Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Yalnızlık Hissi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
İnsanlar şehirlerdeki bunca kalabalığın; yoğun temponun arasında son yıllarda hiç hissetmediği kadar yalnız hissediyor. Neden çevremizde bir sürü insan olduğu halde yalnız hissediyoruz? Yalnızlık hissinin kökeni ebeveynlerimizle kurduğumuz ilk yaşam deneyimlerine dayanıyor. Yalnız kalma becerisi; bireyin çocukluk yaşamının ilk yıllarında annesiyle güvenli bağlanma oluşturarak gerekli ilgiyi ve sevgiyi görmüşse gelişir. Çocuk annenin varlığına inanarak yalnız kalma kapasitesini geliştirir. Bebeklikten çocukluğa geçildikçe çocuklar annelerinden uzaklaşır. Dışarıdaki dünyayla ilişki geliştirir. Annenin çocuğuna gösterdiği sıcaklık; şefkat; sevgi yeterli değilse çocuğun dış dünyayla kurduğu ilişkide bu oranda yetersiz olur. Çocukluğunda alamadığı sevgiyi yetişkin olunca dış dünyadan almaya çalışan birey tatmin edici bir ilişki yaşayamadığında yalnızlık hissi yaşayabilir. Çocukluğunda yalnız hissettiği için yetişkin olduğunda yalnız kalmaktan korkar. Bu korkularından dolayı normalde hayatına zarar verebilecek; vakit geçirmekten hoşlanmadıkları insanları bile hayatlarına alabilirler. Yalnız kalmak birçok insan için korkunç bir duygudur. İnsanlar yalnız kalmamak; kendileriyle yüzleşmemek için çaba gösterirler. Sürekli kendilerini oyalamaya çalışırlar. Yalnızlık öyle korkunç gelir ki bu yalnızlığın olumlu taraflarını göremeyebilirler.

Schopenhauer kendini toplumdan; arzudan ve diğer dağıtıcı unsurlardan uzaklaştıran insanları bilge olarak tanımlar. Kierkegaard ise birey olabilmek için öncelikli olarak varoluşumuzun sınırlı ve sonlu olduğu korkusuyla yüzleşmemizi; bunu kabul etmemizi önerir. Bir insanın kendi isteğiyle yalnız kalması yaratıcı sonuçlar ortaya koyar. Verimli olabilmek için yalnız kalan insanlar yalnız kalmaktan korkmayan ve bu durumu faydalı bir uğraşıya dönüştürebilmiş kişilerdir. Yalnız kalma kapasitesi Winnicott’a göre duygusal olgunluğun bir göstergesidir. Eğer kişinin böyle bir yönü varsa yalnızlık onun için yıkıcı olmaz; tam tersine yararlı ve üretici bir deneyime dönüşebilir. Ama eğer bu kapasite gelişmemişse yalnızlık yıkıcı bir deneyim olarak algılanacaktır; kişi bundan kaçınmak için çaba sarf edecektir. Bu nedenle insanlar yalnızlıktan kaçmak adına savunma mekanizmaları geliştirebilir. Aşırı yemek yeme; sürekli bir şeyler satın alma; sürekli bir şeyler izleme gibi aktivitelere sığınarak yalnızlığın boşluğunu doyurma çabasına girerler. Yalnızlık hissinden tamamen kurtulma gibi durum söz konusu olamaz. Öncelikle herkesin hayatının bir döneminde mutlaka yalnız hissettiği anlar; dönemler olmuştur. Aslında ara sıra bilinçli olarak yalnız kalabilmek her insan için bir ihtiyaçtır. Ancak bazı insanların; böyle yalnız kaldığı anlarda aklına hemen çocukluğunda yaşadığı duygular gelir. Bunlar kafa karışıklığı; istenmeme; değersizlik duygusu ve boşluk hissi olabilir. Yalnız kaldığımızda bu duygular tekrar hatırlanır. Çocuklukta yaşadığımız bu duyguları bugün nerede yaşadığımızı tespit edip ve o anlar için plan oluşturursak bu olumsuz duyguları hatırlamayı engelleyebiliriz. Bu duygu dayanılmaz bir noktaya ulaştığında insan yanında iyi hissettiği; samimi bir şekilde konuşabildiği insanlarla bağlantı kurmalı. Arkadaşlarıyla ya da ailesiyle yaptığı şeyleri tek başınada yapmaya çalışmalıdır. İnsan bir oda da tek başına çok fazla düşünürse bir süre sonra aklına sadece olumsuz şeyler gelmeye başlar. Böyle anlarda dışarı çıkmak; tek başına bir restoranda yemek yemek; yürüyüş yapmak; müzik dinlemek; gönüllü kuruluşlarda başka insanlarla ilgilenmek kişilere iyi gelir. İnsan en çok hangi anlarda yalnız hissettiğini bularak böyle zamanlar için plan yapması; bir hobi edinmesi; kitap okuması; kişisel bakımıyla ilgilenmesi; yeni şeyler öğrenmeye çabalaması da yalnızlık hissinin azalmasına yardımcı olur.

İnsanın kendisiyle zaman geçirebilmesi kendine verdiği kıymetin bir göstergesi; kendini seven kendiyle barışık olan insanlar için yalnız kalmak korkutucu değildir. Kendimizi kahve içmeye çıkarabiliriz. Güzel bir manzara karşısında kitabımızı okuyabiliriz. Benliğimiz kendimizden; yalnız kalma ihtiyacımızdan kaçmadan bütün bu deneyimleri yaşamayı hakediyor. Aslında kaçtığımız içsel boşlukla yüzleşmediğiniz sürece o boşluk bize zarar vermeye devam edecek. Kendimizle baş başa kalmaya cesaret edebildiğimizde kendi kendimize yetebildiğimizi görmek bize tarifsiz bir güç katacaktır. Yalnızlık kaçılacak bir durum değildir. İnsan yalnız kalma becerisi sayesinde gelişir ve yüzleşmek istemediği taraflarıyla yüzleşerek ruhunun derinlerine inebilir. Kendini bulmak yalnız kalabilmekten geçiyor. Kendiyle baş başa kalmayı başaramayan bireyler; dışarıdaki ilişkilerini de sağlıklı sürdüremiyor.