ÖN SÖZ
Bu makale 1980 yıllarından başlanarak; ağırlıklı olarak 1990-2000 yılları arasında yazımını tamamladığım “Çağdaş; Bireysel ve Yönlendirici Eğitim Dizgesi/Sistemi adlı 300 ile 400 sayfa arasındaki yapıtımdan; ÜLKEMİZDEKİ EĞİTİM SİSTEMLERİ ve ÜLKEMİZDE NASIL BİR EĞİTİME İHTİYAÇ OLDUĞU Ana Konularının özetlenmesini içermektedir. Bu yapıt 2003 yılından beri herhangi bir değişiklik yapılmadan GELECEĞİN EĞİTİMİ ; geleceginegitimi kişisel web sitemde yayımlanmaktadır. (O yıllarda düzenlenen web sitelerine giriş yapılması; düzenlenmesi vb. özellikler bulunmuyordu) İnternetten erişebilirsiniz. Ayrıntılı bilgi edinmek için tavsiyeediyorum.com “Bu Makalenin” yer aldığı sayfanın sağ tarafı İletişim Bilgileri başlığının altında “Kişisel İnternet Sitesi” kısmına da tıklayarak; kişisel web sitemdeki bu yapıta erişebilirsiniz.
www.geleceginegitimi.com
Bu makalemde yer alan ÇAĞDAŞ VE DEMOKRATİK EĞİTİMDEN SAPMALAR Ana Başlıklı Bölüm 2020 yıllarında bu yapıtın basımında eklenecek düzenlemeleri kapsamaktadır. Aynı konuda 1980 Faşist Askeri Cunta Darbesi; 15 Temmuz Kalkışması ve sonrası Eğitim Sistemimizde yapılan düzenlemeler; bu yapıtta; ülkemizdeki insanlara verilen psikolojik ve ruhsal tahribatlara ise 2012 yıllarında; Kendimin geliştirdiği Strese Eğilim; Strese Dayanıklılık; Unutkanlık; DEHB; Türkmen Kişilik Envanteri; Özgül Öğrenme Güçlüğü-Disleksi; Duygusal Zeka-EQ; Eğitsel ve Psikolojik Testlerimi; GAÜ İşbirliği ile bu yapıtlarıma katkı sunacak ve Objektif Belirlediğim Gaziantep İli ve Merkez ilçelerindeki değişik semtlerdeki; farklı yapılara sahip liseler ve GAÜ Psikoloji öğrencilerinden oluşan örnekleme Test ve Yeniden Test Yöntemi ile sunularak; sonuçlar İstatistiksel ve Betimsel olarak değerlendirilmiştir. Yaptığım Bilimsel Araştırmalarımın sonuçları; elde edilen veri ve bulgular sonucu; bu yapıtlarda düzenlemeler yapılarak; tamamladığım; YAŞAMINIZI ZEHİR EDEN İZLERİ TEMİZLEMEK-BASIM-2017; ÇAĞIMIZIN VEBASI STRESLE MÜCADELE-BASIMI-2021; YAŞAMINIZI UZATMANIN SIRLARI VE İNSAN DENİLEN GİZEMLİ MAHLUK (Kişilik Çözümlemeleri) adlı psikolojik içerikli yapıtlarımda ayrıntılı yer verilmiştir.
Yayımlanan bu makalemle ilgili; ayrıntılı bilgilere; yukarda yapılan açıklamalar ışığında özellikle GELECEĞİN EĞİTİMİ-2003 Kişisel web sitemdeki “Çağdaş; Bireysel ve Yönlendirici Eğitim Dizgesi/Sistemi ve diğer yapıtlarımdan erişebilirsiniz.
SAYGILARIMLA…
Halil Türkmen
Psikolog/ Rehber Öğretmen/Eğitimci ve Araştırmacı Yazar
Çağdaş Eğitimin Basamakları/ Aşamaları; Küçük yaşlarda Kreş sonrası 4 ya da en geç 5 yaşlarında Ön Eğitim; 5 ya da 6 yaşlarında Okul Öncesi; İlköğretim; Ortaöğretim; Yükseköğretim basamaklarından oluşmaktadır. ( 4 yaşından başlayarak; en erken 6 yaş 6 aylıkken ilköğretim (İlköğretimin ilk kademelerinde 4. Sınıftan itibaren bireylerin yetenekleri; ilgileri ile belirlenmeye başlanmakta 14 yaşlarında ya da en geç 14 yaş sonunda yönlendirme yapılmalıdır) Öğrencilerin 4 ile5 yaşlarında; ilgileri uçarı da olsa bazı ilgilerini eğitimin çeşitli kademelerinde kalıcı olarak göstermeleri ( Özellikle; yeteneği varsa; yabancı dili basit olarak taklit yolu ile öğrenebileceği için yeteneklerinin keşfedip belirlenmesinde kolaylıklar sağlanmalıdır.) Ailelerce; yakın çevrece ve eğitimi süresince çocukların bu ilgileri desteklendiği; ödüllendirildiği; ilgili olduğu konularda olanaklar tanındığı; uygun ortamlar bulduğu ve bundan dolayı aile içinde; akran çevresinde yerinin daha önemsendiği hissettirilmekle kalınmayıp; sağlıklı pekiştirildiğinde; bu ilgileri kısa sürede yeteneğe dönüşmektedir. Tam tersi durumda bu ilgiler süreç içinde körelebilmekte; koşullar oranında farklı ilgilere yönlendirmeler olabilmektedir. Bu nedenlerle ilgi; istidat; yetenek vb. Bireysel Ayrıcalıklarına uygun ortaöğretim/lise programları/alanlarına uygun yönlendirme ilköğretimin ikinci kademesi yani 8. Sınıfın sonunda ( 2. Dönem) isteklerine uygun yapılmalıdır. Özellikle ortak alan derslerindeki; IQ-Akademik Başarı dikkate alınarak; Çok Programlı Lise Alan/ Programlarına; Akademik Başarıdan çok EQ-Duygusal Zeka ( Yetenekleri ve Bireysel Ayrıcalıklar) dikkate alınarak; Mesleki; Mesleki Teknik/Teknoloji Program/Alanlarına; Bunların dışında kalan ve kısa sürede meslek sahibi ve üretken olmak için İşe ve Hayata Hazırlayıcı programlar/ Alanlara eş söyleşiyle san’ at yani ata mesleklerine yönlendirme yapılmalıdır. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucu her alanda; her ilde ihtiyaçlar ve ülke genelinde programlar belirlenir.( DİE; DPT; Üniversitelerin Bilimsel Araştırmaları dikkate alınır) Belirlenen bu programlarda arz talep durumu dikkate alınarak; kontenjanlar belirlenir ve öğrenciler; Yönlendirme Kurulunca; her alana geçiş derslerindeki not ortalamaları dikkate alınarak; Yükseköğretim/Üniversite Programlarına alanları ile ilişkili sınavsız geçişleri sağlanır. Eş söyleşiyle her alana/programa uygun olan ve belirli koşulları olan öğrencilerin her türlü dikey ve yatay geçişleri ve üst programlarla uzmanlaşmasının koşulları önceden düzenlenmelidir.
Dünyadaki tüm eğitimcilerin kabul ettiği; değişmez bir gerçek vardır. Her bireyin doğuştan getirdiği farklı bir potansiyeli yani bireysel özellikleri vardır. Her bireyde farklı olan bu potansiyel güç; eş söyleşi ile yetenekle; bilgi birleşimi kabiliyeti oluşturmaktadır. Kabiliyetler çevresel faktörlerle şekillenir. Yani ilgi ve yetenekler bilgiden yararlanma gücü ile orantılı yeniden şekillenerek; kabiliyetleri oluşturur. İkinci farklılık zihinsel-bilişseldir. (l Q de denilen Akademik Zeka ) ilgi; değer; duygu mizaç ve kişilik vb. bir çok farklılıklar bireyden bireye değişir. Bir diğeri her bireyde farklı olan bu özellikler ise Duygusal Zekayı oluşturur. (EQ) İşte her bireyde farklı; farklı olan bu özelliklerin tümüne; bireysel farklılıklar diyoruz. Bu farklılıklar her bireyde farklı oranlarda değişiklikler gösterir. ( Özdeş ikizlerde bile bazı farklılıklar olabilir) Bu nedenle her bireyin güçlü ve zayıf yönleri olduğu unutulmamalıdır. Her bir öğrencinin tüm bu bireysel özellikleri ve koşulları dikkate alınarak; diğer bir değişle güçlü ve zayıf yönleri; kabiliyeti; yeteneği; ilgisi ve isteği dikkate alınarak; uygun alanlara yönlendirildiklerinde; istekli oldukları alanda çabayı göstereceklerinden; koşulları uygun; istedikleri programlara yönlendirildiklerinde; başarı da kaçınılmaz olur. Tersi ise başarısızlık meydana getirir.
Kabiliyet + Bilgi = Yetenek
Bireyler bireysel ayrıcalıkları ve potansiyelleri dikkate alınarak; istedikleri programlara yönelerek; eğitim koşulları sağlanıyorsa; istediği ve bireysel ayrıcalıklarına uygun olan alanlarda ya da programlarda başarı kaçınılmaz olacağı için sürekli başarılı olur ve hem kendine; ailesine ve ülkesine yararlı bireye dönüşür. Yine sıcak ve sevgi dolu bir ortamda ve koşullarda büyüyüp; yaşıyorlarsa; kendini seven; güven ve özgüveni gelişmiş; yaşamı sever; herkesi sever; kendisi kadar herkesin mutluluğunu ister. Bu insan kötülük düşünemez; bu insan kimseye zarar veremez; yıkıcılık; yok etmek; tutsaklık; alıkoymak ve tüketici olmak yerine; barışı; dostluğu; özgürlüğü; yaşamı; bağımsızlığı ve üretmeyi seçer. Kendine güveni ve öz güveni gelişmiş birey; yaşamında tüm insanlara güvenmeyi; sevgi ortamında büyüyen birey; kendini sevmeyi diğer insanları sevip; saymayı; onlara değer vermeyi; olumsuz koşulların; zorlanmaların; baskının; şiddetin; dayağın girdabında boğulmayan birey; kötümser; yıkıcı; hep başarısız olamaz; kötülük ve yıkım düşünemez. İnsanların ve kendinin her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünür; üretir; paylaşır. Bu birey üretken; verimli ve sağlıklı bir kişiliğe sahip olacaktır.
Siyasi ve dini bazı liderler; tarih boyunca sağlıksız kişilikli insanların bu psikolojik durumlarını bildikleri için hep onlardan yararlanmışlardır. Bazen olumsuz modeller olarak; bazen onlardan yararlanmak için bazı düşmanlarca tehdit ediliyoruz diyerek; tepkisel düşmanlıklar yaratırlar. Bilindiği gibi tepkisel şiddet durumu; bilinçsiz saldırganlık ve yıkıcılık yaratır. Sağlıksız kişiliğe sahip bireylerin duygularını etkileyerek; başkalarının yaşamlarını; özgürlüklerini koruyamamaları sonucu; uğradıkları zorlanmalar; haksızlıklar; baskılar ve başarısızlıkların düş kırıklığı yaşamdan nefret etmelerine; kendi yaşamlarının da tehlikede olduğunu hissederek; kendilerini savunmak için yıkımı; terörü; savaşı ve ölümü seçmelerine zemin hazırlamış olurlar. Bu tepkisel şiddet davranışları birileri tarafından engellenmeye çalışıldığında; düşmanca tutum ve davranışlarda artış olur ve bu kişilere yönelir. Genelde bireysel ayrıcalıkların tamamının dikkate alınmadan yapılan yönlendirmelerde; başarısızlık kaçınılmazdır.
Özellikle günümüzde uygulanan eğitim sistemimiz; öğrencilerin bireysel ayrıcalıklarını dikkate almadan; belirlenen programlara uygun dersleri alarak ve başarılı olması beklentisini taşımaktadır. Yani bireysel ayrıcalıklarını dikkate almayan; çağdışı program merkezli alanlara öğrencilerin yönelmesini sağlamaktadır. Bu yanlışlık yetmez gibi çocuklarımızın; gençlerimizin; ihtiyaçlarını ve isteklerini dikkate almadan; derslerde çağın gelişen koşullarına uygun eğitim araç-gereçlerinden eşitlikçi ve yeterince yararlanmadan; ayrıca öğrencileri güdüleme; istek yaratma ve motive etmeden yoksun ve çağdışı öğretim yöntemlerini uygulayarak; yeteneği uygun olmayan alanlara ve programlara zorlayarak; baskı ile sevgi yaptırımı yerine şiddet yaptırımlarına yer vererek; öğrendikleri bilgiler işlerine yarasa da yaramasa da öğretilmeye çaba gösterilmiştir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi aldıkları yıllarca eğitimin sonunda; işsiz bırakılarak; sokağa itilmeye mahkum edilmişlerdir.
Bu çağdışı eğitim anlayışı ile yıllarca kendi belirledikleri programlarda; hedefledikleri davranışları kazanmalarına zorlamalarla; baskıcı yaklaşımlarla; öğrencileri ürkekleştirip; pasif kalmaya yönelterek; başarısız olmalarına; sürekli başarısızlıklar yaşaması sonucu başarısızlık kaygısını ve süreç içinde stres yaşamalarına neden olmuşlar; adeta çalışkan bir ulusun fertlerin sağlıksız olmaya teşvik etmişlerdir.
Süreç içinde başarısızlığı kaderi gibi algılayıp; öğrencinin dersten; öğretmeninden hatta okuldan soğumasına yol açan; girişimcilik; değerlilik; güven; özgüven; sağlıklı benlik gibi kişisel özelliklerini zayıflatan; öğretmenle yüz göz olarak; ona karşı sevgi ve saygısını azaltan; daha da önemlisi toplumun üretken bir ferdi olmanın gerektirdiği; bedensel; bilişsel ve duygusal yönlerden sağlıklı; kişilik sahibi; hür ve bilimsel düşünebilen; geniş bir dünya görüşüne sahip; laik; insan haklarına saygılı; Atatürk ilke ve inkılaplarını benimseyen; topluma karşı sorumluluğu gelişmiş; düşünen; araştıran; soran; sorgulayan; eleştiren; yorumlayan; yapıcı; yaratıcı; paylaşımcı; çağdaş; kendini savunup; kendi kendisi olabilen; iyi bir insan; iyi bir vatandaş; kısaca topluma yararlı; verimli ve üretken bireyler olarak yetişmesini sağlamaktan çok uzak olan bu eğitim anlayışı hep egemen kılınmıştır. (Mevcut eğitim sisteminin yapısı ve düzenlenişi; Milli Eğitimimizin belirlenen amaç ve hedeflerini; gerçekleştirmeden yoksun ve uzaktır.) Yıllardan beri uygulanan ve bir çok olumsuz sonuçları ortaya çıkan; program merkezli eğitim sisteminde neden direniyorlar !.. Üstelik çağımızda bireysel ve öğrenci merkezli eğitimlerin önemi bilinirken ve önerilmişken… Bu denenmiş; köhnemiş; eskimiş ve zararlı olan sisteme direnmelerini; devam ettirmelerinin amacını anlamakta zorlanıyorum…
Belirlenmiş olan; aynı programlarda öğrencilerin bireysel özelliği ne olursa olsun başarılı olmalarını çağdışı disiplin önlemleri ile gerçekleştirmeye çalışmışlardır!.. Bireylerin eğitim sistemlerinin gereği; aldıkları eğitim biçimlerinin öğrenciler üzerindeki etkilerini psikolojik açıdan irdelediğimizde: Bireyler yaşamları süresince zorlamalar; baskılar; umutsuzluklar; düş kırıklıkları; motive olamama ve başaramama vb. olumsuzlukları yaşamışlar ise kısacası olumsuzluk yaşam biçimine dönüşmüşse; bu yaşamlarında mutlu olmamalarına; sevgiye susamış olmalarına; kendilerinden ve her şeyden nefret etmeleri sonucunda; yaşamlarında sürekli nefreti; yıkıcılığı; yıkımı tercih etme durumunda bırakılmış olurlar. Bu birey yaşamda hep başarısız oluyorsa; yaşamı zorlanmalara ve acı içinde geçiyorsa; etkinliklere; insani duygulara; üretkenliğe yönelemez. Güçsüzlükten kaynaklanan; kötülüyü; yok etmeyi ve şiddete seçecektir. Birey olarak üretkenliğin zıttı tüketen; iyiyi yok eden; ortadan kaldıran; başkalarına zarar vermekten mutluluk duyan ( Sadist) hatta kendi benliğine de zararlar veren (Mazoşist) sağlıksız bir kişiliğe sahip olacaktır
Ayrıca ülkemizde eğitim sistemimizin çocuklarımızın bireysel özelliklerini dikkate alacak şekilde düzenlenmediği yetmiyormuş gibi; çocuklarımız; gençlerimiz ve onlarla birlikte aynı stresi yaşayan anne-babalar bir de eleyici sınav maratonunu gerçeği ile karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Bu da yetmezmiş gibi o kadar yıl alınan eğitim sonunda üretken değil tüketici olmaktan başka bir kazanım elde edilmemekte ve işsiz kalmaya mahkum edilerek; hayatları onlara zehir edilmektedir. Günümüzde uygulanan Eğitim Sistemine şöyle bir dönüp; baktığımızda; sistemde kendi elleri ile oluşturdukları bu çarpık yapı; sürekli kaçınılmaz olan siyasi düzenlemelere zemin hazırlamıştı. Bu aşamada sınavlarda dönen oyunları o yıllarda yaşayan gençlerimiz çok iyi bilirler. Bazı Meslek Liselerine yönelen öğrencilere; sözüm onlara eşitliği sağlamak için ek puanlar verilerek; yükseköğretime geçişleri daha sonra da bunlar üniversite mezunu ihtiyaç olan her kurum da bunları istihdam edelim anlayışı kasıtlı ve bilinçli olarak egemen olmuştur. Oysa ülkemizin ihtiyaçlarına ve istihdam oranına göre program ve kontenjanların oluşturulması ve yalnız bir programın değil de tüm mesleki ve mesleki teknik eğitim programlarına sınavsız geçiş düzenlemesi getirilmesi çok zor bir iş midir ? Bu çağdışı ve siyasi amaçlı uygulamalar sonucu Eğitim; Fen Edebiyat; İletişim; Hukuk; Sosyal Bilimler vb. Lisans ve Ön Lisans Programlarından mezun olacak öğrencilerin nerelerde; nasıl istihdam edileceği; illerden başlanarak; bölgelere ve Türkiye koşullarına; çağa ve geleceğe uygun arz ve talep dikkate alınarak; planlanmadığı için her yıl bu programlardan mezun olan öğrencileri adeta bilinçli olarak iş bulamayacakları ve sorunlar ortaya çıktığında birilerinin kayırmasına ihtiyaç duyulması düşünülerek; daha doğrusu bilinçli olarak üniversite mezunu İŞSİZLER ORDUSUNUN OLUŞUMUNA KATKILAR SAĞLAMIŞLARDIR.
Deneyimli eğitimciler çok iyi bilirler. Bazı öğrenciler yetersiz olduğu alanlarda ilgili derslere ilgi göstermezler. Tüm çabalara rağmen belirli bir seviyenin üstüne çıkamadığı gibi sürekli başarısızlığa uğraması o derse ilgisiz ve öğretmenine karşı antipati duymasını sağlar. O ders kendisine işkence gibi gelir ve kişiliğini de olumsuz etkiler. Bu nedenle öğrencilerimizin her alanda başarılı olmasını beklememeliyiz. Her öğrencinin güçlü; zayıf; çok zayıf ve çok güçlü yönleri kısaca farklı bireysel özellikleri olduğunu unutmamalıyız ve eğitimde bu farklılıkları dikkate alarak zayıf yönleri seviyelerine ve özelliklerine uygun geliştirmeye zorlamadan çalışırken; üstün yönlerinde uzmanlaştırarak üretken ve verimli bireylere dönüşmelerine katkıda bulunmalıyız… Kısaca eğitimin temel amacı bireyin yeterli ve üstün olan yönlerini daha üst düzeyde geliştirmelerine eğitim ortamlarında katkıda bulunarak; bu alanda uzmanlaşmalarını sağlayarak; nitelikli ve üretken bireyler yetiştirilmesi yolu ile ülkenin gelişmesine ve kalkınmasına katkı sağlamak olmalıdır…
Yani eğitimin temel amaçlarından sadece birisinin ailesine; topluma ve kendine yararlı bireyler olarak yetiştirmek olduğu unutulmamalıdır… Bunun gibi birçok olumsuzlukların yaşandığı tüm eğitimcilerce bilinmesine; önerilerde bulunulmasına rağmen; bu sistemde ve benzerlerinde sürekli direnmek! Bir takıntı değil de nedir!..
Yine bugün Üniversite Sınavlarındaki durumu anımsarsak; çeşnisi hiç bir ülkeye nasip olmayan bol çeşitteki liselerimizden mezun olan öğrencilerimiz; farklı özelliklere sahip olmalarına; farklı koşullarda yetiştirilmelerine rağmen; eşitlik adına! Yönelecekleri programlardaki kontenjanlar ile lise mezunları sayısının fazla olması bahane edilerek; eleyicilik esasına dayalı olan tüm lise mezunları aynı sınav maratonunda koşturularak; yükseköğretime geçişleri düzenlenmiştir. Sanki başka bir çözüm yolu yok gibi... Sanki herkes mutlaka doktor; öğretmen; hukukçu; mühendis vb. mesleklerin mensubu olacaklar....
Türkiye’de bu meslekler dışında diğer mesleklerdeki insanlara nitelikli kalifiye ara gücü elemanlara; uzman teknisyen ve teknikerlere hiç mi ihtiyacımız yoktur. Özellikle çağımızın koşullarına uygun olan mesleki; mesleki teknik eğitim veya işe hayata hazırlayıcı program mezunu kişilere ihtiyaç varken neden ihtiyaç yokmuş gibi bu alana gerekli önem değer verilmiyor. Sanki milyonlarca imama ve din adamına ülkemizde ihtiyaç oluşturuluyor.
Yüksek Öğrenim Mezunu olan öğle mesleklerin lisans ve yüksek lisans programlarından çok sayıda mezun olan bu gençlerimizin işi hazır ya !..
Sizlerde biliyorsunuz! Hatta bilinçli olarak yapıyorsunuz!.. Sizlerin yıllardır ülkemiz üzerinde planlayıp; uyguladığınız oyun bu! Oyun !.. Ülkeye yararlı ve üretken Nesiller yetiştirmek değil… Emperyalist Ülkelerin ve Demokrasi yerine Teokrasi ya da Otokrasi ve Monarşi vb. Yönetim biçimlerini getirmek ve kalıcı kılmak amaçlanan..…. Yeri geldiğinde kendilerine körü körüne itaat edecek eğitimsiz ve cahil nesiller ya da Dinci Nesiller yetiştirmek amacı ile bizim çocuklarımız ve gençlerimiz mi kurban seçilmeliler… Bu tür girişim ya da oluşumlara asla izin verilmemelidir…
Eğitime yıllarını vererek; üretken olma; bir işe yarama; kendi işini kurma; kendince istediği gibi yaşama vb. insani hayallerle; hedefini belirleyip yıllarca eğitim gören ve sonuçta tüm hayalleri gerçekleşmediği gibi bir bölümünü de gerçekleştirme olanağı tanınmayarak; sokağa atılıp işsizler ordusuna katılan; yıllarca kişiliğinden; onurundan ve ülke sevgisi ve çıkarlarından ödün vermeyen; ancak adı enayiye çıkan ve açlıktan ağzı kokan bu gençlere neden kıyıyorsunuz efendiler!.. Sizin yönlendirdiğiniz programlardan mezun olmalarında; Onların suçu nedir?
Emperyalizmin; O’nun kuklası demokrasi ve çağdışı yönetimlerin; ülkemizde oynadığı oyun gereği; Lise; Yükseköğretim ve Fakültelerden mezun olarak; boşta kalan Diplomalı İşsizlere; Asgari ücretle çalıştırılacak kişilere; Terörist örgüt elamanlarına; Bozuk düzenden yararlanarak beyinleri yıkanacak bölücülere ve kolaylıkla satın alınacak maşalara daha fazla ülkemizde ihtiyaç var... Siyasi iktidarlara bağlı ve bağımlı olacak; gerektiğinde kolaylıkla kullanıla bilecek maşalara sürekli ihtiyaç vardır… Hedef budur! Bu ihtiyaçlar sürekli yaratılmalıdır!..
Oysa ülkemizin kurtuluşu çağdaş yanı içinde bulunulan çağa ve geleceğe uygun; her bireyin bireysel ayrıcalıklarını dikkate alan demokratik ve bireysel eğitimdedir. Ayrıca bir ülkede gelişmenin ve kalkınmanın mimarı sayılabilecek; Yönlendirme Yapısı; eğitim sisteminin olmazsa olmazlarını oluşturmalıdır. Bu amaçla her bireyin bireysel ayrıcalıklarını oluşturan; zeka ve kabiliyetinden oluşan yeteneklerinin dikkate alınarak; Mesleki ve Mesleki Teknik Eğitime yönlendirmenin en az % 40 ile 50 seviyelerine çıkarılması; ayrıca işe ve hayata hazırlayıcı programlara yönlendirmenin eğitim sisteminde yer alması; geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir.
Yönlendirmede; her bireylerin bireysel ayrıcalıkları ve potansiyelleri dikkate alınarak; istedikleri programlara yönelerek; eğitim koşulları sağlanıyorsa; istediği ve bireysel ayrıcalıklarına uygun olan alanlarda başarı kaçınılmaz olacağı için sürekli başarılı olur ve hem kendine; ailesine ve ülkesine yararlı bireye dönüşür. Yine sıcak ve sevgi dolu bir ortamda ve koşullarda büyüyüp; yaşıyorlarsa; kendini seven; güven ve özgüveni gelişmiş; yaşamı sever; herkesi sever; kendisi kadar herkesin mutluluğunu ister. Bu insan kötülük düşünemez; bu insan kimseye zarar veremez; yıkıcılık; yok etmek; tutsaklık; alıkoymak ve tüketici olmak yerine; barışı; dostluğu; özgürlüğü; yaşamı; bağımsızlığı ve üretmeyi seçer.
Kendine güveni ve öz güveni gelişmiş birey; yaşamında tüm insanlara güvenmeyi; sevgi ortamında büyüyen birey; kendini sevmeyi diğer insanları sevip; saymayı; onlara değer vermeyi; olumsuz koşulların; zorlanmaların; baskının; şiddetin; dayağın girdabında boğulmayan birey; kötümser; yıkıcı; hep başarısız olamaz; kötülük ve yıkım düşünemez. İnsanların ve kendinin her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünür; üretir; paylaşır. Bu birey üretken; verimli ve sağlıklı bir kişiliğe sahip olacaktır.
Bizim eğitim sistemimiz; öğrencilerin bireysel ayrıcalıklarını dikkate almadan; belirlenen programlarda öğrencilerin ihtiyaçlarını ve isteklerini dikkate almadan; dersleri çağdaş araç-gereçlerden yararlanarak; öğrencileri güdüleme; istek yaratma ve motive etmeden yosun ve çağdışı öğretim yöntemlerini uygulayarak; baskı ile zorlama ile gerekirse sevgi yaptırımı yerine şiddet yaptırımlarına yer vererek; bilgiler işlerine yarasa da yaramasa da öğretilmeye çalışılmaktadır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi aldıkları yıllarca eğitimin sonunda sokağa itilmeye mahkum edilmektedirler. Eğitimin temel amaçlarından biri topluma yararlı bireyler yetiştirmek; değil midir? Toplumun ihtiyaçlarına uygun in sanlar yetiştirmek; yerine kendi çıkarlarına uygun insanlar yetiştirmek. Eğitimde yapılan bu olumsuzlukların; bazı ülkelerin soğuk ya da sıcak harp dönemlerinde uygulamalarını gördüğümüz; sözüm onlara insanlık için; ülke için diyerek; bazı kötü emellerini ve komplekslerini tatmin etmek isteyen kan içici; insanlık düşmanı diktatörlerce yapıldığını bilmiyor musunuz? Bu ve benzeri durumlar; insan haklarının ihlali değil midir.? İnsanlarımızın çocukluklarından beri özlemlerini gerçekleştirme hayallerini ve hedeflerini yok edenler mi yoksa gençlerimizi bu hale getirenler mi asıl suçlulardır. Öğrencilerin bireysel ayrıcalıklarını dikkate almayan program merkezli eğitim sistemlerinde; yönlendirmelerde başarısızlık kaçınılmazdır.
Bu nedenle başarısız öğrenci yoktur. Başarısız sistem; dersler ve programlar; eğitim koşulları ve çevre vardır.
Her Bireyin; BİREYSEL ÖZELLİKLERİNE UYGUN VE ÜLKEMİZ KOŞULLARINA UYGUN ALANLARLAR/ PROGRAMLARDA Yetiştirilmesi ve Uzmanlaşması sonucu; ÜRETKEN VE NİTELİKLİ KALİFİYE; ELEMANLARIN ÜLKEMİZ VE GELECEĞİMİZİN İHTİYAÇLARININ; Karşılanması Sağlanarak; Ülkemizde; HER ALANDA NİTELİKLİ YETİŞEN GENÇLİK; UZMANLAŞAN BU NESİL SAYESİNDE; ÜLKEMİZİN KALKINMASININ ÖNÜNDE BİR ENGEL KALMAYACAĞI GİBİ DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZ ORTADAN KALKARAK; ÜLKEMİZ KENDİNE YETERLİ OLMAKLA KALMAYIP; SÜREÇ İÇİNDE ÇAĞDAŞ TARIMIN; MADENCİLİĞİN; TEKNOLOJİNİN; BİLİMİN; BİLİŞİMİN; YAZILIMIN VB. KISACA HER ALANDA GELİŞEREK; ÇAĞDAŞ ÜLKELER SEVİYESİNE GELEREK; KİMSEYE BAĞIMLI KALINMAYACAĞI…VS. ORTADADIR.
ÇAĞDAŞ VE DEMOKRATİK EĞİTİMDE; KISACA YAPILACAK DÜZENLEMELER
Bilhassa eğitim; bilgi çağı koşullarına göre düzenlenmelidir. Bilgi çağı bireyleri ön plana çıkarılmalıdır. Bilgiyi insanlar; ürünü makineler üretir. Bu nedenle her alanda bilimden; teknolojiden; iletişimden vb. Çağa uygun yararlanmak eğitim sisteminin esaslarını oluşturmalıdır. Çağdaşlaşmanın Atatürk’ün dediği gibi Medeni ve Gelişmiş Ülkeler seviyesine gelmenin koşulu; her alanda makineleşmeden; robot teknolojilerinden; sanayii ve endüstrinin yararlanacağı teknolojik araç ve gereçleri; Otomobil; Uçak; Silahlı Kuvvetlerinin Araç ve gereçleri; bilgisayar; uzay bilimleri alanında; denizcilik alanında….. Her türlü çağın teknolojilerini dışardan alan değil kendi gücü ile yapan ve markalaşan özel Türk Firmalarına kolaylıklar sağlayıp teşvik ederken; bazı stratejik olanları da devletleştirmek esas alınmalıdır.
Çağdaşlaşmanın Çağdaş Eğitimin amacı bu olmalıdır.
Programlar yöresel olmalıdır. Ülkemizdeki iklim koşulları ve toprak analizi sonuçları ve birçok bilimsel çalışmaların dikkate alınarak mesleki eğitim yapılandırılmalıdır. İleride ayrıntılı olarak açıklanacağı gibi yörelerin; illerin coğrafi konumları; gelişme durumları ve gerçeklikleri dikkate alınarak; öncelikli o yörede işe yarayacak mesleki ve mesleki teknik eğitim programlarına yerinde eğitim ve uygulama dikkate alınarak; ağırlık verilmelidir.
Ülkenin; bölgenin ve bulunduğu ilin koşullarına uygun; ihtiyaç duyulan meslekler de aragücü ve nitelikli kalifiye elamanların yetişmesini hedefleyip; gerçekleştirmelidir. Süreç içinde uzmanlaşmaları sağlanmalıdır.
İllerden; yörelere; yörelerden; bölgelerin; ihtiyaçlarına uygun ve ülkemizin genel ihtiyaçlarına uygun tüm alanlara/programlara yer verilerek; ekonomi; istihdam; üretim gibi sorunlarını çözücü; her bireyin üretken hale getirildiği ve bunun sonucu illerden başlanarak; ülkemizin üst düzeyde gelişimine katkı sağlayacak biçimde genel bir seferberliğin başlatılarak; eğitim programlarının ihtiyaç; işe yararlılık toplum yararı gibi üretkenlik gibi koşulları ön plana alacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.(DPT) Programlar ağırlıklı olarak yöresel olmalı ve ülke genelinde daha az sayıda ihtiyaçlara uygun programlara yer verilirken; özelliği yönünden bu güne ve geleceğe yönelik ülkemiz talepleri karşılayacak özellikte olmalı; süreç içinde dünya ülkeleri ile yarışacak koşulların oluşturulmasını; olmazsa olmazlarımızdan olmalıdır.
Programlar; öğrencinin işine yaramayan; yaşantısında ve gelecekte kullanamayacağı; lüzumsuz bilgilerden arındırılmalı; öğrenciyi bıktırıcı; soğutucu yıldırıcı ve ağır müfredatlar bakımından; topluma yararlı birey olmanın gereklerini çağdaş insanı profilini oluşturucu; temel bilgi ve kültürün aktarıldığı insani özelikleri kazandırmaya yönelik bilgiler dışında gereksiz bilgilerden arındırılıp; sadeleştirilecek; şekilde gerekli içerik ve süre düzenlemeleri yapılmış olmalıdır.
Dünya ile entegrasyonun sağlanmaya çalışıldığı ve ülkemizin AB’ ye geçiş sürecinde yaşadığımız; ulusların globalleşmeye çalıştığı bir çağda yaşıyoruz. Bu çağa geçişte; globalleşen dünyada yerimizi almamız gerekmektedir. Bu amaçla insanlarımızın kendi yakın çevresinden başlayarak; ülkemizde; Avrupa Ülkelerine ve dünyaya uyum sorunlarını yaşamaması için eğitim sistemimizi; bugün İskandinav ve Avrupa Topluluğu ülkeleri ile ( özellikle Almanya’da) uygulanan yönlendirme boyutu ve ABD ’de uygulanan bireysel-yerel boyutu da dikkate alarak; İllerden başlanarak; Bölgelerimizin koşulları dikkate alınarak; ülkemiz koşulları ile birleştirilip; illerimize ve yörelerimize uygun mesleki; teknik ve işe hayata hazırlayıcı programlarının eğitimde yapılacak düzenlemeleri n hayati olacağı ve önemsenerek; gerçekleştirmenin gerekliliği öncelikli olarak ön plana alınmalıdır. Ayrıca bu günkü eğitim sistemi ve eğitim şekli bireylerin kendilerini her zaman geliştirip; yenilemesine olanak tanımamakta ve bu nedenle topluma yarar getirecek; üreterek üretime katkıda bulunup ülkesini geliştirmeyi sağlayacak bireyler topluma kazandıramamaktadır. Bunun yerine diplomalı işsizler ordusunu yetiştirilmektedir. Bu durum ülkemizde büyük sorunlar yaşamamızla kalmamakta; dünya ülkelerince yanlış tanınmamıza Avrupa ve Dünya ile entegrasyonda güçlükler yaşamamıza neden olacaktır. Eskiden olduğu gibi DPT ve 5 Yıllık Kalkınma Planları ve Devlet İstatistik Enstitüsü ( Sonradan TUİK olmuştur) verileri dikkate alınarak Türkiye’ deki her aşamada ki özellikle Mesleki ve Mesleki Teknik Eğitim ve Yükseköğretim Programına kaydı yapılan öğrenciler; kaydı yapıldığı ve mezun olacağı yıl dikkate alınarak; yapılan planlama ile mezun olduğu an sınavsız istihdamı sağlanmalıdır. Bu hususun; Milli Eğitim Politikası olması için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.)DDK İşlerlik kazandırılarak; denetleme önemsenmelidir.
Süreç içinde dünyadaki eğitim birliğine geçişte; her yörenin ve ilin eğitim koşulları uygun programlarda; çocuklarımızın ve gençlerimizin bireysel özelliklerine uygun çok değişik programlardan mezun olmaları dikkate alınarak; yetiştiği programlarla ilgili mesleklerde istihdam edilmeleri sağlanmalıdır. Üretken ve bulunduğu ilin üretimine katkıda bulunacak kalifiye elemanlar yetiştirerek; toplumun ülkenin kalkınmasına çalışarak katkı sunacak ve daha çok çalışarak; ancak her bireyin çalışması ile ülkemizin kalkınacağı ve gelişmiş ülkeler seviyesine erişeceğimiz asla unutulmamalıdır.
İlerde ayrıntılı değineceğim; yıllarca haksızlığa uğrayarak; elenen ve mağdur edilen üniversite mezunu gençlerimizin mağduriyetleri giderilmeden yani hakları teslim edilmeden; atamalarda ve istihdamda başlangıçta liyakat dikkate alınmamalıdır. Süreç içinde mağdurların mağduriyeti giderildikten sonra her kademede eğitim programlarının kontenjanları ihtiyaçlara uygun belirlendikten sonra kendiliğinden liyakat gerçekleşecektir. En önemlisi de her alanda belirlenen ihtiyaca uygun programlardan mezun olan gençlerimiz; il; bölge ve ülke ihtiyacımızı karşılayacağından; atamalarda Liyakat a gereksinim bile kalmayacaktır. Atatürk’ün de belirttiği gibi Türk Milleti çalışkandır. Bizim insanımız kendilerine iş olanağı verildiğinde; çalışarak ülkesine katkıda bulunacaklardır. Ülkemiz kısa sürede çağdaş ve kalkınmış ülkeler arasında yer alacaktır.
Eğitim her kademede karma olmalıdır. Karma eğitim; kız erkek ayrımına gidilmeden sınıf ve dersliklerde birlikte eğitim yapılmasıdır. Pedagojik yönden ve bireylerin sosyalleşmesi; insan ilişkilerinin gelişimi; ayrımcılık ve farklılık duyguları yerine eşitlik duygularını geliştirdiği için çok sayıda yararı bulunmaktadır. Kız ve erkek ayrımcılığı birçok konuda olumsuzlukla birlikte ayrımcılığa ya da dışlanmaya kapı aralamakla kalmaz; cinsel ayrımcılığı; akranlar arası sosyalleşmeyi; sağlıklı aile yapısının oluşumunu vb. Engelleyerek; birçok ol