Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kaygı ile Neden Baş Edemiyoruz

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Anksiyete (Kaygı) Nedir?
Bir öğrenci; çok çalıştığı bir sınava girecekken; birden tüm bildiklerini unutup hafızasının bomboş olduğunu düşünebilir.
Bir tıp öğrencisi katıldığı ilk ameliyatta kendinden geçebilir.
Bir sunum sırasında sunumu yaparken kişi sadece kendi kalp atışlarını duyabilir; nutku tutulabilir.
Başarılı bir müzisyen konser sırasında gitarını çalacakken parmaklarının kasıldığını fark edebilir.
Bu aksiliklerin her biri; anksiyete (kaygı) olarak nitelendirilebilir. Anksiyete gerginlik arz eden duygusal bir duyum olarak tanımlanabilir ve sık sık terleme; titreme; çarpıntı; yüksek nabız gibi belirgin fizyolojik belirtiler eşlik eder. Anksiyete Latince bir kökene sahip olan angere’ den gelmektedir. Angere Latince de nefesi kesilmek; boğulmak anlamına gelir. Anksiyete yaşayan çoğu insan da anksiyeteyi böyle tanımlar “Boğulmak”…
Kaygı ve Korku Arasındaki Fark
Anksiyete (kaygı) ve korku çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılırlar. Fakat anksiyete ve korku tamamen farklı anlamlara sahiptir.
Korku; kelime olarak ani felaket ve tehlike anlamlarını içerir. Gerçek ya da potansiyel bir tehlike var olduğunda kişinin yaptığı değerlendirmedir. Anksiyete ise gerginlik arz eden bir durumdur. Korku daha çok bilişsel bir sürece odaklanırken; anksiyete bu değerlendirmeye verilen tepkidir. Bu ikisi arasındaki ayrım ise gerçekten bize ne olduğunu anlamamız konusunda ayırt edici bir nitelik taşır.
Anksiyete Bozukluğu Nedir?
Anksiyete (kaygı) günlük hayatımız içinde sıklıkla deneyimlediğimiz bir süreç. Fakat bu durumu bozukluk olarak kılan şey ne?
Anksiyete Bozukluğu; yoğun bir şekilde duyulan korku; endişe; evham ve huzursuzluk hali ve bu duygularla baş edememe durumudur. Bu duygu ve düşüncelere sıklıkla çarpıntı; titreme; terleme gibi bedensel duyumlar eşlik eder. Kişiler duygularının aşırı ya da gerçek dışı olduğunu bilse bile bununla baş etmek konusunda zorluk çeker. Toplumumuzda oldukça yaygın olan anksiyete bozukluğu kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmektedir.
Yaygın anksiyete bozukluğu; panik bozukluk; post travmatik stres bozukluğu; sosyal fobi ;özgül fobi; sosyal fobi; agorafobi; gibi bozukluklar Anksiyete bozukluğunun bir türü olarak değerlendirilir.
Anksiyete Bozukluğunun Nedenleri Nedir?
Anksiyete (kaygı) bozukluklarının tek bir nedeni yoktur. Birden fazla neden anksiyete bozukluğuna yol açabilir. Bir travmaya maruz kalmak; çocukluk çağı ihmal ve istismar yaşantıları; anne çocuk arasında gerçekleşen bağlanma sırasında oluşan kopukluk; genetik faktörler; öğrenme hepsi anksiyetenin zeminini oluşturabilir.

Anksiyete (kaygı) ile Neden Baş Edemiyoruz
Peter Byarus bu konuyla ilgili çok güzel bir örnek veriyor. Bir kalas üzerinde yürüyen birini düşünelim; eğer bu kalas yerde ise adam rahatlıkla üzerinde yürüyebilir fakat aynı kalas bir köprü üzerine ya da suyun üzerine konulursa adam daha dikkatli hareket edecektir. Bunun nedeni aslında adama ait bir düşünceden başkası değildir. Onu yoğun bir biçimde etkileyen düşünme fikrine bütün organ ve yetilerinin de odaklandığı düşüncesidir.
Anksiyete problemi yaşayan insanlar kendilerini sürekli bir tehdit altında hisseder. Bu tehdit algısıyla savaşabilmek için olayların hep olumsuz yönlerine odaklanır; içsel ve dışsal olaylar karşısında kendilerini hep güvensiz hissederler. Çoğunlukla bu problemi yaşayan kişiler baş edebilme kapasitesini azımsayarak kendi zayıflığına odaklanır.
Fritz Perls anksiyeteyi; insanın gelecekle baş edebilecek kapasitesi ya da kendini destekleme sistemine inancının olmaması şeklinde tanımlar.
Anksiyete problemi yaşayan kişiler; sürekli hata yapacağına; bu hataların sonuçlarının olası herhangi başarıdan daha şiddetli olacağına inanır. Olumsuz hatıralarını olumlulardan daha kolay hatırlar. Bu da kişilerin kendilerini ve yaşadıklarını olumsuz ve yanlı değerlendirmelerine anksiyetenin sürekli devam etmesine neden olur.
Psikoterapi Ve Anksiyete Bozukluğu
Sürekli kontrol edilemez bir kaygıyla yaşamak insanların yaşam kalitesini oldukça azaltır. Anksiyete problemi yaşayan kişilerin çoğunda depresyon; özgüven sorunları gibi baş etme kapasitesini düşürücü başka sorunlara da rastlanır.
Psikoterapi bu anlamda öncelikli olarak sorunun ana kaynağını saptamayı ve bugünün koşullarında kişilerin kendilerine yardım edebilecek şekilde değişebilmelerini hedefler.