Çocuklar günümüzde işlenmiş tüm nesnelerle ilişki halindeler. Hazır oyuncaklar; yedek ürünler; tasarımlar.. Duyuların kısıtlı kullanımını sağlayan tasarımlı oyuncaklar; çocukların yaratıcılıklarını tümüyle ortaya koymalarını engeller. Tasarlanmış ürünler bir sıralama; aynı zamanda da birer kılavuz taşır. Oysa doğada olan işlenmemiş nesneler; işlenmemiş varlıklar daha üretken ve doğurgandır. Tasarlanmamış olanda kılavuz üretecek olanındır. İşlenmemiş olanı; kullanışlı ve kendi yapısına; beğenisine; ihtiyacına katkı sağlayacak bir duruma evriltmek üretkenliğin ta kendisidir.
Çocuklar için hazır olan tüm oyuncaklar yön pusulasını hazır sunarlar. ‘ Burdan başla burdan bitir’ gibi. Her çocuk hazır olanı benzer sıralamayla oynar. Oysa doğa çocuklara işlenmemiş olanı sunarak; çocukların kendi yaratıcılıklarını kendilerinin ortaya çıkarmalarını bekler. Düşündürür; tanıtır; şekli kendi verdirir. Doğa çocukların duyularına hizmet etmekle kalmayıp; kendine de bir arkadaş edinir; doğa görkemlidir. Doğa sadece vermekle kalmaz; emek verilince insandan ilgiyi alır. O istemeden sen merak edersin; onu korursun. Doğa iyi bir arkadaştır. Çocuk sulayarak büyütür; taşıyarak canlandırır; ekerek izler. Hazır formülü yoktur; formülü kendisi deneyimler. Keşfeden öğrenir. Dal parçasından oyuncak yapan çocuğun yaptığı uçakla olan ilişkisiyle; hazır yapılmış uçakla oynayan çocuğun düş gücü de farklı gelişir. Doğayla uyum içinde; tehditsiz; kaygısız; koşulsuz sevmeyi ve yaşamayı deneyimleyen çocuk; diğer insanlarla da daha barışçıl ve sağlıklı iletişim kurar.
Doğada minik çadır kuran çocuk dünyayla ilişkisini küçük eviyle canlandırır. Çıplak ayakla doğaya temas eden çocuk; onunla bütünleşir. Dokunduğu ağacın dallarına oturup şarkı söyleyen çocuk; onunla sağlamlaşır. Dalı ayağıyla sallayıp sallanan çocuk kendi çabasını tanır; her toprağı eşelediğinde bir sonraki eşelemesinde merakla neye ulaşabileceğini; toprağın nereye kadar eşelendiğini merak eder. Daha önce karşılaşmadığı canlılarla; böceklerle; kelebeklerle karşılaşır. Merak eden çocuk ilerde üretip sorgulayarak öğrenir. Doğa; hiyerarşik olmayan; bize kucak açan; duyularımızı var gücüyle kullanabileceğimiz; duyularımızı harekete geçiren bir alandır. Her yeni etkinlikte doğayla daha çok bağ kuran çocuk onunla örtüşmeye başlar. Farklı ve birçok sayıda uyaranla beslenen çocuk daha girişken; öz güvenli ve kendini tanıyan bir birey olur.
Doğanın tek bir dokunuşu tüm dünyayı aile yapar.
William Shakespeare
Çocuklar artık doğadan fazlasıyla uzak ve doğaya yabancılar ne yazık ki.. Etkinlikten etkinliğe koşturulan çocuk en temel ihtiyacı olan doğaya yabancıdır. Ebeveynlerin belli konulardaki hassasiyetleri de çocuğun doğaya yabancılaşmasını etkiler; ‘ Üstün kirlenir; düşersin; terleme.. vs..’ Oysa çocuk; yaşamı ve doğayı deneyimlediği kadar sağlamlaşır. Bedensel; zihinsel; duygusal gelişimi destekleyen en temel yerdir doğa.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocukların doğayla temas ettiklerinde semptomlarının azaldığı görülür. Ağaçlarla temas içinde olmak; zihinsel yorgunluğu azaltarak konsantrasyonun artmasını sağlar. Doğayla temas kuran çocuk kişisel korunma; başa çıkma ve hayal gücünü kullanma gibi becerilerini geliştirir. Doğa yaşamda sahip olduğumuz uçsuz bucaksız bir zenginlik ve yaşamı deneyimleme alanımızdır. Ağzı açarak yağmur ya da karın tadına bakmak; toprağın çeşitli şekillerine tanıklık etmek; kurumuş yaprakların savruluşunu izlemek; doğadan küçük taşlar toplayıp oyun kurmak.. Tüm bunların duyusal ve ruhsal zenginliğini hangi ortam verebilir ki?
Artık tüm duyularımızla yaşama katılacağımız yere; doğaya çıkma zamanı..