Sigmund Freud’un en önemli kuramlarından biri olan bu kuram; bireyin bebeklik ve çocukluk yıllarının kişiliğin gelişiminde çok önemli bir faktör olduğunu açıklar. Psikoseksüel Gelişim Kuramına göre; bireyin kişiliğinin şekillendiği beş aşama vardır. Bu gelişim aşamaları sırasıyla; Oral dönem; Anal dönem; Fallik dönem; Latent(Gizil) dönem ve Genital dönem olarak adlandırılmıştır. Bu görüşe göre; çocukta psikolojik; fiziksel ve cinsel gelişimin her biri bir önceki dönemin üzerine kurulan ve önceki dönemlerde kazanılan davranışları da içeren beş dönemde tamamlanır (Gençtan; 2002). Freud’a göre; çocuğun temel kişilik özelliklerini kazandığı için büyük önem taşıyan bu ilk üç dönem pregenital dönem olarak adlandırılmaktadır. Psikoseksüel gelişim aşamalarında saplantı (fiksasyon) görülebilir. Saplantının gerçekleşmesi birçok nedene bağlı olduğu gibi en önemlileri; gelişim aşamasında aşırı doyum sağlanması veya aşırı engelleme sonucu gerçekleşebilir. Gelişim aşamasında saplantı yaşayan bireyler fiksasyon yaşadığı o dönemin özelliklerini gösterecektir (Özdemir; Özdemir; Kadak; & Nasıroğlu; 2012). 1. Oral Dönem
Gelişimin ilk basamağı olan oral dönem bir buçuk yaşına kadar devam eder. Oral dönemde bebek ağız bölgesine odaklanmıştır. Bu dönemde bebek; ihtiyaçlarını ve kendini ifade etmeyi ağız bölgesini kullanarak gerçekleştirmeye çalışır (Gençtan; 2002). Bu dönemde pasif ve bağımlı bir davranış olan emme yolu ile hazza ulaşılır. Oral dönem bebeğin çevresini ağız yolu ile keşfetmeye çalıştığı bir dönemdir ve nesneleri ağzına götürüp çıkarmasının gelişimsel olarak normal karşılandığı bir dönemdir. Bu sayede bebek ağız yoluyla nesneleri tanımaya çalışır (Gençtan; 2003).
Bu dönemde görülen oral dürtülerin iki öğesi bulunur; Libidoya yönelik ego (oral erotizm) ve Saldırgan öğe (oral sadizm). Oral erotizm özellikle ilk aylarda baskın olup; açlık gibi gerginlik yaratan durumlara son vermeyi amaçlar. Amaca ulaşılması halinde gevşeme yaşar kişi. Açlık gibi bir gerginliği emzirilerek gevşeyen çocukta suskunluk görülür. Bebeğin dişlerinin çıkmasıyla beraber oral sadizm görülmeye başlanır. Isırma; çiğneme; tükürme; ağlama gibi tepkiler oral saldırganlığın ifade biçimidir (Gençtan; 2002).
Bu dönemde annenin rolü büyüktür. Bebek anne kavramını onu doyuran ve haz duygusunu sağlayan kaynak olarak tanımaya başlar. Anne; bebek için ilk sevgi nesnesi olur ve bu bağlılığının niteliği yetişkin yaşamında da önem taşıyan kişilere karşı duygu ve tutumlarını belirler. Oral ihtiyaçların yeterince karşılanmaması veya aşırı doyurulması durumunda oral fiksasyon gelişebilir. Oral karakterli kişilerde başkalarına bağımlı olma ihtiyacı görülebilir. Oral karakterli kişiler diğerlerinin yargılarına göre kendilerine saygı duyarlar (Gençtan; 2002). Oral karakterdeki kişiler gergin; karmaşık bir duygusal yapıya sahiptirler. Ayrıca bu tür bireyler; abartılmış iyimserlik; karamsarlık; özseverlik gibi çatışmalı duygusal tepkiler gösterirler. Ayrıca yetişkinlikte sergilenen; sigara içme; aşırı yemek yeme; küfürlü konuşma gibi aşırı oral ihtiyaçların bu döneme dair fiksasyon sonucu geliştiği varsayılır (Gençtan; 2002). 2. Anal Dönem
Üçüncü yaş sonuna kadar süren bu dönemde çocuk dışkının tutulması veya boşaltılması konusunda denetim kurmayı öğrenir. Tuvalet eğitiminin kritik olduğu bu dönemde çocuk aslında ilk sosyalleşme sürecinin çatışmalarını yaşamaya başlar. Çocuklar dışkıyı tutarak ya da uygunsuz zamanda bırakarak ebeveynlerini kontrol etmeye çalışabilir (Milli Eğitim Bakanlığı; 2009) . Bu dönemde dışkı çocuk tarafından değerli bir nesne olarak algılanır ve tutmaktan veya armağanmışçasına anneye sunmaktan duyulan cinsel hoşnutluğa anal erotizm denir. Anal sadizm ise dışkıyı güçlü ve bir silah gibi püskürtme eğilimine denir. Başlarda hoşlanma duygusu yaratan boşaltım; sonraları dışkının tutularak bağırsak üzerinde oluşturduğu basınç daha kuvvetli bir hoşlanma duygusu yaratır. Bu noktada ise annenin boşaltması yönündeki isteği ile anne çocuk arasında bir güç savaşı başlayabilir. Bu dönemde ebeveynin katı veya cezalandırıcı bir tutum sergilemesi sonucu ilerleyen yıllarda kişi aşırı düzenli; katı görüşlü; inatçı; cimri bir tutuma sahip olabilir (Gençtan; 2002). Freud; anal dönemde saplanmanın en uç halinin obsesif kompulsif nevroz ile görülebileceğini açıklamıştır. Tuvalet eğitiminin çocuğun egosu ve dürtüleri arasındaki ilişkinin gelişmesi açısından önemlidir ve Freud; obsesyonel nevrozu olan bir kişinin dürtüsel örgütlenmesinin gelişiminin anal sadistik döneminde bulunan bir çocuğunkine benzediğini bildirmiştir (Topçuoğlu; 2003). 3. Fallik Dönem
Fallik dönem yaklaşık olarak üç yaşın sonuna doğru başlar ve beş yaş sonuna dek sürebilir. Bu evrede çocuk; cinsel organını fark eder ve cinsel konulara ilgi artar. Freud’a göre sağlıklı cinsel kimliğin temelleri bu dönemde atılır. Çocuk cinsel kimliklerini oluşturma arayışı içindedir ve bu nedenle hemcinsi olan ebeveynden cinsel kimliğini tanımlayan rol örüntülerini öğrenirler. Bu dönemde çocuklarda özdoyum (mastürbasyon) davranışı artar ve çocuklar bedenlerini keşfetme arzusunda olurlar (Milli Eğitim Bakanlığı; 2009).
Bu dönemde penis; hem kız çocukları için hem erkek çocukları için başlıca öğe olur. Erkek çocuk için sevgi nesnesi bu dönemde de anne olur ve annesiyle arasındaki en büyük engel olan babaya karşı öfke ve saldırganlık duyguları yaşamaya başlar. Aynı zamanda babanın kendisini cezalandıracağını düşünerek kastrasyon anksiyetesi yaşar. Çocuğun hadım edilme kaygısı annesine olan ilgisinden ağır basar ve baba ile özdeşim kurularak sağlıklı bir şekilde tamamlanmış olur bu evre. Kız çocukları ise doğuştan çok önemli bir organ olarak gördükleri penise sahip değillerdir. Bu dönemde kız çocuğu kendisinde bir eksiklik hissederek Freud’un deyimiyle penis kıskançlığı yaşar. Yaşadığı bu eksiklik duygusundan annesini sorumlu tutmuştur çünkü onu dünyaya eksik getiren kişi annesidir. Annesine karşı düşmanlık içerisindeyken penise sahip olan babaya yönelir. Bu dönemde kız çocuk babasının sevgisini de yitirmekten korkarak dönemin sonlarına doğru anneyle özdeşime girer ve babasından vazgeçer (Topçuoğlu; 2003).
Freud; fallik dönemin sağlıklı atlatılamadığı koşulda ilerleyen dönemlerde kişilik bozukluklarına ve nevroza yol açtığını ifade etmiştir. Bu dönemi sağlıklı atlatan çocuklar; kendi cinsiyetini benimsemiş olup; cinsellikle ilgili arayışlarından suçluluk ve utanç hissetmeyen; içsel dürtülerine hakim olabilen çocuklar olurlar. Sağlıklı atlatılamayan fallik dönem için sonrasında çocukta eşcinsel eğilimlerin görülebileceğini belirtmiştir Freud (Gençtan; 2002). 4. Gizil (Latent) Dönem
Yaklaşık olarak 5-6 yaşlarından 11-13 yaşlarına kadar süren bu evrede çocuğun dış dünya ile ilişkisinin yoğunlaştığı bir dönemdir. Bu dönemde çocuk; fallik dönemin aksine hemcinsi olan ebeveyne yaklaşır ve bu sayede toplumsal rolünü pekiştirmiş olur (Gençtan; 2002).
Bu dönemde çocuğun özdeşim kurduğu kişi sadece anne babası olmayıp öğretmen gibi sosyal çevreden kişiler de olabilir. Gizil dönemdeki çocuklar çevreyi araştırma; insanlarla daha aktif ilişkiler kurma gibi yollarla yeni beceriler kazanırlar. Gizil dönemin başarılı bir şekilde tamamlanamaması sonucu iki tür olgudan söz edilebilir. Çocuk içsel dürtülerinin denetimini sağlayamadığı takdirde enerjisini yeni beceriler kazanmaya ve öğrenmeye yöneltemez. İkinci bir durum olarak ise çocuk aşırı bir denetim mekanizması geliştirerek kişiliğinin gelişmesini engelleyerek obsesif bir karaktere sahip olabilir. Gizil dönemi sağlıklı atlatan bir çocuk ise özerk bir insan olarak yaratıcı girişimlerde bulunabilir ve yenilgiye uğradığında aşağılık ve suçluluk duyguları yaşamaktan korkmaz (Gençtan; 2002). 5. Genital Dönem
Bu dönemin başlangıç yaşı 11-13 olup genç yetişkinlik dönemine dek sürer. Önceki dönemlerde duygusal ihtiyaçlarını narsistik yollar ile sağlayan çocuk bu dönemde gerçek objelere yönelerek narsistik eğilimlerinin bir kısmından kurtulur. Çocuğun diğer insanlarla yakınlaşmasının altında narsistik amaçlar değil özgeci nedenler yer alır. Bu dönemde karşı cinse ilgi ile beraber topluma ait hissetme; grup etkinliklerine katılma gibi istekler görülür (Gençtan; 2002).
Bu dönemi sağlıklı şekilde tamamlayan ergenler anlamlı sevgi ilişkileri kurabilir ve tatmin edici cinsel ilişkiler yaşayabilir. Ayrıca tutarlı bir kimlik geliştirerek olgun bir kişiliğe ulaşabilirler. Genital dönemi sağlıklı tamamlayamayan ergenlerde önceki gelişim dönemlerine ait çatışmalara çözüm bulunamayabilir ve yetişkin hayatı için karmaşık ve ciddi izler bırakabilir. Bu dönemin kritik olgusu olan kimlik bunalımının çözülememesi durumunda kişi umutsuzluk duygusuyla bir grubun değer yargılarını içselleştirerek ait olma ihtiyacını karşılama amacıyla sapmalara neden olabilir (Gençtan; 2003).