Cinsel İşlev Bozuklukları
Cinsel İşlev Bozuklukları denilince; erken boşalma; sertleşme problemi; vajinismus; orgazm bozukluğu; cinsel isteksizlik; geç boşalma gibi problemler ilgi alanına girmektedir.
Cinsel arzunun; üreme ve neslin devamını sağlamanın yanında; keyif ve mutluluk verme gibi işlevleri bulunmaktadır. Sağlıklı bir cinsel yaşamı olan kişinin cinselliği paylaştığı partneriyle aralarındaki sevgi ve yakınlık duygularının daha da derinleştiğini ve aralarındaki bağın kuvvetlendiğini de söyleyebiliriz
Buna karşılık; çiftler arasındaki cinsel problemler; hem kişisel hem de çiftin arasında ilişkisel zorluklara yol açmaktadır. Her cinsel bozukluğun kendi içinde ayrı dinamikleri olmakla beraber; bu makalede herhangi bir cinsel işlev bozukluğunun ilişkiye ne gibi yansımaları olabileceğinden bahsetmeye çalışacağım.
Günümüzde toplumumuzda görece cinsel sorunlar konusunda mesafe kat edilmiş olması beklenebilir belki ancak gerçekte pek de öyle olduğu söylenemez. cinsel bozuklukların yaygınlık oranı toplumumuzda oldukça yüksektir. Maalesef çitler bu konuda yardım alabileceklerinden haberdar olamayabilmektedir. Bazen de cinsel hayatıyla ilgili bir talep de bulunmak ve değişiklik yapmak isteğini ifade etmekte çekinmekte; bunun yanlış bir durum olabileceğini düşünmeye meyilli olabiliyor. Elindekiyle idare etmeli; daha fazlasını talep etmemeli gibi bir düşünce hakim olabiliyor. Bazı çiftlerde de cinsel hayatla ilgili bir talep veya eleştiri; kişisel algılanıp kırılma ve incinmelere yol açabileceği endişesi nedeniyle daha baştan süreç kesintiye uğrayabiliyor.
Günümüzde insanlar en çok çocuklarıyla ilgili konularda destek almaya yatkınlar diyebiliriz. çocukları için kolaylıkla terapist desteğine başvurabilmekteler. buna karşılık partneriyle ilişkisi veya cinsel ilişkileri konusunda yardım konusunda yeterince rahat davranmamaktadırlar. Halbuki karı koca arasındaki ilişkisel problemler çözülse belki de çocukları için bir yardım sürecine hiç gerek bile kalmayacak; ancak kişinin kendisi veya partneri ya da ilişkisel bir sorunla yüzleşmesi ve kabul etmesi zor gelebiliyor. Tabi ki bozulmuş bir çift ilişkisinde çocukların etkilenmemesi kaçınılmaz; ancak nihai çözüm çocuğun terapiyi gitmesi değil çiftin ilişkisini düzenlemesi olacaktır belki de.
Cinsel bozukluklar terapisini çift ile birlikte çalışmanın birçok faydası bulunmaktadır. Aslında temelde cinsel problemlerden çift olarak birlikte etkilenmektedir çiftler ve bunun üstesinden gelmek için birlikte hareket etmek ve yeni bir cinsel ve çift ilişkisi inşaa etmek çiftin yatak odasına ve ilişkilerinin diğer boyutlarına da katkı sağlayacak ve yeni güçlü ve sağlıklı bir ilişki inşaa etmiş olacaklardır. Bazı konularda partnerlerden bir tanesi terapiye katılım konusunda yeterince istekli davranmayabiliyor. Bu gibi durumlarda sorun yaşayan partner kendisini yalnız hissediyor ve destek alamadığı için kırılıyor ve öfkelenebiliyor bu da ilişkiyi düzeltme fırsatının kaçmasına neden olabiliyor.
Çiftler nasıl cinsel hayatlarını birlikte yaşıyorlarsa cinsel ilişkilerindeki her durumla da birlikte yüzleşmeli ve birlikte mücadele etmeleri gerekmektedir. bu durum iki tarafı da etkilemekte; eğer sağlıklı; doyum alınan; orgazm dolu bir cinsel hayat isteniyorsa iki tarafın da terapi sürecinde birbirine destek olması gerekmektedir.
Bazen terapiye başvuran danışanların bir çift ilişkisi olmayabilir; veya partnerini terapiye ikna etmek mümkün olmamaktadır. Bu gibi durumlarda kişilerin vazgeçip terapiye gelmemezlik yapmamalı; kendisini önemsemeli ve kendisi için kendisine katkı sağlayacak mücadeleyi vermelidir. Unutulmamalıdır ki terapi ya hep ya hiç yeri değil; elimizdeki imkanlarla ne yapabileceğimizin mücadelesinin verildiği yerdir.
Cinsel arzunun; üreme ve neslin devamını sağlamanın yanında; keyif ve mutluluk verme gibi işlevleri bulunmaktadır. Sağlıklı bir cinsel yaşamı olan kişinin cinselliği paylaştığı partneriyle aralarındaki sevgi ve yakınlık duygularının daha da derinleştiğini ve aralarındaki bağın kuvvetlendiğini de söyleyebiliriz
Buna karşılık; çiftler arasındaki cinsel problemler; hem kişisel hem de çiftin arasında ilişkisel zorluklara yol açmaktadır. Her cinsel bozukluğun kendi içinde ayrı dinamikleri olmakla beraber; bu makalede herhangi bir cinsel işlev bozukluğunun ilişkiye ne gibi yansımaları olabileceğinden bahsetmeye çalışacağım.
Günümüzde toplumumuzda görece cinsel sorunlar konusunda mesafe kat edilmiş olması beklenebilir belki ancak gerçekte pek de öyle olduğu söylenemez. cinsel bozuklukların yaygınlık oranı toplumumuzda oldukça yüksektir. Maalesef çitler bu konuda yardım alabileceklerinden haberdar olamayabilmektedir. Bazen de cinsel hayatıyla ilgili bir talep de bulunmak ve değişiklik yapmak isteğini ifade etmekte çekinmekte; bunun yanlış bir durum olabileceğini düşünmeye meyilli olabiliyor. Elindekiyle idare etmeli; daha fazlasını talep etmemeli gibi bir düşünce hakim olabiliyor. Bazı çiftlerde de cinsel hayatla ilgili bir talep veya eleştiri; kişisel algılanıp kırılma ve incinmelere yol açabileceği endişesi nedeniyle daha baştan süreç kesintiye uğrayabiliyor.
Günümüzde insanlar en çok çocuklarıyla ilgili konularda destek almaya yatkınlar diyebiliriz. çocukları için kolaylıkla terapist desteğine başvurabilmekteler. buna karşılık partneriyle ilişkisi veya cinsel ilişkileri konusunda yardım konusunda yeterince rahat davranmamaktadırlar. Halbuki karı koca arasındaki ilişkisel problemler çözülse belki de çocukları için bir yardım sürecine hiç gerek bile kalmayacak; ancak kişinin kendisi veya partneri ya da ilişkisel bir sorunla yüzleşmesi ve kabul etmesi zor gelebiliyor. Tabi ki bozulmuş bir çift ilişkisinde çocukların etkilenmemesi kaçınılmaz; ancak nihai çözüm çocuğun terapiyi gitmesi değil çiftin ilişkisini düzenlemesi olacaktır belki de.
Cinsel bozukluklar terapisini çift ile birlikte çalışmanın birçok faydası bulunmaktadır. Aslında temelde cinsel problemlerden çift olarak birlikte etkilenmektedir çiftler ve bunun üstesinden gelmek için birlikte hareket etmek ve yeni bir cinsel ve çift ilişkisi inşaa etmek çiftin yatak odasına ve ilişkilerinin diğer boyutlarına da katkı sağlayacak ve yeni güçlü ve sağlıklı bir ilişki inşaa etmiş olacaklardır. Bazı konularda partnerlerden bir tanesi terapiye katılım konusunda yeterince istekli davranmayabiliyor. Bu gibi durumlarda sorun yaşayan partner kendisini yalnız hissediyor ve destek alamadığı için kırılıyor ve öfkelenebiliyor bu da ilişkiyi düzeltme fırsatının kaçmasına neden olabiliyor.
Çiftler nasıl cinsel hayatlarını birlikte yaşıyorlarsa cinsel ilişkilerindeki her durumla da birlikte yüzleşmeli ve birlikte mücadele etmeleri gerekmektedir. bu durum iki tarafı da etkilemekte; eğer sağlıklı; doyum alınan; orgazm dolu bir cinsel hayat isteniyorsa iki tarafın da terapi sürecinde birbirine destek olması gerekmektedir.
Bazen terapiye başvuran danışanların bir çift ilişkisi olmayabilir; veya partnerini terapiye ikna etmek mümkün olmamaktadır. Bu gibi durumlarda kişilerin vazgeçip terapiye gelmemezlik yapmamalı; kendisini önemsemeli ve kendisi için kendisine katkı sağlayacak mücadeleyi vermelidir. Unutulmamalıdır ki terapi ya hep ya hiç yeri değil; elimizdeki imkanlarla ne yapabileceğimizin mücadelesinin verildiği yerdir.