Can sıkıntısı diye tarif ettiğimiz şey; hem yapacak bir şey bulamamak anlamında kullanılıyor. Hem de yaptığımız ya da yapmamız gerekli diye düşündüğümüz işi yapmaktan bunalmak anlamına geliyor; ilginç değil mi?
Sıkılma hissinin psikolojisinde gerçekten de ilginç noktalar var. Öncelikle sıkılmak için bir miktar psikolojik enerji ve uyarılma gerekli deniyor. Çünkü dünyayla ilgilenmeyip düşük heyecan seviyesindeysen aslında gevşek ve rahat bir ruh halindesin demektir. İnsanların uyarılma seviyeleri yüksekse bir şeyle uğraşmak isterler; bunu bulamazlarsa canları sıkılır. Sıkıntımızın sebebini çevremizde bir şey olmamasına veya onların bizim ilgimizi çekmemesine bağlarız ama asıl neden dikkatimizi bir şeye verememektir.
Genelde; yaptığımız bir şeyi hoş bulmadığımızda ondan kaçmaya çalışırız. Kaçan kovalanır durumu burada da geçerli; sıkıntıdan kaçmak için yaptıklarımız bazen daha çok canımızın sıkılmasına sebep olabilir. Çoğu insan sıkılınca zihinsel gezintilere çıkar. Çünkü zihni sıkıntıdan uzaklaştırmak için meşgul etmeye çalışırsınız ve meşgul olduğunuz şey bittiği anda durum sıkıcı deyip yine kaçmaya çalışırsınız. Odak noktanız yine sıkıntı verici durum/dış koşul olmuş olur.
Sıkıntı ile ilgili araştırmacıların bir başka vurgusu da kontrol duygusudur. İçinde bulunduğunuz durumla ilgili kontrolünüzün az olduğunu hissederseniz sıkılırsınız. Burada da hoşlanmadığımız bir ortamdan uzaklaşma; ortamı değiştirme (kaçma) tepkisi ilk gelen his olup kaçamadığımız için kapana kısılmış hissedebiliriz.
Sıkılma hallerinde de alttan alta stres mekanizması işliyor. Kaçmam lazım kaçamıyorum duygusu stres yaratır. Stres ilkel beynimize tehlike sinyali gönderir; vücuda yüksek enerji verilir ki kaçsın veya savaşsın diye. Kaçamadıkça o içerdeki fiziksel enerji gerginliğe dönüşür.
Sıkıntıyla ilgili bu bilgiler teknoloji psikolojisinde öğrendiklerimizle de örtüşüyor. Teknolojinin hayatımızı nerdeyse ele geçirdiği bu günlerde; beynimizin sürekli aktif olmaya göre programlı olmadığını ara vermenin; hiçbir şey yapmamanın da bir ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
O halde yapacağınız şeyler belli gibi:
1. Sıkıldığınızı fark ettiğiniz anda dikkatinizi içinize çevirin. Bir süre 20-25 saniye en azından o sıkıntı duygusuna izin verin. Kaçmayın. Telefona bakmayın; Müzik dinlemeyin. Hayal kurmayın. Sıkıntınıza odaklanın.
2. Sıkı can iyidir lafını bilir misiniz; aslında biraz izin verirseniz yaratıcılığınız devreye girecektir. Ya yeni bir şey yapma; ya yaptığınız şeyi farklı yapma isteği içinizde canlanabilir.
3. Enerjinizi kullanın; yani fiziksel olarak bir şeyler yapın. Zihninize hapsolmayın.
4. Ders çalışmayla ilgili kalıp yargılarınızı fark edin ve niye sıkıcı; nasıl eğlenceli hale getirebilirim diye düşünün. Hayal gücünüzü ve mizahı burada devreye sokun.
5. Başkası dediği için bir işi yapmak da sıkıntımızın kaynağı olabileceğinden (kontrol bizde değil); kendi istediğiniz şekilde hedeflerinizi; planlarınızı; çalışmalarınızı düzenleyin.
6.Yaptığınız işin kalitesini onu yaparken ölçmeye çalışmayın; sadece yapın. İlk başlarda iyi olmayabilir; bu çok normal; hiçbir müzisyen ya da sporcu çalışmadan o becerilere sahip olmadı. Araştırın isterseniz virtüöz dediklerimizin hepsi günde en az 6-7 saat tek bir hareketi; parçayı çalışır.
7. Dersleri ve işleri; küçük zaman dilimlerine/adımlara bölün. Sınava 3 ay kaldı ne yapacağım demek yerine 3×4=12 hafta veya 3×30=90 gün; 90 günx3 saat=270 saatim var deyin. Eksik olduğum konular …; o konunun önemli formülleri … (bir konunun formülü; taktiği 10u geçmez) Günde 300 soru 500 soru yerine şu konu için 20 soru çözeyim; bu konuyu hallettim şimdi sıra… gibi öğrenme (kontrol) odaklı gidin.
8. Sosyal destek ve bağlantıda olmak ruh sağlığımızın ve hayat enerjimizin sigortasıdır. Bunları konuşup paylaşabileceğiniz belki birlikte yollar üreteceğiniz bir akran grubunuz olsun. Ama bu grup birbirinizi motive etmek; yaratıcılığınızı artırmak için olsun. Herkesin buluşu kendisi için özel ve güzeldir. Sadece deneyimlerinizi paylaşın; kıyaslama yapmayın. Dinleyin; arkadaşınızın önerisini de isterseniz deneyin. Kendinizinkini de sadece ifade edin; ödülünüz yapmış olmak olsun; başkalarının takdiri olmasa da kendinizi takdir edin.