Öğrenen insan öğrenmekten gelen bir güven içerisindedir. Güven duyan insan kaygılanmaz doğru yer zamanda doğru davranışı yapacağını bilir fakat bazıları ise böyle değildir. Onlar hayatın her durumunda kaygılanırlar; umutsuzluğa düşerler; yapamayacaklarına ve başaramayacaklarına dair içlerinde yoğun bir ses duyarlar. Önemli kararlar verirken başkasından etkilenir; stresli süreçleri yürütmekte zorlanırlar.
Çocukların hayattaki problem çözme yöntemlerin ailelerinin en önemli mirası olduğunu göz önüne alırsak; çocuğun kaygılı mı umutlu mu olmasına sebep olan durum nedir? Çocuğun içsel sesi yapabileceğine mi yoksa yapamayacağını söylüyor? Ailenin çocuğun yaşam deneyimleri ile kurduğu ilişkide ailenin tutumu bu durumu iki ayrı boyuta taşımaktadır. O halde nedir bu tutumlar ?
Çocuğa güvenilmeyen ortam
Potansiyeline güvenilmeyen ortamlarda yetişen çocuklara bu yaşlara kadar sürekli şu mesajlar verilir: “ Sen yeteneksiz ve beceriksizsin; birilerinin sana sürekli sahip çıkması gereklidir. Sen yalnız başına yapamazsın; kararlarına güvenme bizim kararlarımıza güven. Biz biliriz.” Bu sosyal çevrede yetişen çocuk sınırlarını; sorumluluklarının bilincine varamaz. Etki alanı içerisindeki durumları ayırt edemez. Hayatında ki önemli süreçleri yaşarken (burada sınav süreci) yönetebileceğine güvenemez. Bu nedenle kaygı doludur. Sezgisel olarak sürekli “ben yetersizim; ben yapamam” düşüncesine sahiptir.
Çocuğa güvenilen ortam
Gelelim şimdi öteki kutba; çocuğun potansiyeline güvenilen ortamlarda büyüyen çocuğa sürekli şu mesajlar gelmektedir.” Sen bizim için önemlisin; muhteşem bir potansiyelsin; sende hiçbir eksiklik yok; aynı yürümeyi öğrendiğin gibi bütün gerekli yaşam becerilerini öğrenirsin ve zamanla kendi kapasitenin üstüne çıkabilirsin. Önce kendine güven; ama bil ki senin gelişmen ve mutlu olman için yaşamın boyunca biz senin ekibinde olacağız.” Böyle ortamda yetişen çocuğa sürekli ne yapacağı söylenmez; onunla sohbet içinde kalınır ve bu sohbetin içinde onda yavaş yavaş sınırlar ve sorumluluk bilinci gelişir. Hatalarından öğrenip gelişebileceğine güvenilir ve kendisi de güvenir. İçsel sesi güven ve umut mesajları ile doludur. Derinlerde “ben yeterliyim; ben yapabilirim” kararını vermiştir.
Sınav süreci ile çocuğun ilişklisi
Kendisine güvenilen ortamda yetişmeyen çocuk süreci doğru yürütemeyeceğine inanır; içten içe yapamayacağını düşünür ve en kısa zamanda vazgeçmek için yol arar. Konuların çok geldiğini; eksik bilgilerinin çokluğundan yakınır durur. Verimli ders çalışma yöntemlerini kendisine uyarlayamaz; birkaç gün düzenli çalışır ama içsel sesi “Sen ne kadar çalışırsan çalış başaramacaksın!” der. Deneme sınavlarını kendisinin başarısızlığa belge olarak görür ve kısa zamanda çalışma motivasyonunu dolayısı ile de sınavı başlamadan kaybeder.
Oysa kendisine güvenilen ortamda yetişen çocuk eksiklerinin farkındadır ve eksiklerini tamamlamak için çalışır ve verimli çalışma yöntemlerini kullanır. Vazgeçmek gibi bir düşüncesi yoktur ve elinden gelenin iyisini şevkle yapmaya gayret eder. Böylece en iyi sonucu alacağını bilir. Kendinden ve süreçten emindir iç sesi “Sen yapabilirsin; sen yeteneklisin” der. Deneme sınavlarını eksiklerini görmek için fırsat olarak görür ve kendisini daha çok çabalamak noktasında motive eder.
Sonuç olarak fark etmesek de çocuklarımızda bebeklikten itibaren kurduğumuz bağ; çocuklarımızın ileri yaşlarda yaşayacakları önemli dönemlerde kendileri için hayati önem taşır. Onlar için hazırladığımız ev ortamının ve onlarla kurduğumuz ilişkinin temeline fiziksel güvenin yanında duygusal olarak da güven ve umut duygusunu yaşayacakları alanlar ile zenginleştirmeliyiz.