Logoterapi ve İrade özgürlüğü
Beş buçuk yaşındaki küçük kız babasıyla satranç oynuyordu. Küçük kız yenilmekten hiç hoşlanmadığı için sürekli babası yeniliyordu. Babası hayatta yenilmenin de olduğunu ve bu duyguya da katlanmayı öğrenmesi gerektiğini düşündüğün için küçük kızını yenilgi karşısında teselli etmek için şöyle dedi: “Hayatta kazanmak kadar yenilmekte vardır. Ama önemli olan öğrenmektir.” Bunu duyan küçük kız başını kaldırdı; babasına baktı ve dedi ki: “Hayır baba; önemli olan kazanıncaya kadar öğrenmektir.”
Logoterapide “irade özgürlüğü” kavramı vardır. İrade özgürlüğü insanın hangi yaşta ve hangi koşulda olursa olsun seçim yapabilme gücünün olmasıdır. Tıpkı küçük kızın babasının öğrettiği bilgiyi olduğu gibi almayıp; durumu kendisinin yorumlaması ve hayat karşısında nasıl bir tavır alacağına kendisinin karar vermesi gibi. Beş buçuk yaşındaki bir çocuk bile bunu düşünebiliyorsa her insan düşünebilir. Küçük kızın tek farkı düşüncesini ifade edebiliyor olmasıdır. Diğer çocuklar düşüncelerini böyle açıkça ifade edemiyor olsalar bile onların da her durum karşısında kendilerine ait bir düşünceleri ve hayat karşısında bir tavırları bulunmaktadır.
Evet aslında hepimiz özgürüz. Hiç kimse; hiçbir kısıtlama bizi özgürlüğümüzden mahrum bırakamaz. İtiraz eden sesleri duyar gibiyim. Örneğin dışarıda hava – 2 derece iken dışarıda yazlık giysilerle dolaşma özgürlüğümüzün olmadığı ileri sürülebilir. Bunu ileri sürenlere bazı insanların kışın buz tutmuş göle girdiklerini; mayo ile karların üzerine yattıklarını söyleyebilirim. İnsanın her zaman seçim yapabilme özelliği vardır. Sabah uyanırsınız; daha gözlerinizi açmadan ya hemen kalkıp spor yapmayı ya da iki saat daha uyumayı seçersiniz. Mutfakta yemek yapmak için gerekli malzeme vardır. Siz ya malzemeleri kullanarak özenle yemek pişirirsiniz ya da iki dilim ekmeğin arasına peyniri koyar televizyon karşısında yersiniz.
Elbette örnekler her zaman bu kadar kolay olmuyor. Düşünün düşman size silahını doğrultmuş ve sizden bir şey istiyor. Bu durumda bile düşmanın istediğini yerine getirmek ile onun kurşunu ile ölmeyi seçmek gibi bir durumla karşı karşıyasınız. Bu durumda hiç kimse sizin yerinize karar veremez. Kendinizle baş başa bu kararı siz verirsiniz. O çok kısa süre içinde insan her şeyi düşünür; muhasebe yapar ve karar verir. Oldukça yaşlı fakat bilinci yerinde olan bir insan biliyorum. Son olarak doktorlar yapabilecekleri tedaviyi kendisine bildiriyorlar fakat o tedaviyi reddediyor ve kısa bir süre sonra hayatını kaybediyor. Diğer yandan çok ağır hastalık durumlarında bile hasta eğer yaşamaya karar verirse uygulanan tedaviler başarılı olmaktadır. Bazen insan gerçekten yolun sonuna geldiğini öğrenebilir. O zaman da son kalan zamanı nasıl geçireceğine kendisi karar verir.
İrade özgürlüğü beraberinde sorumluluğu da getirmektedir. İnsan kararı kendisinin aldığının bilincinde olduğu zaman sonuçlarını da bilmektedir ve bu sonuçları göğüslemektedir. Diğer yandan insanın kararlarını kendisinin alması da onun sorumluluğudur. Başka bir insana bizim kararlarımızı alma sorumluluğunu veremeyiz. Kendi kararlarımızı almakla sorumluyuz. Diğer yandan başka bir insanın kararlarına saygılı olmakla sorumluyuz. Bütün bu söylediklerimiz bilinci yerinde olan insanlar için geçerli. Bilinci yerinde olmayan; komada olan insan için kararları en yakınları almaktadır. Böyle bir durumu yaşayanlar bilirler; bu çok zor bir durumdur. Onun yerine onun için en iyisini en doğrusunu düşünmek; o kararın sorumluluğunu almak insana zor gelir.
Her anını özgür kararlar vererek yaşadığınız bir ömür dilerim. Sevgi ve saygılarımla;
Beria Bilge Şener
Psikolog; Klinik Logoterapist