Benlik bireyin kendisini algılayış ve kavrayış biçimi olarak açıklanmaktadır. Kişiliğin çekirdek alanını benlik oluşturur. Benlik bir bakıma kişiliğimizin öznel tarafı olarak nitelendirilebilir. Başka bir yönüyle bireyin kendini diğerlerinden farklı olarak keşfedebilmesi; kendisine ilişkin iç görü geliştirebilmesidir.
Birçok akademik disiplin farklı başlıklar altında benliği ve benliğin başka kişilerden ayrımlaşmasını incelemektedir. Benliğin ayrışmış olup olmadığı kişilerin kişilerarası ve içsel dünyası açısından oldukça önem taşımaktadır. İçinde yaşanılan kültür ve aile de benliğin gelişimine oldukça etki etmektedir (Kağıtçıbaşı; 2000). Benliğin farklılaşması kavramı aile terapisi kuramlarından olan Murray Bowen’in geliştirdiği kuşaklararası aile terapisinin önemli kavramlarından biridir. Bu sebeple benliğin farklılaşması kavramının daha iyi anlaşılması için Bowen’in kuramından yararlanmak gerekmektedir.
Kuramın önemli temsilcileri Murray Bowen ve Michael Kerr’dir (Gladding; 2012). Kerr ve Bowen’a (1988) göre benliğin farklılaşması iç ve dış duygusal baskılara otomatik olarak tepki vermeme becerisidir. Aynı zamanda kaygı durumlarında bile esnek ve akıllıca olabilme yeteneğidir. Ayrımlaşma düzeyi yükseldikçe grup içinde duygusal temaslarda bulunsa bile kişi daha çok birey olabilecektir. Başka bir ifadeyle benliğin farklılaşması ‘ sağlıklı duygusal mesafede durabilme ve duyguları düşüncelerden ayıracak kadar objektif kalabilme yetisi ’dir (Gladding; 2012).
Acar ve Acar’a (2013) göre benliğin farklılaşması bireyin kendini değerli görmesi ve kendi seçimlerini yapabilmesini içeren bir kavramdır. Ayrıca bireyin hem bireyselleşmesi hem de aile bağlarıyla bireyselliği arasında bir denge sağlayabilmesidir. Bireyin kendisini ailesinden duygusal ve bilişsel yönden ayrı tutabilmesi ve kendi duygusal ve bilişsel süreçlerini ayrı tutabilmesi de benliğin farklılaştığının göstergeleridir (Polat; 2014).
Bireylerde ve ailelerde benliğin farklılaşması bir süreçtir ve zaman içinde değişebilmektedir. Bir ailedeki bireylerin farklılaşma düzeyi arttıkça aralarındaki işbirliği de o derecede artar. Benliğin farklılaşması azaldıkça ailenin birbirine olan bağlılığı; işbiliği ve fedakârlık davranışları azalacaktır (Kerr ve Bowen; 1988). Bireylerdeki benliğin farklılaşma düzeyi azaldıkça duygusal ve düşünsel iç içe geçmeler yaşanma ihtimali ters orantılı olarak artmaktadır. İç içe geçen bireyler psikolojik olarak bir başkasıyla karışıp birleşmeyi isterler ve düşüncelerinin de o kişiyle farklı olmasına tahammül edemezler. Esnek değildirler ve daha az uyum sağlama yeteneğine sahiptirler. İç içe geçmiş ailelerde yetişen çocuklar da benliklerini daha az farklılaştırabilirler (Gladding; 2012).
Benliği farklılaşmamış insanlar duygusal süreçlerden kolayca etkilenirler. Yakınlarındaki insanlara verdikleri tepkiler hayatlarını şekillendirebilir. Aynı zamanda çevrelerine karşı ya kabul edici ya da reddedici şekilde hemen tepki verme eğilimindedirler. Özellikle kaygı duydukları konularda özerkliklerini koruyamayabilirler. Farklılaşmamış insanlar düşünceleri sorulduğunda duygularını açıklayabilirler. Ya insanlarla tamamen hem fikir olup onaylayabilir ya da tamamen zıt yönde olup tartışabilirler. İnandıkları şeyler sorulduğunda duyduklarını tekrarlarlar (Nichols; 2013).
Kaynak: Değirmenci; E ; Demirli; C . (2019). Çekirdek veya Geniş Ailede Yetişen Bireylerde Sosyal Onay İhtiyacı ile Benliğin Farklılaşması Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Akademik Platform Eğitim ve Değişim Dergisi ; 2 (1) ; 79-95 .