Cinsel İşlev Bozukluğu terimi; Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nda (DSM-5; APA 2013) ;
“Cinsel arzu; uyarılma; tatmin ve çözülme gibi cinsel fonksiyon alanlarındaki bir ya da daha çoğunda bozulma ve bunların sonucunda meydana gelen belirgin bireysel sıkıntı” şeklinde tanımlanmıştır.
Amerika’da yapılan bir araştırmada; 18 ile 59 yaşları arasında bulunan; 1749 kadın ile yapılan çalışma sonucunda; kadınlarda % 43 oranında cinsel işlev bozukluğunun bir çeşidinin görüldüğü belirtilmektedir. Dünya genelinde; en yaygın bozukluk olarak ise; cinsel istek bozukluğu olarak göze çarpmaktadır.
Batı ülkelerinde; hastanelere kadın başvurularındaki %30-49 luk sebep cinsel isteksizlik oranı; ülkemizde %8-15 olarak belirlenmekle birlikte; ülkemizde bu oranın düşük çıkma sebebinin; doktora başvurma oranlarındaki düşüklük olduğu düşünülmektedir. Ülkemizde yapılan araştırmalarda ise; en çok rastlanan sorun olarak vajinismus ön plana çıkmaktadır.
Bireylerin hayatlarına sağlıkla devam edebilmeleri açısından; ruhen ve fiziksel olarak sağlıklı olmaları önem taşımaktadır. Sosyal bir varlık olan insan canlısı; cinselliği diğer hayvan canlılarından farklı yaşayarak; çift arasında anlaşma; uyuşma; iletişime ; duyguları da katarak olarak olgunlaşmaya evirmiştir.
Hayatın bazı dönemlerinde; hem kadınlarda ; hem erkeklerde cinsel isteksizlik sorunu gelişebilmektedir. Kısa süreli cinsel soğukluk normal kabul edilebilmektedir. Ancak semptomlar 6 aydan uzun sürdüğünde; uzman desteğine başvurmak gereklidir.
Cinsel isteksizlik sonucu; ilişkiye girme konusunda da sorunlar yaşanması neticesinde; çift bu durumdan olumsuz etkilenebilecektir.
Sebepleri
Hormonal; psikolojik ; dini; kültürel; sosyal; ilişkisel ya da fizyolojik faktörler cinsel isteksizlik oluşturabilmektedir.
Koroner yetmezlik; böbrek üstü bezlerinin düzensiz çalışması; tiroid hormonlarında az ya da fazla çalışma; karaciğer rahatsızlıkları; obezite gibi organik nedenler öncelikle gözden geçirilerek ; sonrasında diğer faktörlerin varlıkları sorgulanmalıdır.
Cinsel İsteksizlik Çeşitleri
1) Durumsal Cinsel İsteksizlik: Bu cinsel isteksizlik türünde birey zaman zaman cinsel isteğinin azalması ya da kaybolmasından şikayetçidir. Genelde yorgunluk; yaşama yönelik kaygılar; maddi veya manevi problemler ile stres gibi faktörler durumsal cinsel isteksizliğe yol açabilir.
2) Primer Cinsel İsteksizlik: Bu cinsel isteksizlik türünün ergenlik döneminden başlayarak; yetişkinlik süreci boyunca devam ettiği bilinir. Dolayısıyla birey; hem kendini keşfettiği dönemde; hem de yetişkinlik döneminde herhangi bir cinsel aktiviteye ilgi göstermez.
3) Sekonder Cinsel İsteksizlik: Bu durumda kişi; geçmişte cinsel yaşamında aktif iken; daha sonra cinsel isteğinin azalmasından ya da kaybolmasından şikayetçidir. Sonradan oluşan bu cinsel isteksizlik türünde; travmaların ve olumsuz deneyimlerin etkili olduğu düşünülür.
Cinsel İsteksizlik Sebepleri
 Hormonal sorunlar
 Kullanılan bazı ilaçlar
 İstenmeyen evlilikler
 Menopoz dönemi
 Kalp; karaciğer; prostat; nörolojik vb. rahatsızlıklar;
 Cinsellikle ; performansla; beğeniyle alakalı yaşanan anksiyete;
 Utangaçlık; suçluluk vb. kültür ve yetişme tarzından gelen tabular
 Cinsel birleşmeyi uyarılamama; vajinismus; sertleşme sıkıntıları; erken boşalma; ağrı vb. bireylerden kaynaklanan sağlık problemleri sebebiyle gerçekleştirememe
 Partnerler arasındaki iletişimin kalitesizliği; çatışmalar
 Bireylerin kendisini ilişki içerisinde değersiz hissediyor olması;
Kadında Cinsel İsteksizlik
Kadın cinsel işlev bozuklukları DSM-5 kitabında; cinsel ilgi; uyarılmada bozukluk; cinsel organlarda-pelviste ağrı; içe girmede bozukluk ve kadında tatmin bozukluğu şeklindedir.
Kadın cinsel disfonksiyonu; bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyerek; özgüven kaybı; duygusal stres ; çift iletişiminde de problemlere neden olan; cinsel yanıt; ağrı (disparoni) ; cinsel kimlik bocalaması; cinsel isteksizlik vb. başlıklardan oluşmaktadır.
Konu olarak cinsellik temasının tabu olarak algılanarak; cinsel eğitimin desteklenmediği topluluklarda kadınlarda cinsel isteksizlikle; vajinismus sorunlarının daha sık görüldüğü bilinmektedir. Ayrıca cinsel fobiler; çocuk sahibi olma korkusu; bağlanma ile ilgili anksiyeteler; depresyon; doğum sonrası bunalımı da görülen sebepler arasındadır.
Kadınlarda yaşanan cinsel sorunlarda; fizyolojik bir sürecin anlaşılmasından daha geniş bir bakış açısı gerektiğinden; kadında yaşanan bir cinsel isteksizlik söz konusu ise; fantezi dünyasında azalma; sıkıntı yaratan cinsel faaliyet düşüncelerinin; derinlemesine sebeplerinin irdelenmesi gerekir. Kadının cinsel isteğini etkileyebilecek psiko sosyal sebeplere odaklanan bir geçmiş alınması; cinsel istek azalmasına sebebiyet verebilecek ilaç kullanımlarının; çiftin ilişkisinin; kadının büyüdüğü ortam ve kültürün gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Erkekte Cinsel İsteksizlik
Cinsel isteksizlik ülkemizde daha çok kadınlarda görülmekle birlikte; erkeklerde de ortaya çıkabilmekte olup; genellikle; süreç içerisinde kadınla yaşanan cinsel sorunlar; ya da erkeğin bireysel yaşamış olduğu erektil disfonksiyon; cinsel kimlik bocalaması; erken boşalma; geç boşalma vb. sebeplerle ; erkekler de cinsel isteksizlik problemiyle karşılaşabilmektedirler.
Kadınlara oranla ; erkeklerde cinsel isteksizlik sorunu daha az görülmekle birlikte; kadınlarda daha sık rastlanma sebebinin; cinsel arzunun kadınlarda; ilişkinin sürecine; kültürdeki baskıya bağlı olarak daha kırılgan hale gelmesidir.
Dönemsel olarak ekonomik zorluklar; yakın kaybı; hastalıklar; depresyon; ilişki sorunları vb. stresli yaşam olayları erkeklerde cinsel isteğin azalmasına sebep olan faktörler arasındadır.
Tedavi
Cinsel isteksizlik tedavi edilebilir bir sorun olup; öncelikle tiroid; pankreas; obezite; karaciğer; şeker hastalıkları vb. organik/fizyolojik bir sorundan kaynaklanıyorsa; bunun çözümlenmesi gereklidir. Bunu takiben; eğer sorun psikolojik ise; süreç; travmalar; dinsel tabular; özgüvensizlik; kültürel süreçler vb. çok yönlü olarak araştırılırken; partnerlerin birbirlerine karşı sabırlı olmasını gerektirmekte olup; terapistin amacı; kişiler arasındaki bozulan iletişim ve uyumu onarmaktır.
Cinsel Terapi konusunda; 1950’li yıllardan bu yana yapılan çalışmalarda gelinen noktada ; en güncel yaklaşım; davranışçı; bilişsel vb. ekollerin bütüncül kullanıldığı bir duruş olmalıdır.
Bilişsel Davranışçı Terapi’de; cinsel sorunları başlatan ve devam ettiren ; cinsellik hakkında yanlış bilinen mitler; inançlar ve cinsel faaliyetten kaçınma; yetersiz iletişim vb. konuları hedef alarak; iletişimi kaliteli hale getirme; gevşeme eğitimi vb. pek çok araçtan yararlanılır. Yargılamadan; kabullenen ve kapsayan bir yaklaşımla; bireylerin dikkatlerinin o anda kalmasını sağlayan; bilinçli farkındalık temelli bakış açısıyla; cinsel işlev bozukluğu yaşayan kişilerin; oldukça olumlu gelişmeler kaydettiği görülmektedir.
Bdt düşünce içeriğini; olumsuz duyguları ve davranışları şekillendirmeye odaklanır. Cinselliğin varoluşsal bir özellik olduğu; suç; günah olmadığı; doğru yaşta ve toplumsal kabule uygun yaşanmasının sağlıklı olduğu bireylere izah edilerek; gerekli durumlarda; cinsel psiko eğitim verilmesi katkı sağlayabilir.
Danışman; duyumlara odaklanma; performans hakkında korkunun; cinsel hazzın amaçlanması konularına odaklanır. İlişki sorunları ve partner iletişiminde problem var ise; bunların çözülmesi mutlak yarar sağlayacaktır.
Yaşanan tecrübeler sonucu yargılamaya dayanan bir ilişkide olmak sıkıntıyı şiddetlendirebileceğinden; deneyimlerin geçici olduklarının hatırlanarak; yargıdan uzak; bütünleştirici iletişimin çift için önemi vurgulanmaktadır.
Bilinçli farkındalık yaklaşımlarında ise; endişe; üzüntü gibi olumsuz duyguların bulunduğu ; yaşanan tecrübeye açık şekilde kabul imkanına odaklanır. Bireyin dikkati fiziksel duyumlara; nefese yönlendirerek; beden farkındalığı sağlar.
Farmakolojik olarak ise; cinsel istek azlığının ilaçla tedavisi mümkün değildir. “Cinsel gücü arttırdığı” söylenen çeşitli gıda maddelerinin tüketilmesinin cinsel istek üzerine bir yararı yoktur.