Kaygı (anksiyete); son derece doğal bir tepkidir. Kaygının hayatımızda önemli biyolojik bir işlevi vardır. Kaygı aslında tehlike/tehdit durumunda harekete geçen bir alarm sistemidir. Kaygı belli bir düzeye kadar kişinin odaklanmasını ve hazır olmasını sağlar. Bununla beraber; kaygı; birçok kişi tarafından duygusal; fiziksel olarak farklı şekillerde algılanır ve deneyimlenir. Kaygı düzeyi de; duruma bağlı olarak hafiften-yoğuna kadar birçok farklı seviyede algılanabilir ve deneyim edilebilir.
Kaygı belli bir seviyeden sonra (kaygının çok yoğun ve sık olması) kişinin hayat kalitesini etkilemeye başlar ve baş edilmesi güç bir durum yaratabilir. Belli bir seviyeyi geçen kaygı (anksiyete) bozukluk olmaya başlar adı şunlardan biri olabilir; fobi(k bozukluk); panik bozukluk; sosyal fobi/kaygı; obsesif-kompulsif bozukluk; travma sonrası stres bozukluğu. Bu sayılan bozukluklar artık kişinin günlük yaşamdaki işlevselliğini derinden etkilemekte olan kaygı bozukluklarıdır. 14 yaşından önce nadir olsa da panik ataklar/bozukluk görülebilir.
Panik atakta görülen belirtileri hatırlayalım;
Kalp çarpıntısı; kalbin küt küt atması ya da kalp kalp hızının artması
Terleme
Titreme ya da sarsılma
Soluğun daraldığı ya da boğuluyor gibi olma duyumu
Soluğu tıkandığı durum (Nefes darlığı)
Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma
Bulantı ya da karın ağrısı
Baş dönmesi; ayakta duramama; sersemlik ya da bayılacak gibi olma duyumu
Titreme; üşüme; ürperme ya da ateş basması duyumu
Uyuşmalar (duyumsuzluk ya da karıncalanma duyumları)
Gerçekdışılık (derealizasyon; gerçekdışı olma duyumu) ya da kendine yabancılaşma (depersonalizasyon; kendinden kopma duyumu)
Denetimi yitirme ya da “çıldırma” korkusu
Ölüm korkusu
Not: Kültüre özgü belirtiler (kulak çınlaması; boyun ağrısı; baş ağrısı; denetim dışı çığlık atma ya da ağlama) görülebilir. Ancak; bu belirtiler gereken dört belirtiden biri olarak sayılmamalıdır.
Geçirilen panik ataklardan en az birinden sonra; aşağıdakilerden biri ya da her ikisi de bir at (ya da daha uzun bir ) süreyle olur:
Başka panik atakların olacağı ya da bunların olası sonuçlarıyla (örn: denetimini yitirme; kalp krizi geçirme; “çıldırma”) ilgili olarak sürekli bir kaygı duyma ya da tasalanma
Ataklarla ilgili olarak; uyum bozukluğuyla giden davranış değişiklikleri (örn. Spor yapmaktan ya da tanıdık olmayan durumlardan kaçınma gibi panşk atağı geçirmekten kaçınmak için tasarlanmış davranışlar) gösterme.
Erişkinlerde yukarıda sayılan panik atak belirtilerinden en az 4’ünün veya çoğunun ortaya çıktığı; birden yoğun bir korku ya da yoğun bir içsel sıkıntının bastırdığı bir durumdur. Beklenmedik terimi; ortaya çıkışı sırasında görünür tetikleyici bir etkenin olmadığı bir panik atağına gönderme yapar; diğer bir deyişle; kişi dinlenirken ya da uykudan uyanırken (noktürnal panik atağı); ortada bir neden yokken atak ortaya çıkar.
Çocuk ve Ergenlerde Panik Ataklar
Ancak; çocuklarda panik atak gözden kaçabilir; atlanabilir. Sadece bu belirti kümesine bakarak bir çocukta panik atağı değerlendirmek eksik ve yanlış olur. Çocuklarda panik bozukluk farklı şekilde belirti verebilir.
Bir çocuğun kapalı bir ortamda aniden gelen yoğun sıkıntı hissi ile ortamda duramayacak hale gelip ortamı terk etme isteği; “o anda sınıfta bunalıyorum; ateş basıyor ve sınıfı terk etmek istiyorum; çıkınca rahatlıyorum” diyen bir çocuk büyük olasılıkla o sırada panik atak geçirdiğini ifade ediyordur. Sıklıkla yoğun bunaltı; korku ve yanında ateş basması eşlik eden kaygı nöbetidir. Beklenmedik ve tekrarlayan zamanlarda yoğun bunaltı ve korku hissederler. Bunu; bulunduğu ortamdan yoğun sıkıntıyla veya sıkılarak terk eden/çıkan çocuklarda gözleyebiliriz. Yoğun bunaltıya panik atakta görülen belirtiler eşlik etmeyebilir; unutmamak gerekir. Her ne kadar bir panik atak 10 dakika civarında sürse de; çocuklardaki bu bunaltı nöbeti sıklıkla saniyeler ile birkaç dakika arasında sürer; bazen uzayabilir.
Panik atağı deneyimleyen çocuklar bunaltı yaşadıkları yani panik atak geçirdikleri ortamlara girmekten kaçınırlar. Bir öğrenci sınıfta bulunmaktan kaçınıyor ise; panik bozukluktan şüphe edilmelidir. Beraberinde diğer anksiyete belirtilerini sorgulamakta yarar vardır.
Geceleri panik atak geçiren bir çocuğun/ergenin uykuya geçmekte zorlandığını görebiliriz. Bu durumda; atak geçirmekten korktuğu için gece uyuyamayan çocuklardan bahsedebiliriz.
Panik atak deneyimleyen çocuklar/ergenler; genel yaşamlarını da panik atak geçirme korkusu ile yoğunlukla kaygı dolu geçirirler. Bazı çocuklar panik atak yaşayabileceği durum ve yerlerden kaçınır. Çocuk/ergen oldukları için yeterince ifade edemeyebilirler.
Tedavi
Panik atak geçiren çocuk geçirdiğini düşündüğünüz çocuk/ergenle görüşme yapılması gerekir. Onun kendi cümleleriyle ifade etmesine olanak sağlanır. Tetikleyici nedenlerin ortaya çıkarılması gerekir. Altta yatan tıbbi nedenler dışlanmalıdır. Tıbbi bir durum varsa tedavisi yapılmalıdır; böylece ataklar ve bunaltı hali çözülecektir. Seanslarda otomatik akla gelen kaygı dolu düşünceler üzerinde çalışılır. Böylece çocuklar/ergenler; kaygılarını kontrol edebilmek; panik atak ile baş edebilmek için yeni yöntemler öğrenir.
Tedavide ilaç en son akla gelmelidir. Ancak; ilaç gerektiğinde ise kaçınılmamalıdır. Çünkü panik ataklarıyla başa çıkamayan çocuklarda ilaç iyi bir çözüm olacaktır. Serotonin gerialım engelleyiciler ve anksiyolitik ilaçlar günlük pratikte ilk başvurulan ilaç gruplarıdır. Bazı çocuk/ergenlerde tek başına ne ilaç ne de davranışçı terapi etkilidir; her ikisinin birleştirilmesi daha faydalı olmaktadır.
Doç.Dr.Murat Eren ÖZEN
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları (Psikiyatri) Uzmanı