Çocuk zihninin ve yaratıcılığının baş düşmanı; ailelerin hem kurtarıcısı hem uzun vadede korkulu rüyası; saldırganlık ve erken cinselliğin besleyicisi; davranış problemi yaratma garantili ‘’EKRAN’’ sorunu ile 1 yıla yakın bir zamandır mücadele halindeyim bende.
Taciz ve şiddetten sonra zararları bakımından 3. Sırada geliyor benim literatürümde ‘EKRAN’. Korona ile birlikte kimimizin tedbir amacıyla; kimimizin ise ekonomik sebeplerle çocuklarımızı evlere tıktık ne yazık ki… Aynı sebeplerden; onları okullarından ve aynı sitede de olsa arkadaşlarından ayırmak zorunda kalmamız; ebeveynler olarak fiilen evde de olsak aslında aktif olarak çalışmaya devam etme zorunluluğumuz; hem kendi psikolojimizin bozulması hem de tahammül sınırımızın azalması nedeniyle bir arada olmaktan imtina etmeye başladığımız çocuklarımızı; ellerimizle ‘’EKRANA’’ bağımlı ettik ne yazık ki.
Okula gidemeyen; arkadaşları ile (özellikle kış aylarında) görüşüp oynayamayan; eş dost hısım akraba kuzen buluşmalarından mahrum kalan; yıllarca birçoğumuzun; ‘aman az izlesin’ diye gözünün içine baktığımız halde bir anda günün en az 3 ila 9 saatini ‘online ders’ sebebiyle de olsa ekran başında geçirmek zorunda kalan yavrularımız kendini ‘EKRANA’ verdi bir nevi mecburiyetten. Sonuç öyle bir noktaya geldi ki; ebeveyni online çalışırken; ister ders amacıyla ister bizi rahat bıraksın amacıyla çocuğun eline verdiğimiz ‘ekran’ bir anda çocuğumuzun en yakın arkadaşı oldu. Günün; bizimle geçirebilecek kısımlarını bile ekranla geçirmeyi tercih eder hale geldi yavrularımız.
Ekranın; beklentisiz ve karşılıksız bir şeyler vermesi; zihni ve bedeni yormaması; bir şeyin sonunu getirme ile ilgili baskı yapmaması ve sürekli değişkenlik gösteren içeriklere sahip olabilmesi sayesinde daha tercih edilir oldu. Küçücük çocuklarımız; vereceği zararı ne bilsin; anlık eğlenmeye odaklanıp bağlandılar. Anneler ve babalar; tam olarak hangi alt yapıdan ya da sorundan kaynaklandığını bilemeden biz çocuk psikologlarına davranış şikayetleri ile başvurmaya başladı.
Çocuğum neden yemek yemiyor; çocuğumun korkuları neden bu kadar arttı; çocuğumun neden konuşması gecikti; çocuğumun neden yürümesi gecikti; çocuğum neden etrafına tepkisiz; çocuğum neden bu kadar şiddet doldu; çocuğum neden kardeşine zarar vermeye başladı; çocuğum neden bu kadar asabi oldu; çocuğum neden vahşetten zevk alır gibi görünüyor; çocuğum neden ağlama krizleri yaşıyor; çocuğum neden bu kadar geç yatmaya başladı; çocuğum neden bu ve benzeri davranış problemleri yaşıyor gibi gerekçelerle geliyor aileler. Daha ilk görüşmede çocuğun ekran başında geçirdiği süreyi soruyorum ve neredeyse her seferinde aldığım cevap; ‘çok; biraz fazla; çok arttı; valla biz bile kaç saat izlediğini sayamadık’ oluyor.
Ekran süresi azaltılamayan ya da sıfırlanamayan çocuklarda; tüm bu şikayetlerin ortadan kaldırılabilmesi için tek başına oyun ya da emdr terapisi yetersiz kalıyor ne yazık ki. Aylarca sınırsızca ekran müsaadesi olan çocukların bir anda ellerinden tablet ya da bilgisayarların alınmasından bahsetmiyorum tabi. Bu ekran sürelerinin azaltılması için öncelikle aileye eğitim veriyor; ardından düzenli oyun terapisine ve gerekli görürsek emdr terapisine başlıyor ve aile ile iş birliği sağlayabildiğimiz takdirde kısa sürede davranışsal problemleri kalıcı olarak çözebiliyoruz. Ancak; hem ekrana uzun süreler maruz kalsın hem de tüm sorunlar kalıcı olarak ortadan kalksın gibi bir çözüm mümkün değil ne yazık ki.
Ailelere;
- Çocuğu ile hem kendisinin hem çocuğunun kapasitesinin üzerine çıkıp yormadan/yorulmadan zaman geçirmeyi
- Hem oyun oynayabilmeyi hem de oynadığı sırada ebeveynin nasıl eğlenebileceğini
- Hem çocuğu ile bire bir oynamadığı zamanlarda ekrana alternatif olabilecek şeyleri çocuğuna sunabilmeyi
- Hem uyku saatlerini düzenleyebilmesi sayesinde kendisine de vakit ayırabilmeyi ve buna benzer tüm ‘gereklilikleri’ aile eğitimi sayesinde öğrettiğimizde çok başarılı sonuçlar alıyoruz.
Mutluluğu ve ihtiyacı olan hareketi hane içinde bulan çocuk; artık ekranı değil anne ve babasıyla ya da varsa kardeşiyle şiddetsiz vakit geçirmeyi öğreniyor. Davranış problemleri; inatlaşmalar; tehditler; ödüller; cezalar ve bunların başarısızlığı da ortadan kalkınca şeytani ikiliyi alt eden mutlu ve birbirleri ile olmaktan zevk alan aile birlikleri oluşuyor. Hatta çoğu zaman; aile eğitimleri sayesinde ekranı ortadan kaldırdığımız ya da sınırlı sürelere düşürdüğümüzde oyun ve emdr terapisine gerek bile kalmadığına çok şahit oldum. Aile eğitimleri sayesinde bir süre sonra; neyi nasıl yapacaklarına; çocukta ne zaman neyi gözlemleyeceklerine ‘bakabilmeyi’ öğrenen ve evde kendi oyun terapilerini kendi yapar hale gelebilen ebeveyn danışan sayım da azımsanamayacak kadar çok.
Ne zaman; nasıl ne yapması ya da yapmaması gerektiğini iyi bilen; iş ve çocuk sürelerini ayırırken bunu çocuk gözünde de somutlaştırabilen; ekranı tek eğlence alanı olmaktan çıkarıp çocuğun dikkatini çevresine çekebilen tüm ebeveynler bizim en büyük yardımcımız haline geliyor. Birbirine alıcı gözü ile bakabilen; ödül/ceza/tehdit/inatlaşma devreye girmeden sorunlarını çözebilen çocuk-aile ise değil çocuklukta; ergenlik ya da yetişkinlikte bile kolay kolay terapiye gerek duymuyor 😊