Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Birey Merkezli Yaklaşım

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Birey merkezli yaklaşımın değeri ve etkisi ile ilgili değerlendirmede Cain; yönlendirici olmayan psikolojik danışmanın Rogers tarafından diğer terapötik yaklaşımların çok az bulunduğu 60 yılı aşkın bir süre önce oluşturduğunu vurgulamıştır. Bu dönemden günümüze gelinceye kadar 200 ün üstünde terapötik yaklaşım ortaya çıkmıştır. Birey merkezli yaklaşımın başlıca terapötik sistemler arasındaki yeri ve rolünden başka hiçbir şey ona hak ettiği değeri veremez demiştir bu yaklaşımı savunanlar. Bu yaklaşımın uzun süre geçerliğini sürdürmesi; etkisini değerlendirirken hiç kuşkusuz göz önünde tutulması gereken bir faktördür. Cain; danışandan hız alan yaklaşımın etkili olduğunun yapılan araştırmalar ile kanıtlandığını kitabında şöyle ifade etmektedir: Hümanistik yaklaşımlar ile ilgili olarak 60 yılı aşkın bir süredir yapılan uygulama ve araştırmalar bu yaklaşımın diğer kuramlarla karşılaştırıldığında daha etkili olduğunu ortaya koymuştur.
Rogers; psikolojik danışma ve psikoterapi alanlarında başlıca etkilere sahiptir. 1940 larda evrimsel fikirlerini tanıttığı zaman; psikanalize ve yönlendirici yaklaşımlara güçlü ve radikal alternatifler getirmiş; daha sonra da uygulamıştır. Rogers tekniklere önem veren terapötik bakış açısının; ilişki odaklı yaklaşımla yer değiştirmesini sağlayan bir öncüdür. Farber e göre; Rogers in empati; eşitlik; terapötik ilişkinin üstünlüğü ve araştırmanın değeriyle ilgili fikirleri birçok meslek insanı tarafından yaygın olarak kabul edilmekte ve kaynağı konusunda çok az bilgiyle diğer kuramsal yaklaşımlarla bütünleştirilmektedir. Rogers in psikoterapi uygulamalarına olan olağanüstü etkilerine rağmen; klinik psikoloji programlarındaki katkıları göz ardı edilmiştir. Psikolojik danışma eğitimi ve danışmanlık psikolojisi programları dışında Rogers ın çalışmaları hak ettiği saygıyı bulamamıştır. ABD de bugün birey merkezli yaklaşım eğitimini veren çok az kuruluş bulunmaktadır.

Rogers; birey merkezli yaklaşım ekolünün kurumsallaştırılmasına sürekli karşı çıkmıştır. Aynı şekilde; kurumların kurulması; sertifikaların verilmesi ve üyeliğin standart konumlan ile ilgili fikirlere de olumsuz tepkiler göstermiştir. Bu kurumsallaştırmanın giderek artan dar; katı ve dogmatik bir görüş açısı getirmesinden endişe duymuştur. Rogers bir yönteme; bir düşünce ekolüne veya bir tekniğe çok fazla bağımlılığın psikolojik danışma sürecini kısırlaştıracağı konusunda uyarıda bulunmuştur. Eğitimdeki öğrencilerine her zaman verdiği ve kendisinin de yaşamı boyunca tuttuğu öğüt: "Terapinin bir tek en iyi ekolü vardır. O da ilişkide izleyeceğiniz yolun etkilerinin en ciddi biçimde sürekli incelemesine dayanan sizin geliştirdiğiniz kendi yaklaşımınızdır". dır.
Savunduklarına dayanarak bu yaklaşım farklılığa yer vermekte ve pratisyenlerin yalnızca bir grubu izleyen kişiler olmasını teşvik etmemektedir. Meslek elemanlarının başlıca yanıtı olarak yansıtmayı kullanmaları; kendilerini kısıtlayarak aşın sınır getirilmesine yol açmaktadır. Carl Rogers in Psikoterapisi adlı basılmış kitaplarında Farber; Brink ve Raskin; Rogers in stilini derinlemesine incelemiş ve alternatif tarzları konusunda bazı yorumlara açıklık getirmişlerdir.
Araştırmanın öneminin vurgulanması Rogers ın psikoterapiye olan katkılarından biri de; kavramlarının test edilebilir varsayımlar olarak kalmasını istemesi ve bunları araştırmaya sunmasıdır. Konuları tümüyle araştırmaya açmıştır. Terapi oturumlarına ait yorumların ayrıntılı incelemesi ve araştırma teknolojisinin Psikolojik danışman/danışan diyaloğuna uygulanması konusunda kendine ait konumun öncüsüdür. Kişinin içsel subjektif deneyimleriyle ilgili bilimsel araştırma kapasitesi olan yeni modeller tasarlayarak bir sorgulama yöntemi getirmiştir. Terapi ve kişilik gelişimine ait kuramları çok büyük ölçüde keşfe dayanan etkilere sahip olması ve bu yaklaşımın çok fazla tartışmalarla çevrili olması nedeniyle; kendilerine ait terapötik tarzını ve inançlarını incelemek üzere uygulayıcılara ve kuramcılara çağrıda bulunmaktadır.

Birey merkezli yaklaşıma ait araştırmalar daha çok terapötik süreç ve özellikleri üzerinde yapılmaktadır. Örneğin bilişsel davranışçı yaklaşımı; belirli sorunlarla uğraşan danışanlara yardımcı olmak üzere tasarlamış; çeşitli stratejiler geliştirmişlerdir. Bu yaklaşım; işlemlerin başarıyla uygulanması için güvenilir ve onaylanmış danışan/terapist ilişkisinin gerekli olduğu varsayımına dayanmaktadır. Ancak bu pratisyenler değişimin oluşması için çalışma ilişkisinin yeterli olmayacağı ve faal işlemlerin ilişkiyle birlikte götürülmesi gerektiği görüşündedirler.
Tüm danışanların; her zaman değişmesi için yeterli koşulların bulunduğuna inanmasam da; terapinin başarıya ulaşması için önemli terapötik koşulların yerine getirilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Bu belirgin davranışlar; danışmanların daha sonra terapötik müdahalelerde becerilerini geliştirmek için temel oluşturmaktadır. Psikolojik danışmada tekniklerin uygun şekilde kullanılması ve uygulanması önemlidir; ancak; psikolojik danışmanın kişisel özelliklerinin ve davranışlarının geliştirilmesi göz ardı edilerek psikolojik danışmanlık becerilerine aşırı önem verme eğilimi bulunmaktadır. Birey merkezli terapinin en önemli katkılarından biri; psikolojik danışma uygulamalarında empati uygulanmasıdır. Diğer yaklaşımlardan daha fazla birey merkezli yaklaşım; danışandaki değişimi kolaylaştırmada empatinin hayati bir rol oynadığını ortaya koymuştur.

Terapistin empatik olma düzeyini değerlendiren üçüncü kişilerle karşılaştırıldığında; danışanın kendisinin terapistin empati düzeyini değerlendirmesi; danışanda gözlenen olumlu değişimin en önemli yordayıcısıdır. Hiçbir araştırma terapistin empatik düzeyi ile danışandaki olumlu değişim konusunda negatif ilişki rapor etmemiştir. Farklı terapi uygulama biçimlerinde; grupla; bireysel; psikoloji danışma aile ve evlilik gibi terapistin anlama; etkin dinleme; danışanı açıkça kabul etmesi durumunda danışanda en fazla düzeyde değişimi kolaylaştırdığı tespit edilmiştir.
Birey merkezli araştırmalar ağırlıklı olarak terapötik değişim için gerekli olan koşulların incelenmesi üzerinde yoğunlaşmıştır . Bu kitapta ele alınan diğer yaklaşımlar terapötik ilişkinin önemini vurgulamakla birlikte danışanda değişiklik oluşturmak için psikolojik danışmanların kendi tekniklerini kullanmalarının önemli olduğunu belirtmişlerdir. Örneğin; Bilişsel davranışçı yaklaşımda terapistin kullanabileceği bir çok teknik geliştirilmiştir. Birey merkezli yaklaşım dışında diğer yaklaşımlar; sadece psikolojik danışman ve danışan arasında iyi ve olumlu ilişkinin danışanda terapötik değişim oluşturmada yeterli olmadığını belirtmektedir.
Birey merkezli terapideki yeniliklere gelecek olursak Birey merkezli terapinin güçlü yanlarından biri güç; karmaşık ve çeşitli bireysel; grupla ve aile ile çalışmada yenilikçi ve gelişmiş yollar önermesidir.

Birey merkezli yaklaşımın sınırlılıkları ve getirilen eleştirilere baktığımız zaman şöyle diyebiliriz; Her ne kadar birey merkezli yaklaşımı benimsemiş olan uygulamacıları hipotezlerini test etmek için bir çok araştırma yapmış olmalarından dolayı alkışlamakla birlikte; bu araştırmalar sıklıkla diğer araştırmacılar tarafından bir çok metodolojik sorunları olması nedeniyle de eleştirilmiştir. Araştırma yöntemi açısından getirilen eleştiriler; gönüllü olmayan ve kontrol grubunda psikoterapi için başvurmamış olan danışanlar ile çalışmaların yapılması; kontrol grubunun bulunmaması; plesebo etkisinin dikkate alınamaması; terapi sonuçlarım değerlendirmede daha çok objektif ölçme araçlarının kullanılmamış olması; ve uygun olmayan istatistiksel yöntemlerin kullanılmış olması sıralanabilir.

Birey merkezli yaklaşımı benimseyerek eğitimini sürdüren bazı öğrenciler ve psikolojik danışmanlar; bazen danışanlarını aşırı destekleyici konumda olabilirler Değişim için bazen danışanın karşılaştığı güçlükleri de aşması gerekmektedir. Bu durum sıklıkla ihmal edilmektedir. Bu yaklaşımın temel kavramlarını yanlış anlamanın dışında bazen çeşitli tepkilerini ve psikolojik danışma tarzlarını yansıtmazlar ve empatik dinlemeyle sınırlamaktadırlar. Bir danışanı gerçekten dinlemek ve anladığını yansıtmak ve iletmek çok değerli olsa da psikolojik danışma bundan çok daha fazlasını gerektirmektedir.