkan boşluk hissinden bahsedilmek amaçlanmaktadır.
Duygusal ihmal, çocuğun duygusal ihtiyaçlarının bakım verenleri tarafından karşılanmaması olarak ifade edilmektedir. Duygusal ihtiyaçlar olarak ifade edilen durumlara şöyle örnekler verilebilir: Bakım verenlerin çocuğa şefkat göstermemesi, aile içinde yaşanan şiddete çocuğun şahit olması, çocuğun problemli davranışlarında izin verici tutumlar gösterilmesi ve duygusal bakımın sağlanmaması (Stoltenborg, Bakermans-Kranenburg ve Ijzendoorn, 2013).
Webb ve Musello (2020)’ya göre, duygusal ihmale maruz kalmış yetişkinlerin sıklıkla boşluk hissi yaşayabildikleri, bu duygunun bireylerde kronikleşebildiği görülmektedir. Boşluk hissi içerisinde olan kişiler genelde birden fazla duyguya sahip olabilmektedir ve sahip oldukları duyguyu ifade etmekte ve anlamakta zorlanabilmektedirler. Bu boşluk hissi, çok fazla duygunun varlığının ağır gelmesi sonucu bireyler tarafından var olan duyguyu ifade etme biçimi olarak karşımıza çıkabilmektedir. Boşluk hissi ortaya çıktığında kişi kendisine şefkat göstermekte ve kendi ihtiyaçlarını anlamada zorlanabilmektedir.
Çocukların erken dönem yaşantılarında ifade edilen duygusal ihtiyaçlarının bakım verenleri tarafından yeterli bir şekilde karşılanmaması yetişkinlik yaşantısındaki ilişkilerinde sağlıksız bağlanma örüntüleri şeklinde yansıyabilmektedir. Sadock ve Sadock (2008)’a göre, duygusal ihmale maruz kalmış bireylerin fazla tanımadıkları kişilere sevgi ile yaklaşabildikleri gibi, uzun süredir tanıdıkları kişilere sosyal anlamda kayıtsız bir tutum sergileyebildikleri görülmektedir. Bu durumda ilişkilerinde güvenli bağlanma sağlayamamalarına ve sağlıklı bir ilişki dinamikleri oluşturamamalarına sebep olabilmektedir. Kişilerin çoğunlukla ilişkileri içerisinde kendilerini değersiz ve yalnız hissetme durumlarını yaygın bir şekilde yaşayabildikleri görülmektedir (Webb ve Musello, 2020). Klinik ortamda da bireyler duygularını ifade etmekte zorlandıklarında çoğunlukla kendilerinde var olan bu hissi “boşluk” olarak tarif etmektedirler. Bu bireylerin çocukluk yaşantılarında, bakım verenleri ile ilişkilerine bakıldığında ise, sağlıklı fiziksel ve duygusal temas kuramadıkları görülmektedir. Yetişkinlik döneminde ise bu bireylerin romantik ilişkilerinde sağlıklı bağlar kurmakta zorlanabildikleri en sık rastlanabilen durumdur. Bu duruma bağlı olarak bireylerde kaygı belirtileri ve bağlanma korkusu, depresif belirtiler, uyku sorunları, yeme problemleri, alkol ve madde kullanım bozuklukları gözlenebilmektedir. Böyle bir durumda bireylerde görülen bu boşluk hissi ve psikolojik belirtileri için alanında uzman olan kişilerden psikoterapi hizmeti alarak destek almalarında fayda vardır.
Kitap Önerileri:
Kaynakça