Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğunun Tarihçesi (Dehb)

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB); çocukluk döneminde ortaya çıkan ve bireyin yaşamı boyunca etkileri sürebilen nöropsikiyatrik bir bozukluktur. DEHB; dikkat eksikliği; dürtüsellik ve hiperaktivite belirtileriyle karakterize edilir ve akademik; sosyal ve psikiyatrik sorunlara yol açabilir (Arslantaş; 2020; DSM-5; 2013). Okul öncesi dönemde DEHB nin belirlenip ele alınması; erken müdahale açısından büyük önem taşır. Meta analitik incelemeler; okul öncesi çocukların yaklaşık %10 unun DEHB tanı ölçütlerini karşıladığını ortaya koymaktadır (Karakoç-Demirkaya; 2010).
Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi nin 2016 yılında yaptığı araştırmaya göre; ABD de 2-17 yaş arası çocukların 6;1 milyonu DEHB teşhisi almıştır. Bu çocukların 388.000 i (yaklaşık %2;4) 2-5 yaş arası okul öncesi grubundadır (Lange et al.; 2010). Türkiye de yapılan araştırmalar; DEHB sıklığının %12;4-19;5 arasında olduğunu ve bu durumun çocukluk çağında en sık görülen ruhsal bozukluklardan biri olduğunu göstermiştir (Ercan et al.; 2015). Erkek çocukların kız çocuklara göre DEHB tanısı alma olasılığının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Özaslan & Bilaç; 2015).

1770 yılında; Rus Çariçesi Büyük Katerina nın doktoru olan Melchior Adam Weikard; modern anlamda DEHB olarak tanımlanabilecek durumları içeren "dikkat eksikliği" kavramını tanımlayan bir tıp kitabı yazdı. Weikard ın eseri; dikkat eksikliğini bir sağlık sorunu olarak tanımlayan ilk tıbbi metinlerden biri olarak kabul edilir ve bu; DEHB nin tarihçesi açısından önemli bir kilometre taşıdır.
Sir Alexander Crichton; 1978’de yazdığı kitabında; DEHB’yi bir dikkat hastalığı olarak adlandırmış ve her izlenimin kişiyi tedirgin ettiği ona doğal olmayan derecede huzursuzluk verdiğinden bahsetmiştir. Ayrıca bu rahatsızlığa sahip kişilerin nörobiyolojik olarak da farklılıklarının olduğunu; onların nöronlarının kıpır kıpır olduğunu ifade etmiştir.
DEHB nin tipik bulguları 1846 yılında Heinrich Hoffmann tarafından tanımlanmıştır. Hoffmann; daha sonra Frankfurt ta ilk akıl hastanesini kurmuş olan bir Alman hekim; psikiyatrist ve yazardır. Hoffmann; DEHB yi tanımlayan bu bulguları; çocuklar için yazdığı ve resimlediği "Struwwelpeter" ("Çirkin Peter") adlı kitabında anlatmıştır. Kitap; çeşitli davranış sorunları ve ahlaki dersler içeren kısa hikayelerden oluşur. DEHB nin belirtilerine en çok benzeyen hikaye; muhtemelen sürekli hareket halinde olan ve dikkati kolayca dağılan "Zappel-Philipp" (Hareketli Philipp) adlı karakterin hikayesidir. Heinrich Hoffmann ın "Struwwelpeter"i; o dönem için oldukça yenilikçi bir yaklaşım sergileyerek; çocuk psikolojisi ve davranış bozukluklarına dair önemli gözlemler içerir. Hoffmann ın bu eseri; DEHB nin tarih öncesi olarak kabul edilebilecek dönemlerde bile gözlemlendiğinin ve tanımlandığının bir kanıtı olarak değerlendirilebilir.
DEHB nin tedavisi ve tanımı üzerine yapılan tartışmalar; uzun yıllar boyunca devam etmiş ve bu durum; özellikle ilaç kullanımı konusunda farklı görüşleri beraberinde getirmiştir. Ancak; DEHB nin tarihsel arka planına bakıldığında; bu durumun çok daha eski zamanlardan itibaren bilindiği ve tanımlandığı görülebilir. George Still in 1902 yılında yaptığı tanımlamalar; DEHB nin modern anlamda ilaç tedavisinden çok önce var olduğunu ve ahlaki yargılarla değil; nörolojik ve davranışsal bir temele dayandığını göstermektedir.
George Still; çocuklarda gözlemlediği dikkat eksikliği; dürtüsellik ve aşırı hareketlilik gibi belirtileri; o dönemde "ahlaki kontrol eksikliği" olarak adlandırılan bir durumla ilişkilendirmişti. Still in çalışmaları; DEHB nin sadece modern toplumun bir ürünü olmadığını; aksine tarihin farklı dönemlerinde de var olan bir durum olduğunu ortaya koymaktadır. Still; bu durumun kötü ebeveynlik veya ahlaksızlığın bir sonucu değil; biyolojik olarak kalıtsal veya doğumda meydana gelen bir zedelenmeye bağlı olduğunu öne sürmüştür (Hallowell & Ratey; 2013)

1918 de dünya çapında yaşanan İspanyol Gribi pandemisi ve bunu takip eden ensefalit lethargica salgını; modern tıp tarihinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile ilgili önemli gözlemlere yol açtı. Pandemi sonrası ensefalit vakalarında; George Still in 1902 de tanımladığına benzer yıkıcı davranışlar; artan hareketlilik; duygusal değişiklikler ve dürtüsellik gözlemlendi. Bu dönemde; söz konusu belirtilerin ensefalite bağlı beyin sapı hasarı sonucu ortaya çıkan "organik dürtüsellik" ile ilişkilendirildiği belirtildi (Mahoney; 2005). 1940 ve 1950 li yıllarda; Strauss ve Lehtinen (1947) gibi araştırmacılar; bilişsel yetersizlik; dürtüsellik ve hareketlilik artışı gösteren olguları "Minimal Beyin Hasarı" (MBH) olarak adlandırdılar. Bu dönemde MBH; belirgin bir beyin hasarı göstermeyen çocuklardaki çeşitli nöropsikiyatrik belirtilerin bir nedeni olarak öne sürüldü.
1960 lı yıllara gelindiğinde ise; İngiliz araştırmacılar bu semptomların mutlaka organik bir hasardan kaynaklanmadığını ve "hasar" yerine "disfonksiyon" teriminin kullanılmasının daha uygun olabileceğini ileri sürdüler. Bu dönemde "Minimal Beyin Disfonksiyonu" (MBD) terimi yaygınlaştı ve bu tanımlama; çocuklarda gözlemlenen dikkat eksikliği; hiperaktivite ve dürtüsellik semptomlarının altında yatan nörolojik bir disfonksiyon olduğu hipotezini güçlendirdi (Clements & Peters; 1962).
1970 ler ve 1980 ler boyunca DEHB üzerine ilgi artmış ve bu dönemde erişkin DEHB konusu literatüre girmiştir.1970 lerin sonlarında ve 1980 lerde yapılan çalışmalar; DEHB nin daha davranışsal bir çerçevede tanımlanmasına yol açtı. Rutter (1982); belirli bir beyin hasarı veya disfonksiyonunun olmadığı durumlarda bile DEHB belirtilerinin gözlenebileceğini belirterek; bozukluğu davranışsal olarak tanımladı. Bu dönemde DEHB; sadece çocukluk çağında değil; yetişkinlikte de süregelen bir bozukluk olarak kabul edilmeye başlandı.
DSM-II (1968) ile başlayan bilimsel sınıflandırmalar; DEHB nin tanı kriterlerini ve adlandırılmasını zaman içinde evrimleştirdi. "Çocukluk Çağının Hiperkinetik Reaksiyonu" olarak adlandırılan DEHB; DSM-III (1980) ile "Dikkat Eksikliği Bozukluğu" adını aldı ve hiperaktivite ile eşlik eden ve etmeyen iki alt tip tanımlandı. DSM-III-R; DSM-IV ve son olarak DSM-5 ile DEHB; nörogelişimsel bozukluklar kategorisine dahil edildi ve tanı kriterleri; başlangıç yaşı; semptomların ortaya çıkışı ve yaşamın farklı dönemlerindeki gösterim şekilleri açısından detaylandırıldı (American Psychiatric Association; 2013).
1990 lı yıllardan itibaren; DEHB üzerine yapılan araştırmaların sayısı artmış ve bu bozukluğun anlaşılması ve tedavisi üzerine önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Özellikle beyin görüntüleme çalışmaları; DEHB nin beyindeki çeşitli bölgelerin işleyişiyle ilişkili olduğunu ve tek bir etkenin sonucu olmadığını göstermiştir (Ercan; 2015).
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ile ilgili patofizyolojik anlayış; geçmişten günümüze önemli bir evrim geçirmiştir. İlk dönemlerde; DEHB nin etiyolojisi tek bir beyin bölgesindeki lokalize hasara atfedilmiş ve bu durum "minimal beyin hasarı" olarak adlandırılmıştır. Ancak; ilerleyen yıllarda yapılan gelişmiş beyin görüntüleme çalışmaları; DEHB nin beyindeki birden fazla bölgenin ve bu bölgeler arasındaki ağların işleyişindeki genel bir disfonksiyondan kaynaklandığını ortaya koymuştur. Bu bulgular; DEHB nin anlaşılmasında ve tedavi yaklaşımlarında paradigmaları değiştirmiştir. Günümüzde; DEHB nin nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanması; beyin yapısı ve işlevselliğindeki karmaşık değişiklikleri dikkate alır şekilde evrilmiştir (Şahin; 2009). Bu; DEHB nin sadece belirli bir hasardan değil; aynı zamanda bilişsel işlevlerin koordinasyonundan sorumlu beyin ağlarının geniş çaplı işleyiş bozukluklarından kaynaklanabileceğine dair kapsamlı bir bakış açısını yansıtmaktadır.

Çocukların ve yetişkinlerin yaş guruplarına özel tasarlanmış ÖZEL EĞİTİM ÇALIŞMALARI BU SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE-TERAPİSİNDE ANA ROLÜ OYNAMAKTADIR.