Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Psikolojinin Anahtarı

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
PSİKOLOJİNİN ANAHTARLARI
Psikoloji akıl ve davranış üzerine bilimsel bir çalışmadır. Psikoloji kelimesi Yunanca kökenli olup; psyche(hayat) ve logos(açıklama) dan gelmektedir. Psikoloji çok geniş bir alan ile etkileşim içerisinde olduğundan; bir çok psikologun görevi ve yetkinlikleri yeteri kadar bilinmemektedir.Psikologlar adli alandan kliniğe; klinikten sosyolojiye bir çok alanda görev almaktadırlar. Bilimsel çalışmalar göstermektedir ki; insanlar sonuçları tahmin etmede sanıldığı kadar başarılı değillerdir. Bu sebepten bilimsel yolları kullanmaları gerekmektedir. Psikologlar bilimsel metodu; delilleri toplamak; analiz etmek ve yorumlamak için kullanırlar. Bilimsel metodu kullanmaları ise tarafsız amprik data toplamalarına fırsat verir. Olaylar olgular bu sayede daha geniş perspektifden incelenebilir.
Psikolojinin tarihsel gelişimine bakıldığında dönemlere göre önemli psikologlar yer almaktadır. Bu psikologlar bir çok farklı yaklaşımı ortaya çıkarmışlar ve okullarını kurarak görüşlerini savunmuşlardır. Kısaca yaklaşımları tanımlamak gerekirse ;
Yapısalcılık: Psikolojik tecrübelerin temel unsur ve yapılarının belirlenmesi için kullanımını savunmaktadır. Edward Titchener ve Wilhelm Wundt bu yaklaşımın öncülerindendir. Ayrıca W.Wundt 1879 yılında ilk modern psikoloji laboratuvarını kurarak deneysel psikolojinin adımlarını atmıştır.
İşlevselcilik: İnsanların ve hayvanların; halen sahip oldukları belli psikolojik yönlerini neden geliştirdiklerini anlamaya çalışmaktadır. William James bu akımın öncüsüdür.
Psikodinamik Düşünce: Davranışları anlamada duygu; hafıza ve çocuklar tecrübelerine odaklanır. Bilinç altı süreçleri ele alır. Yöntem olarak dil sürçmesi; serbest çağrışım; rüya analizlerini kullanır. Sigmund Freud bu alanın kurucusu olsa da Carl Jung; Alfred Adler; Erik Erikson akımın gelişmesine büyük katkılar sağlamışlardır.
Davranışçılık: Objektif zihnin incelenmesinin mümkün olmadığını düşünmektedir. Bu yüzden davranışlar üzerine çalışılması gerektiğini savunmaktadır. Watson ve Skinner bu alanın kurucları olarka kabul edilmektedirler.
Bilişselcilik: Algı; hafıza ve yargıları kapsayan zihinsel süreçler üzerine çalışmışlardır. H. Ebbinghaus; F. Barlet; Jean Piaget bu alanın önde gelen uzmanlarındandır.
Sosyo-Kültürel: İnsanların kendilerini buldukları düşünce ve davranışları; sosyal durumların çalışma ve kültürü nasıl etkilediği üzerine odaklanır. F.Heider; L.Festinger; S.Schachter bu alanın önde gelenlerindendir.
Psikologlar insanların yaşam kalitesini arttırmak için hem hayvan hem de insan davranışları üzerine araştırmalar yaparlar. Bu araştırmaları yaparken değişkenlerden; manipülasyonlardan; istatistiksel verilerden yararlanırlar. Yapılan çalışmalar istatistiksel verilere dayanırken; iç ve dış geçerliliklere dayanmaktadır.
Psikolojinin alt dallarından olan nöropsikoloji davranış; biliş ve duyguların beyin tarafından nasıl aktive edildiği; aksiyonlarının neler olduğunun saptanamasında aktif görev almaktadır. Duyum ve algılar üzerine de çalışan psikologlar; algının oluşabilmesi için belli bir duyum gerekmektedir. Duyum eşiğinin altında ve üzerinde olan duyuları; duyu organlarımız algılayamadığı için bunları algılayamayız.
Bilinç; kendimiz ve çevremizle ilgili subjektif farkındalığımızdır. Bilinç; amaçladığımız hedeflere ulaşma çabamız ve planlarımız için kullanıldığında işlevseldir. Bilinç birçok teorinin merkezidir. Ancak Freud davranışların bilinçli ve bilinçsiz yönlerini anlamaya çalışmış ve bunların patolojiler üzerinde; kişilikler üzerinde etkilerinin olduğunu ifade etmiştir. Bilincin evreleri vardır; insanın hayatı süresinde farklı evrelerde seyreder. Uyku halinde uykuya dalma aşamasında; sürdürmede; derin uykuda hep bilinç evresi farklı seviylerdedir. Ayrıca koma halinde bilincimiz kapalıdır. Uykunun hayatımızdaki yeri çok önemlidir. Uykunun yenileyici ve insanın biyolojik ritmini sağladığı psikologlar tarafından ve nörologlar tarafından açıklanmıştır. Uykusuzluğun hayatımızda yaratabileceği uyku problemleri dışında anksiyete; performans düşüklüğü hatta ölüme bile neden olabileceği bilinmeli ve önemi kavranmalıdır. Bilincimiz üzerinde uyku dışında etkisi olan faktörler de bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:
1. İlaçlar : Psikoaktif ilaçlar; bilinç durumumuzu ve özellikle algı ve ruh halimizi değiştiren kimyasallardır.
2. Antidepresanlar: Acıyı azaltıp; uyku verir; kalp ritmini hızını değiştirir; solunumu yavaşlatır.
3. Uyarıcılar: Ruh hali ve enerjilerin üzerinde etkileri vardır.
4. Opioidler: Vücut fonksiyonları üzerinde değişiklikler yaparlar.
5. Halisinojenler: Algı ve duyumu değiştirirler.
Ayrıca hipnoz; duyusal yoksunluk; mediasyon insanların bilinç evreleri üzerinde dolaylı ya da direkt olarak etki eden faktörlerdir.
Psikolojinin bir diğer alt dalıda; gelişim psikolojisidir. Gelişim psikolojisi ; spermin annedeki yumurtayı döllemesiyle başlar ve süreç içerisinde her evreyi en ince ayrıntısına kadar; detaylı bir şekilde inceleyerek ölüme kadar olan süreci ele alır. Süreç içerisindeki normal ve anormal gelişimleri saptar.
Psikoloji öğrenmeyi de ele alan bir süreç olduğu için Klasik koşullanma; edimsel koşullanma; Genelleme; gözlemsel öğrenme; pozitif güçlendirme; gizli öğrenme ve ödül yöntemlerini kullanarak; davranışları öğrenme süreçlerini ele almaktadır. Klasik koşullanmanın öncüsü Ivan Pavlov; Edimsel koşullanmanın öncüsü ise B.F. Skinnerdir.
Hafıza ve biliş; bilişsel psikologların iki önemli ilgi alanıdır. Açık bellek; bilinçli olarak hatırlanabilen veya tecrübeleri ifade eder. Epizodik ve semantik olmak üzere ikiye ayırılır.Üstü kapalı bellek; bilinçli şekilde giremediğimiz belleği ifade eder. Bu bellek davranışlarımız üzerinde doğrudan etkisi olduğu için fazlasıyla önemlidir. Bireyin farkında olmadığı etkileri inceler ki bu etkiler davranış üzerinde etkindir. Bu bellek 3 kısımda incelenebilir:
Süreçsel bellek: Nasıl yaptığımızı bilmediğimiz açıklanamayan bilgileri açıklar; klasik koşullanma etkisi farkında olmadan veya bir çaba harcamadan nötr bir uyarıcıyı başka bir uyarıcıyla eşleştirerek doğal tepki yaratma durumudur.
Priming: Hazırlama; daha önce sık sık gerçekleşen tecrübelerin sonucu olarak davranışlardaki değişikliklerdir.
Kısa dönem hafıza: küçük miktardaki bilgilerin birkaç saniye depolandığı geçiçi saklama belleğidir.
Ayrıca kısa dönem hafızadaki bilgi sürekli olarak depolanamaz ama sürece sokacağımız bilgi için yeterlidir. Kullandığımız süreçler birbirini takip eden zincir halindedir ve bu sürece hafıza adı verilir.
Uzun süreli bellekteki anılar izole değillerdir; birbirleriyle bağlantılıdırlar. Bu bağlantılar ne kadar güçlenirse; akılda tutabilme; hatırlayabilme becerisi o kadar yüksek olur. Ayrıca nöropsikologlar ve nörologların ifadelerine göre hippocampus açık hafızayı ele alırken; amigdala ve serbellum üstü kapalı ve duygusal anılar ile ayrı ayrı ilgilenirler.
Kavrama yanılgıları; kavrama süreçlerinin uygunsuz kullanımından dolayı belleğimizdeki veya muhakemizdeki hatalardır. Bunlar; kaynak izleme; doğrulama hataları; işlevsel sabitlik; yanlış bilgi etkisi; aşırı güven ve karşı düşünme süreçlerini kapsar.
Zeka ve dil süreçleri yine psikologların inceleme alanı içerisindedir. Zeka; düşünme; tecrübelerden öğrenme; problem çözme ve durumlara uyum sağlama kabiliyetleri üzerine çalışan psikologlar; bu bilgilerin açığa çıkarılmasının zeka ve türleri hakkında nicel ölçümlerin yapılmasına fayda vereceğini ifade etmişlerdir. İlk olarak Alfred Binet; sonrasında Spearman zeka ve ölçümü üzerine detaylı araştırmalar yapmışlardır. Zeka katsayısı IQ olarak ifade edilmiştir ve zekayı ölçmek için yaşa göre ayarlanabilen bir ölçek geliştirmişlerdir. Wechsler Zeka ölçeği günümüzde en sık kullanılan ve güncellenerek; güvenilirliğini yenileyen zeka testidir. Ek olarak zeka üzerine yapılan çalışmalarda zekanın %40-80 arasında kalıtımsal olduğu ve çevresel etmeler ile bir miktar gelişme gösterebileceği ifade edilmiştir. Zeka incelenirken; duygusal zeka ve kişisel zeka olarak ayrılmıştır. Ölçümlerin beynin hangi lobunda etkin olduğu ve ölçümlerin içerikleri belirlenmiştir.
Dil yine psikologların üzerinde çalışmalar yaptığı bir alandır. Dil gelişimi ve oluşabilecek bozukluklar üzerine çalışan psikologlar; fonolojik ve artikülasyon bozukluklarını ölçebilmek ve tedavi edebilmek için çeşitli araştırmalar ve çalışmalar yapmışlardır.
Etki-tepki- davranış-düşünce ve duygu süreçleri üzerinde teoriler üreten ve bunlar üzerine çalışarak tedavi yöntemleri belirleyen psikologlar; stres motivasyon; güdülenme gibi fiziksel ve duygusal faktörleri inceleyerek bunlara verilen tepkiler üzerine detaylı çalışmalar yürütmüşlerdir. Örneğin Cannon-Bard teorisi.
Kişilik ; kişilik oluşumuna etki eden faktörler; ölçüm yapılabilesi; kişilik tipleri; analizleri ve üzerine geliştirilen tanılama envanterler ve tedavi yöntemleri Psikologların etkin olarak çalıştıkları alanlardandır. Özellikle Analitik psikoloji benlik yapısı; kişilik ve bozuklukları üzerine kapsamlı araştırmalar yapmış ve tedavi yöntemleri geliştirmişlerdir.
Biyopsikososyal açıdan psikolojik hastalıkları süreç içerisinde önce ayrı ayrı sonra birleşik bir ekol içerisinde ele alarak formüle eden psikologlar ufuklarını genişletmişlerdir ve eklektik yaklaşımlar üzerine çalışmalar yürütmüşlerdir. Psikolojinin daha çok klinik psikoloji alanın içerisinde yer alsa dahi; danışmanlık psikolojisi ile de ilişkili olan bu alan; daha çok psikiyatrlar ve tıp doktorları ile işbirliği içerisinde çalışılan; psikolog; psikoloji denilince insanların aklına gelen en sık alandır. Hastalıkların tanımlanması; tanı koyulması; gidişat ve tedavi yöntemleri üzerine yoğun çalışmalar yapan Klinik psikologlar; uzmanlaştıkları alanlara göre tedavi yöntemleri uygulamaktadırlar. Bunlarda günümüze kadar gelen bilgi birikimlerine göre; okullara; ekollere ve hastalıklara göre çeşitlilik göstermektedir. Tedavi bazen tek bir yönüyle ele alınsa da en etkin yöntemin bütünleşik olan biyopsikosoyal formülasyon içerisinde incelenerek tedavi edilmesi olduğu kabul edilmektedir. Kısaca açıklamak gerekirse; hastalığın biyolojik yönü ile farmakolojik tedavisi; psikolojik yönüyle terapi süreci ve toplum içerisindeki yerini koruyabilmesi; işlevselliğini devam ettirebilmesi içinde sosyal yönden ele alınması biyopsikososyal formülasyon içerisinde tedavidir.