Yas; değer verilen; hayatımızda yer alan bir varlığın kaybı sonucu oluşan tepki sürecidir. Yas; yaşanması gereken bir süreçtir. Süreç olmasının yanı sıra; mevcut süreç içerisinde gerçekleştirilmesi ve aşılması gereken görevler barındırır. Worden; literatürde “Yas Görevleri” olarak bilinen modeli oluşturmuştur. Worden a göre yas; kişinin yaşam döngüsünde yeni bir anlam yaratmasın gerektiği bir dönemdir. Bu süreç içerisinde kişinin duygusal ve bilişsel fonksiyonları yeniden yapılanmalıdır. Mevcut model yas süreci için 4 görev tanımlamaktadır. Bunlar:
1)Ölümü Kabullenme: İlk görev; kaybın gerçekliğini kabul etmektir. Kübler Ross un süreç temelli yas modelinde ilk aşama inkar aşamasıdır. Ölümü kabullenme; Kübler Ross un inkar aşamasına benzerlik taşır. Bu aşamada temel yapılması gereken; ölen kişinin ölümünü ve geri dönmeyeceğini kabul etmektir. Bu kabul ediş süreci duygusal; düşünsel ve bilişsel ögeleri içermelidir. Söz gelimi sadece bilişsel olarak kabullenme olduğunda; mevcut görev tamamlanmış olmayacaktır. Kişilerin bilişsel; duygusal ve davranışsal olarak kabullenmeyi sağlamaları gerekir. Kübler Ross un Pazarlık aşaması ile bu noktada benzerlik taşır. Pazarlık aşaması mevcut gerçekliği kabul etme ama bir yandan da eğip bükme sürecidir. Yas sürecinde de kişi; bilişsel olarak ölümü kabul edebilir. Ama söz gelimi duygusal olarak ölmüş kişinin geleceğini hissediyorsa ve bu hissi devam ettiriyorsa(düşünsel ve davranışsal olarak) ilk görevin tamamlandığından bahsedemeyiz.
2)Ölüm Sonrası Oluşan Olumsuz Duyguları İfade Etme ve Çalışma: Yas; kayıp karşısında verilen tepki sürecidir. Kaybedilen her kimsenin de hayatımızda sahip olduğu bir anlam vardır. Sahip olduğu anlam ile birlikte geleceğe dair tasavvurlarımız da vardır. Kayıp; anlam sürecinde engellenme ile karşılaşma durumdur. Bu nedenle olumsuz duygulara yol açması normal ve olasıdır. Kübler Ross un modelinde de tanımladığı üzere belli başlı duyguları özellikle yas sürecinde yaşamamız olasıdır. Eğer gayet normal olan duyguları bastırırsak veya yaşamamamız gerektiğini düşünürsek ikinci adımda verilen görevi gerçekleştirmemiş oluruz. Bastırdığımız her duygu da farklı bir alanda yansımaya neden olacaktır. Bastırılan duygu; yas sürecinin de sağlıklı geçmesini engelleyecektir.
3)Ölen Kişinin Ardından Yaşama Uyum: Kişiler hayatımız içerisinde belirli rol ve sorumluklar ile var olurlar. Bazı rol ve sorumlulukların açık bir şekilde farkındayken bazılarını ise ancak yaşanılan kayıp sonrası fark etmeye başlarız.Mevcut görevde; kişi rol ve sorumluluklarını yeniden anlamlandırmalı; yaşanılan değişikliğe uyum sağlamalı ve yaşama dair amacını yeniden şekillendirmelidir. Uyum adımını Worden üç adımda incelemiştir. Bunlar: Dışsal; İçsel ve Tinsel Uyumdur.
Dışsal Uyum: Rol ve sorumlulukların devralınmasıdır.
İçsel Uyum: Kişinin kendini yeniden değerlendirmesi; kendilik algısını yeniden ele almasıdır. Öz yeterlik ve öz güven ile ilgili kendini yetkin hissetmesidir. Aksi takdirde destek almasıdır.
Tinsel Uyum:Yaşanan kayıp ve engellenme süreci bir yandan da hayatın kendisinin sorgulanmasına yol açabilir. Tinsel uyum aşamasında kişinin hayata dair algısı; hayata verdiği anlamı; değerlerini ve inançlarını yeniden şekillendirmesi gerekir. Yeniden şekillendirme sahip olduğu anlamlandırma ile yaşadığı kayıp olayını anlamlandıramama halidir. Bilişsel ve duygusal olarak Tinsel uyum için bireysel ve gerektiğinde destek de alarak anlamlandırma düzenini yeniden ele almalıdır. Diğer aşamalarda da geçerli olmak üzere eğer kişi bu görevi gerçekleştirmede sorun yaşamıyorsa; mevcut anlamlandırmasının Tinsel Uyum için yeterli olduğu yorumu yapılabilir.
4) Ölen Kişi ile Bağın Yeniden Şekillenmesi: Ölen kişi ile ölüm öncesi bir bağ varlığına sahiptik. Bu bağ fiziki; sosyal ve psikolojik yönler barındırır. Kayıp ile birlikte mevcut bağı yeniden şekillendirmemiz gerekmektedir. Önceki dönem bağı devam ettirme arzu ve çabamız inkar ve pazarlık aşamalarının yansıması olacaktır. Yas ve sonrası dönem; ölen kişi ile bağın tamamen sonlandırılması anlamına gelmez. Bağın; fiziksel; sosyal ve psikolojik yönünü yeniden inşa etmek bu görevde ilk yapmamız gereken şeydir. İkinci yapmamız gereken de geriye kalan yaşamımızı yeniden şekillendirerek; devam etmek olacaktır. Kişinin mezarına yapılacak ziyaret sosyal bağa dair bir örnek olarak verilebilir. Ölen kişiye dair temel bir nesneyi saklamak fiziki bağa dair bir örnek olarak verilebilir. Psikolojik bağ ise; sosyal ve fiziki bağ ile kaybı sağlıklı bir şekilde hatırlamamızı ve yad etmemizi sağlar. Bunun için psikolojik bağda kişi; ölen kişi ile ilgili anılarını ve düşüncelerini hatırlamalıdır. Bunu bir klasör gibi düşünürsek psikolojik bağ klasörü; kişiyle yaşadığımız anı ve ona dair düşüncelerden oluşmalıdır. Sağlıklı yad etmeyi sağlayacak temel psikolojik bağ bu olacaktır. Mevcut klasöre dahil etmememiz gerekenler ise geçmişe dair keşke ve pişmanlıklar ile geleceğe dair senaryolarımızdır. Eğer geçmiş ve geleceğe dair bu tarz düşünceleri klasöre ekliyorsak sağlıklı hatırlama ve hayata devam etmenin yerini sağlıksız yas dönemi içinde kalma alacaktır.