Çağımızda veba gibi yaygın ve salgın olarak her türlü psikolojik; ruhsal ve bedensel hastalığı tetikleyen STRES; günümüz teknoloji çağından kaynaklanan ve başta ekonomik ve diğer zor; güç koşulların üstesinden gelemeyerek; çevresi ile uyum sağlama güçlüklerinin yaşanması oranında ortaya çıkmaktadır
İnsan yaşamı sürekli bir mücadeledir. Yaşam mücadelesinde sağlıklı galibiyetler kadar yenilgiler almak olasıdır. Önemli olan yenilgilerden gerekli dersleri kişisel yapıyı bozmadan çıkarmak olmalıdır.
Medeniyet; uygarlık; gelişme; değişme; ilerleme; kalkınma ve daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak için verilen günlük yaşam mücadelesinde bir taraftan doğa olaylarının ve doğal afetlerin oluşturduğu olumsuz koşulları denetim altına alarak; insanlara verecek zararı en düşük düzeye indirme çabaları ve uğraşıları verilmektedir. Diğer taraftan insanların çağa uygun; kolay ve daha iyi yaşaması için bilim; bilişim; iletişim ve teknoloji alanların da ani ve hızlı değişikliklerin olumsuz etkileri yani insan eli ile oluşturulan dış canavarların etkilerine karşı mücadeleler verilmektedir.
İnsanoğlunun yaşamı süresince tüm ihtiyaçlarını karşılama mücadelesinde; ihtiyaçların az veya çok; yetersiz oranda karşılanması; hastalıklara karşı direnç düzeyindeki farklılıklar oranında yaşamsal önemi ile ilişkili tahribat oluşturup; psikolojik sorunları ortaya çıkarmaktadır.
Yaşamın kendisi bir mücadeledir ve yaşam mücadelesinin olumsuz koşullarına rağmen; yaşamınıza biçim ve yön vermek tamamen yalnız sizin elinizdedir. Bu nedenle günlük yaşam mücadelesinde; sürekli olarak çok sayıda olumlu ve olumsuz uyaranın bombardımanı altında kalırsınız. “Temel ihtiyaçlar; istek; gereksinim ve beklentiler; iletişim etkileşim ve insan ilişkileri; sosyal; duygusal ilişkiler ve yaşam biçimleri; güç ve yetersiz ekonomik koşullar; yoksulluk; işsizlik ve iş olanaklarının zorluğu; bilim; bilişim; iletişim ve teknoloji alanlarında ani ve hızlı değişiklikler; doğal afetler; doğa olayları ve kazalar; hastalıklar; dağılmış ve parçalanmış aileler; her türlü saldırı; cinsel taciz; ölüm; savaş; katliam; travma; kriz; bunalım; bilim; sosyal; toplumsal olaylar ve olgular gibi ” Karşılaşılan bu ve bunlar gibi olumsuz koşulların ve yaşantı biçimlerinin oluşturduğu yetersizlikler; kısıtlamalar; engeller; güçlüklere uyum sağlama ve zorlukların etkisi oranında; korku ve tehdit oluşturan; kaygı oluşturan; ürküten; huzursuzluk yaratan; kasvet verici; iç karartıcı; sıkıntı verici; iç daraltıcı; bunaltıcı; üzüntü veren; şaşkınlık yaratan; keder oluşturan; endişelendiren; belirsizlik yaratan; bilinçli; bilinçsiz duygusal tepkiler veririz. Bu olumsuz tepkilere karşı kişisel bütünlüğü korumak için olumlu algılamak; pozitif anlamlar yüklemek ve çaba göstermek gerekir. Bu tür günlük sorunların çözümsüz kalması; biriktirilmesi ve defalarca düşünülmesi en küçük olayın abartılarak soruna dönüştürülmesi; yakınları ve değer verdikleri in-sanlar hakkında çevrenin olumsuz görüş; düşünce ve dedikodularından etkilenmek; gerçekle bağdaşmayan hayaller ve kurgulara kapılmak gibi sorunlar; aslında içsel olarak kendi elimizle oluşumuna izin verdiğimiz ve yarattığımız canavarlardır.
Bu canavarlar; umutsuzluk; yetersizlik; karamsarlık ve çaresizlik gibi negatif duyguları geliştirirler. Ayrıca etkisinden bir türlü kurtulması olanaksız olan geçmişteki “Geçmişimizdeki canavarlar” yaşanan kırgınlıklar; dargınlıklar; tehditler; korkular; acılar; kaygılar; pişmanlıklar; olumsuz anılar; kızgınlıklar; sıkıntılar; kin ve nefret duyguları çözümlenmemiş takıntılar oluştururlar. Henüz yaşanmamış ve yaşanması olası olan; gelecek konusundaki kaygı ve düşüncelerin oluşturduğu tedirginlik; endişe; baskı ve bıraktığı etkinin şiddeti ile orantılı olarak duygular; düşünceler; davranışlar ve eylem biçimleriniz etkilenirler. Bu etki o kadar güçlü bir etkidir ki; birey üzerinde egemenlik kurup; benliğini esir alarak; tüm enerjisini tüketir ve halsiz; kırgın; yılgın; dirençsiz; yorgun ve bitap düşürür. Kısaca bireyin kendi kendisi olmasına izin vermez. Sürekli yaşanan negatif koşullar bu gününü; şimdiki anını ve tüm benliğini meşgul ederek olumsuz koşullar üreterek; organizma üzerin de kalıcı tahribatlar oluşturur.“ Geleceğimizdeki Canavarlar”
Duygusal yönünüzün karşı karşıya bulunduğu ve oluşturduğu sıkıntı veren; geren; zorlayan koşullar ise algılamalarınızı; hislerinizi; önsezilerinizi; duyguları; düşüncelerinizi olumsuz tesir edip; etkileyerek; negatif düşüncelerin gelişmesine zemin hazırlar. Duygusal yönden yaşanan çok sayıda olumsuz koşullar; bilinçli; akılcı ve mantıklı düşün-me süreçlerini de etkileyerek; duyguların seline kolaylıkla kapılıp; olumsuz davranış ve eylemlerde bulunulmanızı sağlar. Bütün bu koşullar; aslında kendi elinizle oluşturulan; farkında olarak ya da olmayarak geliştirdiğiniz ancak kontrol altına alamadığınız duygularınızda; düşüncelerinizde oluşumuna kapı aralayıp; izin verdiğiniz kendisi küçük fakat etkisi şiddetli ve güçlü içsel canavarlardır. Aynı zamanda stres kaynağı ve stresi oluşturan; dış ve iç faktörlerdir. Bu dışsal ve içsel canavarlar bireyi zorlar; gerer ve baskı altına alırlar. Süreç içinde kişiliğini ve tüm benliğini olumsuz etkileyerek; bu olumsuz koşulların gücü; şiddeti ve yoğunluğu oranında; birey olumlu ya da olumsuz tepkilerde bulunur. Bu tepkileri pozitif yapamadığı; mücadele edip; denetim altına alamadığı her koşulda birçok rahatsızlık ve ça-ğımızın sorunu olan STRES’ in yaşanması ve stresten kaçınılması olanaksız hale gelecektir.
Stres aslında her canlı varlığın; karşılaştığı olumsuz durumlarla baş etmek için verdiği tepkilerdir. Bu yönü ile düşünüldüğünde her canlı için yaşamsal bir önem taşımaktadır. Aşırı stres ise dış çevrede gelişen ve bireyleri olumsuz etkileyen; duygu ve düşüncelerimizde şekillenen ve oluşan bir psikolojik sorundur. Stres birçok psikolojik; psikosomatik ve bedensel hastalığı tetikleyerek ortaya çıkarmakla kalmaz; organizma üzerinde onarılması güç tahribatlara yol açarak yaşama sevincinizi elinizden alarak; hayatınızı zehir ederek; yaşama tutunma ve mücadele etme gücünü yok ederek; mutsuz olmanıza ve ömrünüzün kısalmasına neden olur. Oluşan her türlü olumsuz veya negatif koşullar karşısında sağlam duruş sergileyerek; ayakta durmayı beceren ve başaran birey; ancak yaşamsal canlılığını devam ettirme olanağına sahip olacaktır.
Bu yönü ile insan temel ihtiyaç ve gereksinimlerini; isteklerini; arzularını; beklentilerini; hayallerini; umutlarını karşılamak amacı ile hedeflerine uygun harekete geçecektir. Yaşam mücadelesinin dikenli ve sarp yollarında; karşılaşması olası olan olgu ve olayların oluşturduğu güçlükler; zorluklar; olumsuzluklar ve negatif koşullara boyun eğmeden; dimdik ayakta kalabilme yetisi olan; göğüs gerip mücadele ede-bilme azmine ve iradesine sahip doğadaki tek canlıdır. Günlük yaşamında karşılaşacağı olumsuzluk yaratan her türlü zorluğa karşı gerekli direnci ve dayanıklılığı kazanması da bundandır. Ayrıca olumlu duygularla beslenen duygusal yönünüzün avantajlarını kullanarak; yaşadığı olumsuz duyguların farkına vararak; kabul ederek; tanıyarak kontrol altına alarak; üstesinden gelerek; bilinçli; akılcı; mantıklı çözüm yolları üreterek; sağlıklı kararlar alma gücü; yeti ve zekasınada sahiptir. Bu özelliğinin yetersiz kaldığı koşullarda sezgilerinin; kalbinin ve vicdanının sesini dinleyerek kendine; çevresine zarar vermeyecek kararlar alarak; olumsuzu olumluya; kötüyü iyiye; aleyhe olanı lehine ve sağlıksız olanı sağlıklıya çevirerek yönetebilme irade ve gücüde kendisindedir. Olumsuz veya negatif duygu ve düşünceleri; olumlu ve pozitife dönüştüğü her koşulda duyguların kölesi olmaktan kurtulup; olumlu veya pozitif düşünceler geliştirileceği unutulmaması ve bilinmesi gereken bir gerçekliktir.
Bu türden çözüm yöntemlerini kendinize rehber edindiğiniz her koşulda; oluşturduğunuz ve şekillendirdiğiniz pozitif; olumlu ve insancıl duygularınız düşüncelerinize; düşünceleriniz davranışlarınıza ve eylemlerinize dönüşerek; olumlu ve sağlıklı yansımakla kalmayacak; o-lumsuz ve ya negatif yaşam koşullarına karşı göğüs gerebilme; gerekli direnç ve dayanıklılık kazanma becerilerini de kazanmış olacaksınız. Süreç için de geçmişe yönelik olumsuz kaygı; anı ve deneyimlerin; geleceğe yönelik hayallerin; beklentilerin ve umutların olumsuz etkisin-den arındırılmış düşünceleriniz doğrultusunda pekiştirilen olumlu; pozitif; sağlıklı; insani davranış ve eylemler kalıcı yaşam biçimine dönüşecektir. Bunun sonucu sevecen; mutlu; huzurlu; sağlıklı; verimli; edil-gen ve üretken; onurlu; umutlu kişilik sahibi bireye dönüşerek; stres ve stresin tetiklediği psikolojik; psikosomatik ve bedensel hastalıklardan korunma ve bağışıklık kazanma becerileri ile donanmış olacaksınız. Sosyal ve toplumsal bir varlık olarak; yaşadığı toplum içinde çevresiyle olumlu ve sağlıklı iletişim; etkileşim ve ilişkilere yansıyan o-lumlu davranışlar ve özellikler edinerek; gerekli sosyal ve insancıl beceriler geliştirilerek; kazanılmış olacaktır. İnsanın insan olmasının gerektirdiği tutum ve davranış biçimleri aynı zamanda kişiliğinin aynası ve temel taşları olacaktır. Bu olumlu ve insancıl özellikler doğ-rultusunda; yaşadığınız toplum içinde sevilen; sayılan; önemsenen; değer verilen bir bireye dönüşmenizi sağlamakla kalmayacak; yaşamın; yaşamanın ne kadar önemli; gerekli; yaşamaya değer olduğunu sezmenize ve anlamanıza; hayata dört elle sarılmanıza vesile olacak-tır. Yaşama karşı geliştirilen olumlu; pozitif; insancıl duygular; düşünceler yaşama sevincini kazanmanızı; yaşama sıkı sıkı sarılmanızı; ya-şamdan haz almanızı; canınıza can katarak huzurlu; neşeli; sevecen; mutlu olmanızı ve sağlıklı; başarılı; kültürlü; kişilikli bir bireye dönüşüp; genç; dinç kalarak; sağlıklı; uzun ömre katkılar sağlayacaktır.
Okuyacağınız bu yapıtta insanın canlılığını koruması ve muhafaza edebilmesi kadar; yaşanan stres ve diğer psikolojik ve ruhsal hastalıklara direnç ve dayanıklılık kazanarak bedensel hastalıklardan korunmak için neler yapmanız gerektiğine yer verilmektedir. Ayrıca yaşadığınız duyguların yol açtığı negatif düşüncelerin farkına vararak; kontrolünüz altına alabilmeniz; lehinize geliştirip; değiştirmek; size zarar vermemesi için ne gibi önlemler almanız; sağlıklı yönetme becerileri kazanmanız gerektiğinin yolları ve yöntemleri açıklanmaya çalışılmıştır. Özellikle insancıl özelliklerle donanmış ve sağlıklı kişilik sahibi bireyler olarak toplum içinde yer almak. Sağlıklı; neşeli; mutlu; huzurlu; sevinç ve sevgi dolu; bağımsız; üretken; özgür; kendisi ve çevresiyle barışık; geleceğine güvenle bakan umutlu bir bireye dönüşerek; günlük yaşamında karşılaştığı güçlüklerle; zorluklarla mücadele edebilen bireye nasıl dönüşebileceği bilgilerine yer verilmiştir. Yaşamın ağır koşulları altında ezilmeyerek; direnerek; mücadele ederek; sorunun bir parçası olmayan; yaşayacağı sorunların farkına vararak; tanıyarak; bilimsel yaklaşımlarla kontrol ve denetim altına alarak; sorun çözücü; çözüm odaklı ve alternatif çözüm yolları üretebilmenin. Pozitif özellikler ışığında kendine ve başkalarına zarar vermeden en olumlu ve insancıl yaklaşımla; gerekli çabayı göstererek; lehine yönetebilme becerilerinin nasıl kazanabileceğinin ilke; yöntem ve koşulları örneklerle işlenerek; uzun yaşamın sırlarına yer verilmektedir.
İnsanlarla sağlıklı ilişkiler; iletişim; etkileşim kurabilmek insancıl davranmakla gerçekleşir. Yargılayıcı değil; bireylerin yerine kendini koyarak empati kurabilen; yıkıcı değil yapıcı yaklaşan; eleştiri kadar özeleştiri verebilen; yalnız olumsuz değil olumlu davranışları da dikkate alan ve süreç içinde yaşam biçimine dönüştüren duygu; düşünce; tutum; davranış örüntülerinin olumlu kazanımları insancıldır. İnsancıl yaklaşan birey uzun yaşamın sırlarını keşfetmekle yetinmeyen; gerekli becerileri kazanarak; uzun süre sağlıklı yaşamanın verdiği avantajlardan yararlandığı bir yaşam biçimi ile ömrünün uzaması olanaklı hale gelip; gerçekleşecektir. Bu yapıtta insana özgü olumlu; sağlıklı kişilik özelliklerinin nasıl kazanılacağı ve yaşamı uzatmanın sırlarına nasıl erişeceği hususunda konular; psikolojik yaklaşımla ele alınıp; işlen-meye çaba ve özen gösterilmiştir.
Sağlıklı; genç; dinç kalarak uzun bir yaşam sürmek için hazırsanız; şimdi aslında kendinizde var olan bazı güçleri lehinize nasıl yöneteceğinizi; bütün bu kişisel özeliklerin nasıl kullanılacağının ve yönetileceğinin yalnız insanın yani kendisinin elinde olduğunu; bu yapıtı okuyup; inceledikçe daha iyi anlayıp; keşfedeceksiniz.
Ama para mutluluk getirmez. Acaba her koşulda ve durumda bu söz ne kadar geçerlidir…
Yukarıda defalarca çeşitli örnekler vererek; insan için önemini belirtmeye çalıştığım en temel ihtiyaçlardan fizyolojik ihtiyaçlar; insanın canlı kalması ve yaşamını devam ettirmesi için gerekli ihtiyaçlardır. Sosyal ihtiyaç ve gereksinimlerimiz ise düşünen; duygusal ve sosyal bir varlık olarak; kişiliğimizi kazanmak ve çevremizdeki insanlarla sağlıklı ve olumlu iletişim; etkileşim ve iliş-kiler geliştirip; kurarak yaşamı anlamlı kılan; insan olmanın gerektirdiği temel değerleri ve özellikleri hayata geçirmek için gerekli olan en temel gereksinimlerimizdir.
Gerek duygular; düşünceler ve davranışlarla ilgili; gerekse de stres konusunda verdiğim ayrıntılı açıklama ve örnekler; sağlıklı bir kişilik oluşumu. Çevresi ve diğer bireylerle olumlu; pozitif ve sağlıklı ilişkiler geliştirmesi; güçlükler; zorluklar; olumsuz ve negatif koşulları kontrol altına alıp; mücadele edip; denetim altına alması için kısaca insanların insan olması için gerekli olan olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır.
Toplumda her insana; insan olmasının gerektirdiği temel hak ve öz-gürlüklerin; eşit koşullarda; ayrım yapmadan; ayrıştırıp; kutuplaştırmadan verilmesi ve uygulamalarda yer alması gerektiği bilincinin ve eğitiminin yeterince verilmediği gibi bunlara uygun yasal düzenlemelerin yetersiz olduğu vb. birçok sorunun kaynaklık ettiğini görmekteyiz.
Hele hele uygulamalarda bu hakların genelde ihlal edilerek delindiğini görmemiz; çok az ve ender olarak olumlu uygulamaları benimseyip; tanık olmamız; bu tür insanlık dışı ve insanlık ayıbı durumlar karşısında verilecek tepkilere; olumsuz ve duyarsız yaklaşımlar olayın tuzu ve biberi olmaktadır. Bu tepkilerin çeşitli yöntemlerle sindirilmeye çalışıldığı ve elimizden bir şey gelmemesi ve bizi aşması; hazmedilemediği gibi yapılacak bir şeyin ve alternatifinin olmaması bir insan olarak bizleri derinden yaralamaktadır.
Enflasyon ve tüketim koşullarının yaratıldığı ve sürekli desteklendiği ülkemizde işsizlik; açlık; sefaletin negatif etkileri bencil; bedavacı; egoist; kendinden başka kimseyi düşünmeyen; bana neci; kıskanan; nefret eden; paylaşmayan; yalnız kendini seven- mazoşist; saygısız vb. olumsuz tutum ve davranışların tohumları atılarak. Eğitim yolu ile desteklenerek olumsuz kişilik özelliklerini kazandırıcı nesillerin temellerinin atıldığı kötü tohumlar yeşertilmeye ve desteklenmeye başlandığını görmekteyiz.
STRESLE MÜCADELE-2
Düşünün; öncelikle aç kalan bir insan kendisinin ve sorumlu olduğu aile fertlerinin bu temel ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak. Paraya ihtiyacını karşılamak için üretken bir birey olmasına ihtiyaç vardır. Diğer değişle para kazandıracak ya da gelir getirecek bir iş yapmasına veya meslek edinmesine ihtiyacı vardır. Peki; bunu yapmasının koşulları zorlaştırıldığında; bu zorlu koşullarda para kazandıracak ve evi- ne ekmek götürebileceği bir iş bulduğunda; eline geçen para ile kendisinin ve ailesinin beslenme dışındaki barınma; giyinme vb. öncelikli temel ihtiyaçlarını ne derecede karşılayacağı pek düşünülmeyecektir.
Bireyler; temel ihtiyaçlarının; gereksinimlerinin ve beklentilerinin karşılanmaması oranında; STRES eğilimi yaşamaktadır. Daha doğrusu bireyler; fizyolojik dürtü ve sosyal güdülerini gerçekleştirirken; STRES nedeni olan ve stresi tetikleyen faktörler devreye girerek; olumsuz koşullar yaşamaları oranında "STRES" ortaya çıkmaktadır. Çağımızda; yaşam koşullarının güçlüğü ve zorluğu sonucu; bu koşullarla baş başa kalan bireyin bunların üstesinden gelmek; üstesinden gelemeyeceği sorunları çözmek için tüm enerjisini tüketmesine rağ-men sorun kendi potansiyelini ve koşullarını aştığı için sorunu çözemeyerek; geri çekilerek sorunu ertelemesi en akılcı yöntem olmalıdır. Şayet çaba göstermenize rağmen çözümsüz bu sorunlara takılır ve hayallerinizi; düşüncelerinizi meşgul etmeye tüm zamanınızı harcarsanız; kendi elimizle stres girdabına sürüklenmiş olursunuz. Bu nedenle tüm çabalarımıza ve uğraşılarımıza rağmen sorunu çözme olanağımız bulunmuyorsa; sorunu erteleyerek; uygun ve çözebileceğimiz koşulların oluşmasını beklemek en akılcı bir yöntem olmalıdır.
Günlük yaşamımızda ailelerin yapısında ve toplumun bireye bakış şeklinde ki değişiklikler; dağılmış; parçalanmış ailelerin artışı; insan ilişkilerinde ki olumsuzluklar; işsizlik ve iş koşullarındaki olumsuzluklar; hayatın bir sınav ve mücadele oluşu hayat mücadelesinin güçlüğü ve zorluğu; ekonomik koşullarda ki olumsuz koşullar; bireye yüklenen görev ve sorumlulukların yoğunluğu vb. stres kaynağı ve stres yaşama oranını arttırıcı unsurları oluşturmaktadır
Yukarıda Temel İhtiyaçlarımız konusunda ayrıntılı açıklayarak; yer verilen temel gereksinimlerimizin; kendimizden ve çevremizden kaynaklanan sorunlar; evrendeki gelişmeler ve sorunlar; “ Uzay; dünyamız; ülkemiz; ilimiz; yakın ve uzak çevremiz vb.” çevremizle iletişim; ilişki ve etkileşim kurarken yaşadığımız güçlükler. Burada belirtmediğim birçok sorun ve olumsuz koşullarla karşılaştığımız; yaşadığımız ve çözüm üretmekte yetersiz kaldığımız ya da mücadele etmemize rağmen olayların bizi aştığı ve çözümsüz kaldığı her olgu; olay ve durumla doğru orantılı olarak 'STRES' yaşanır. Bireyin karşılaştığı sorunlar ve koşullar ne kadar güç; zor ve olumsuz olursa olsun; bunlara karşı duygularımızın vereceği tepkiler ne kadar ürkütücü olursa olsun bu olumsuz durumun oluşturduğu duygular; düşünceler stresi oluşturan faktörlerdir yani stres kaynaklarıdır. Stres konusunda diğer dik-katleri çekmek istediğim husus şudur. Özellikle bu önemli ve önemli olduğu kadar stresten kurtulmamıza yardımcı olacaktır. Stresi olumsuz algılayıp; şiddetli yaşamamıza neden olan koşullardan en önemlisi de duygularımızın yüklediği anlamlar ve düşüncelerimizde oluşan olumsuz durumlardır. Bu koşullardan kaçarak; uzaklaşamayacakları; bu olumsuz koşulları atlatamayacakları; etkisinden kurtulmak için çaba gösterip; mücadele etmelerinin olası olmadığını ya da yeterli gelmeyeceğine inandıkları ve düşündükleri her negatif durum ve olayda stresi yaşayacak olmaları gerçekliğidir. Bu nedenle stres durumunu; dış çevreden gelen olumsuzluklar kadar; duygu ve düşüncelerimizin yüklediği anlamlarla ilişkili olduğu gerçekliğini unutmamalıyız.
Diğer bir zararı ise olumsuz duygu ve düşüncelerinizin kontrol altına alamadığımız için bunların etkisi altında kalmamızdır. Bu durum da siz duygu ve düşüncelerinizi değil; duygu ve düşünceleriniz sizi yönetmeye başlar ve süreç içinde tüm benliğiniz üzerinde egemenlik kurması sonucu; kişisel bütünlüğünüzü koruyamayacak duruma düşersiniz. Stres bu nedenle dış çevrede gelişen ve bireyleri etkileyen; ancak duygu ve düşüncelerimizde şekillenen ve oluşan bir psikolojik sorundur. Stresi kontrol altına alıp; iyi yöneterek; ortadan kaldırıp sorunu çözdüğünüz oranda stresin verdiği gerginlik; yerini gevşemeye ve rahatlamaya bırakacaktır.
Yaşanan stresin yoğunluğu; yüksekliği ve şiddeti; sürecin uzunluğu oranında bireyde tahribatlar oluşacaktır. Bu tahribat; kişinin tüm benliğini etkilemekle kalmayan; birey üzerinde onarılması güç birçok organ hastalıklarını; çeşitli psikolojik rahatsızlıkların tetiklenerek; özellikle Psikosomatik Rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olacak-tır. Dikkate değer bir husus ise genetik faktörlerin; bu koşullarda daha erken yaşlarda ve beklenmedik durumlarda ortaya çıkmasıdır. Toplumun bir ferdi olan bireyler bu tür olumsuzlukların yaşaması oranın da; stres eğilimi artmaktadır. İnsanların yaşadığı stresin şiddeti oranında kontrol altına alamamak; stresin neden olduğu olumsuz koşullarla mücadele edememek;” Özellikle A Tipi Davranış; Kişilik Bozukluğuna yatkın kişiler.” Yaşadığı stresi normal düzeye indiremeyeceği için stresi iyi yönetemez; kendi lehine koşullar oluşturamaz. Ancak; insani; pozitif özelliklere; donanımlara ve sağlıklı kişilik özelliklerine sahip olan bireyler her türlü stres koşulları ile mücadele etme becerilerine sahiptirler.
İnsanoğlu yalnız düşünen değil; düşünen; duygusal ve sosyal bir varlıktır. Bu nedenle çevresindeki olayları; olguları; durumları ve gelişmeleri; algılayan ihtiyaçları ve istekleri doğrultusun da hedefe yönelmek; akılcı ve sağlıklı amaçlar belirlemek; kararlar almak ve amaca uygun hedefini gerçekleştirmek için harekete geçme ve devam ettirme yetisine sahip olduğu için diğer canlılardan farklıdır. Bu farklılık bireyden bireye değişiklik gösterir.
Yeri gelmişken stres olayını da bu doğrultuda düşündüğümüzde; organizmanız stresi oluşturan olumsuz koşullar oluştuğunda; bu olumsuz koşullara duygularımızın verdiği tepkiler sonucu gerilir. Yapısın da meydana gelen; tehdit edici; tehlike verici ve olumsuz koşullar ve durumlardan kurtulmak için çaba gösterilir. Diğer değişle stres oluş-turan bu durumdan kurtulmak için verdiği çabalar ve mücadeleler sonucu; gerginlik sona erip; ortadan kalktığında; ortada bir tehdit ve tehlike unsuru kalmayacağı için organizma normal durumunu döner; gevşer ve rahatlarız
Bireyin yaşamının herhangi bir döneminde temel ihtiyaçlardan yoksun kalması; kişiliğinin oluşumun da aksaklıklara yol açarak; ileriki yaşamınızda birçok sorunun yaşanmasına neden olur. Toplumun bir ferdi olarak bir topluluk içinde yaşadığımız gerçeğini dikkate alacak olur-sak; yaşadığımız toplum için de her bireyin; doğumundan geldiği yaşa kadar; her gelişim döneminde farklı beklentileri ve ihtiyaçları olduğu; bunların karşılanmaması ile orantılı aksaklıklar; sorunlar yaşayacağı gerçekliği bilinmelidir. Yine bireyler temel ihtiyaçlarını bir şekilde karşılarken; yaptıkları toplumca onay görmesi ya da aile; çevre; toplum içinde bir yeri olduğu konusunda güvence duyması; sevgi; ilgi; saygı; kabul görmesi ve kendini tehlikede hissetmemesi gerekir. Sosyal çevresi içinde “aile çevresi; arkadaş çevresi; okul çevresi; iş çevresi; evlilik çevresi vb.” kendinin de bir yeri olduğuna ve değerli olduğuna inanması; güven ve öz güven duygusu geliştirmesi açısından önem kazanmaktadır. Bu yönü ile kendimiz başta gelmek üzere her insan önemlidir her insan değerlidir.
Sonuç olarak; bireylerin temel ihtiyaçları; yaşamını sürdürmek ve ayakta durabilmek için gerekli olan ve insana has temel gereksinimleridir. Bu ihtiyaçları güdülenerek; karşılayabiliriz. Dürtüler yaşamımızı devam ettirmek için ihtiyacımız olan en temel gereksinimlerdir. Sosyal Güdüler ise bireyin birey olması ve toplumda bir yeri olmasını gerektiren tüm özellikleri ve unsurları oluşturur. Bireyler bu iki temel ihtiyaçlarının karşılanmaması ve engellenmesi oranında güçlükler; zorluklar; engeller; sorunların artışı ve şiddeti oranında stres yaşarlar. Daha farklı bir ifadeyle; bireylerde; Stres nedeni olan ve stresi tetikleyen faktörler arttıkça; STRES eğilimi artmaktadır.
Yapılan araştırmalar gerçekçi ve gerçekleşme olasılığı yüksek olan beklentilere inanıldığı oranda; beklentilerinizi yaşamınızda veya günlük hayatınızda gerçekleştirme olasılığı güçlü olmaktadır. Genelde in sanlar kendinden üstün gördükleri; sevdikleri; değer verdikleri; önemsedikleri kişilerin istemlerini gerçekleştirmek için ortaya koydukları hedeflere daha fazla inandıkları için bu hedefler yüksek olsalar bile ona erişmek için ve kendini gerçekleştirmek için göstereceği azim ve çabaların yüksek olduğu tespit edilmiştir. Yani beklentilerin gerçekçi olması kadar; bunları koşullar doğrultusunda gerçekleştireceklerine inanmaları oranında; mücadele etmek; çaba göstermek; başarmak; lehine yönetmek kolaylaşacaktır. Bu nedenle yaşamınız süresince; yaşamınızı zehir edecek geçmişin izlerinin düşüncelerinizde yer almasına izin vermediğiniz; geçit sağlamadığınız; kendinize güvenip; inandığınız her koşulda çabalarınız yüksek düzeyde oluşacağı için üstesin-den gelinmeyecek sorun olmayacaktır. Bu koşullarda enerjinizi geçmişteki izlere ve zehir veren negatife değil; beklentileriniz; gereksinimleriniz; istekleriniz doğrultusunda gerçekçi olana; pozitif düşüncelere yoğunlaştırmanız; bedeli er ya da geç; dinç; genç; sağlıklı kalarak; mutlu olmanız; yaşamın uzaması biçiminde geri dönüt olarak ürününü verecektir.
Birkaç kişinin bir arada bulunduğu bir ortamda bireylerin her türlü davranışının dikkat çekmesine karşılık; grup sayısı kalabalıklaştıkça belirli bir davranışın bile dikkatten uzak kaldığı gözlenmiştir. Örneğin Kalabalık arasında acil yardıma ihtiyacı olan birinin yardım isteklerinin pek dikkat çekmediği ve görmezden gelindiği gözlenmiştir.
Bu nedenle; bireylere performansının üstünde çok yükler yüklenmesi koşullarında; (Şimdiki Klasik Eğitim Sisteminin Genel Yapısı) seçenekler çok olduğu için hangisini seçeceği konusun da özgürce davranmasında yaşanan güçlükler; yeteneğine uygun olmayan yüklenen ağır programlar performansı ve kabiliyeti oranında çok az seçimlerde bulunmayı tercih edip; gerçekleştirmesine neden olmaktadır. Ayrıca kendisine sunulan çok sayıda seçeneklerin çok azına cevap vermekle kalınmaz daha az başarılı olmasına neden olduğu için özgürce seçimlerine rağmen daha az mutlu olunmaktadır.
Yine doğumla başlayan ve devam eden bütün bu dönemlerde yani yaşamın her döneminde yaşanan ciddi hastalıklar; işsizlik; boşanma; ayrı yaşama; aile bireylerinden birinin geçirdiği kazalar; doğal afetler; her türlü saldırılar; savaşlar nükleer olaylardan göreceği zararlar. Yine öldürmeye teşebbüs ve ölüm biçiminde elimizde olmadan gelişen; kontrol edilemeyen ve yaşanan önemli değişiklikler stres kaynaklarını oluştururlar
Daha doğrusu stres düşüncelerde başladığına göre; bireyin donanımları ve kişilik özellikleri ile doğrudan ilişkili olan aslında bireyin kendi eliyle oluşturduğu ve içsel canavarların ürünlerinin ortaya çıkardığı etki düzeyiyle doğrudan ilişkilidir.
Stres kaynaklarını tanımlayıp; belirlediğinizde aynı zamanda stres kaynaklarının farkına varmış olmanız; kontrol altına alarak gerekli düzenlemeler yapma olanağını da elde etmenize ve stresin etkileme gücü ve şiddetini kolaylıkla azaltmanıza yardımcı olacak unsuların kazanılmasına yol açacaktır. Bu değişimlere her bireyin güçlü ve zayıf yönlerini oluşturan özellikleri ve dayanıklı; dirençli olup olmaması oranında ortaya çıkan; bireyin kendisinden kaynaklanan tepki ve yanıt biçimlerini oluştururlar.
Günlük yaşamımız da bir gün içinde yapacağımız işler; faaliyet ve etkinlikler; kendiliğin den gerçekleşmez. Günlük işlerimizi gerçekleştirmek ve kendi lehimize çevirmek; gayret ve çaba ister. İnsanlarla iletişim; sağlıklı ve iyi ilişkiler gerektirir. Yapmak için yola çıktığımız iş; eylem ve etkinliklerden bazılarını gerçekleştirmek isterken zorluklar; güçlüklerle karşılaşma ve yaşama olasılığı vardır. Bunları olumlu karşılamak; pozitif açıdan bakmak; çıkabilecek olası sorunları; güçlükleri ve engelleri ortadan kaldırmak için tekrar çaba göstermek gerekir. Yani yaşanan her olumsuzluk ya da talihsizlik; bizim normal halimizi ve yapacağımız görevleri gerçekleştirmek için engel oluşturmamalıdır. Ortaya çıkan sorunları çözmek için gereken çabayı göstermemek; olumsuz koşulların yaşanmasını sağlar. Bu durumda çıkacak sorunlara takılmak; meydana gelen sorunları biriktirmek ya da en küçük sorun ve olayı abartmak; sorun yokken sorunlar oluşturmak; her şeyi sorun haline getirmek. Yakınımız; arkadaşımız ve akrabamız olan kişiler hakkında çevrede söylenenleri; dedikodu lara inanmak; düşünceler de atıp; tutarak sorun haline getirmek veya sorunları olduğundan fazla büyütmek ya da abartmak. Gerçeklerle bağdaşmayacak düzeyde olan hayal ürünlerine; rüyalara takılmak; beklenmeyen senaryolara ve kurgulara kendimizi kaptırmak; yersiz şüphelere kapılmak. Olumsuzluklara açık olmak; gereksiz kuşku ve kıskançlık yaşamak; inandığı değerlere karşı inancını kaybetmek; güven ve öz güven yetersizliği yaşamak; umutsuzluklara kapılmak vb. burada belirtilmeyen birçok sorunu yaşamımıza sokmak yerine; yaşamdan uzak tutmak gerekir.
Tercihimiz; bu gibi olumsuz duygu ve düşünce biçimlerinin yaşantımıza girmesine asla ve asla müsaade etmemek olmalıdır. Yaşanan olumsuzlukları hayatın parçası; yaşam biçimine dönüştürmek daha ileri giderek yaşamımıza; bu günümüze egemen olmasına ve elimiz den almasına izin vermek; en büyük stres faktörlerini oluşturur.
Her insan yaşamında olumsuz durumlar; sorunlar ve koşullarla karşılaşabilir. Önemli olan bu olumsuz durumları normal ve doğal karşılamak; olaylara negatif bakmak yerine pozitif bakmayı tercih etmek ve bunları ortadan kaldırmak için akılcı ve sorun çözücü yaklaşımlar denenmesi önemli olmaktadır. Asla sorun çözme seçeneği bitmeden; öncelikli olarak sorunu düşüncelerde büyüterek; abartarak sorunun bir parçası haline gelinmemelidir. Karşılaştığımız sorunları çözmek için gerekli çaba gösterilmemesi halinde; olumsuz yaşantı biçimlerinin geliştirilmesine yol açan negatif duyguların gelişmesine izin verilmeyecek; yaşamayacak ve kölesine dönüşmeyerek; negatif düşüncelerin olumsuz; istenmeyen ve bize zarar verici davranışlara dönüşümü engellenmiş olacaktır. Hiçbir birey isteyerek negatif duyguların geliştirilmesine izin vermez. Bunların istenerek yaşanmasına yol açan; düşünce biçimlerinden oluşan bir yaşamı da tercih edilmez. Tercihin istenmeden bu yönde yani aşırı duygusallığa yol açarak etkilenip; gelişmesi koşullarında; bilinmelidir ki… Stresin yaşanması; zararlar görülmesi; yaralar alınması; yıpranarak hastalanması ve yaşlanması kaçınılmaz olacaktır. Bununla da kalınmayarak; pozitif yaşam biçimlerini tercih etmek yerine genelde negatif yaşam biçimlerinin tercih edildiği her durumda. Süreç içinde yaşama karşı negatif bakma ve yaklaşma alışkanlığı kazanılmış olur ki; bu yaşam biçiminin bireyi yok etmekle kalmayıp; çevresi ile ilişkilerini ve bağlarını kopararak; süreç içinde yalnızlığa veya yok olmaya sürükleyeceği gerçeği bilinmelidir.
Bireylere; çevrenin ve toplumun verdiği değer oranında; birey kendini tehlikede hissetmeyeceği ve kendini olumsuz etkileyecek koşullar oluşmayacak; sorunların yaşanmaması ile orantılı olarak da zarar verici düzeyde stres oluşup; yaşanmayacaktır
Yukarda belirtilen çok sayıda sorunun yoğunluğu; yüksekliği; şiddeti ve bireyin kaldırma; dayanma; başa çıkmak için mücadele edebilme; çözümler üreterek yönetebilme ve denetim altına alma güçlüklerinin yaşaması oranında stresin tetiklediği çok sayıda psikosomatik veya bedensel hastalığın veya rahatsızlığın tetiklenerek ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelecektir.
Özellikle genetik faktörler daha erken yaşlarda ve beklenmedik durumlarda ortaya çıkmaktadır. Toplumun bir ferdi olan bireylerde bu tür olumsuzlukların yaşanması oranında; stres eğilimi artmaktadır. Bu faktörler; stresi tetikleyici koşullar olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha doğrusu bireyler; yukarda belirttiğim olumsuz koşulları; yaşadıkları oranla doğru orantılı olarak stres yaşanmakta ve stresin tetiklediği birçok bedensel hastalık ortaya çıkmaktadır. Diğer değişle çağımızda stres düzeyinin şiddeti oranında ve stres sürecinin uzunluğu ile ilişkili olarak; stresin tetikleyerek ortaya çıkardığı Psikosomatik Rahatsızlıklar yaşanması kaçınılmaz olmaktadır.
İşte çağımızın baş döndürücü hızla geliştiği teknolojik gelişmelerin oluşturduğu yaşantı biçimleri; bunlara uyum güçlükleri ile yaşantı biçimlerinin birebir örtüşmesi ve bu sorunun büyük bir toplum kesi-mini ilgilendirmesinden yola çıkarak; ben strese Çağımızın Psikolojik Rahatsızlığı ve Vebası tanımlamasını getirdim. Stresin çağa uygun bir psikolojik sorun olması ve toplumun tüm kesimlerinde çocuk; genç; yetişkin; yaşlı demeden her geçen gün salgın ve yaygın olarak etkileyerek artması anlamında kullanıldım.
Stresin hissedilmesi ve yaşanması koşullarında birey kendini tehlike de hisseder ve bu tehlikeli; zarar veren durumdan kurtulmak için tepkide bulunur. Organizmanın tehlikeyi hissetmesi; algılaması sonucu biyolojik olarak verdiği tepkiler sonu