Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kaygı Bozukluğu ve İlişkiler

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Kaygı Bozukluklarının İlişkiye Etkisi
Her canlıda temel olarak bulunan hayatta kalma içgüdüsü söz konusudur. Ortaya çıkan tehlike ya da sorunlar karşısında; biyolojik bir tepki olarak vücut tarafından hayatta kalma içgüdüsü devreye girmekte ve potansiyel tehlikeye karşı bir korunma sistemi olarak kaygı; diğer adıyla anksiyete oluşmaktadır. Kaygı; sorunlar ve tehlikeler karşısında zihnimiz tarafından oluşturulan erken uyarı sistemi olarak tanımlanabilmektedir.
Kaygı; geçmişte hayatta kalmak amacıyla fiziksel tehlikeler karşısında ortaya çıkan bir zihinsel alarm kökenine sahip olsa da günümüzde; zihnimizdeki olumsuz bir düşünce ile tetiklenebilen yapıdadır.
Kaygı Nedir?
Kaygı; genel olarak “nedeni bilinmeyen korku hali” şeklinde tarif edilen bir duygulanım şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaygı tanımının temel unsurlarını şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
-Olası ya da potansiyel bir tehdit beklentisi ile birlikte gelişen “kontrol edilemezlik” duygusu
-Kontrol edilemezlik duygusuyla oluşan ve bedensel belirtileri gözlemlenen gerilim hali
-Belirgin şekilde ortaya çıkan olumsuz duygulanım hali
-Olumsuz duygulanım halinin gelecek yönelimli gerçekleşmesi durumu
Kaygının tarifinde ifade edilen unsurların; korku duygusuna benzer nitelikte olduğu gözlemlenmektedir. Ancak korku ve kaygı arasındaki temel farkı; korkunun nedeninin bilinememesi oluşturmaktadır. Kaygı bozukluğu gözlemlenen kişiler; “neden korkuyorum” sorusuna cevap vermemektedir.
Neden Korkuyorum?
Vücudumuzun sağlığı ile ilgili herhangi bir sorun oluşması durumunda; vücudumuzda sorun kaynaklı ağrılar meydana gelmektedir. Bu durum ruhsal sağlığımız için de aynı şekilde işleyiş göstermektedir.
Nedeni bilinemeyen bir korku durumu ve olumsuz duygulanımı kaçınılmaz kılan kaygı; ruhsal dengemizi zorlayan bir duruma işaret etmektedir. Ruhsal sağlığa karşı zihin tarafından algılanan bir potansiyel tehdit unsuru; vücutta kendini kaygı ile göstermektedir.
Kaygı Bozukluğu Nedir?
Kaygı hafif ya da orta düzeyde oluştuğu zaman; daha uygun ve hızlı tepkiler geliştirmemizi; daha iyi anlamamızı sağlamakta; başa çıkma becerilerimizin gelişmesini sağlamaktadır. Ancak süregelen düzeyde kaygı ile kişide plan yapma kapasitesi azalmakta; uygun yargılama; becerileri kullanma; yararlı bilgiyi kavrama engellenebilmekte; düşünme ve eyleme geçme ketlenebilmektedir.
Kişide kaygı bozukluğunun patolojik boyutunu belirleyen üç temel ölçüt şu şekilde sıralanabilmektedir;
-Günlük hayatı etkileyecek boyutlara ulaşması ve işlevselliği bozması
-Şiddeti tetiklemesi
-Süre
Kaygı bozukluğu; olağan durumlar karşısında akılcı olamama hatta orantısız davranma ile kendisini belirgin olarak ortaya koymaktadır. Olumsuz duygu durumlarının kontrol edilmesinde güçlük yaşanması; kaçınma ve kaçmaya yönlendirmesi; günlük etkinlikleri engellemesi de ruhsal olarak yaşanan zorlanmaya işaret etmektedir.
İlişkiler ve Kaygı Bozuklukları
Kaygı bozukluğu söz konusu olan kişilerin kurduğu ilişkiler; sürekli içinde bulundukları olumsuz duygulanım sebebiyle; sağlıklı insanlara göre daha sağlıksız ve kötü bir işleyişe sahiptir.
-Kaygı bozukluğu; kişide panik bozukluğu beraberinde getirmektedir. Sürekli devam eden panik bozukluk ve tasalanma halinin ilişkilere yansımaları genel itibariyle olumsuz olmaktadır. Nedeni bilinemeyen korkunun getirdiği tasa; kurulan ilişkilerde gerilim anlamına gelmektedir. İlişkilerde sürekli gerilim bulunması; sağlıklı bir iletişimi zorlaştırmakta hatta ilerleyen süreçlerde imkansız hale getirebilmektedir.
-Kaygı bozukluğunun sürekliliği; enerjinin düşmesine sebep olmaktadır. Artan kaygı seviyesi; gün içerisinde ihtiyaç duyulan enerjinin düşmesine sebep olmakta; dolayısıyla motivasyonun düşmesine sebep olmaktadır. İlişkiler; olumsuzluklara ortak olmak kadar birlikte keyif alınan şeylerin toplamından meydana gelmektedir. Sürekli düşük bir motivasyon hali; ilişkilerde paylaşımın azalmasına sebep olmaktadır.
-Kaygı bozukluğu; üretkenliğe zarar vermektedir. Üretmek; en bilindik tanımıyla kişinin varlığını olumlaması ve somut hale getirmesidir. Üretmenin kişinin dünyasındaki karşılığı; kendini ifade etmesidir. Dolayısıyla kaygı bozukluğu; kişinin kendini ifade etme zorluğu yaşamasına sebep olmaktadır. İlişkiler; kişilerin karşılıklı olarak kendilerini ifade edebilmeleri ile sağlıklı bir işleyiş göstermektedir.
-Kaygı bozukluğu; olumsuz değerlendirilme korkusunu beraberinde getirmektedir. Olumsuz değerlendirilme korkusu yaşayan kişide şiddet; zor kullanma; fiziksel saldırganlık gibi durumlara sebep olabilmektedir. Yapılan araştırmalara göre kaygı bozukluğu; özellikle erkeklerde; insanlar tarafından olumsuz yargılanma korkusuyla birlikte saldırganlığa sebep olabilmektedir. Şiddetin her türlüsünün ilişkilerde oluşturacağı yıkıcı etkiler; kaygı bozukluğu bulunan kişilerin ilişkilerinde de gerçekleşmesi yüksek bir olasılık olarak karşımıza çıkmaktadır.
-Kaygı bozukluğunun yoğun nitelikte yaşandığı durumlarda; kişide sosyal anksiyete gözlemlenme olasılığı bulunmaktadır. Sosyal anksiyete; ilişkilerde güven ilişkisinin kurulmasını zorlaştırmakta; sağlıklı iletişim gerçekleştirilmesini engellemekte; gerilim ve şiddet unsurunu tetikleyen etkilerin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.