Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Duygularınız Size Ne Söylüyor?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Duygu; düşünce ve davranışlar birbiriyle bütün halde bulunmaktadır. Yaşanan olay veya durum sonucunda verilen tepkiler her insan tarafından farklıdır. Çünkü bireyin psikolojik kökeni; şemaları; ego gücü; benlik algısı vb. birçok sebep ortaya çıkan olumsuz biliş; duygu; davranış ve beden duyumlarının kişiden kişiye farklılık göstermesinde etkilidir. Örneğin; üniversite sınavına girecek her bir öğrencinin sınav ile ilgili duygu; düşünce; davranış ve beden duyumları birbirinden farklıdır. Bazı öğrenciler çok yüksek düzeyde kaygı yaşarken bazıları hiç kaygılanmaz. Bu durumda öğrencilerin hepsinin sınav ile ilgili düşünceleri birbirinden farklıdır. Bazıları için sınav “hayatının dönüm noktası” iken bazıları için ise “bildiklerini aktaracağı ve kendisini eğitim alanında bir üst düzeye taşıyacak durumdur.” Sınav ile ilgili farklı bakış açıları bulunan iki grubun otomatik olarak duyguları da birbirinden farklı olacaktır. Sınava “hayatının dönüm noktası” anlamını yükleyen grubun kaygı düzeyi çok yüksek düzeyde olacaktır. Kaygının çok yüksek olduğu durumlarda beden duyumlarında olumsuz anlamda değişimler olur. (karın ağrısı; mide bulantısı; ellerde terleme ve titreme vb.) Yani dışarıdan baktığımızda sınav kaygısı olarak görülen durum bir sonuçtur.



Bireyin temel bakım veren kişiyle kurduğu ilk ilişkiden geldiği yaşa kadarki deneyimleri duygu; düşünce ve davranışlarını meydana getirmiştir. Örneğin; “Ben yetersizim” ; “Ben güçsüzüm” “Ben değersizim” vb. birçok düşünce kişi için olumsuz duygulara sebep olmaktadır. Yaşamın her anının olumlu duygularla donatılması tabi ki mümkün değildir. Ayrıca bireyin kaygı; korku; üzüntü; öfke; kızgınlık; mutsuzluk vb. duygular yaşaması olağandır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken yaşanan duygunun bireyin yaşamdaki işlevselliğini bozmamasıdır. Yaşanan kaygı durumu sınavdaki başarı durumunu olumsuz etkiliyorsa burada işlevsellik bozulmuş olur fakat kaygı durumu orta düzeyde bulunup sınav için motivasyon sağlıyorsa burada problem yoktur. Dolayısıyla “olumsuz duygu” olarak adlandırılan hiçbir duyguyu dışlamadan ve kurtulmaya çalışmadan yaşamak gereklidir. Duyguların her biri birey için faydalıdır. Birey yaşadığı her olumsuz duygu için kendisine “Neye ihtiyacım var?” sorusunu sormalıdır. Bu sorunun cevabı genellikle “anlaşılmaya”; “sevilmeye” ; “değer görmeye” “onaylanmaya” olur. Çocuklukta karşılanmamış ihtiyaçlar yetişkinlikte farklı şekillerde şekil alır. Eğer bu şekilde olmasaydı herkes yaşanan aynı olaya aynı tepkileri verirdi.



Doğal afetler; salgın; savaş vb. olumsuz yaşam olayları ; bireyin ilişkiler içinde yaşadığı olumsuz döngüler ve günlük hayat rutinin oluşan aksaklıklar olumsuz duygu durumuna sebep olurken sempatik sistemin aktive olmasıyla beden duyumlarının da hissedilmesi kaçınılmazdır. Yaşanan bu duygular uzun süreli olduğu taktirde psikolojik rahatsızların meydana gelmesine sebep olmaktadır. Bu rahatsızlıkların başında anksiyete(kaygı) bozuklukları ; migren; fibromiyalji vb. psikosomatik rahatsızlıklar; depresyon; obsesif kompulsif bozukluklar; uyku bozukluğu vb. gelmektedir.



Birey yaşamında her ne yaşıyorsa öncelikle duygularını kabullenip sağlıklı bir şekilde ifade edebilmelidir. Duyguların farkındalıkla yaşanması bireyin davranışlarını da olumlu yönde değiştirir. Ünlü filozof Jean Jacques Rousseau’nun da dediği gibi “Ne yaptığımın farkında değilsem; onu yapmaya devam etmekten başka şansım olamaz.” Ayrıca bireyin duygu düzenleme becerilerinin gelişmesi ve değişimin başlaması için beden ve ruhunu rahatlatacak aktivitelerde bulunması ; problem çözmeye odaklanması; sosyal destek sistemlerinin güçlü olması;değer ve inanç sisteminin bulunması gereklidir.