Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Bakım Verenin Bakımı: Uzun Süreli Bakım Gerektiren Yakınlarına Bakanların Kendilerine Bakım Vermeleri İçin Bazı Öneriler

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
BAKIM VERENİN BAKIMI

Dünyanın dört bir yanında milyonlarca kişi; kronik hastalıkları olan; uzun süreli tedavi ve bakım gerektiren annesine; babasına; yakınlarına ya da para karşılığı hastalarına bakım vermektedir.
Hastanın fiziksel veya psikolojik iyilik halini korumak; hastalık hakkında bilgi edinmek; havalı yataklar edinmek; alternatif hekim muayenelerine götürebilmek; tek başına banyo yaptırabilmek; yatak yaralarını önlemeye çabalamak; maddi zorluklar ve yalnızlık derken bakım gerektiren birisine bakmak; oldukça zor ve karmaşık bir süreçtir. Bu zorluk içersinde genellikle hastanın sağlığına odaklanılırken; bakım verenin bakımının da; hastanın sağlığı kadar önemli olduğu göz ardı edilebilmektedir.

Bakım vermek; bakım veren kişinin aile hayatını; iş yaşamını; ekonomik durumunu; ruh sağlığını; fiziksel sağlığını birebir etkilemektedir. O yüzden bakım verirken; bakım veren kişinin kendisine bakması hastasının sağlığı açısından da büyük önem kazanmaktadır.

Bakım vermenin zorluklarından dolayı bakım veren kişilerde çoğunlukla; tükenmişlik ve gerginlik rastlanmaktadır. Gerilimle başa çıkılmazsa bakım veren kişilerde depresyon veya Yaygın Anksiyete Bozukluğu gibi ruh hastalıkları oluşabildiği görülmektedir.

Bakım veren kişi fiziksel veya ruhsal bir hastalık yaşadığında bakım verme davranışı sonlanabilir. O yüzden hastamızı düşünüyorsak kendi sağlığımızı da ihmal etmemek gerekir. Bakım veren kişi sadece hastasına bakmakla değil kendisine de bakmakla sorumludur. Kendisine bakım veren kişi hastasına da baktığını unutmamalıdır.

Bakım veren kişi olarak kendimize bakım vermek için neler yapılabiliriz? Bakıcının bakımı nelerdir?

1. Hastamızın hastalığının biyolojik alt yapısını tanımak; hastalığı anlamak önemlidir. Hastalığı tanımak; hastamızın fiziksel süreçlerini yürütmek; yapacağımız görevleri planlamak; aksi bir şey olduğunda ne yapağımızı bilmek açısından önemlidir. Belirsizlik azalırsa gerilimde azalır.

2. Televizyondan; komşumuzdan; yakınlarımızdan duyduğumuz; zaman içerisinde zihnimize yerleşmiş; hastamızın hastalığı hakkında zihnimize üşüşen yanlış inançlarımız muhakkak vardır. Bunları fark edip yerine gerçekçi düşünceleri koymak önemlidir. Zihnimiz değişmezse; tavrımızda; duygumuz da değişmez. Örneğin; Alzheimer Hastalığı olan hastasına bakım veren kişi; hastasının konuşamayacağı; yatalak kalacağı ile ilgili yanlış inançları sebebiyle kaygılı ve gergin olabilir. Doğru bilgi; her hastanın seyrinin farklı olduğu yönündedir; böyle olacak diye bir doğru yoktur. Hastanın durumuna göre zaman ve takip gerekir. Bakım veren kişi bu gerçekçi bilgi ile süreci yönetirse gerilimi azalabilir.

3. Bedensel; ruhsal ve ekonomik ihtiyaçlarımızı fark etmek ve ne kadarını tolere edebiliyoruz; ne kadarını edemiyoruz bunu gözlemlemek gerekebilir. Destek almaktan kaçınmamakta fayda vardır.

4. Kendimize vakit ayırma; sosyalleşme; dinlenme; takdir edilme; destek alma gibi çok yönlü ihtiyaçlarımız olabilir. Zaman zaman bu ihtiyaçlarımızı tolere edebiliriz. Bazı zamanlarda ise toleransımız düşük olabilir. İşte böyle zamanlarda ihtiyaçlarımızı fark edip doyurmak; tükenmişlik yaşamamak; daha ilerisinde de ruhsal ya da fiziksel bir hastalık yaşamamak için önemlidir.

5. Hastalık ilerledikçe hastaya tek kişi bakım vermek iyice zorlaşacaktır. Bakım veriyorsak yardım istemeyi bilmemiz gerekir. Aileden; komşudan; dosttan yardım istemenin “doğal” olduğunu kendimize hatırlatabiliriz. Yardım istemek için illa “kötü” bir durum olmasına gerek yoktur. Dinlenmek; kısa bir mola vermek; dostla sohbet etmek; yazı yazmak vb. ihtiyaçlarımız için de yardım isteyebiliriz.

6. Hastamızı ücretli bir bakıcıya bırakabiliriz ya da ücretli bir bakıcıyla beraber bakabiliriz. Hastamızın bakıcı ile vakit geçirmesi; bizim “keyfimize” bakmamız; suçluluk hissedeceğimiz bir durum değildir. Unutmamak gerekir ki biyopsikososyal ihtiyaçlarımızı doyurmak toleransımızı arttırır.

7. Hastamızı bırakıp “keyifli” bir şey yaptığımızda hissettiğimiz suçluluk duygusu; aslında birçok kişinin yaşadığı bir duygudur. Derinlerden gelir; toplumsaldır. İçimizde hissettiğimiz toplumsal baskının; öğrenilmişliklerin; başkaları tarafından “İyi İnsan; İyi Evlat” olarak görülmeyeceğimizin yarattığı bir duygudur. Duygumuzu ve duygumuzun kökenini anlamak kendimize şefkati doğurabilir.

8. Gelecekle ilgili endişelerimizi ve olası çözümleri yazmak stresimizi azaltabilir. Örneğin; “Bana bir şey olursa hastama kim bakacak?”; “Hastalığı şiddetlenirse ekonomik olarak kaldırabilecek miyim?”; “Ben dışarıdayken ya başına bir şey gelirse?” gibi endişelerimizi yazıp çözüm yolları üretmek; hatta hekimi ile bu çözüm yollarını kararlaştırmak endişe ve kaygılarımızın azalmasına; zihnimizin rahatlamasına yardımcı olabilir.

9. Devletin maddi imkânlarından faydalanmakta fayda vardır. Her ülkede bu imkânlar çeşitlense de; (örneğin İngiltere’de sadece bakım-bakıcı parası değil; bakım verenlere psikolojik destek imkânları; esnek çalışma saatleri hakkı da verilmektedir.) ülkemizde de her geçen gün sağlık hizmetleri iyileşmektedir. Sadece devletin değil; belediyelerin; sivil toplum kuruluşlarının evde bakım hizmetleri; eve yemek getirilmesi; eve temizlik desteği sağlanması gibi hizmetlerini ihtiyaç dâhilinde talep edebileceğimiz unutmayalım.

10. Düzenli bir şekilde aile toplantıları yapmak oldukça önemlidir. Hastamızda gözlemlediğimiz durumları değerlendirmek; nelerin bakım gerektirdiği; neye ihtiyaç duyulduğu açık ve dürüst bir şekilde ailemizle görüşmek ve beraber çözümler bulmak önemlidir. Böylelikle hastamızın sağlığı ile ilgili sorumluluğu sadece kendimiz almamış oluruz. Aynı zamanda aile katılımını da sağlamış oluruz. Bazı ailelerde aile üyelerinden birinin ya da bir kaçının hastaya yeterince bakım vermediği; ilgilenmediği; ekonomik destek sağlamadığı; duyarsız davrandığı gibi düşüncelerimiz olabilir. Bunların aile toplantılarında sakinlikle ve içtenlikle konuşuluyor olması yaşadığımız öfke; kızgınlık gibi duyguları bastırmamamıza vesile olur. Yaşanabilecek olası bir çatışmayı önlemek için suçlayıcı olmamak; çözüm odaklı konuşmak; etkili iletişim becerilerimizi geliştirmek gerekebilir.

11. “Hayır” demeyi öğrenebiliriz. Herkesi memnun edemeyiz. Yeterince yapacak işimiz zaten var; başkalarının isteklerine “evet” demek zorunda olmadığımızı kendimize hatırlatabilir; zamanımızı hastamızın ve kendimizin ihtiyaçları çerçevesinde yapılandırabiliriz. Başkalarına yardım edecek değil; yardım isteyecek durumda olduğumuzu kendimize hatırlatabilir; gerektiğinde “Hayır” diyebiliriz.

12. Hastamızla keyif aldığımız anılarımızı arttırmak duygu durumuza çok iyi gelebilir. Bazen bir şarkı söylemek; bazen kitap okumak; bazen sevdiği bir çiçeği almak; bazen geçmişten sohbet etmek… İyi gelen anılarımızı biriktirmeye zorlu şartlarda bile devam edebiliriz.

13. Geçmişte yaşadığımız güzel anıları hatırlayabiliriz. Bazen bir fotoğrafa bakma ve üzerine o günleri yâd etmek güzel duyguları hatırlatacaktır.

14. Doğal yollarla ruh sağlığımıza iyi gelen şeyleri yapmayı sürdürmek ya da keşfetmek önemlidir. Müzik dinlemek; şarkı söylemek; doğa ile iç içe olmak; nefes ve gevşeme egzersizleri yapmak; örgü örmek; yazı yazmak; resim yapmak gibi doğal iyileştiricilerimizi deneyimlemeyi sürdürebiliriz. İdeal şartlar her ne kadar bakım verirken oluşamasa da; bizi iyileştiren küçük şeyleri deneyimlemekten vazgeçmemek; bu zorlu şartlara rağmen kendimizi iyileştirecek şeyleri revize edip hayatımızda yer vermek ruh sağlığımıza çok iyi gelecektir.

Sevgi ve saygılarımla…
Psikolog / Meltem Şahiner