Normaliyle;anormaliyle insan davranışlarının toplamına kişilik diyoruz.İnsan bireysel;ailevi ve sosyal boyutları olan ve çok yönlü etkileşimler silsilesi içerisinde yaşayan bir varlıktır.İnsanın içsel ve dışsal olmak üzere bilgi;duygu;algı merkezli bir davranışlar dünyası vardır.Bu dünya genetik eğilimler;aile öğretileri;çevresel öğrenme;kültür kodları ve bilişsel öğrenmeyle şekillenir.Ağırlıklı olarak da algılar ve etkileşimler silsilesiyle gerçekleşir.
Davranış dünyamızın bütünü olan kişilik çocukluk ve ergenlik yıllarında aile;sosyal çevre ve eğitim odaklı olarak şekillenmeye başlar.İlk etapta aile son derece önemlidir.Çünkü insandaki duygusal dengelenmenin kaynağı ailedir.İlk ve en güçlü olan öğretiler de ailede gerçekleşir.Bu nedenle kişiliğin sağlıklı gelişmesinde de sağlıksız olmasında da dominant rol içinde yetişilen ailededir.Duygusal dengelenmede kasıt çocuğun ihtiyacı olan anne ve baba sevgisinin eşgüdümlü olarak çocuğa yansıtılmasıdır.İçgüdüsel bir ihtiyaç olan anne baba sevgisi doğru ölçülerle ve açık paylaşımla çocuğa yansıtılırsa sağlıklı kişiliğin önemli bir şartı olan duygusal dengelenme sağlanmış olur.Burada parçalanmış aile çocukları;sözlü ve fiziksel şiddete maruz kalan çocuklar;tacize uğrayan çocuklar travmatik yaşantıları nedeniyle duygusal dengelenmede de;kişilik gelişiminde de önemli bir darbe almış olurlar.
Bir diğer önemli belirleyici içinde yaşanan sosyal çevre ve kültürdür.Takdir edersiniz ki insan içinde yetiştiği sosyal çevrenin çok önemli izlerini taşır.Aileden sonra ikinci derecede davranış gelişiminde belirleyici olan sosyal çevredir.Çünkü o sosyal çevrenin havası solunarak yetişilir;o sosyal çevrede oturmuş davranış kalıpları öğrenilir.Üstelik ilk öğrenmeler bireyin bilişsel süzgeci oluşmadan gerçekleştiği için son derece etkili ve kalıcıdır.Ayrıca içinde yetişilen sosyal çevre ilk sosyal iletişimin kurulduğu ve aile dışında ilk etkileşime geçilen alem olma özelliği de taşımaktadır.O sosyal çevrenin bir de içinde yaşayan insanlara yansıttığı bir kültür vardır.Dinsel inançlardan tutun gelenek ve göreneklere kadar varan bir dizi sosyal kabul ve değerler sistemi ile de ilk içinde yetişilen sosyal çevrede buluşulur.Bu nedenle aile ve içinde yetişilen sosyal çevre ve o sosyal çevrenin kültürü insan hafızasındaki ilk öğretileri oluşturur ve kişiliğin şekillenmesinde son derece önemlidir.
Kişilik gelişimi bozukluklarının temelinde duygusal dengelenme eksiklikleri;travmatik yaşanmışlıklar;sosyalleşme yetersizlikleri;aile bağımlılıkları;yanlış yönlendirmeler;yanlış öğretiler;şiddet;istismar gibi sebepler öne çıkmaktadır.En başta gelen etken ise içinde yetişilen ailedir.Çünkü sosyal çevreyle insanlar arasındaki duygusal bağ aileyle bir değildir.Bu nedenle sosyal çevre önemlidir ama kişilik gelişiminde aile kadar güçlü bir belirleyicilikte değildir.
İnsan ergenliğinden itibaren kişiliğiyle kabul görmeye başlar.Elbette ki kişiliğin sağlıklı olması başta çocukluk olmak üzere insanın kişilik gelişim aşamalarını sağlıklı tamamlamasına bağlıdır.Ergenlikle birlikte cinsel kimliğin sağlıklı oluşması;karşı cinsle sağlıklı iletişim kurulabilmesi gibi çok önemli parametreler vardır.Zaten bunlar ruhsal açıdan sağlıklı bir insanın ortaya çıkmasında olmazsa olmaz öneme sahiptir.Aynı zamanda sosyalleşmenin sağlıklı devamı açısından da oldukça gereklidir.Zaten kişilik gelişimi bozuklukları ilk sinyallerini ergenlikte vermeye başlar ve anlaşılıp önlem alınırsa çözüme kavuşturulabilir.Ancak fark edilmez ve yanlış işleyen süreç devam ederse erişkinlikte daha belirginleşmiş olarak ortaya çıkar ve diğer insanlar tarafından da fark edilir.
İnsan ergenlikle birlikte sosyal çevreye daha yoğun akmaya başlar ve giderek insan ilişkileri ağırlıklı bir yaşamın içine ilerler.Mahalle çevresi;okul çevresi;arkadaş çevresi;iş çevresi gibi bir dizi ilişkiler zorunlu olarak kurulacaktır.Bu ilişkilerde ortak paydalar ve karşılıklı etkileşimler belirleyici olur.Ancak hepsi de sağlıklı bir çizgiye kişiliğin oturmasını gerektirir.Dahası gün gelir evlilik ve bir aile kurma aşamasına gelinir.Burada da esas olan önce ben olabilmek ve kendini tanımlamış;ne istediğini bilen bir insan olarak o ilişkiye girmektir.İnsanların aslında kişiliğiyle yaşandığından sağlıklı bir evlilik ilişkisinin kurulması ve evliliğin yürütülmesi de yine dengeli ve sağlıklı bir kişilik yapısı gerektirir.Tabiatıyla iş başarısı;evlilik başarısı;iletişim başarısı;sosyal başarı hatta yaşam başarısı büyük ölçüde kişilik gelişiminin normalliğine bağlıdır.
Kişilik gelişimi bozuklukları aslında bilimsel anlamda çok geniş bir alandır.Duygusal;sosyal;algısal;iletişimsel ve cinsel anlamda yanlış veya yetersiz gerçekleşmeler sonucu ortaya çıkar.Duygu durum bozukluğu;sosyal fobi;iletişim çatışmaları;algı bozuklukları ve cinsel kimlik sorunları aslında hep de kişilik gelişim sürecindeki bazı sağlıksızlıkların yol açtığı sorunlardır ve bu sorunlar insan yaşamını son derece olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.Aslında ailelerin bilinçliliği;sevgiyi doğru yansıtması;sözlü ve fiziksel şiddetten uzak durması;ergenliğe doğru hazırlaması ve sosyalleştirmesi kişilik gelişiminde çok önemli rol oynamaktadır.Ayrıca çocuğunda bir sorun varsa ailenin bunu fark etmesi;kökleşmeden çareler araması da fevkalade önemlidir.Çünkü bir şeyler yanlış veya eksik oturduğunda yaş ilerledikçe değiştirilmesi daha da zorlaşmaktadır.
Çok yönlü olarak yaşam kişilikle yaşanır. Yaşamın getirdiklerine nasıl yaklaşıldığı da yine kişilikle ilişkilidir.O nedenle insanların yaşamındaki tıkanmaları pas geçmemesi;neden-sonuç bağıntısı kurması;sorunlu yönleriyle zamanında yüzleşmesi ve zaman kaybetmeden telafisine yönelmesi oldukça önemlidir.
Ben böyleyim;değişemiyorum gibi yaklaşımlar aslında gerçekçi değildir.Çünkü insan davranışları bir koşullanmayla süreklilik kazanır.Bilim ortalama dört hafta bir alışkanlığın tekrarlanmadığı ve yerine oturtulmak istenen davranışın tekrarlandığı durumda eski şartlanmanın bittiğini ve yerine yenisinin oturduğunu vurgulamaktadır.Bu istenirse her yaşta değişim ve gelişimin sağlanabileceğini gösterir.Önemli olan doğru yüzleşmeler ve irade ortaya koyup sorunlu koşullanmayı ortadan kaldırabilmektir.Biz insanlarımızda ya yüzleşme eksiklikleri ya da değişimi sağlayacak kadar sabırlı olmama sorunu;bir başka deyişle akşamdan sabaha olsun isteme gibi yanlışı çokça görüyoruz.Bu nedenle de yüzleşme;irade ve kararlılık tavsiye ediyoruz.
Yaşadığımız toplumda çok sıkça insanların yaşadıkları sorunlarda başkalarını suçlaması;kendine toz kondurmaması;haklı çıkma sevdası;yüzleşme eksiklikleri gibi sorunlara rastlıyoruz.Sanırsınız ki herkes yanlış ve bir doğru onlar.Gerçekten de yüzleşme ve özeleştiri noktasında pek de olgunlaşmamış bir toplumuz.Bu nedenle bir çok sorunu üzerimize almayarak;başkalarını suçlayarak geçiştirmeye çalışıyoruz.Ama bu yaklaşım sorunları çözmüyor ve maalesef devamlılık kazanmasına yol açıyor.Bu nedenle kişilik gelişimi sorunlarının fark edilmesinde ve çözüme kavuşturulmasında bireysel farkındalık hayati öneme sahiptir.Bahaneci yaklaşım ortadan kalkmadıkça önce sorunun kabullenilmediğini ve sonra da kabullenilmeyen sorunun devamlılık gösterdiğini üzülerek gözlüyoruz.
Şu bir gerçek ki kişilik gelişimi bozuklukları da dahil istendikten sonra aşılamayacak sorun yoktur.Önemli olan çözüm aramak;irade sahibi davranmak;zamana yaymak ve kararlılık göstermektir.Sevgiyle...