Psikolojik ve fizyolojik olarak insan sağlıklı olma halini devam ettirmek üzerine devamlı bir çalışma içerisindedir. Kişinin bedensel ve ruhsal olarak sağlıklılık halinin bozulması ihtimali; insan fizyolojisini ve psikolojisini rahatsızlık veren durumun değişimi üzerine savunmalar üretmeye sürükler. Kişi kendisini hem içsel hem dışsal zarar verici uyaranlardan korumak üzerine çalışır. Bu sistem adeta bir matematik gibi formüle edilmiştir. Hem fiziksel hem psikolojik olarak en sağlıklı olarak nitelendirebileceğimiz kişinin hayatına bakıldığında bu formülü görmek mümkündür. Ancak; bu formül fenni bir bilimde olduğu kadar katı; net ve değişmez değildir. Kişinin sağlıklı olmak adına savunmalar geliştirdiği bir formül iken; formülün içerisindeki tüm değerler kişiden kişiye göre değişiklik göstermektedir. Her birey hem fiziksel olarak hem psikolojik olarak farklı ve kendine özgü bir hayat yaşamaktadır. Aynı koşullar altında iki kimsenin fiziksel ve psikolojik tepkilerinin aynı olamayacağı bu gerçeği desteklemektedir.
Biyolojik Savunma Mekanizması
Biyolojik olarak insan bedeni ele alındığında; kişinin bedeninin sağlıklılık durumunu tehdit edecek bir durum karşısında bedeni bir savunma geliştirecektir. Günlük hayatın içerisinden bir örnekle bu durumu açıklamak mümkündür. Kış aylarında; vücudunun direnci kırılan bir kişi enfeksiyon geçirebilir. Bu durum; en temel iki noktada ele alınabilir. Birinci etmen; kişinin daha önce aynı ya da benzer bir duruma maruz kalıp kalmadığıdır. İkinci etmen ise; bedeninin bu duruma vereceği reaksiyonlardır. Eğer kişi daha önce aynı ya da benzer şartlar altında kaldıysa beden enfeksiyona benzer reaksiyon verecektir. Vücudun sağlığını tehdit eden zararlı bakteri ve virüsleri ortadan kaldırmak için vücut ısısı yükselecek; kırgınlık; yorgunluk; uyku hali vs olacaktır. Hastalık esnasında ateşin yükselmesi hastalığın kendisi değil; vücudun kendisini savunmasıdır.
Psikolojik Savunma Mekanizması
Benzer durum insanın psikolojisinde de gözlenir. İnsan psikolojisini rahatsız eden durumla karşılaşıldığında; kişi psikolojik olarak bir tepki oluşturacaktır. Psikolojik olarak savunmaları ele alırken de günlük hayatın içerisinden örnekler konunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Örnek olarak bir travmayı ele alabiliriz. Deprem yaşamış iki kimsenin deprem sonrasında verdikleri psikolojik tepkiler birbirinden farklı olabilir. Bu nokta değerlendirilirken; depremde yaşantıladıkları durumun kişi için ne anlam ifade ettiği bu farklılığın sebeplerinden başlıcasıdır. Deprem yaşamış bir kimse ağır bir depresyona girebilir. Kendisini ikinci plana atarak diğerkamlığı yüksek bir kişi olarak hayatına devam edebilir. Kendi arzularını kontrol etmekte zorluklar yaşayabilir. Gerçekte olmayan uyarıcılar duyumsayabilir. Bu değişkenlerin her kimsede aynı olmamasının en temel sebebi kişinin; erken anılarında ilişkilendirdiği duruma verdiği tepkilerin bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
Kişinin sağlıklı olmak adına ateşinin çıkması sonucu hissedilen baş ağrısı; yorgunluk; kırgınlık; uykusuzluk hali gibi tepkiler kişiyi sağlıklı yapmak adına olsa da kişinin sağlığını olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Bu durum insan psikolojisi için de geçerlidir. Kişinin durumlar karşısında geliştirdiği ya da kullandığı savunmalar kişiyi sağlıklı tutmak adına olsa da kişiyi her zaman daha sağlıklı yapmamaktadır.
İnkar
Savunma mekanizmaları kişiyi rahatsız eden duygu; düşünce ve davranış örüntülerinden uzaklaştırmayı amaçlar. Ancak her savunma kişiyi rahatsız eden durumdan uzaklaştırarak daha sağlıklı bir sürece dahil etmez. Bazı savunmalar; içerik bakımından son derece akıl dışı ve çocukça görünür. Bu savunmalar; birincil savunma mekanizmaları olarak tanımlanır. İnsanın savunmayı öğrendiği ve geliştirdiği dönem itibari ile ilkel savunma mekanizmaları olarak da tanımlanır. İnkar savunma mekanizması birincil (ilkel) savunma mekanizmalarından biridir.
Küçük yaşlarda çocuklar gözlendiği zaman bazı çocukların olumsuzlukları kabul etmediği açık bir şekilde reddettiği gözlenebilir. İstek ve beklentilerinin karşılanmaması; istediği gibi ilerlemeyen bir olay gerçekleştiğinde; bu durumu görmezden gelmek zorunda hissedebilir. Kişi incineceğini düşündüğü duygu; düşünce ve davranışla karşılaştığı noktada; incinmeyi engellemek adına karşılaştıkları durumu inkar ederler ancak anlaşılabileceği üzere karşı karşıya kalınan duygu; düşünce ve davranış ortadan kalkmamaktadır. Gerçeklik değişmeden inkar ancak kişinin gerçeği inkarı anlamına gelir. İnkar savunma mekanizması ancak belirli bir süre rahatlama sunabilir. Kişiyi rahatsız olduğu durumdan uzaklaştırmaya yetmeyecektir.
Ergenlik ve yetişkinlik döneminde bazı insanların çocukluğunda kullandıkları inkar savunma mekanizmasını aynı şekilde kullandıkları gözlenebilmektedir. Yetişkin birey; kendisini rahatsız edecek duygu; düşünce ve davranışla karşılaştığı noktada; bu duygu; düşünce ve davranışı görmezden gelmeye eğilimli davranmaktadır. Rahatsızlık veren duygu; düşünce ve davranışları görmezden gelerek; gerçekte var olan bir durumu ortadan kaldırmak gibi çocukça fantezilerine geri dönmektedir. Ancak; inkar edilen gerçek kişiyi daha sağlıklı ilişkilere; duygulara; düşüncelere ve davranış kalıplarına yönlendirmeyecektir.
Gerçeğin reddedildiği savunma mekanizmaları bireyin sağlıklı olmak adına kaçtığı; görmezden geldiği ve inkar ettiği örüntülerden daha sağlıklı bir yaşantıya sahip olmayacağı ve bu durum kişinin psikoterapiye başlama gereksinimi hissetmesine neden olacaktır.
İnkar savunma mekanizması dinamik psikoterapi içerisinde çalışılırken; bireyin çocukluk dönemlerinden getirdiği ilkel savunmaları farkındalıkla ortadan kaldırarak; kendi arzu ve isteklerini karşılamasına yönelik; sağlıklı ilişki; duygulanım; düşünce örüntüleri ve davranış kalıpları oluşturmasına destekleyici ileri savunma mekanizmaları kullanmasını amaçlar.
Bastırma
Psikolojik savunma mekanizmaları ; kişinin günlük hayatında kullandığı işlevsel eylemleri; psikolojik olarak zorlandığı ya da zorlanacağını düşündüğü zaman; bilişsel; duygusal ve davranışsal olarak içsel çözümlemelerinde kullanmasıdır. Bireyi hiçbir zaman tek yönlü değerlendiremeyiz. Birey doğumuyla birlikte toplumun bir parçası haline gelir. Toplumun zaman içerisinde oluşturduğu çeşitli kuralları her bireyine sunar. Bu kurallar kimi zaman bireyin arzu ve istekleriyle uyumlu olurken; çoğu zaman bu arzular gerek toplum kuralları gerekse bireyin içsel yargıları sebebiyle olduğu gibi hayata konulamaz. Eğer arzular kişiyi rahatsız edecek düzeyde yargılar dışındaysa çoğu zaman; bastırılmalıdır. Diğer bütün savunma mekanizmalarında olduğu gibi; bastırma savunma mekanizması da kişinin zarar görmesini engelleme amacı ile çalışır. Bu psikolojik savunma mekanizmalarının bazıları kişinin isteklerini karşılamamak için öğrendiği en ilkel yöntemi kullanır. Bastırma savunma mekanizması da birincil (ilkel) savunma mekanizmalarından bir tanesidir.
Unutma
Bastırma psikolojik savunma mekanizması için günlük hayattan örnekler verilebilir. Sigmund Freud’un da üzerinde durduğu iki örnek bastırmanın tanımlanması ve kavranmasında yeterli olacaktır. İlk örnek; unutma eylemi üzerine olacaktır. Birçok kimse daha önce tanıştığı hatta uzun süredir yakın temas halinde olduğu kişilerin hayatlarını zaman zaman unutabilmektedir. Bilimsellik dışında değerlendirildiğinde olağan bir süreçmiş gibi görülse de psikanaliz ile uğraşan kişilerce bu unutkanlığın diğer eylemlerimizde olduğu gibi bilinçdışı bir motivasyon kaynağı vardır. Sigmund Freud bu tarz işim unutmalarını analiz ederken unutan kişinin unutulan kişiyle alakalı olumsuz bir düşünce ya da duygusunun olduğunu belirtir. Kişi hakkında bastırılan olumsuz duygu veya düşünce; unutma eylemi ile dışa vurulmaktadır. Bastırma ile unutma arasındaki bağlantı sadece isim ve kişi özelinde değildir. Her türlü unutmanın sebebinin psikolojik savunma mekanizması olan bastırma olduğunu söyleyebiliriz.
Sürçmeler ( Lapsus )
Basırma psikolojik savunma mekanizması için günlük hayattan verilebilecek ikinci örnek ise sürçmelerdir(lapsus). Dil ve el sürçmeleri; unutma eyleminde olduğu gibi sıklıkla karşılaşılan durumlardır. Dil sürçmeleri üzerine en iyi ve etkili örnekleri siyasetle uğraşan kimselerin verdikleri demeçlerde gözlemleyebiliriz. Gizlenmek istenen ve bastırılan asıl neden istemsiz olarak ağızdan çıkmakta ya da şekil değiştirmiş halde anlamsız görünen ancak incelendiğinde asıl amacın şekil değiştirmeye çalışırken kelimeye döküldüğünü gözlemlemek mümkündür. El sürçmesi ise dil sürçmesi ile benzer bir şekilde gerçekleşir. Açığa çıkarılmak istenmeyen durum bastırılır. Baskılanan duygu; düşüne yoğun ise baskıdan bir şekilde kurtulur ve dışarıdan kaza olarak değerlendirilebilecek bir davranış olarak karşımıza çıkar. İstediği hizmeti alamayan bir müşterinin cafe veya restorantta kaza (el sürçmesi) ile bir eşyaya zarar vermesi örnek olarak verilebilir.
Dinamik yönelim ile çalışan psikolog/psikoterapist için bastırmanın önemi çok fazladır. Psikoterapide amaç psikolojik savunma mekanizmalarını ortadan kaldırmak değil; bastırılan arzunun uygun bir davranışa yönlendirlimesine yardımcı olarak bastırılmasının önüne geçmektir.
Bölünme
Psikolojik savunma mekanizmaları ; önceki yazılarımızda bahsettiğimiz üzere işlevsel olarak değerlendirildiğinde kişiyi anlık olarak rahatlatsa da resmin geneline bakıldığında kişiye sağlıklı bir yaşam içerisinde sağlıklı nesne ile ilişki kalıpları sunmamaktadır. Psikolojik savunmaların sınıflandırılmasında önemli olan diğer konu başlığı ise kişinin bu savunma örüntüsünü hayatının hangi döneminde kazandığıdır. Birincil (ilkel) savunma mekanizmaları; çocukluk döneminin başlangıç dönemlerine ait olan ve dış gerçeklikten kopuk düzenlenen savunma kalıplarıdır. Bölünme savunma mekanizması da birincil (ilkel) savunma mekanizmalarından bir tanesi olarak değerlendirilir. Bölünme savunma mekanizmasını da çocukluk dönemi ve yetişkinlik döneminden birer örnek ile tanımlamak; bölünme savunma mekanizmasının anlaşılmasında yararlı olacaktır.
Çocukluk Döneminde Bölünme Savunması
Bölünme savunma mekanizması hem çocukluk döneminde hem de yetişkinlik döneminde birbirine çok benzer şekilde gözlemlenir. Özellikle konuşma yetisi henüz olmayan çocuklarda bölünme savunmasını görmek çok daha kolaydır. Oral dönem olarak tanımlanan evrede olan çocuklar; belirli nesnelere karşı takıntılı şekilde bağlanırlar. Bu nesneler; ağzına götürdükleri parmak konusunda olabileceği gibi; beslendikleri anne memesi tercihleri ve o memeye karşı tutumlarında da gözlenebilir. Bir kişiyi gördüğünde devamlı ağlama tepkisi göstermesi; başka bir kimseye karşı devamlı olarak gülme davranışı ve rahatlama ifadesi göstermesi bu durumu destekler niteliktedir. Konuşma yetisi kazandıktan sonra çoğu zaman bu örüntünün devam ettiği gözlemlenebilir. “En” ifadesi sıklıkla kullanılır. En sevdiğim arkadaşım; en sevdiğim oyuncak; en sevdiğim ders gibi. Kişi çocukluğundan başlayarak iyi ve kötüyü birleştirmek istemez ve devamlı olarak iyi ile kötüyü kendi değer yargıları ile ayırır.
Yetişkinlik Döneminde Bölünme Savunması
Bölünme savunma mekanizması yetişkinlik döneminde de çocukluk dönemine benzer ifadeler ile gözlenebilir. Yetişkin bir birey; sosyal çevresindeki arkadaşlarını iyi ve kötü olarak ayırabilir. Özel hayatında bulunan kimseleri kendi değer yargılarına göre iyiden kötüye sınıflandırabilir. Yaşadığı bir olayın iyi ve kötü taraflarını görmek yerine iyi taraflarına ya da kötü taraflarına odaklanabilir. Bölünme savunma mekanizması; kişinin hayatının bütününde gözlemlenebilir. Bölünme savunmaları olan bir kişi için bir nesne ya da olay bütünü ile iyi ya da bütünü ile kötüdür. Genellikle bu kimselerin hayatında siyah ile beyaz vardır. Ara renkler genellikle beyaza ya da siyaha doğru çekilir.
Dinamik yönelim ile çalışan psikolog/psikoterapistler bölünme savunma mekanizması ile çalışırken; amaç diğer psikolojik savunma mekanizmalarında olduğu gibi savunmayı ortadan kaldırmak değil; bölünme yapılan nesnelerin bir bütün halinde görülmesini sağlamaktır.
Tüm güçlülük
Savunma mekanizmaları içerisinde tüm güçlülük; uzman olmayan kişilerce özellikle ebeveynler tarafından olumlu olarak yorumlanabilmektedir. Özellikle çocukluk döneminde; çocukların anlık durumlarını ifadelerinde ve geleceğe yönelik düşüncelerinde gözlemek mümkündür. Diğer psikolojik savunma mekanizmaları gibi; tüm güçlü savunma mekanizması da sadece çocukluk döneminde gözlenip; çocukluk döneminde kalmamaktadır. Çocuğun anneden ayrılma ve bireyleşme döneminde; ben ve öteki ayrımını yaptığı dönemde ben ile ötekini bir kabul etmektedir. Birincil (İlkel) savunma mekanizmaları olarak tanımlanan psikolojik savunma mekanizmaları arasında yer alan tüm güçlü savunma mekanizması; diğer birincil savunma mekanizmalarında olduğu gibi ortaya çıktığı dönem itibari ile ve işlevselliği itibari ile ilkel savunma olarak değerlendirilir. Tüm güçlü psikolojik savunma mekanizmasını tanımlamak için; çocukluk ve yetişkinlik dönemine ait örnek ile anlaşılmasının kolaylaşmasını amaçlayacağız.
Çocukluk Dönemi
Tüm güçlü savunmaları olan çocuk; ileride ne olmak istediği sorulduğunda; süper kahraman; cumhurbaşkanı gibi tüm güçlü nesneler seçmektedir. Bu kahramanlar ya da cumhurbaşkanlığı gibi meslekler çocuk için bütün güçleri elinde tutan yenilmez bir imgedir. İyi ile kötü; güçlü ile güçsüz ayrımı yapamadığı bu dönemde çocuk karşılaşacağı problemlerle baş etmesi en kolay yol olan güçlerin birleşimini hedef almaktadır kendisi için. Bir başka benzer örnek ise; sanal oyun yapımcıları tarafından kullanılmaktadır. Oyunlarda kullanılan karakterlerin doğa üstü güçleri vardır. Uçmak; kahraman olmak; ölümsüz olmak gibi. Çocukların içerisindeki yok olma kaygısını yaşamadığı; tüm güçlülüğe hizmet eden karakterler sunulmuştur.
Yetişkinlik Dönemi
Yetişkinlik döneminde gözlenen tüm güçlü psikolojik savunma mekanizması ise çocukluk döneminde gözlenen savunma mekanizması ile benzer şekilde işler ancak çoğu zaman sahip olunmak istenen nesneler değişmiş olur. Yetişkinlik döneminde de ben ile öteki ayrımı yapılmamaktadır. Yetişkinlik döneminde gözlenen tüm güçlü psikolojik savunma mekanizması için bir ebeveynin çocuğuna karşı hem analık hem babalık yaptığı söylemidir. Gerçekliği mümkün olmayan doğa üstü bir durum olmasına karşın ebeveyn olan kişi bu duruma inanmaktadır. Hem erkek hem kadın olma arzusunun bir projeksiyonu olarak karşımıza çıkan bu örnek yetişkinlik döneminde gözlenen tüm güçlü savunmaya örnek olabilir.
Dinamik yönelim ile çalışan psikolog/psikoterapistler tüm güçlü savunma mekanizması ile çalışırken; amaç diğer psikolojik savunma mekanizmalarında olduğu gibi savunmayı ortadan kaldırmak değil; kişinin tüm güçlü arzuların gerçek hayatlarında olamayacağı; olamadığı için ise kişiye rahatsızlık verdiği farkındalığını kazandırmaktır.
Somatizasyon
Psikolojik savunma mekanizmaları; kişinin yaşantıladığı durumlara; önceki yaşanmışlıklarından elde ettiği savunma kalıplarını yenilenen şekilde kullanmasıdır. Bu savunma mekanizmasına bağlı kalıplar; kişinin kendisini rahatsız hissettiği yaşantıdan uzaklaştırma çabasının bir sonucudur. Bu kalıpların psikolog/psikoterapist/psikoterapi için önemi; kişinin hangi durumlarda tekrarladığı ve yaşamının hangi döneminde oluşturduğudur. Diğer psikolojik savunma mekanizmalarını tanımlarken sıklıkla bahsedildiği üzere; savunma mekanizmaları en temelde kişinin yaşantısındaki gelişim dönemlerdeki konumuna göre sınıflandırılır. Somatizasyon hem oluşum hem de işlevsellik olarak birincil (ilkel) savunma mekanizmaları arasında yer alır. Somatizasyon; kişinin psikolojik olarak rahatsızlığını bedenselleştirmesi sonucunda tıbbi olarak bir bozukluğun sebep olmadığı sıklıkla nörolojik semptomlar gösterir. Bu belirtiler; çoğu zaman mide bulantısı; göz kararması; baş dönmesi; kol/bacak uyuşması şeklinde olabilir. Somatizasyon psikolojik savunma mekanizmasına ait örnekleri çocukluk dönemi ve yetişkinlik dönemi olarak iki alt başlıkta tanımlayacağız.
Çocukluk Dönemi
Somatizasyon psikolojik savunma mekanizmasını kullanan çocukların özellikle yapmak istemedikleri ya da yapılmasını istemedikleri durumlarla karşılaştıklarında sebepsiz ve aniden oluşan ağrıları oluşmaktadır. Bu durumla karşılaşıldığında ilgili uzman tarafından kontroller yapılsa dahi geçerli biyolojik ve tıbbi bir sebep bulunamamaktadır. Kişi rahatsız olduğu ya da rahatsız olabileceğini düşündüğü bir durum ile karşılaştığı noktada bu durumdan duyduğu ya da duyacağı muhtemel rahatsızlığı bedenine yansıtmaktadır. Kişi sözel olarak ifade edemediği rahatsızlığı bedenselleştirerek ifade etmektedir.
Yetişkinlik Dönemi
Somatizasyon psikolojik savunma mekanizmasını kullanan yetişkinlerde ise durum çocuklardan farklı değildir. Kişi rahatsız olduğu ya da olacağını düşündüğü bir durum ile karşılaştığında sebepsiz ve ansızın oluşan bir ağrı ile karşılaşmaktadır. Bu yetişkinlerde her zaman ağrı olarak gözlenmez. Kimi zaman sebepsiz bayılma gibi yine nörolojik semptomu olan tepkiler de geliştirmektedir. Sebebi tespit edilemeyen kol/bacak ağrıları da gözlenebilen durumlara örnek olarak verilebilir. Ancak psikolojik savunma mekanizması olarak somatizasyonun çalışma mekanizması çocukluk dönemi ile aynı işlemektedir. Kişinin ifade edemediği rahatsızlığı bedenine yansıtarak ifade etme çabası olarak tanımlanabilir. Kişinin geliştirdiği bu ifade yöntemi psikanalitik/psikodinamik terapi yönteminde kazanılacak farkındalık olmaksızın ortadan kalkmayacaktır.
Somatizasyon kişinin yaşamını doğrudan olumsuz etkilemektedir. Kişinin özel hayatındaki; sosyal hayatındaki ve iş hayatındaki sorumluluklarını yerine getiremeyecek durumlara ulaşabilmektedir. Bu durumda kişi; yaşadığı problemin önemini fark etmekte ve çözüm aramaya başlamaktadır. Hekimlerin sebep bulamadığı ağrıların sonucunda kişi yönlendirilmelerle psikoterapiye başvurmaktadır. Somatizasyona duyulan ihtiyaçların fark edilmesi ve bu ihtiyaçların daha olgun yöntemlerle karşılanması sonucunda somatizasyon ortadan kalkmaktadır.
İlkel İdealizasyon
Savunma mekanizması olarak ilkel idealizasyon; kişinin çocukluk dönemindeki temel bakıcıları ve kendisi ile kurduğu ilkel nesne ilişkilerinin devam etmesidir. Çocukluk dönemi içerisinde; kendilerini süper güçlü kahramanlar olarak tanımlayan çocuklara sıklıkla denk gelinmiştir. Bu çocukların ebeveynlerine de bakışı kendilerine bakışları gibidir. Ebeveynlerini süper güçlü anne; süper güçlü baba olarak algılamaktadır. Ebeveynlerinden beklentileri de bu yöndedir. Birçok çocuğun ebeveynlerden beklentilerinin ve isteklerinin karşılanmaması durumu algılanamaz ve anlamlandırılamaz. Algılandığı ve anlamlandırıldığı noktada idealize ettiği ebeveynin gerçek ile bağlantısının olmaması da kişiye acı vermektedir. Bu idealize etme eğilim çocukluk dönemine özgü bir savunma mekanizması değil; yetişkinlik döneminde de benzer idealizasyonlar yapılmaktadır. Savunma mekanizması olan ilkel idealizasyonu çocukluk döneminden ve yetişkinlik döneminden örnek ile açıklayacağız.
Çocukluk Dönemi
Ebeveynlerin bir çoğu çocukları için en iyisi olanı istemektedir. Bu istek çocuk için de bazen geçerli olmakta ve çocuk sahip olduğu benliği; anne ve babasının en iyisi olması yönünde arzuları olabilmektedir. Brenner ilkel idealizasyonu olan çocukların bu arzularının hayatlarındaki karşılıklarını tanımlarken; çocukların anne babalarının başlarına gelen (ölüm; iflas; vb.) olumsuzlukları algılamakta zorlandıkları ve aşırı derecede korku duyguları ile içselleştirdiğinden bahsetmektedir. Çocuk anne ve babasının herhangi bir olumsuzluğunun olması fikrini benimsemekte zorlanmaktadır.
Yetişkinlik Dönemi
Çocukluk döneminden gelen ilkel idealizasyon savunma mekanizması yetişkinlik döneminde de benzer şekilde devam etmektedir. İdealize edilmiş ebeveyn ile kurulan ilişki yetişkinlik dönemindeki nesne ilişkilerinde de devam etmektedir. Çocuklukta tümgüçlü ebeveyne sahip olma arzusu yetişkinlik döneminde en iyi işe sahip olma; en güçlü konumda bulunma; kusursuz erkek/kadın olma arzusu; kusursuz bir partnere sahip olma arzusu şeklinde gözlenebilmektedir. Nesne ilişkisi olarak artık ebeveynle kurulan ilişki yerine bir partnerle kurulan ilişki yerini almıştır. Sahip olduğu partnerin mükemmel olma arzusu çoğu zaman karşısındaki kimsenin hata yapmasına karşılık verdiği tepkilerde gözlenebilmektedir. Kişi partnerinin hata yapmamasını; kusursuz olmasını beklemekte aksi durumla karşılaştığında hem kendisine hem karşısındaki kişiye yıkıcı ve olumsuz duygu; düşünce ve davranışlar yöneltmektedir.
Kişi için ilkel idealizasyon savunma mekanizması özel hayatı; iş hayatı ve sosyal hayatı için olumsuzluklar barındırmaktadır. Bu olumsuzluklar; sağlıklı ilişkiler kurmasını engellemekte; iş hayatında mutlu olmasına engel olmaktadır. Psikolog/psikoterapist için ilkel savunma mekanizması; terapi içerisinde ivedilikle ele alınması gereken konulardan biridir. Kişinin sağlıklı ilişki kuramaması terapi içerisine de yansıyacak ve terapiden beklenen işlevselliğin karşılanmasını geciktirmektedir.
İlkel Geri Çekilme
Savunma mekanizması olarak ilkel geri çekilme; özellikle çocuk gelişimi üzerine uzmanlaşmış psikologlar tarafından rahatlıkla gözlenebilen bir durumdur. İlkel geri çekilme; savunma mekanizmaları arasında işleyiş ve dinamik olarak ilkel olarak tanımlanan kişinin hayatını gerileten bir savunma mekanizmasıdır. İlkel ifadesinin kullanımı; kişiyi ileriye ya da yetişkinlik yönünün tersi yönde harekete götürmesidir. Savunma mekanizmasının sıklıkla gözlendiği alan çocukluk dönemi olsa da yetişkinlikte sıklıkla eylemlerin yorumlanması sonucunda bu savunmayı görülebilir. Diğer savunma mekanizmalarında olduğu gibi; ilkel geri çekilme savunma mekanizmasını tanımlarken çocukluk dönemine ve yetişkinlik dönemine ait örnekler sunulacaktır.
Çocukluk Döneminde İlkel Geri Çekilme Savunma Mekanizması
Çocukluk döneminde bazı çocukların istemedikleri bir durumla karşılaştıkları zaman kendi içsel dünyalarına dönüş olarak bildikleri yol olan uyku durumuna dönme arzuları gözlenmektedir. Çocuğun uyku düzeni dışında stres altında hissettiği zamanlarda uyku arayışı içerisinde olduğu sıklıkla çocuk gelişimi alanında çalışan uzmanlar; çocuk gelişimi üzerinde bilgi sahibi kimseler ve bilinçli anne babaların dikkatini çekmiştir. Bu durum; çocuğun uykusunun gelmesi ile açıklanamayacak bir durumdur. Çocuğun uykuya yönelmesi; mevcut yaşantı ile yüzleşmekte zorlanması ve kendi fantezi dünyasına dönme arzusunun bir sonucu olarak açıklanabilir.
Yetişkinlik Döneminde İlkel Geri Çekilme Savunma Mekanizması
Yetişkinlik döneminde gözlenen ilkel geri çekilme savunma mekanizması; dinamik olarak çocukluk döneminde gözlenen ilkel geri çekilme ile benzerlik gösterir. Ancak; çocukluk döneminde fantezi dünyasına dönme yolu uyku iken yetişkinlik döneminde uykuya yönelim olsa da genellikle kişinin uyuşturucu ve uyarıcı maddelere yönelimlerinin altında yatan dinamiğin de gerçekliğin verdiği rahatsızlıktan kaçış olduğu gözlenebilir. Kişi reel hayattaki kendisini rahatsız eden durum ile yüzleşmek yerine kendi isteklerinin tatmin edildiği bir alan olan fantezi dünyasına dönmeyi arzular ve uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri kullanma eğilimi içerisinde olur. Madde kullanımı sadece ilkel geri çekilme savunma mekanizması ile açıklanacak kadar basit bir davranış kalıbı değildir. Ancak; kişiyi uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanmaya yönelten mekanizmalar arasında değerlendirilebilir.
İlkel geri çekilme savunma mekanizması kullanan kimseler özellikle reel hayatta sağlıklı nesne ilişkileri kurmakta zorlanırlar. Kurdukları ilişkileri çoğu zaman içselleştirmekte ve karşılaştıkları zorluklarla yüzleşip üstesinden gelmek gibi bir durum içerisinde bulunamazlar. Dinamik psikoterapist/psikolog için psikoterapideki amaç kişinin ilkel geri çekilme savunma mekanizması kullanmasına neden olan olaylarla yüzleşmesini sağlamak ve aktüel reel hayatında sağlıklı nesne ilişkileri kurarak karşılaştıkları zorluklara çözüm yolları araması hedeflenmektedir.
Yansıtma
Psikolojik savunma mekanizmaları arasında bireylerin çoğu zaman empati kelimesi ile tanımladıkları davranışlar bütünü ile açıklanabilir. Empati kişilerarası etkileşimde olumlu bir kavram olsa dahi; insan psikolojisinde empati kavramına en yakın savunma mekanizması olan yansıtma psikolojik savunma mekanizmaları arasında ilkel savunmalar arasındadır. Empati kavramının tanımına bakıldığında; duygudaşlık olarak tanımlanan empati; karşıdaki nesnenin ne hissedip; ne düşündüğünü kendisi deneyimlemeksizin anlaması olarak açıklanabilir. Empati davranışının dinamiği kişinin kendisini karşısındaki nesnenin yerine koyarak davranmasıdır. Yansıtmanın dinamiği ise; bu noktada empatiden ayrılmaktadır. Kişi kendi yaşantısı; beklentisi; duygu ve düşünceleri ile eyleme geçerek; kendisine ait olanı karşısındaki kimsenin beklenti; duygu; düşünce ve yaşantısı olarak aktarmasıdır. Bütün psikolojik savunma mekanizmalarında olduğu gibi; savunma mekanizmasının oluşması ve çalışma amacı kişiyi olumsuz durum karşısında korumaktır. Ancak tekrar eden savunmalar; çoğu zaman kişiyi bilinçsizce daha olumsuz durumların içerisinde bırakabilmektedir. Diğer psikolojik savunma mekanizmalarının örneklendirilmesinde olduğu gibi yansıtma psikolojik savunma mekanizmasında çocukluk ve yetişkinlik döneminde gözlenebilen muhtemel örnekler sunulacaktır.
Çocukluk Döneminde Yansıtma
Doğumdan sonraki süreçte bireyler “ben” ile “öteki” ayrımını yapamamaktadır. “Ben” ile “Öteki”nin ayrımı olmaksızın hislerinin; duyum ve duygularının kendisine mi dış dünyaya mı ait olduğu konusunda ayrım yapamazlar. Konuşma becerileri kazandıktan sonra bu ayrımın olmamasının ve ortaya çıkan yansıtma savunma mekanizması daha açık bir şekilde gözlenebilmektedir. Küçük çocukların; anne ya da babalarının kendisi ile evlenmek istediklerini düşünme ve ifade etmeleri sıklıkla gözlenen klinik bir veridir. Bu süreçte; küçük çocuğun kendisi annesi ya da babası ile birlikte olmak istemektedir. Ancak bu düşüncenin verdiği rahatsızlık dolayısıyla; bu arzudan uzaklaşmak istemektedir. Ancak arzusunun büyüklüğü sebebiyle bütünü ile bu arzudan vazgeçememektedir. Bu noktada kişi arzusunu sanki karşı tarafın talebiymiş gibi sunmakta; kendi arzusunu karşı tarafa yansıtarak hem rahatsız edici düşüncelerden uzaklaşmakta hem de arzusunu dile getirmektedir.
Yetişkinlik Döneminde Yansıtma
Çocukluk döneminde aktarılan yansıtmanın dinamiği değişmeksizin yetişkinlik döneminde de devam etmektedir. Çocukluk döneminde gözlenen yansıtma psikolojik savunma mekanizmasını yetişkinlik döneminde de gözlemek mümkündür. Yetişkinlik döneminde kişilerarası etkileşimde karşılaşılan ve özellikle yoğun libidinal yatırımın yapıldığı ilişkilerde daha sık gözlenmektedir. İlişki içerisinde olan birey içerisinde var olan başka kimselerle birlikte olma arzusundan rahatsızlık duymaktadır. Bu d