Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Obsesif Kompulsif Bozukluk

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Obsesif-kompulsif bozukluk (Okb); ilk olarak 19. yüzyılda tanımlanarak; kompulsiyon ile birlikte; karakterize bir ruhsal rahatsızlıktır. Obsesyon; tekrarlayan şekilde; bireyin zihnine gelerek; bilinçli bir gayret ile uzaklaştırılamayan; huzursuzluk oluşturan; dürtü veya düşüncelerdir. Kompulsiyonlar ise obsesyonların negatifliğini ortadan kaldırarak; nötralize etmek amacıyla; bireyin tekrarladığı hareket ya da zihinsel eylemlerdir. Obsesyonların meydana getirdiği huzursuzluğu başlarda giderici etki yapan kompulsiyonlar; zamanla; kendi varlıklarıyla da anksiyete ve rahatsızlık yaratabilmektedirler.



Okb’nin ortaya çıkışını ve devamlılığını izah etme konusunda; bilişsel teoriler; bu rahatsızlığa yatkınlığı; bazı işlevsiz inançlarla ilişkilendirmişlerdir. Obsesyonlara bağlı tehdit algılamaları ve bu tehdidi ortadan kaldırmaya yönelik başa çıkma davranışlarının; işlevsiz inançlara dayandığı düşünülmekte olup; yanlış davranışların cezalandırılması gerektiği düşüncesi; mükemmelliyetçi bakış açısı; fikirlerin ; bazı kötü sonuçlara yol açabileceğine ve belirsizliğe dayanamamaya dair işlevsiz inançlar; en sık rastlanan şekillerdir.



Toplumsal; mesleki ; sosyal işlevsellik alanlarında bozulmalar meydana getiren; kişinin benliğine yabancı; genel olarak kadın ve erkeklerde eşit oranlarda görülen; diğer bazı ruhsal rahatsızlıklarla birlikte seyreden Okb ; en sık majör depresyon ve sonrasında ise; fobik bozukluk ile birlikte görülmektedir. Ayrıca; anksiyete bozuklukları; alkol kullanım bozuklukları; yeme bozuklukları; ve kişilik bozuklukları da Okb’ye eşlik edebilen rahatsızlıklar arasındadır.



Yetişkinlerde en sık görülen obsesyonlar sıralamak istersek ; bulaşma; kuşku duyma; simetri; saldırganlık ve cinsel obsesyonlar olup; en sık görülen kompulsiyonlar ise ; kontrolcülük; yıkama; sayma; simetri ve biriktiriciliktir. Hep ya da hiç tarzı düşünme; duygulardan sonuca varma eğilimi; felaketleştirme senaryoları; zihin okumaya çalışma ve aşırı genelleme alışkanlığı; yapılan bilişsel hatalardan bir kısmıdır.



Okb’de birincil bilişsel bozukluk; yürütücü işlev bozukluğu olup; bellekle alakalı bozukluklar; bundan sonra gelmektedir. Bu tanıyı alan kişilerin sağlıklı akrabalarında da bilişsel bozukluklar saptanmış olup; Okb; kompleks bir psikiyatrik rahatsızlık olduğundan; tanı koyma ve metodolojik sorunlar sebebiyle; çelişkili bulgulara da neden olabilmektedir. Bununla birlikte; başlangıç yaşı; nörolojik belirtiler; çalışmalardan alınan sonuçları etkilemekte ve aile-ikiz çalışmaları ise; net olarak; Okb’nin genetik geçiş özelliğini gözler önüne sermektedir.


Okb seyrini bilişsel olarak izah eden araştırmalar; bireyin; inatçı-yineleyici düşüncelere sahip olması ardından; imgelerle dürtülere verdiği yanıtların; bireydeki işlevsiz inançlardan kaynaklandığı; ve kişide bulunan; “Abartılan Sorumluluk”’; “Düşüncelerin Kontrol Edileceğine Dair Eğilim”; “Düşüncelere Fazla Önem Verme”; “Abartılı Tehdit Görüşü”; “Mükemmeliyetçilik”; “Belirsizliğe Tahammülün Azlığı” şeklinde 6 ana başlıkta toplandığını belirtmektedir. “Mükemmeliyetçilik” ve “Abartılan Sorumluluk” inançlarının ; bu kişilerde; anlamlı derecede yüksek bulunmasının yanı sıra; bu inançlar aynı zamanda; Okb belirtilerinde de öngörü oluşturabilmektedir. Örneğin; Okb rahatsızlığı olan bireylerde; sorumluluk inancında değişim sağlandığında; “Kontrol Etme” kompulsiyonlarının azaldığı belirlenmiştir.



Kişi; ağırlıklı olarak ruhsal bütünlüğünü sağlamaya yönelik olarak; bu şekilde bir savunma düzeneğini farkında olmadan geliştirirken; bu noktaya gelene kadar geçen süreçte; erken çocukluk dönemi faktörlerinin; yaşam boyu gelişimdeki etkisi ve yetişkin dönemdeki kişilik ve oluşan psikopatolojilerle ilgisi göz önünde bulundurulmalıdır.

Tedavi

Yapılan çalışmalara istinaden; iç görünün az olması; hastalığın erken yaşta başlaması; ; hastalığın uzun sürmesi ; eğitim süresinin kısa olması; İşsizlik; Okb şiddeyle ilişkili bulunmuştur.


Okb’de ; erken müdahalenin mümkün olabilmesi için risk altındaki bireylere ait özelliklerin bilinmesi fayda sağlayacaktır. Bu durumda en çok kullanılan tekniklerden Bdt Kuramı; obsesif düşüncelerin sebeplerinin; nitel farklılığından değil; normal düşüncelerin kişiyi zorlayacak şekilde oluşumundan kaynaklandığı düşüncesine dayanmaktadır. Bu varsayımla; aslında takıntılı fikirler; toplumun büyük kısmında bulunmakla birlikte; hastalık yaratan durum; kişinin bu düşünceleri; zararın tasarımı ve önlenmesine dair aşırı değerli kılan tutumlarıdır.



OKB tedavisinde belirtilerin altında yatan nöropsikolojik durumun değerlendirilmesi; bilişsel iyileştirmeyi içeren tedavilerin başarısını artıracağından; çeşitli uygulamalarla; etiketleme ; zihin okuma; felaketleştirme; hep yahut hiç tarzı düşünme; duygudan sonuç çıkarma; zihinsel filtreleme; fazla genelleme; kişiselleştirme; -meli -malı düşünceleri; olumluyu küçültme /yok sayma durum analizleri fayda sağlayacaktır.
Okb yaşam boyu devam eden ve önemli ölçüde işlevsellik kaybına neden olan bir hastalık olmakla birlikte; kişilerin ilaç tedavisine yanıt oranı %50-60 düzeyinde seyrederek; Farmakoterapi ve Bdt’nin birlikte uygulanışı ile; geçmiş senelere nazaran ; tedavilerde büyük oranda ilerleme kaydedildiği görülmektedir. Hastaların yaklaşık 1/3’ünde belirgin iyileşme; 1/3’ünde kısmen düzelme görülmekte; kalan 1/3’ünde ise; kişiler iyileşme göstermezken; belirtiler devam edebilmektedir.
Tanının erken dönemde konulması; yeterli doz ve sürede farmakolojik tedavi; tedaviye zaman kaybetmeden başlamak; komorbidite (başka eşlik eden rahatsızlıkların tespiti); içgörü arttırmaya yönelik çalışmalar; tedaviye uyumun sağlanması; aile ve sosyal çevre desteği; tedaviyi olumlu etkileyen faktörler arasında olacaktır.