Medya tanım itibariyle iletişim ortamı ve iletişim araçları anlamına gelmektedir. Sosyal medya ise kullanıcının kendi ürettiği içeriği yayınlayıp paylaştığı online kullanılan aktif bir ağdır. Bloglar; sosyal ağlar; etkinlik-haber siteleri; fotoğraf; video; canlı yayın; ses; müzik paylaşımları sosyal medyada en çok kullanılan aktif ağlardandır. Günümüzde artık dijital bir çağda yaşamamız sebebiyle insanlar sosyal medyayı aktif bir şekilde fazlaca kullanmaktadırlar. Kullanım nedenleri kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bazı insanlar gündelik stres ve sıkıntılarından uzaklaşmak için kullanırken; bazıları ise arkadaşları ile irtibatta kalmanın ve mutlu anılar paylaşmanın bir yolu olarak kullanmaktadır. Peki bu kadar fazla kullanmış olduğumuz bu mecra psikolojik olarak bizi nasıl etkiliyor?
Bu konuda yapılmış olan bazı araştırmalar şu şekildedir:
1. Araştırma sonuçlarına göre; daha sık paylaşım yapan kişilerde; narsisizm ve psikopati olma eğilimi daha yüksektir. 800 kişi üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre; narsisizm ve psikopatinin; insanlar üzerindeki etkilerinin kişiden kişiye farklılık gösterebileceği görüldü. Bu farklılık ise; sosyal paylaşım sitelerinde yayınladıkları selfie’lerin paylaşım sayısı ve paylaşılan bu görüntülerin ne kadar düzenlendiği ile ilgili. Buna göre çok fazla paylaşımlarda bulunan ve sürekli fotoğraflarını düzenleyen insanların antisosyal kişiliğe sahip olma ihtimali artıyor. 410 katılımcının katıldığı bir başka araştırmaya göre de; sosyal medyada fotoğraf paylaşmak; etiketlemek ve yorum yapmak hem kadınlar hem de erkekler için narsisizm ile ilişkilendirildi. Sürekli durum güncellemeleri de bu durumla bağlantılı bulundu.(indy100.com)
2. Yapılan bazı araştırmalara göre daha mutlu kişiler; fotoğraf paylaşımı yapılan online ağları daha az kullanıyor. Danimarka’da yapılan bir araştırmada; bir hafta boyunca fotoğraf paylaşımı yapılan online ağı hiç kullanmayan katılımcıların; normal standartlarında kullanmaya devam eden kontrol grubundan; çok daha mutlu oldukları gözlemlendi. Ayrıca; bu katılımcıların kontrol grubundan daha kararlı ve hevesli oldukları; daha az endişeye; yalnızlığa ve strese sahip oldukları gözlemlendi. (indy100.com)
Sosyal medyanın yanlış ve aşırı kullanımı sosyal karşılaştırma nedeniyle depresyona yol açan etkenlerden biri olarak karşımıza çıkabilir. Bunun sebebi sosyal medyanın; algımızı ve diğer insanların hayatlarının gerçekten nasıl olduğunu çarpıtarak göz önüne sermesidir. Vitrin gibi medyaya sunulan sahte bir yaşantının ya da bir anlık mutluluk görüntüsünün insanların tüm hayatlarına yayılan bir mutluluk olduğu şeklinde yanlış bir algının zihinlere yerleşmesine neden olabilir. Çünkü insanlar sosyal medyada gördükleri insanlarla kendilerini farkında olarak veya olmayarak karşılaştırırlar. Bu karşılaştırmalarla; hayatta nasıl olduklarına; aldıkları beğenilere göre de daha iyi ya da daha kötü olduklarına karar verirler. Paylaştıkları içerik bekledikleri kadar ilgi görmeyince çoğu insanın morali bozulurken; arkadaşları kendilerinden daha fazla beğeni aldığı zaman kıskançlık durumları ortaya çıkabiliyor. Çoğu kişi sosyal medyada gülüşmelerin olduğu bir toplantıyı veya buluşmayı; şen kahkahalı yemek ortamlarını; işle ilgili başarılı anları; harika; kusursuz görünen ilişkileri paylaştıklarından ve hep olumlu şeyler yazdıklarından; bu durum bizde sahte ve yıpratıcı bir algı oluşmasına sebep olmaktadır. Sürekli bir şekilde harika haberlere; yakın veya uzak tanıdıklarımızın sundukları güzel anlarına maruz kalırsak; bu bir süre sonra kendi hayatımızı tek düze; anlamsız; sıradan ve sıkıcı olarak değerlendirmemize yol açabilir. Ancak birçok insanın sosyal medyaya yansımayan veya yansıtmadıkları; sosyal medyada göremediğimiz bir dünyaları vardır. Bu dünyalarında ise gerçek çok farklıdır. O insanların da mutsuz olduğu; sıkıldığı; tartışmalar yaşadığı zamanlar olmaktadır. Biz bunları göremediğimiz için Aaa! herkes mutlu eğleniyor. Eşiyle; arkadaşlarıyla çok iyi zaman geçiriyor. Neden ben öyle değilim? diyerek karamsarlığa; depresif ruh haline; özsaygı ve özgüven eksikliğine bürünebiliriz. O nedenle sosyal medyayı takip ederken bu farkındalığa sahip olmalı ve sosyal medyanın görünmeyen yüzünün olduğu bilincine erişmeliyiz.
Günümüzde ilişki ve yaşamımızın sosyal platformlarda paylaşılması da giderek daha yaygın hale geliyor. Bireyler; yaşadıkları hayata dair birçok şeyi sosyal medyada anlık olarak paylaşıyorlar. Hayatınızdan memnun olduğunuzda doğal olarak hayatınızı daha çok yaşıyorsunuz demektir. Daha az fotoğraf çekersiniz veya sosyal medya hesaplarınızı daha az kontrol edersiniz. Bu şeyleri asla yapmadığınız anlamına gelmiyor. Sadece; hayatınız sizi mutlu ettiği için bunlarla dikkatinizi dağıtmak veya birilerine ispatlamak durumunda olmazsınız. Mutlu olmak istiyorsanız; elinde fotoğraf makinesi ile bir güzelliği yaşamak yerine sonsuz fotoğraf çeken ve güzelliği yaşamayı ıskalayan bir turist olmaktan kaçınarak; sosyal medyayı uygun ölçülerde kullanın. Ayrıca; sosyal medyayı duyuruların yapıldığı; bilgilerin ilan edildiği ve paylaşılan deneyimler üzerine toplulukların bir araya geldiği bir şehir meydanı olarak düşünün. Bu şehir meydanında hiç tanımadığınız insanların ortasında yapmayacaklarınızı sosyal medyada da yapmayın.
Sosyal medya; sosyal izolasyon yaşamanıza; kişilerarası ilişkilerinizde kan kaybetmenize ve aşırı kullanımı ile de hem ailenizle hem de dostlarınızla gerçek ilişkilerinizi zedelemenize sebep olabilir. Çünkü sosyal medyada geçirilen zaman ilerleyen süreçlerde; yüz yüze iletişimin yerini alabilir ve insanların kendilerini dışlanmış hissetmesine neden olabilir. Bu sebeple eşinizle; çocuklarınızla; dostlarınızla samimi ve yüz yüze bir sohbeti; her zaman sosyal medyaya tercih edin.
Sosyal medya; kullanım şeklinize göre uykunuzu da etkileyebilmektedir. Özellikle akıllı telefon ve diz üstü bilgisayarların yaydığı mavi ışığın vücutta uykuyu düzenleyen melatonin hormonunu engellediği; böylelikle uykunuza en fazla zarar veren kaynaklardan biri olduğu bilinmektedir. İnsanlar evrimsel olarak geceleri karanlıkta geçirmeye alışkın. Oysa artık gece gündüz sürekli yapay ışıkla aydınlatılıyoruz. Uyumadan önce yatakta sosyal medyaya girmek uyku düzeninizi bozarak; uyku problemleri yaşamanıza sebep olabilir. Uyku problemi yaşamanız durumunda gün içinde halsizlik; bitkinlik; yorgunluk; dinlenmemiş bir şekilde olmak sizi daha depresif bir ruh haline sokabilir. Bahsedilen olumsuzlukları yaşamamak için uyumadan önce sosyal medyayı mümkün olduğu kadar az kullanın ve gece uykunuzu düzenli bir şekilde alın.
Sonuç olarak; kişilik özelliklerine ve önceki koşullarına bağlı olarak sosyal medya kişileri olumlu ve olumsuz yönde farklı seviyelerde etkilemektedir. Ama sosyal medyanın bir bütün olarak kötü bir şey olduğunu söylemek de yanlış olur; zira hayatımıza kattığı olumluluklar da vardır. Sadece; bunun dozunu ayarlamamız gerekir. Bireyler birbirlerine sosyal medya dışında daha fazla zaman ayırmalılar ve en önemlisi bir virüs haline gelebilecek olan kıyaslamalardan mutlaka kaçınmalılar. Herkesin mutlu ve mutsuz anları vardır; sosyal medya ise çoğunlukla mutlu anlar veya mutsuz anların gizlenmesi için mutluluk yanılsaması ile donatılmış bir aynadır; bunu aklınızdan çıkarmayın.