Dikiz aynasına bakarak araba kullanmak ne mümkün? Biz bir de yaşamaya çalışıyoruz; arkada bıraktıklarımıza bakarak. Henüz yaşanmamış; güzel yaşama olasılığı hala olan şu an ve gelecekten ümidimizi kesip kendimizi kötü yaşandığı kesin bir geçmişin esaretine bırakıyoruz. Kendini geçmişinin esaretine bırakan insanların ortak bir dili var:
“Yaşadıklarımı nasıl unutabilirim?”
“Geçmişte yaşadıklarım beni bu hale getirdi.”
“Keşke geri dönüp bir şeyleri değiştirme imkanım olsaydı.”
“İçimde bir şey var; bir atabilsem onu içimden; rahatlayacağım.”
“Hatırlamak bile istemeyeceğim şeyler yaşadım; geçmişi değiştiremeyeceğim için sanırım ömür boyu böyle olacağım.”
“Bir şeyleri deştikçe daha kötü olacağım; en iyisi kafaya takmamaya çalışmak ve önüne bakmak.”
Şimdi bu cümleleri tek tek ele alalım. “Nasıl unutabilirim?”; tarafıma da çok sorulan bir soru olmuştur. İnsanlar ister ki psikolog ona filmlerde gördüğü gibi bir teknik uygulasın; örneğin hipnoz yapsın ve o da kötü yaşantıları unutarak mutlu mesut devam etsin; zihnini sıfırlasın. Maalesef böyle bir tedavi şekli hem yok; hem de olsa bile etik olmaz. Böyle bir tedavi şekline gerek de yok. Bu beklenti içine giren ve iyileşmek için nasıl unutabileceğini öğrenmek isteyen kişiler; çözümün ya geçmişi değiştirmekle ya da unutmakla mümkün olacağını düşünen dar bir bakış açısına sahip sadece. Birtakım olayların yüklerinden kurtulmak için onları unutmak zorunda değiliz; onların “şimdi ve burada”ya olan etkilerini törpüleyerek bir kenarda etkisiz eleman olarak kalmalarına izin vermek de mümkün.
“Geçmişte yaşadıklarım beni bu hale getirdi.” diyen biri hem haklı hem de haksız konumdadır. Öncelikle haklıdır çünkü biz ruh sağlığı uzmanları yıllarımızı geçmiş yaşantıların önemini topluma anlatarak geçirdik. 45 yaşında yetişkin bir erkeğin sorununun nedeninin 5 yaşındayken babasıyla arasındaki ilişki olabileceğini söyledik; sağlıksız bir ortamda büyümenin yetişkinlik yıllarında sorunlara neden olabileceğinden dem vurduk... Elbette bunları söylerken yalan da söylemedik.
Bugün kabul gören psikoterapi ekollerinin yarısı; çocukluk yaşantılarının önemine vurgu yapıyor. Öte yandan geçmişte yaşadıklarının onu bu hale getirdiğini söyleyen bir kişi haksızdır çünkü; insanın geçmişte yaşadıkları bugününü oluşturmakta ne kadar pay sahibi olmuşsa da; bugünü sürdüren ve geleceği inşa eden şey bugün yaptıklarımızdır. Yani geçmişte yaşadığınız sorun veya sorunlar sizi “bu hale” getirmiş olabilir ancak “bu hali” sürdürmenize neden olan şey geçmişinizden çok uzakta; bugününüzde yaptığınız hatalardır. Bir sorunu bir neden başlatır; bir ya da birkaç neden bu sorunu sürdürür. Biz psikoterapide başlatan nedeni değil; bu sorunu sürdüren nedenleri ortadan kaldırırız.
“Keşke geri dönüp bir şeyleri değiştirme imkanım olsaydı.” diyen bir kişi de unutma beklentisi olan kişi gibi ya değiştir ya unut düşüncesiyle hareket eder. Bu basitçe; yaşanmış bir gerçekliği terk ederek; yaşanmamış bir geçmişin yaşanmış olsaydı mükemmel sonuçları olacağı yanılgısına kapılmaktır. Kime sorarsak soralım; geçmişinde değiştirmek istediği en az bir yaşantı veya pişmanlık buluruz. Burada büyük iki hataya düşüyoruz. Birincisi; geçmişi değiştiremeyeceğimiz sürece şimdimiz ve geleceğimizin “böyle” olmaya devam edeceğine inanmak. İkincisi ise; eğer bir zaman yolculuğu yapma şansımız olsaydı ve geçmişte bir şeyleri değiştirebilseydik; bunun bugünkü hayatımızı bambaşka yapacağı düşüncesinden kurtulamamak. Böyle yaparak yaşamın kaostan meydana geldiği gerçekliğini reddediyoruz. Küçücük bir değişimin; trilyonlarca olası senaryoyu doğurabileceğini göz ardı ediyoruz.
Örneğin Alois ve Klara çifti Temmuz Ayı’nın ılık bir akşamında seks yaptı; Alois’in spermlerinden biri Klara’nın yumurtasını dölledi. Bu spermin bir arkasındaki sperm hücresi yumurtaya daha çabuk ulaşabilseydi; belki Nazi Almanya’sı olmayacaktı; belki de daha kötüsü olacaktı. Kim bilir tüm dünya; bir spermin değişmesiyle kaç trilyon olası senaryoyla karşı karşıya gelirdi? Bunu bilmek mümkün değil. Geçmişimizde değiştirdiğimiz bir olgunun ne sonuçlar getireceğini bilmek mümkün değil; eğer bildiğinizi düşünüyorsanız bu olsa olsa bir yanılsamadır. En kolay yol; yaşanan geçmişi ve gerçekliği kabul etmek; bugünkü hayatına olan etkilerini ortadan kaldırmak için bugün neyi yanlış yaptığını ve bugün neyi yapman gerektiğini keşfetmektir.
İçimizdekileri deştikçe bundan zarar göreceğimizi düşünmek ve şu anki halimizden daha kötü olacağımız kaygısını taşımak; bizi hiçbir şey yapmamaya itebiliyor. Bunun en sık görülen örneği psikoterapi almaya cesaret edememek ve “kafaya takmamaya” çalışmak. Ancak Freud’un dediği gibi; “İfade edilmemiş duygular yok olmaz; sadece diri diri gömülür ve bir gün mutlaka daha korkunç tezahür eder.” Bu nedenle ne için neyi ertelediğimizi düşünmeli; sürekli bir iyilik hali için; bir sürelik gerilimi göze alabilmeliyiz. İyi bir terapist; ruhun cerrahıdır. Kapatamayacağı yarayı açmaz. Terapiye haftalarca süren bir ruh ameliyatı gibi bakmalısınız. Ruhunuzda birtakım yara; acı ve dikişler olacak; ama iyileşecek. Şimdide ve buradasınız; o halde şimdiyi ve buradayı değiştirebilirsiniz; sevgiyle kalın.