Ayrışma ve bireyleşme; sağlıklı bir psikolojik gelişimin temel taşlarıdır. Çocuklukta yeterince desteklenmeyen ayrışma ve bireyleşme süreci; bireyin ileriki yaşamında derin ruhsal yaralara neden olabilir. Bu yaralar; terk depresyonu; boşluk ve hiçlik duyguları gibi sorunlarla kendini gösterir.
Ayrışma ve Bireyleşme Süreci
Ayrışma ve bireyleşme; bireyin kendisini bir başkasından; özellikle anneden veya bakım veren kişiden ayırt etmeye başlamasıdır. Bebeğin 18-22. ayları bu sürecin en kritik dönemidir. Bu dönemde bakım verenin; çocuğun ayrışma çabalarını desteklemesi gerekir. Ancak; bu destek yetersiz olduğunda veya tamamen kesildiğinde; bebeğin gelişiminde bir duraksama meydana gelir.
Bakım verenin; özellikle annenin; çocuğun ayrışma girişimlerine olumsuz tepki vermesi; çocuğu terk depresyonuna sürükleyebilir. Anne; çocuğun bireyleşme yönündeki çabalarına karşılık enerjisini keserse; çocuk kendisini terk edilmiş hisseder. Bu durum; bireyde şu duyguları ve davranışları ortaya çıkarır:
• Ölümcül öfke ve umutsuzluk
• Hareketsizlik ve atâlet
• Boşluk ve hiçlik duygusu
• Kendilik aktivasyonlarından vazgeçme
Terk Depresyonunun Sonuçları
Ayrışma sürecinde yeterince desteklenmeyen bireyler; ruhsal acıyı hafifletmek için çeşitli aşırı davranışlara yönelir. Bunlar arasında alkol ve madde kullanımı; aşırı yeme; uyuma; alışveriş yapma ya da cinsellik gibi davranışlar sayılabilir. Bu kişiler; beynin haz mekanizmasını harekete geçirerek içlerindeki acıyı dindirmeye çalışır; ancak bu yalnızca geçici bir rahatlama sağlar.
Terk depresyonu yaşayan bireyler; kendilik duygularını geliştirmekte zorlanır. Anne veya bakım verenin “sunduğu” hayatı yaşama zorunluluğu hissederler. Kendi bireysel seçimlerini yaptıklarında; içlerindeki suçluluk şeması devreye girer ve kendilerini günahkâr gibi hissederler. Bu suçluluk; bireyin:
• Pasif bir rol üstlenmesine;
• Uyum göstermeye aşırı odaklanmasına;
• Ayrı; farklı ve aykırı olmaktan kaçınmasına neden olur.
Toplumsal Baskılar ve Bireyleşme Sorunları
“Başımıza yeni icatlar çıkarma!” gibi toplumsal söylemler; bireyleşme sürecine engel oluşturabilir. Ayrışma sorunları yaşayan bireyler; harekete geçmektense kendilerine sunulan hayatı rutin şekilde kabullenmeyi tercih ederler. Bu kişiler; sorumluluk almaktan ve kendi başlarına hareket etmekten korkar; sorunsuz bir çocuk gibi yaşamayı seçerler.
İlişkilerde Terk Edilme Korkusu
Ayrışma sürecinde tıkanıklık yaşayan bireylerin ilişkilerdeki temel odağı; terk edilme korkusudur. “Bu kişi beni terk eder mi? Ya ederse ne yaparım?” düşüncesi; ilişkilerin sağlıksız bir zeminde ilerlemesine neden olur. Birey; başkalarının gözünde değer kazanmak için çaba sarf eder ve başkalarının kendisine verdiği değer üzerinden bir varoluş algısı geliştirir. Kendisine iyi bakılmadığında ya da beğenilmediğinde; yok gibi hisseder. Ömrü; kendini başkalarının gözünde aramakla geçer.
Terapilerde Ayrışma ve Bireyleşme
Terapinin temel amacı; çocukluk döneminde gelişimsel duraksamaya uğramış ayrışma ve bireyleşme süreçlerini yeniden harekete geçirmektir. Bu süreç; tıkanan bir bacayı açmak gibi; bireyin içsel dinamiklerini yeniden yapılandırmayı hedefler. Terapide; birey kendilik duygusunu güçlendirerek bağımsız bir yaşam sürdürebilme becerisi kazanır.
Sonuçta ayrışma ve bireyleşme; bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için vazgeçilmezdir. Bu süreç desteklenmediğinde; birey yaşam boyu süren ruhsal acılarla baş etmeye çalışır. Sağlıklı bireyler ve ilişkiler için ayrışma ve bireyleşmenin önemi göz ardı edilmemeli; özellikle çocukluk döneminde bu süreçlere destek sağlanmalıdır. Kendine ve hayatına dair sorumluluk alabilen; bireysel seçimlerini gerçekleştirebilen bir birey; mutlu ve doyumlu bir yaşam sürdürebilir.