Psikoterapi; birey ve psikolog arasında kurulan ilişkiye dayalı ortak bir çalışmadır. Bu çalışmada güven ilişkisi ve gizlilik ilkesi temeldir. Psikoterapi; kişiye problemlerini paylaşabilmesi için güvenli bir alan sunar. Kişi; terapötik koşullar çerçevesinde psikolog ile birlikte sorun alanları üzerine çalışır. İşlevsel olmayan düşünce ve davranış örüntüleri belirlenerek psikoterapinin iyileştirici etkisiyle bir değişim ve dönüşüm süreci başlar.
Terapötik koşullar; psikoterapi sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi açısından oldukça önem taşıyan gerekliliklerdir. Psikolog ve danışan arasında üretken bir etkileşimin gerçekleşebilmesi çeşitli terapötik koşulların sağlanması ile doğru orantılıdır.
Bağlılık
Psikolog ve danışan arasında bağlılığın oluşması psikoterapi sürecinde oldukça önemlidir. Danışanın terapiyi benimsemesi; terapi sürecine güven duyması; seansa devamlılık konusunda motivasyonunun yüksek olması terapiye olan psikolojik bağlılığını da sağlamlaştırır. Bunun yanında; terapinin her hafta aynı odada ve aynı saatte gerçekleşmesi terapiye olan fiziksel bağlılık sürecine hizmet eder. Kişinin kendisini odadayken rahat hissedebilmesi; odanın ses geçirmeyen bir yapıda olması gibi detaylar ise profesyonel bir psikolojik sağaltım atmosferinin sağlanması için gereklidir. Psikoterapide; hem psikolojik hem de fiziksel bağ kurmak; terapi sürecini destekleyen ve danışanın terapi hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıran bir etkendir.
Aktarım
Psikolog; bilimsel olarak etkinliği belirlenmiş çeşitli psikoterapi prosedürlerini uygulayarak danışanın sorun alanları ile çalışır. Farklı psikoterapi yaklaşımlarının kullandığı teknikler ve öğretileri farklı olsa da nihayetinde hepsinin yolu danışanın duygularında kesişir. Burada saydamlık ilkesi devreye girmektedir. Aktarımda saydamlık; danışanın duygularını içtenlikle paylaşması ve yaşadıklarını doğru bir biçimde anlatması ile gerçekleşebilir. Özellikle sözel terapilere bakıldığında; terapist danışanın “anlattığı kadar” bilgi sahibidir. Bu açıdan bakıldığında aktarım ne kadar saydam ve gerçek ise terapi sürecinden danışanın alabileceği verim o kadar fazla olacaktır.
Güvenli Alan
Psikoterapide kişi; duygularını; düşüncelerini; isteklerini ifade edebileceği güvenli alana sahip olur. Bir terapötik koşul olarak güvenli alan; danışana psikolojik özgürlük imkanı sunar. Danışan; psikoterapinin güvenli alanında kendisini ifade ederken psikolog tarafından yargılanmaz. Olumlu veya olumsuz her duygusuna saygı duyulacağını ve kabul edileceğini bilir. Psikoterapide güvenli alanın etkisi tıpkı bir sihirli değnek gibidir. Sağlıklı bir terapötik ilişki ile sağlanması mümkün olan güvenli alanda danışan kendi süreci ile ilgili farkındalık geliştirir. Duyguları ile yüzleşir ve psikolojik olarak güçlendikçe terapide çözüm aşamasına yaklaşır.
Terapötik Hedef
Amaçların belirlenmesi; terapide danışanın gelişiminin gözlenmesi açısından önem taşır. Terapötik hedeflerler şunlar olabilir:
- Kişinin sıkıntı ve acı veren; zorlayıcı duygularıyla başa çıkabilmesini
sağlamak
- Kişinin güçlü yönlerini olduğu gibi sınırlılıklarını da kabul etmesini
destekleyerek olumlu benlik gelişimine yardımcı olmak
- Hayat işlevselliklerini ve sosyal uyumunu arttırmak
- Sorunlara yol açan davranış örüntülerinden arınmasını sağlamak
Terapötik süreç boyunca belirlenen hedefler gözetilmeli ve uygun bir yol izlenmelidir. Bunun yanında bazı amaçlar diğerlerine göre daha öncelikli olarak ele alınabilir. Psikolog; danışana çeşitli problemleri çözerken rehber olur. Psikoterapi yaparken psikologların kullandıkları çok çeşitli yaklaşımlar ve bu yaklaşımlara has yöntemler vardır. Psikoterapi yoluyla; kişiler daha sağlıklı; mutlu ve üretken bir şekilde yaşamlarını sürdürebilirler. Etkili başa çıkma alışkanlıkları geliştirirler.Terapötik süreç sonlandığında danışanlar aslında sadece getirdikleri problemi çözmekle kalmaz aynı zamanda ileride yaşayabilecekleri olası zorluklara karşı da baş etme becerileri kazanmış olurlar.