Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Arap Baharı Sürecinde Katar Türkiye İlişkileri

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
ÖZET
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
ARAP BAHARI SÜRECİNDE KATAR TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Şükrü KAYA
2023: 30 Sayfa

Katar; toprak hacmi olarak küçük ama yer altı kaynakları açısından Ortadoğu’nun önemli aktörlerinden biridir. Katar; Basra Körfezi’nin nüfus olarak en küçük ülkelerinden biri olmasına karşın dış politikada körfezin en etkili ülkelerindendir. Arap Baharı ve sonrasında yaşanan olaylar Katar ile Türkiye’yi yakınlaştırmış ve Katar-Türkiye arasındaki ilişkiyi bir dostluğa dönüştürmüştür. 2000’li yıllarda Katar ile Türkiye arasındaki ilişkiler eskiye nazaran gelişerek; bölgesel iş birliği ve stratejik ortaklık temelinde şekillenmiştir. Ortadoğu’nun iki önemli aktörü olan Türkiye Cumhuriyeti ve Katar Devleti’nin Arap Baharı sürecindeki ikili ilişkilerinin incelendiği bu çalışmada ayrıca iki devlet arasındaki ekonomik; ticari; siyasi ve kültürel ilişkileri incelenmeye çalışılmıştır.
Katar-Türkiye ilişkilerinde yaşanan ticari; siyasi; ekonomik ve diplomatik gelişmeler ve sorunlar tahlil edilerek günümüz Katar-Türkiye ilişkilerinin karşılıklı bağımlılık teorisi çerçevesinde yorumlanmasına katkı sağlanması amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Arap Baharı; Katar; Türkiye; Türkiye-Katar ilişkileri; Ortadoğu.

GİRİŞ
Günümüz uluslararası ilişkilerinin bir niteliği olarak tanımlanabilecek karşılıklı bağımlılık; devletleri dış politika kararlarını verirken ilgili ülkelerle olan bağımlılık ilişkisini dikkate almaya zorlamaktadır. Askeri; diplomatik ve ekonomik anlamda ne kadar güçlü olursa olsun bir devlet başka bir devlete herhangi bir sebeple; herhangi bir alanda bağımlı olabilmektedir. Kendi kendine yeten bir devletin varlığının mümkün olmadığı uluslararası sitemde; devletler farklı oranlarda birbirlerine bağımlı durumdadır. Bu ilişkide eşit ya da eşitsiz bir şekilde birbirine bağlı olmak mümkündür. Bu sebeple karşılıklı bağımlılığın türü ve derecesi bir güç ilişkisi belirlemektedir. Karşı tarafa daha az bağımlı olan ve ilişkilerin bozulması halinde bundan daha az zarar gören taraf; diğeri üzerinde daha fazla pazarlık gücüne sahip olarak hedeflerini daha rahat elde edebilmektedir (Alagöz; 2016).
Bu çalışma da; Arap Baharı sürecinde Türkiye ile Katar arasındaki ikili ilişkileri analiz etmektedir. Türkiye; Orta Doğu’da önemli rol oynayan bir ülke; Katar ise Arap Körfezi’nde zengin yer altı kaynaklarına sahip bir ülkedir. Çalışmanın ilk bölümünde Katar’ın coğrafi; demografik; siyasi ve idari özellikleri; tarihi geçmişi ve ekonomik durumu irdelenmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise bölgedeki gelişmeleri derinden etkileyen Arap Baharı’nın sebep ve sonuçları; Körfez Krizi ve etkileri; Müslüman Kardeşler örgütü ile ilişkiler; medya ve El-Cezire’nin rolü üzerinde durulmaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünde de Türkiye-Katar arasındaki tarihsel bağlar; kriz zamanlarındaki dayanışmalar; Katar ve Türkiye’deki iç dinamikler ve 2002-2022 yılları arasındaki ikili ilişkilerin seyri incelenmektedir.
Arap Baharı sürecinde Katar; bölgedeki demokratik değişim hareketlerine destek vermiş ve Türkiye ile aynı vizyonu paylaşmıştır (Bbc; 2021). Katar; Arap Baharı sonrasında yaşanan krizlerde Türkiye’ye siyasi ve ekonomik olarak destek olmuş; Türkiye de Katar’a karşı yürütülen ambargoya karşı durmuştur. İki ülke arasındaki ilişkiler 2000’li yıllarda başlayan yakınlaşmayla birlikte stratejik bir boyut kazanmıştır. Katar; Türkiye’nin en önemli ticaret ortaklarından biri olmuş; Türkiye de Katar’ın güvenlik ve savunma alanında en güvenilir müttefiki haline gelmiştir.
Katar; geleneksel bir toplum yapısından çağdaş bir refah toplumuna geçiş yapmış ve bölgesindeki en zengin ülkelerden biri olmuştur. Dünyada doğal gaz ve petrol rezervi bakımından üçüncü sırada yer alan Katar; kişi başına düşen gelirde dünya lideridir ve Birleşmiş Milletler’in insani gelişme endeksinde Arap devletleri arasında en ileri seviyededir (Baabood; 2017; s. 3).
Katar; 1 Eylül 1971 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Katar’ın bağımsızlığını ilan edişinden dokuz yıl sonra; 1980 yılında; Katar’ın başkenti Doha’da Türk Büyükelçiliği açılmıştır. İki devlet arasındaki diplomatik ve ekonomik ilişkilerin çok fazla olmadığı bu dönemlerde; 3 Haziran 1985 yılında Türkiye ve Katar arasında Ankara’da “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Kültürel İş Birliği Anlaşması” imzalanmıştır. 20 Mayıs 1991 yılında ticaret; bankacılık; ulaşım; haberleşme ve tarım gibi çeşitli alanları kapsayan “Türkiye-Katar Ekonomik ve Teknik İş Birliği Karma Komisyonu Birinci Dönem Toplantı Tutanağı” imzalanmıştır (Kayaoğlu; 2020). 2000’li yıllarda Katar ile Türkiye arasındaki ilişkiler -eskiye nazaran- gelişerek; bölgesel iş birliği ve stratejik ortaklıklar temelinde şekillenmiştir.
17 Aralık 2010 yılında Tunus’ta başlayan Arap Baharı; Libya; Mısır; Suriye; Yemen ve Bahreyn’i de içine alan geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Katar bu süreçte halk hareketlerine destek vermiş ve Katar’a ait olan El-Cezire televizyonu bu halk hareketini gündemde tutmaya çalışmıştır. Katar; Arap Baharı sürecinde uyguladığı siyasi ve ekonomik politikalar sayesinde bölgedeki diğer önemli aktörlerin (Türkiye; İran; Mısır ve Suudi Arabistan gibi) yanında kendisine rol edinerek; nüfuzunu arttırmaktadır (Akkaya & Alrantisi; 2015; s. 7-8).
Boyutlarından daha büyük politikalar izleyen devletler; akıllı küçük devletlerdir (Alrantisi; 2021). Katar Devleti bu akıllı küçük devletlerden biridir. Özellikle kamu diplomasisi yönünden uluslararası arabuluculuk ve insani yardım çalışmalarında öne çıkmaktadır. Anlaşmazlıkların çözümü için ciddi çabalar harcamıştır. Lübnan; Sudan; Yemen; Cibuti ve Eritre’de önemli arabuluculuk faaliyetlerinde bulunmuştur. En son arabuluculuk faaliyeti; ABD ile Taliban arasında Ekim 2018’den beri yürütülen görüşmelerde uzlaşı sağlanmış ve taraflar; 29 Şubat 2020 tarihinde Doha’da “Afganistan’a Barış Getirme Amacındaki Anlaşma” başlıklı metni imzalamıştır (T.C. Dışişleri Bakanlığı; 2023) .
Türkiye ve Katar; bölgede varlığını sürdüren diğer devletlerin çıkarlarına ters düşen politikalar yürütmektedir. İki ülkenin de Arap Baharı öncesi; biri “direniş ekseni" diğeri ise “ılımlılık ekseni” olarak bilinen yapının tam aksine farklı olarak “bölgesel eksen” şeklinde adlandırılabilecek yapıyı temsil ettikleri görülmektedir (Alrantisi; 2021; s. 135).
Sonuç olarak; özellikle Arap Baharı sürecinde bölgesel faktörlerin değişmesi sonucu meydana gelen krizler/olaylar Türkiye ile Katar arasında yakın siyasi; ekonomik ve kültürel ilişkiler kurulmasını beraberinde getirmiştir. 2017’deki Körfez krizi ile birlikte yakın ilişkilerin daha da derinleştiği görülmüştür.
ARAP BAHARI SÜRECİNDE KATAR TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KATAR DEVLETİ
Bu bölümde öncelikle Katar’ın coğrafi; demografik; siyasal; tarihsel ve ekonomik özellikleri açıklanacaktır.
1.1. Katar Coğrafyası
Katar; dünyanın kaydedilen tuzluluk seviyesi en yüksek; sığ ve yarı kapalı bir kenar denizinin dar Hürmüz Boğazı ile Umman Körfezi’ne bağlandığı Arap Körfezi’nde yer almaktadır. Arap Körfezi’nin bir yarımadasını oluşturan Katar’ın tek kara sınırı; güneyde Abu Samra’da bulunan Suudi Arabistan sınırıdır (Miller; 2019; s. 31-32).
Katar gerek nüfusu gerek yüzölçümü açısından küçük Körfez ülkelerinden bir tanesidir. Arap Yarımadası’nın doğu kıyısında yaklaşık 11.521 km²’lik bir alana sahiptir. Kıyı şeridi 550 km; kara sınırı ise 60 km olup; Suudi Arabistan’la komşudur.
1.2. Katar Demografisi
Katar’ın nüfusu 2023 verilerine göre 2;688 milyondur. Bu nüfusun %12’si yani 322 bini Katar vatandaşıdır. Geriye kalan %88’i yabancı (Asya/Güney Asya) kökenlidir. Nüfusunun %67;7’si erkek; %32;3’ü kadındır (ticaret.gov.tr; 2023). Nüfusun %80’i başkent Doha ve çevresinde yaşamaktadır. Katar ın nüfusunun %98;8 i şehirlerde yaşamaktadır.
Katar’da resmi dil Arapçadır. Fakat ülkede pek çok farklı dil de konuşulmaktadır. Bunlardan en önemlisi İngilizcedir. Bunun yanı sıra Farsça; Urduca; Malayalamca; Hintçe gibi diller de sıkça konuşulan diller arasındadır.
Abluka öncesinde; KİK üyeleri gibi Katar’da da vatandaşlığın sadece baba tarafından çocuğa geçtiği katı ve erkek egemen vatandaşlık yasaları (2005 tarihli 38 numaralı yasa) uygulanmıştır. Buna göre Katar’da doğanlar otomatik olarak vatandaş olmamış; Katarlı olmayan erkeklerle evli olan Katarlı kadınların çocukları bile doğduktan sonra vatandaşlık kazanamamıştır. Ülkede uzun süre yaşamış ve çalışmış olan yabancılar da bu haktan mahrum kalmıştır. Sonra; 2017 yılının Ağustos ayında; yani ablukanın başlamasından iki ay sonra Katar; vatandaş olmayanlara -bedava eğitim ve sağlık hizmetleri ile öncelikli işe alım dahil- vatandaşlara tanınan ekonomik haklara benzer haklar veren ve sürekli olarak yenilenmesi gereken geçici vizeler yerine kalıcı ikamet izni veren ilk KİK ülkesi olmuştur (Miller; 2019; s. 68-69).
Katar ın nüfus artış oranı -%2;6 dır. Katar’ı bekleyen en önemli en büyük tehlike yerli nüfusun giderek azalmasıdır.
1.3. Katar Yönetim Biçimi ve İdari Yapısı
Katar; Basra Körfezi’nde yer alan Arap Yarımadası’nın doğu kıyısında bir ülke olup; resmi ismi Katar Devleti’dir. Katar’ın devlet yapısını anlamak için ülkenin tarihine ve siyasi gelişimine bakmak gereklidir. Katar uzun süre aşiret beyleri tarafından yönetilmiş bir bölgedir. Katar’ın yöneticisi son olarak 150 yıl önce; bugünkü Emir’in büyük dedesi Muhammed Al Thani olmuştur (Armağan & Gümüş; 2014; s. 303). Ülke; El Thani ailesi tarafından mutlak monarşi ile yönetilmektedir. Ülkenin mevcut lideri Emir Şeyh Tamim bin Hamad El Thani; 2013 yılının Haziran ayında babası Şeyh Hamad Bin Khalifa El Thani’den iktidarı devralmıştır. Emir; Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nu atamaktadır (mfa.gov.tr; 2022).
Katar; 2003 yılında halkoyuna sunularak kabul edilen yeni Anayasa’ya göre anayasal monarşi ile yönetilmektedir. Anayasa; Emir tarafından onaylanmasının ardından 8 Haziran 2005 tarihinde Emirlik Kararnamesi’yle yürürlüğe girmiştir. Anayasa’ya göre; 45 üyeli bir Danışma Meclisi (Majlis Al Shura) kurulması; Meclis’in 30 üyesinin seçimle belirlenmesi; diğer 15 üyenin Emir tarafından atanması öngörülmüştür. Danışma Meclisi; Bakanlar Kurulu ile birlikte ülkenin yasama erkini oluşturan; ülke bütçesini ve yasaları ele alan istişari bir organdır (deik.org.tr; 2017).
Şeyh Hamid bin Halife es-Sani 1995 yılında Katar’ın başına geçmiştir. Yönetimine başladığı andan itibaren; Katar’ı köklü bir şekilde dönüştürme ve uluslararası alanda tanınır bir konuma getirme niyetini açıkça ortaya koymuştur. Bu planların odak noktasında; ilk politika hamlelerinden biri olan Katar Vakfı’nın (KV) kurulması kararı bulunmuştur. Bu kurum Katar’ın ilk sivil toplum kuruluşu olmuş ve kuruluşu; gelecek yirmi yıl boyunca sık sık gündeme gelecek olan yeni bir ulusal yönetimin bitmeyen hevesinden esinlenen genel bir vizyonun bir parçası olmuştur. Vakıf; akademi ve araştırma enstitüsü gibi işlevlerin yanı sıra; Katar’ın kültür; okuryazarlık ve politika alanlarındaki gelişimine katkı sağlayan merkezlerin oluşturulmasında da önemli bir rol üstlenmiştir (Miller; 2019; s. 79-80).
1.4. Katar Tarihi
Katar; eski çağlardan beri çeşitli uygarlıkların etkilediği bir Arap ülkesidir. İslam’ın yayılmasıyla birlikte Emevi ve Abbasi yönetimine giren Katar; daha sonra Portekiz ve Osmanlı hâkimiyetleri altına girmiştir. Katar adının 1555 yılından itibaren kullanılmaya başlandığı Osmanlı belgelerinde görülmektedir. Bu adın; çeşitli büyüklüklerde ve binin üzerinde sayıda gemiye sahip olan ve gemilerde çalışan insanların bulunduğu bir yer olduğunu belirtmek için arşivlere kaydedildiği anlaşılmaktadır (Alrantisi; 2021; s. 136). I. Dünya Savaşı’ndan sonra Birleşik Krallık’ın korumasına giren Katar; 1971’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Katar; 1971 yılında bağımsızlığını elde etmesine rağmen 1995 yılına kadar dış politikada çok fazla rol oynayamamıştır. Katar; 1995 öncesinde birçok kişinin bilmediği bir ülke iken; uluslararası alanda düzenlediği kültür; spor ve sanat etkinlikleri ile tanınmışlık kazanmaya ve olumlu bir imaj yaratmaya çalışmıştır (Alrantisi; 2021; s. 123).
Katar’da 1972’den 1995’e kadar süren Halife Sani döneminde dış politika Suudi Arabistan’a bağımlıydı. Bu döneme son veren Prens Hamed bin Halife; babasına karşı “beyaz bir darbe” gerçekleştirerek iktidarı ele geçirmiştir. Şeyh Hamed bin Halife; bu küçük ülkenin güvenliğini sağlama ve uluslararası alanda saygınlık kazanma amacıyla Suudi Arabistan’dan koparak pragmatik bir yol izlemeye başlamıştır (Alrantisi; 2021; s. 161).
1.5. Katar Ekonomisi
Katar; 68 bin 581 dolarlık kişi başına düşen milli geliriyle dünyanın en yüksek refah seviyesine sahip ülkelerinden biri olup; dünyanın 57. büyük ekonomisini oluşturmaktadır. Katar’ın ekonomisi ticarete dayalı ve dinamiktir. Nüfusu artan ülkede vergi oranları ve muafiyetleri düşüktür; bu da iş yapmayı cazip kılmaktadır. Katar ekonomisinin ana unsuru petrol ve doğalgazdır. Ancak ülke; Vizyon 2030 adlı sosyal; ekonomik ve çevresel kalkınma programıyla petrol ve gaz gelirlerine bağımlılığını azaltmayı; ekonomik çeşitliliği artırmayı ve özel sektörü desteklemeyi hedeflemektedir. Katar; Dünya Bankası’nın “İş Yapma Kolaylığı” endeksinde 77. sırada yer almaktadır. Devlet gelirlerinin %70’ten fazlası; GSYİH’nin (Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla) %60’tan fazlası ve ihracat gelirlerinin %85’ten fazlası bu kaynaklardan sağlanmaktadır. Katar; petrol gelirlerini farklı alanlara yatırarak değerlendirmektedir. Katar yatırımlarının önemli bir kısmı Türkiye’ye yöneliktir. Katar’ın Türkiye’deki yatırımlarının büyüklüğü yaklaşık 18 milyar dolardır (kolayihracat.gov.tr; 2021).
Katar; petrol ve doğalgaz gelirleriyle ekonomisini sürdüren bir ülke olup; Ortadoğuve Körfez bölgesinde bulunmaktadır. Katar; 25.3 trilyon m 3 lük doğalgaz rezerviyle dünyada bu alanda üçüncü sıraya yerleşmiş ve kanıtlanmış doğal gazın yaklaşık %15’ine sahiptir. Qatargas; dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz şirketi olup Katar devletinin mülkiyetindedir.
Katar; son yıllarda bölgesel ve uluslararası alanda etkili bir güç haline geldi. Bunun en büyük örneği ise FİFA 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yaparak büyük bir başarıya imza atmış olmasıdır. Bu büyük spor etkinliği; Katar ın küresel alanda tanınmasına ve ülke ekonomisine katkı sağladı. Ekonomik güç başarıyı getirmiştir. Katarlıların kendi deyimleriyle; insanların haritadan ülkelerini yani Katar’ı bulmaları sağlanmıştır.
İKİNCİ BÖLÜM
BÖLGESEL GELİŞMELER
2.1. Arap Baharı
Tüm Kuzey Afrika ve Ortadoğu da etkili olan kitlesel protestolar; 17 Aralık 2010 da Tunus ta seyyar satıcı Muhammed Buazizi nin kendini yakması ile başlamıştır. Domino etkisi yaratan bu olay; Fas tan Yemen e hemen hemen bütün Arap ülkelerini etkisi altına almıştır. Aralık 2010 ile Nisan 2011 yılları arasında Arap dünyası son elli yılının en dramatik dönüşümünü yaşadı. Birkaç ay içerisinde Yemen’den Fas’a kadar otoriter rejimlerin oluşturduğu bölgesel düzen ciddi bir sarsıntı geçirdi ve bu sarsıntının etkileri İsrail den Çin e ve ABD ye kadar dünyanın birçok bölgesinde de hissedildi (Kardaş & Balcı; 2014).
2.1.1. Arap Baharı’nın Sebepleri
Arap Baharı’nın sebeplerini tek bir nedene bağlamak isabetli olmayacaktır. Arap Baharı nın temel nedenleri arasında; halkın yoksullaşması; işsizlik oranının artması; enflasyonun yükselmesi; yaşam maliyetlerinin artması ve yaşam koşullarının kötüleşmesi gibi faktörler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra; düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması da önemli bir etkendir. Bu sebeplerle ezilen halklar; zalim ve baskıcı diktatörlük rejimlerine karşı tepki göstermek durumunda kalmışlardır. Arap Baharı nın hedefleri arasında sosyal adaletin sağlanmak ve demokratik bir yönetim biçimine geçişin istenmesi ve daha iyi yaşam koşullarının elde edilmesi yer almaktadır. Ancak; Arap Baharı maalesef bu amaçlarına tam anlamıyla ulaşamamıştır ve Kuzey Afrika ile Ortadoğu ülkelerinde hala istikrarsızlık ve karışıklık devam etmektedir (Sabah; 2022).
2010 senesinde Tunus ta başlayan halk hareketleri; Arap dünyasının her köşesine yayılan protestolar ve mitinglerle birlikte; Ortadoğu daki tüm ülkelerin toplumsal hareketlerine etki etmiş ve yayılma eğilimi sergilemiştir. Katar; Körfez İşbirliği Konseyi’nde yer alan diğer ülkelerden farklı bir tavır takınmış; olaylara karşı Türkiye’nin sürdürdüğü politikayla uyumlu davranmıştır. Katar; halk isyanlarını açık bir şekilde desteklemiş ve El Cezire kanalı da halk hareketlerini sürekli olarak kamuoyuna yansıtmak için çaba harcamıştır. Bu şekilde yaygınlaşan halk hareketleri; tüm Arap ülkelerini etkilemiştir (Akkaya & Alrantisi; 2015; s. 18).
1990 ların ortasından bu yana arabuluculuk ve çatışma çözümüne odaklı; tarafsız bir diplomasi yürütmeye gayret eden Katar; Aralık 2010 da Arap Baharı protestolarının patlak vermesi sonucu bölge siyasetinde yaşanan tarihi değişimle birlikte "aktif bir destekçi” olarak görülmeye başlandı (Abdullah; 2014).
Güçlü medya araçlarına ve yeterli finansal kaynaklara sahip olan Katar ile birden fazla uluslararası ilişkisi; rol model olarak cazibesi ve askeri gücü bulunan Türkiye için; fırsatlar ve tehditler neredeyse aynıdır. Bu da iki ülkeye birlikte hareket etme imkânı tanımıştır (Alrantisi; 2021; s. 181).
2.2. Körfez Krizi
Stratejik konumu itibarı ile Arap Yarımadasının doğusu ile İran’ın güneybatısında yer alan Körfez bölgesi hem söz konusu konumu hem de sahip olduğu zengin petrol rezervleri ile dünyada önemli bir bölge olarak görülmektedir (Arı; 1999; s. 10). Dolayısıyla İran; Irak; Suudi Arabistan; BAE; Kuveyt; Katar; Umman ve Bahreyn olmak üzere toplam sekiz ülkeden oluşan Körfez bölgesi tarihsel süreç içerisinde ve günümüzde hem büyük devletler hem de Türkiye açısından önemini koruyan ve üzerinde rekabetin yaşandığı bir bölge olmuştur. Türkiye’nin tarihsel bağlamda bölgedeki varlığı Osmanlı İmparatorluğu döneminde 16. yüzyıla kadar gitmektedir (Kurşun; 2018; s. 1-27).
5 Haziran 2017’de Suudi Arabistan; BAE; Bahreyn ile Körfez dışı ülke olan Mısır’ın da katılımı ile Katar havadan; karadan ve denizden ablukaya alınırken; ilgili ülkeler Katar ile siyasi; diplomatik ve ticari tüm ilişkilerini kestiler. Bir kaç gün sonra Yemen; Ürdün; Maldivler ile Libya’nın doğusundaki hükümet de Katar’a uygulanan ablukaya katıldı.
Körfez ülkeleri ve onların müttefikleri; Katar ı tamamen kuşatmış bir şekilde; Katar ile olan kara; deniz ve hava trafiğini durdurarak; Katar’la ilişkilerin normale dönmesi için Doha ya acilen yerine getirilmesi gereken 13 maddelik bir liste verdi (Kibaroğlu; 2017; s. 36-43). Peki; ambargonun kalkması için talep edilen bu 13 madde neydi? Katar; İran’la ilişkilerini azaltmalı; Türk askeri üssünü kapatmalı; terörist örgütlerle bağlarını kesmeli; teröristlere yardım etmemeli; aranan kişileri iade etmeli; Al Jazeera ve diğer medya kuruluşlarını sonlandırmalı; bağımsız ülkelerin içişlerine müdahale etmemeli; zararların tazminatını ödemeli; politikalarını diğer Arap ülkeleriyle uyumlu hale getirmeli ve talepleri kabul etmeli (Bbc; 2021).
Mevcut Körfez Krizi; büyük bir güç ile küçük bir devlet arasındaki mücadelenin tipik bir örneğidir. Katar’a karşı oluşturulan dört üyeli koalisyon -Suudi Arabistan; BAE; Mısır ve Bahreyn- Katar’ın nüfusundan 55 kat daha fazla insan barındırmaktadır (137 milyon ile 2;5 milyon; Katar’dan 279 kat daha geniş bir toprak parçasına sahiptir) (11;571 km2’ye karşı 3;234 milyon km2) ve sadece Suudi Arabistan bile kuşatılmış komşusundan 186 kat daha büyüktür; 2015 verilerine göre; bu ülkelerin toplam askeri harcamaları Katar’ınkine kıyasla 16 kat daha fazladır (112;871 milyar dolar ile 7 milyar dolar) ve yine 2015 verilerine göre; toplam milli gelirleri 11 kat daha yüksektir (3;49 trilyon dolar ile 309 milyar dolar) (Miller; 2019; s. 101).
Katar tüketiminin nerdeyse hepsini Abu Samra sınırından ithal etmektedir. 5 Haziran 2017’de; Abu Samra’dan geçerek Katar a hizmet veren tedarik zincirleri kesintiye uğramış; ürün; hizmet ve insan hareketi tamamen durmuştur. Bu sınır kapısı Katar’a ihracat yapan hemen hemen tüm ülkelerin geçiş noktasıdır.
Buradaki soru şu; Arap Baharı’nın faturası Katar’a mı kesildi?
Arap Baharı’nın faturası Katar’a mı kesildi sorusuna kesin bir cevap vermek zor olabilir. Ancak Katar’ın Arap Baharı’nda bazı ülkelerdeki muhalif gruplara destek vermesi; özellikle Suudi Arabistan; Birleşik Arap Emirlikleri; Bahreyn ve Mısır gibi ülkelerle arasında gerilime yol açmıştır. Bu ülkeler 2017 yılında Katar ile diplomatik ilişkilerini keserek; Katar’a karşı bir abluka uygulamaya başlamışlardır. Bu ablukanın nedenleri arasında Katar’ın İran ile yakınlaşması; Müslüman Kardeşler Teşkilatı ve diğer radikal gruplara destek vermesi; El Cezire gibi medya kuruluşlarının bölgedeki rejimleri eleştirmesi sayılabilir. Katar ise bu suçlamaları reddederek; kendisine karşı haksız bir saldırı olduğunu savunmuştur. Abluka altındaki Katar’a Türkiye; İran ve Kuveyt gibi ülkeler yardım eli uzatmıştır. Abluka 2021 yılında sona ermiştir. Bu süreçte Katar’ın ekonomik ve siyasi olarak dirençli olduğu görülmüştür (tasam.org; 2020).
2.2.1. Ankara nın Krize Yönelik Tutumu
Katar a uygulanan ekonomik ambargo; Doha yı stratejik bir ortak olarak gören Türkiye’nin ambargoya karşı harekete geçmesinde etkili oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; ramazan ayında Müslüman bir ülkeye uygulanan bu ablukayı doğru bulmadıklarını vurgulayarak; liderlerle telefon diplomasisi yürüttü. Ayrıca; Katar ın günlük gıda tüketiminin büyük bir kısmını kara yoluyla Suudi Arabistan dan karşıladığı ve Suudi Arabistan’ın abluka uygulayan ülke tarafında olduğu göz önüne alınırsa; Türkiye ve İran dan kalkan kargo uçaklarının Katar’a büyük yardım ulaştırdığı muhakkaktır. Kriz başladığında; Katarlılar marketlere akın ederken Türk ürünlerini raflarda bulmuştur.
Türkiye; Katar’a lojistik destek sağlamakla birlikte; Katar da bulunan askeri üsteki varlığını güçlendirmek adına; Katar daki asker sayısını 600 e çıkaran kararı Meclis te oyladı ve kabul etti (Anadolu Ajansı; 2021).
Jeopolitik gerçekler; krizler ve olaylar Katar-Türkiye ortaklığının hacmini ve gücünü artıran önemli faktörlerdir. Krizle beraber küçük devletlerin küresel düzeyde güçleri ve rolleri tartışılmaya başlanmıştır. Büyüklük; uluslararası ilişkilerde çok önemli bir detaydır. En iyi örnek de Amerika Birleşik Devletleri’dir. Ancak Katar 1971 yılında Birleşmiş Milletler e katılmış; coğrafi olarak küçük bir devlet olmasına rağmen; yeraltı kaynaklarının çeşitliliği ve bu kaynakların üretim ve pazarlanmasında bugün küresel bir aktör olarak öne çıkmaktadır.
Körfez krizi; küçük devletler ile büyük devletlerarasındaki güç çatışmasının örneğidir. Güç çatışmasındaki bu eşitsizliği; Singapurlu diplomat Mahbubani şöyle tanımlıyor; küçük devletlerin "ihtiyatlı olması" büyük devletlerin yer aldığı meselelerde "ölçülü" davranması gerektiği yönünde tarif etmektedir. Siyaset bilimcilerin çoğu “küçüklüğü” her zaman “zayıflık” ile eşit saymaktadır (Miller; 2019).
Küçük devletler; güvenlikleri için her zaman ittifaklara dâhil olmak istemiştir. Sırtlarını bir yerlere dayamak zorunda kalmışlardır. Katar krizi; maalesef “küçük” olmanın da bir neticesidir. Özellikle Suudi Arabistan; Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri; Katar’ın uluslararası arenada öne çıkması ile çıldırmıştır. Bugünkü kriz; gerginliklerin ürünüdür. Geçmişten gelen gerginlikler bugün; gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Bu krizdeki saldırılar ciddi manada Katar’ın güvenliğini tehdit etmeye başlamıştır. Ki Katar; krizi olabildiğince kontrol altına almış; kendi çapındaki birçok devletten daha başarılı olmuştur. Katar ın kriz öncesi ve sonrasında dış tehditlere verdiği tepki konunun anlaşılması açısından çok önemlidir. Katar da bu ülkelerden biridir. Kriz öncesinde bu tür ilişkiler kurmuş ve kurmaya devam etmektedir. Bu ilişkiler sayesinde Körfez’de önemli bir aktör olmuştur.
2.2.2. Körfez Krizi’nin Sonuçları
Katar; yer altı kaynaklarının üretim ve pazarlanmasında çok başarılı olmasına rağmen; yeterli askeri gücünün olmaması; büyüklük-küçüklük noktasındaki eşitsizlik gibi meselelerden dolayı kırılgan bir yapıya sahiptir. Kriz; bölgedeki güvenlik ve siyasi dengeleri etkiledi. ABD; hem Katar hem de Suudi Arabistan ile stratejik ortaklıklarını sürdürmeye çalıştı; ancak krizin çözümü için yeterli rol oynamadığı gerekçesi ile eleştirildi (Bbc; 2017). Katar; ambargo uygulayan ülkelerle diplomatik ilişkilerini kesmek zorunda kaldı ve hava; kara ve deniz ulaşımını kaybetti. Katar; Türkiye; İran ve diğer ülkelerle iş birliğini artırdı (ntv.com.tr; 2021). Kriz; 5 Ocak 2021 tarihinde Suudi Arabistan’ın Ula kentinde düzenlenen 41. KİK Zirvesi’nde sona erdi. Zirvede; Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman arasında samimi bir karşılaşma yaşandı. Zirvede imzalanan Ula Bildirisi ile ambargo kaldırıldı ve diplomatik ilişkiler yeniden tesis edildi. Bildiride; Körfez ülkelerinin dayanışma ve istikrar çağrısı yapıldı (ntv.com.tr; 2021). Türkiye ise Katar’a askeri ve insani destek sağladı ve krizin diyalog yoluyla çözülmesini savundu (Bbc; 2021). Türkiye; 2017’deki ablukanın ardından Katar’ı ciddi bir güvenlik tehdidi altında görmüş ve bu nedenle Katar’ı korumak için Körfez bölgesinde askeri varlığını arttırmıştır (Alrantisi; 2021; s. 256).
Bütün saldırılara rağmen Katar; bu ablukada başarılı bir sınav vermiştir. Uzun vadede bütün bu meseleleri aşabileceğini göstermiştir. İlk şoku atlattıktan sonra; egemenliğinin muhafazası için gerekli adımları atmıştır ve bunu başarmıştır.
2.3. Müslüman Kardeşler İlişkisi
Katar’ın Müslüman Kardeşler ile olan ilişkisi; ülkede uzun yıllardır yaşayan ve etkili olan bir isim olan Yusuf el-Karadavi’nin tesiriyle de ilgilidir. Karadavi; 1960’larda Mısır’daki baskılardan kaçarak Katar’a gelmiş ve burada Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin kurucu başkanı olmuştur. Karadavi; İhvan’ın ilmi ve siyasi lideri olarak tanınmış ve Katar’ın bölgedeki politikalarına yön vermiştir (dunyabulteni.net; 2022).
Katar’ın Müslüman Kardeşler ile olan ilişkisi; ülkede uzun yıllardır yaşayan ve etkili olan bir isim olan Yusuf el-Karadavi’nin tesiriyle de ilgilidir. Karadavi; 1960’larda Mısır’daki baskılardan kaçarak Katar’a gelmiş ve burada Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin kurucu başkanı olmuştur. Karadavi; İhvan’ın ilmi ve siyasi lideri olarak tanınmış ve Katar’ın bölgedeki politikalarına yön vermiştir (haksozhaber.net; 2022).
Katar’ın Müslüman Kardeşler’e verdiği destek; bölgede diğer ülkelerle arasını açmıştır. Suudi Arabistan; BAE; Bahreyn ve Mısır; Katar’ı bölgeyi karıştırmakla; teröre destek vermekle ve İran’la işbirliği yapmakla itham etmiştir. Bu ülkeler; 2017’de Katar’a ambargo uygulayarak ilişkilerini koparmıştır. Türkiye ise Katar’ın yanında durmuş ve Katar’a askeri; ekonomik ve insani anlamda yardım etmiştir.
Katar ın dış politikası; Türkiye nin Ortadoğu da benimsediği politikayla paralellik göstermektedir ve Müslüman Kardeşler Örgütü de bu paralelliklerin gelişmesinde önemli bir faktörü olmuştur (Akkaya & Alrantisi; 2015; s. 9).
2.4. Medya ve El-Cezire
Medya; devletler tarafından hemen hemen tarihin tüm dönemlerinde önemli bir güç ve baskı kaynağı olarak kullanılmıştır. Medya kuruluşları devletlerinin güttüğü birçok politikada rol almıştır. Bu rol bazen dolaylı bazen de doğrudan olmuştur. Bu medya kuruluşları diğer devletler tarafından bir güvenlik tehdidi olarak görülmüş ve bunun sonucunda çeşitli yaptırımlar uygulanır hale gelmiştir. Katar 1996 yılında El Cezire kanalını kurmuştur. Ancak Körfez Krizi zamanında KİK üyeleri ve Mısır; El Cezire kanalının kapatılmasına yönelik alınan karar da büyük dikkat çekmiştir.
El-Cezire; Katar’a tüm dünyada ve Orta Doğu da büyük bir etki ve güç kazandırmıştır. Bu medya kanalı; Arap ülkeleri ve özellikle İsrail için geleneksel politikalardan oldukça farklı bir yaklaşım sunarak önemli bir yumuşak güç haline gelince; Arap dünyasının yönetimleri ve yine özellikle İsrail için ciddi bir tehdit olmaya başlamıştır (Efe; 2017; s. 23).
Kimi Arap devlet adamı ve liderlerine göre El-Cezire; kendi medyalarında gördükleri saygının altını oymak; onları eleştirmek; bilgeliklerine meydan okumak ve hatta rejimlerinin meşruluğunu ortadan kaldırmak için ortaya çıkmıştır (Zayani; 2006; s. 13).
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KATAR TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti ile Katar Devleti ikili ilişkilerin yanı sıra siyasi; ekonomik; ticari ve diplomatik durum incelenecektir.
3.1. Tarihi İlişkiler
Katar ve Türkiye arasındaki ilişkiler oldukça köklü bir tarihe sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Katar; Basra Vilayeti nin bir parçasıydı ve burada Osmanlı askeri varlığı bulunuyordu. Bu nedenle; Katar ve Osmanlı İmparatorluğu arasında tarihi bir bağ vardı. 1913 yılında; Katar’ın İngiltere nin himayesi altına girmesi; Katar ile Türkiye arasındaki ilişkilerin sekteye uğramasına neden oldu.
Türkiye; Katar ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biriydi. Katar; 1971 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra; Türkiye ile diplomatik ilişkiler kuruldu. İki ülke arasındaki resmi diplomatik ilişkiler 1974 yılında kurulmuştur. Doha’daki Türk Büyükelçiliği 1980’de; Ankara’daki Katar Büyükelçiliği ise 1992’de açılmıştır.
1990 larda; Körfez Savaşı sırasında; Türkiye; Katar a lojistik destek sağladı. Bu; iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da güçlenmesine yardımcı oldu. 2017 yılında; Katar a yönelik ambargo kararları alındı ve bu durum; Katar-Türkiye ilişkilerinin daha da derinleşmesine neden oldu. Türkiye; Katar a destek vererek; ambargoya karşı çıktı.
Son yıllarda; Katar-Türkiye ilişkileri stratejik bir boyut kazandı. İki ülke arasındaki işbirliği; savunma; enerji; turizm ve ekonomi gibi alanlarda arttı. 2018 yılında; Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Katar ı ziyaret etti ve iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da güçlenmesine yardımcı oldu.
Ayrıca abluka zamanında Türkiye’nin Katar’ın yanında yer alması ve Katar’ın da Gezi Parkı Olaylarında; 15 Temmuz darbe girişiminde; Türk Lirası krizinde ve Barış Pınarı Harekâtı’nda söylem ve eylemleriyle Türkiye’nin yanında yer alması aralarındaki ilişkinin güçlenmesini sağladı.
Katar-Türkiye ilişkilerinin tarihi; iki ülke arasındaki güçlü bağları ve işbirliğini yansıtmaktadır. Bugün; Katar ve Türkiye arasındaki ilişkiler; stratejik bir öneme sahiptir ve her iki ülke de birbirlerine destek olmaya devam etmektedir.
3.2. Katar-Türkiye İlişkilerinin Bugünü ve Geleceği
Katar-Türkiye ilişkileri son yıllarda oldukça güçlü bir şekilde ilerlemekte ve iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gelişeceği öngörülmektedir.
Bugünkü İlişkiler:
Katar ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler oldukça güçlüdür. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2019 yılında 1.6 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Katar; Türkiye nin savunma sanayisi alanındaki en önemli iş ortaklarından biridir. İki ülke arasında savunma sanayisi alanında ortak projeler yürütülmektedir. Aralarındaki kültürel ilişkiler de gelişmekte olup; Katar da Türk kültürüne yönelik birçok etkinlik düzenlenirken aynı şekilde Türkiye de de Katar kültürüne yönelik etkinlikler düzenlenmektedir.
Gelecekteki İlişkiler:
Katar-Türkiye ikili ilişkilerinin gelecekte daha da güçleneceği; iki ülke arasındaki işbirliğinin daha da artması ve ortak projelerin hayata geçirilmesiyle beraber ticaret hacminin de artması beklenmektedir. Türkiye-Katar ilişkilerinde siyasi ve ekonomik vizyon uyumunun da her şartta dayanışma ve işbirliği içerisinde yürütüleceği öngörülmektedir.
Katar-Türkiye ikili ilişkilerin de savunma sanayisi alanında da daha fazla ortak projenin hayata geçirilmesi beklenmektedir. Zira Katar; Türkiye nin savunma sanayisi alanında stratejik bir ortağı olarak kalmaya devam edecektir. Var olan ikili ilişkilerin kültürel alanlarda da daha fazla gelişmesi; aralarındaki kültürel etkileşimler ile turizm alanındaki işbirliklerinin artması da beklenmektedir.
Beklenen odur ki; iki ülke arasındaki işbirliği daha da artacak ve ortak projeler hayata geçirilecektir. Katar ve Türkiye arasındaki ilişkilerin geleceği ise bölgesel gelişimlere bağlı olarak şekillenecektir. İki ülke arasındaki stratejik ortaklığın devam edeceği öngörülebilir. Ancak bu ortaklığın sürdürülebilirliği için iki ülkenin de diğer bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi ve dengeli bir politika izlemesi gerekecektir.
3.3. İkili İlişkilerin Gelişimi (200