Anlama giden deneyimsel yol
Yanıyor mu yeşil köşkün lambası
Babamın görevi nedeniyle Çankırı’da bulunuyorduk. İki katlı bir evin ikinci katında oturuyorduk. Evin yanından dar bir beton merdivenle bizim oturduğumuz kata çıkılıyordu. Sıcak bir yaz gecesi olduğu için pencereler açıktı. Beş yaşında olduğumu tahmin ediyorum. Boyuma göre yüksek olan pencereden parmaklarımın ucunda yükselerek dışarı bakmaya çalışıyordum. Uzaktan yazlık sinemanın perdesinde ne olduğunu seçemediğim lekeler hareket ediyordu. Ve bir şarkı çalıyordu; Yanıyor mu yeşil köşkün lambası. Zeki Müren’in söylediği şarkının melodisi ve o sözler lacivert gökyüzünde yayılıyordu. Ortam beni büyülemişti. Parmaklarımın ucunda biraz daha yükselerek perdeyi görmeye çalıştım. Sıcak hava; gecenin rengi; şarkı; boyumun yetişmediği pencere bende karışık duygulara neden olmuştu. Perdedeki görüntüleri seçebilmek için dayanılmaz bir merak içindeydim. Şarkıyı sonuna kadar dinlerken dünya ne kadar ilginç diye düşündüm. Şimdi ne zaman bir şarkı iste deseler ilk aklıma gelen o şarkı olur. Bu şarkı beş yaşımdaki halimle beni duygulandırmış; keyif vermiş ve unutulmaz bir anı olarak belleğimde yerini almıştı. Sinemanın ve müziğin büyüsü benliğimi etkilemişti.
Sanat ve etkileyici bir yaşantı o anı anlamlı hale getirdiği gibi hayatın bütününün de anlamlı olmasında etkili olmaktadır. Logoterapiye göre anlama giden üç yoldan ikincisi olan deneyimsel yol hoşa giden bir yaşantıya sahip olmaktır. Yaşantılar yaşanır ve geçer; ancak anlamlı birer anı olarak yaşamımızın bütünü içinde hiç kaybolmamak üzere korunur. Yıllar sonra insanın hatırladıkları o anda yaşanan duygulardır. Bunun gibi yaşantıların farkına varmak insanın içini doldurarak hayat anlamlı ve değerli bir hale getirmektedir. Hangi yaşantıların değerli olacağı kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Birisi için değerli olan bir yaşantı başkaları için önemli olmayabilir. O anı değerli ve önemli yapan kişinin yetenekleri; bireysel özellikleri ve potansiyelidir. Belirli bir uyaran insanın içinde uyumakta olan ilgi ve beceriyi uyandırır; harekete geçirir; onu işlemesini sağlar. Aslında insan içindeki o hazineyi fark ettiği için mutludur. Ancak bu fark ediş ona sorumluluk ta yüklemektedir. Artık insan o konuda çalışmakla yükümlüdür. O beceriyi geliştirmeli ve diğer insanlara o yolla faydalı olmalıdır. İnsan o konuda çalışmaya başladığı andan itibaren artık mutlu bir insandır. Anlam yolunda olmak insana tarifsiz bir huzur duygusu yaşatmaktadır. Artık o insan için zaman başka türlü geçmektedir. Ya da zaman durmuştur. Bu yolda olmanın zorlu tarafları da vardır. Gülerler; yapamazsın derler; olmadı derler; bazen işler yolunda gitmez; aksilikler olur; yılgınlık kapıdadır. Ama kendisine inanmış bir insan hiçbir şeyden yılmadan yoluna devam eder. Yaşam bu insan için bu yolda mücadeleden ibaret hale geldiği zaman anlamlı ve doldur. O zaman günlerin geçmesini beklemek yerine günlere bir şeyleri sığdırmaya çalışan; düşünen; koşturan ve hiç şikâyet etmeyen bir insan olursunuz. İşte hayat bu dersiniz.
Böyle bir yetişkin olmanın temelleri çocuklukta atılmaktadır. Bütün çocuklar doğal olarak dünyayı merak edip araştırmak isterler. Bir yandan dünyayı keşfederlerken diğer yandan kendilerini de keşfederler. İlgi duydukları işleri yapmak büyük mutluluk kaynağıdır.
Çocuklar herhangi bir konuda ilgi duydukları zaman bu ilgiye değer vermek onu desteklemek bir potansiyelin uyanmasını sağlayabilir. Diğer yandan çocuklar yetişkinlere göre olumsuzluklardan daha kolayca etkilenebilmektedirler. Mutfağı batırdın; kafamı şişiriyorsun; kâğıtları ziyan etme; oyun oynamaktan bıkmadın mı? Demeden önce durup düşünmek onun için değerli olabilir. Onları durdurmaya çalışmak bir müddet sonra yaptıklarından vazgeçirebilmektedir.
İçinizdeki potansiyeli fark ederek; kullandığınız bir ömür geçirmeniz dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunarım.
Beria Bilge Şener