Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Travmatik Stresle Başa Çıkmada Biyolojik Yaklaşım

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Stresle başa çıkmada bilişsel modellerin; şemaların; ruhsal travma odaklı değerlendirmelerin; maruz kalan kişinin dayanıklılık gibi bireysel özelliklerin önemini vurgulayan bir çok yaklaşım mevcuttur.
Stres kaynaklarının çeşitliliği durumunda beynin lokus koeruleus; hipotalamus; hipokampus ve amigdalanın yanı sıra; serebral korteksteki noradrejenik fonksiyonda artış olmaktadır. Erken yaşta strese maruz kalma; lokus koeruleustaki norepinefrin salınımındaki artışı tetiklediğinden; kişi daha sonra karşılaşacağı stres kaynaklarına karşı duyarlı hale gelmektedir. Uyarılma düzeyi arttıkça norepinefrin düzeyi de artmaktadır.
Merkezi sinir sistemindeki hem çok düşük; hem de çok yüksek düzeydeki norepinefrin aktivitesi bellekte tutmayı olumsuz yönde etkilemektedir. Böylelikle travmatik olay esnasındaki aşırı norepinefrin salınımı; travmatik olayla ilgili bilgilere karşı aşırı duyarlılık oluşmasına neden olmaktadır. TSSB’nin hafıza ile olan ilişkisi üzerine yapılan bir araştırmada TSSB gözlenen ve gözlenmemiş bireyler incelenmiştir.
Hemisferler arası iletişimlerinin hafızalarıyla ilişkin bakılmıştır. Yapılan beyin görüntüleme çalışmasında (bMRI) korpus kallousum içindeki bölgelerin hacimlerinde farklılık gözlenmiştir. Bulgulara göre; TSSB hastalarında kontrol grubuna göre korpus kallousum içindeki beyaz madde hacminde bir azalma mevcuttur.
Sosyal-bilişsel yaklaşıma göre TSSB; strese karşı tepki olarak gelişir. Horowitz; tekrarlayan istila edici düşünceler ve kaçınma olarak iki boyutu ele aldığı “ikili faktör” kuramından bahsetmektedir. Travmatik yaşantı sonrasında birey rahatsız edici düşünceler ve duyguların istilasına uğramakta ve bunların etkisinden kurtulmak için de kaçınma davranışları içine girmektedir. Zihin bireyin olağan ve sahip olduğu şematik bilgilere yabancı olan travma yaşantısından hemen sonra bu deneyime ilişkin bilgileri var
olan zihinsel temsillerin içine yerleştirme ve özümseme çabası içine girmektedir.
Travmatik deneyimin erken döneminde ortaya çıkan bu süreç “tamamlama eğiliminden” kaynaklanmaktadır. Erken dönemde zihin tarafından özümsenmemiş bilgi parçacıkları sistem içindeki aktif durumlarını devam ettirirler; sonuçta travma sonrası akut stres belirtilerine neden olmaktadır. Birey; duygusal küntlük ve inkar sorunları yaşamaya başlamaktadır.
Sosyal-bilişsel yaklaşım; travmatik yaşantının bireyin önceki inançlarıyla uyumlu hale getirme gerekliliğini savunmaktadır. Travmatik yaşantıyla ilgili materyalin nasıl depolandığı; nasıl algılandığıyla ilgilenir
Bu model Brewni ve arkadaşları tarafından; birçok hafıza sistemine dayandırılmış bilişsel teoriyi açıklamak amacıyla “İkili temsil modeli” önerilmiştir.
Teoriye göre; travmatik olay deneyimleyenlerin iki farklı tip hafızası aktif olur. Biri sözlü ulaşılabilir hafıza otomatik; planlı olarak kullanarak ya da strateji süreciyle geri getirilebilir sıradan otobiyografik bellek tipidir; düzenlenebilir ve otobiyografik bilgi ile etkileşimdedir. Böylece travma; geçmiş; şimdi; geleceği içeren kişisel durum içinde temsil edilen bir bütündür.
Sözel hafıza ya da otobiyografik bellek; duygusal içeriklerine ve birbirleriyle ilişkilerine göre bir araya getirilen yaşam dönemleri; giderek daha soyut temsiller haline dönüşürler. Sözel kayıtlar belirli olaylara özgü bilgiler; genel bilgiler; yaşam dönemleri ve şeklinde kaydedilir. Bir diğer hafıza tipi ise sözel olmayan hafızadır. Yaşantıların söze dökülemeyen kısmı görüntüler; sesler; kokular; tatlar; dokular; hisler; duygular vb. gibi duyusal-duygusal bilgilerden oluşur. Bu yapıya ise “epizodik bellek sistemi” olarak tanımlamışlardır. Bu iki hafıza tipinin etkileşimi sonucunda yaşam öyküsü şeması oluşmaktadır. Bu yapı; kişinin kendini temsil ettiğini; kendini anlattığını düşündüğü; yaşantılarını özetlediği bir öyküdür. Bir annenin; “Benim bütün hayatım çocuklarıma annelik yaparak geçti.” demesi bu şemaya örnek gösterilebilir.
Duygu düzenleme teorisine göre; kişiler kendilerini etkileyen olumsuz olayları aşırı genelleme eğilimindedirler. Bu durum depresyon; travma sonrası stres bozukluklarında görülebilir. Aşırı genellenmiş otobiyografik anı kişinin benlik şemasının kalıcı olmasını sağlayarak patolojinin uzamasına neden olabilmektedir. Böylelikle aşırı genellenmiş anı depresyonu ve seyrini yordayabilmeyi kolaylaştırmaktadır.
Irak savaşı (2002) zamanında alana operasyon için gönderilmiş ve gazi olarak dönmüş askerlerle; TSSB’nin otobiyografik bellek ve epizodik bellek üzerindeki etkilerine bakmak üzerine yapılan bir araştırmaya göre TSSB deneyimleyenlerin genel anılarının çok daha fazla olduğu; anılarının daha çok savaşla ilgili olduğu; gelecek ve geçmiş üzerine daha fazla düşünme eğiliminde olduğu gözlenmiştir. Çocukluk çağı travması deneyimleyenlerin; deneyimlemeyenlere göre daha az kategorik anıyı hatırlayabildiği de bir başka çalışmada elde edilen verilerdendir. Travmatik strese maruz kalmanın süresi uzadıkça ve erken yaşta karşılaşılması bellek üzerinde kalıcı etkiler bırakabilmektedir. Yine de insanın kendini koruma becerisi bir çok çalışmada ilginç sonuçlarla karşımıza çıkmaktadır. Örneğin; kategorik hafıza değerledirmelerinde ketlenmeden ziyade öğrenilmiş bilginin yön değiştirdiği ve kategorik hafızanın kendini koruabildiği de düşünülmektedir. Bunu dil; savunma mekanizmaları altında da tartışmak mümkün olmakla birlikte bu yazıda biyolojik temelli yaklaşım göz önünde bulundurulmuştur.

Kaynak

Browne A; Salomon A; Bassuk SS. The impact of recent partner violence on poor women’s capacity to maintain work. Violence Against Women; 1999; 5(4): e393-e426.

Brewin CR; Holmes EA. Psychological theories of posttraumatic stress disorder. Clinical Psychology Review;
2003; 23: e339 – e376.

Burnside E; Startup M; Byatt M ve diğ. The role of overgeneral autobiographical memory in the development of adult depression following childhood trauma. Br J Clin Psychol. 2004; 43: e365-e376.

Conway MA; Singer JA; Tagini A. The self and autobiographical memory: Correspondence and coherence.
Social Cognition; 2004; 22: e491-e529.

Francati V; Vermetten E; Bremner JD. Functional Neuromaging Studies in Posttraumatic Stress Disorder:
Review of current methods and findings; Depress Anxiety; 2007; 24(3): e202-e218.

Saar-Ashkenazy R; Cohen JE; Guez J ve diğ. Reduced corpus-callosum volume in posttraumatic stress disorder highlights the importance of interhemispheric connectivity for associative memory. J Trauma Stress; 2014; 27(1): e18.

Yılmaz B. Travma sonrası stres bozukluğunda bilgi işleme süreçleri. Türk Psikoloji Yazıları; 2005; 8: 61-71.