Travmaya maruz kalmış kişiler o ana kadar çözüm üretme kapasitelerini zorlayan, daha önce hiç karşılaşmadıkları biçimde zorlandıkları, benliklerini sarsan bir durumla karşı karşıya kalmışlardır. Bu yüzden onlar için hayat, travma öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılır.
Ağır travma yaşamış kişilerin ((İşkence, ihmal, istismar, tecavüz vb) stres hormonu uzun zaman geçmesine rağmen salgılanmaya devam ederek normal düzeye dönmez. Normalde, stres hormonumuz tehlike anında savaş kaç tepkisini ateşlemek için fazlaca salgılanır ve sonra yine bizi homeostaz dediğimiz dengeye döndürür. TSSB olduğunda ise stres hormonu, tehlike geçse de salgılanmaya devam eder ve uyarılmışlık hali etkisini sürdürür. Bu durum yani stres hormonunun uzun süre salgılanması insanların ciddi sarsıntıdan çıkmasını engelleyerek kişinin bağışıklık sisteminin zayıflamasına, uykusuzluk, aşırı uyarılmışlık hali, odaklanamama, ani öfkelenmeler, günlük yaşama uyum sağlayamama gibi belirtilerle devam eder. Yaşanılan travma sonrası pek çok insan yeni seçenekleri denemek yerine bildikleri korkunun içine hapsolurlar.
Bir ses, bir gürültü veya bir kokunun tehdit olup olmadığına karar veren yer beynimizin amigdala kısmıdır. Amigdala, uyarıcıyı tehdit olarak algıladığında alarm durumuna geçer. Stres hormonları ateşlenir, kan basıncı kalp atışlarını hızlandırır ve oksijen alımını arttırır. Bedeni saliseler içinde savaş kaç tepkisine hazırlar ve eyleme geçer veya kişi eğer dehşete düşerse donakalır.
Çünkü beynin konuşma merkezi olan Broca alanına giden kan akışı kesilir tıpkı felçli hastalardaki gibi.Yani evet Travma, damar tıkanıklığına bağlı felçte görülene benzer biçimde yaşadıklarını bu şoka bağlı olarak anlatamayabilir. Çünkü anı, akıllarına yıllar sonra geldiğinde bile travmayı yaşadıkları anki beden duyumlarını hissederler. O anı içine hapsolmak, işte tüm bu beden duyumlarının içine hapsolmaktır. Kişi zorda olsa travmasını anlatmaya başlayabilse bile travmanın doğası gereği olumlu anılar gibi başlangıcı ortası sonu olan bir bütünlükle anlatamaz.
Travmanın bu işlenmeyen parçalarını başı, ortası sonu bütünlüklü şekilde anlamlandırmalarını sağlarız. Anının içinde ses, koku gibi bedensel duyumlar, kopuk kopuk görüntüler vardır ve bunlar travmanın işlemlenmeyen, anıdan bağımsız bedene hapsolmuş olan parçalarıdır. Danışanı tetikleyen beden duyumlarını tespit ederek göz hareketleriyle kontrollü biçimde duyarsızlaşmasını sağlarız. İşlenmemiş anılar günlük yaşamda travma anına benzer tepkiler uyandırır.Bu uyaranlar algılandığında flashback dediğimiz (istenmeyen şekilde anının aniden akla gelmesi) durumun ortaya çıkmasına ve kişinin o an her ne yapıyorsa onu yapamamasına, günlük işlere adapte olamamasına sebep olur. Yapılan EMDR yöntemi sonrasında kişiler anıya duyarsızlaştıkları için artık günlük yaşamlarına devam edebilir hale gelirler.
EMDR ekolüne göre diğer ekollerin aksine 1 ay gibi bir süre geçmesine gerek yoktur yakın tarihli travma için de EMDR terapisi alınabilir. Bu şekilde biz, danışanın olayı anlamlandırmasına, verilen tepkilerin olağan tepkiler olduğunun fark edilmesine ve travma sürecinin sağlıklı atlatılmasına destek oluruz. Bu sağlıklı şekilde atlatmayı da şöyle örneklendirebilirim. Bazı travmalarda kişi, olayın gidişatını değiştiremediği için suçluluk duyar veya tepki veremediği için kendisine ya da başkalarına zarar vermek ister.İşte bu gibi durumlarda danışanın takıldığı yerlere bizler müdahale ederiz. Bu yüzden siz veya yakınınız travmaya maruz kaldıysa ve günlük yaşamına adapte olamadığı görülüyorsa mutlaka uzman yardımı alınması gerekir. Bu, büyük değişimi sağlayacaktır.