Yıllar önce psikoloji eğitimim sırasında Çapa Tıp Fakültesinde psikiyatri derslerinde Prof Dr. Özcan Köknel’in öğrencisi olmuştum. Özcan Köknel’in psikolojik sağlığı anlatmak için söyledikleri hala kulaklarımdadır. “Sağlıklı olmanın iki koşulu vardır; bunlardan bir tanesi eksikse o insanın sağlığı bozuk demektir.” Demişti. Bu iki koşul: çalışmak ve sevmek idi. Bir insan çalışabiliyor ve sevebiliyorsa sağlıklıdır. Çevreme baktığımda bazı insanların işlerini nasıl da severek ve kendini vererek yaptıklarını gördüğümde o insanlara büyük bir hayranlık duyarım. Örneğin bahçemi düzenlemeye gelen bahçıvanın bu işi nasıl da tutku yaptığını gözlemler; onun bu davranışı karşısında saygı duyarım. Bu kişi bazen bir doktor olur. Bütün yorgunluğuna rağmen iyileştirmek istediği hastasına şefkatle bakabilen doktora hayran olurum. Kendisini nasıl olup ta unutabiliyor ve hastasına böylesine kendisini verebiliyor diye şaşırırım. Yıllar sonra Logoterapi ile tanıştıktan sonra çalışmanın ve sevmenin neden sağlıklı olmanın koşulu olduğunu daha iyi kavradım. Logoterapi her insanın hayatının ve hayatın her anının anlamlı olduğunu kabul eder. İnsan; hayatının anlamını gerçekleştirmek için bu doğrultuda çalışır ve ilerler. Böylece hayatımızın amacına ulaşmak için yapmamız gerekenleri yapabilecek becerilere ulaşmak yolunda kendimizi geliştiririz. Kendi hayatımızın anlamını gerçekleştirme yolunda olduğumuz zaman içimizde yaşama sevinci hissederiz. Bu aynı zamanda işimizi ve hayatı sevmemizi de sağlar. O nedenle insanın hayatının amacını ve anlamını fark etmesi çok önemli bir yer tutar. Öğrencileri gözlemlediğiniz zaman bazı öğrencilerin içlerinden gelen bir istekle derslerine çalıştıklarını bazı öğrencilerin ise anne-baba ve öğretmenlerin güdülendirmesi ile çalıştıklarını görebilirsiniz. Eğitimciler birinci gruptaki öğrencileri iç motivasyonu olan öğrenciler olarak nitelendirirler ve asıl etkili olanın bu olduğunu belirtirler. Peki neden bu öğrencilerin iç motivasyonu vardır? Çünkü bu öğrenciler hayattaki amaçlarını fark etmiş ya da kaybetmemiş öğrencilerdir. Hayattaki amacını bilinçli olarak görebilen insan bu konuda çalışmaktan yorulmaz; bütün zorluklara göğüs gerebilir; hatta çalıştıkça mutlu olur ve sağlıklı olur. Bu insanların çevrelerine ışık saçtığını da görebilirsiniz. Çünkü anlam onları aydınlatmaktadır.
Sevgi konusuna gelince Logoterapi sevgiye büyük önem vermektedir. İnsanın hayatını anlamlı kılan ve sağlıklı olmasını sağlayan sevgi anlama ulaşabileceğimiz yollardan yaşantısal yolu oluşturur. Sevgi hayatın kaynağıdır. Dünyaya gelen bir bebeği yaşatan şey sevgidir. Bir bakım evinde yapılan deneyi duymuşsunuzdur. Bir grup bebek kucağa alınarak beslenir; diğer bir grup bebek ise yattıkları yerden biberonla beslenir. Aynı miktarda beslenen bebeklerden kucağa alınanların kilosu artar ve sağlıklı olurlarken yattığı yerden beslenen ve kucağa alınmayan bebekler büyüyemezler ve sağlıkları bozuk olurlar. Sevilmek ve dokunulmak bütün canlıların yaşamsal ihtiyacıdır. Sevilen bebek kendisini sevene gülücüklerle karşılık verir ve sevgi böylece giderek büyür. Seven ve sevileni geliştirir ve sağlıklı olmasını sağlar. Sevgi acıları da geçiren en etkili ilaçtır. Hanginizin annesi siz düştüğünüz zaman acıyan dizini öpmemiştir. O öpücük gerçekten sizin acınızı azaltıverir. Ya da katlanabileceğiniz hale getirir. Ancak sağlık bozulduğunda insan sevemez olur. Hiçbir şey hissedemez. Fakat sevgi öylesine önemli bir ihtiyaçtır ki sevemeyen ve sevildiğini hissedemeyen insan bu ihtiyacını giderebilmek için başka yollara başvurur. Bu yolları haz arayışı başlığı altında toplayabiliriz. Böylece hazza ulaşan kişi o an mutlu olur; ancak bu mutluluk sürekli değildir. Hazzı oluşturan durum değiştiğinde mutluluk ta uçar gider. O zaman insan tekrar haz aramaya başlar ve sürekli haz peşinde koşar. Bu insanlar hiçbir zaman mutlu olamazlar; çünkü haz sevgi gibi sürekli değil geçicidir. Bağımlılıkların oluşmasının bir nedeni de sevememek ve sevgiyi hissedememektir. Bu insanları tedavi için çeşitli yöntemler vardır ancak sevginin yerini alabilecek bir tedavi yoktur. Sevgi aranmakla bulunmaz ama hissedilir. Yolda giderken bir çiçek kokusu duyarsınız ve sevgi ile o çiçeği koklarsınız; ya da sevdiğiniz birini gördüğünüzde sarılmak istersiniz. Sevgi insanda yaklaşma isteği uyandırır. Nefret ve öfke ise yıkıcı duygulardır. Kaynağına zarar verdiği gibi duygunun sahibine de zarar verir. Öfkelendiğinizde; ya da birinden nefret ettiğinizde bu duygudan siz de zarar görürsünüz. Elbette bütün duyguların hayatımızda yeri vardır. Asıl beceri nefreti ve öfkeyi sevgiye dönüştürebilmektir. İşte o zaman sizden mutlusu ve güçlüsü yoktur.
Sağlıklı; mutlu ve sevgi dolu günler dilerim.
24 Mart 2018
Beria Bilge Şener
Psikolog; Klinik Logoterapist