Çocukluk çağı travmaları erişkinlikteki psikopatolojiler için de önemli risk etkenlerinden biridir. DSM-IV’e göre TSSB tanısının konulabilmesi için yeniden yaşanan belirtilerden en az bir ölçütün;kaçınma ve genel tepki düzeyinde azalma belirtilerinden en az üç ölçütün ve aşırı uyarılmışlık belirtilerinden en az iki ölçütün karşılanması gerekmektedir.Bu klinik durum bir aydan uzun sürmeli ve işlevsellikte bozulmaya neden olmalıdır.Belirtiler üç aydan kısa sürerse akut;daha uzun sürerse kronik;stres etkeninden en az altı ay sonra başlamışsa gecikmiş TSSB olarak tanımlanır.Bu çalışmamda beş makale üstünden kaynak taraması yaparak travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde dört farklı yaklaşımı inceledim.Bu yaklaşımlar; psikodinamik yaklaşım;bilişsel yaklaşım;biyolojik yaklaşım ve EMDR.
1)PSİKODİNAMİK YAKLAŞIMLA TSSB TEDAVİSİ
Psikodinamik terapide kişilerin travmatik yaşantıları ile diğer yaşam olayları bir bütün olarak değerlendirilmekte ve travmatik yaşantının kişi için anlamı anlaşılmaya çalışılmaktadır. White;Storm;Santilli ve Halpin yaptıkları kontrollü çalışmalarda istismara uğrayan çocukların uğramayanlara göre daha farklı oyunlar oynadıklarını ve oyunların karakteristik özellikleri olduğunu belirtmektedirler.Oyuncak bebeklerle yapılan çalışmalarda ise özellikle konuşmakta zorlanan;sözel yeteneği gelişmemiş olan ya da öğrenme güçlüğü olan çocuklar için oldukça yararlı bulunmuştur. Hermine von Hug Hellmuth;psikanalitik yöntemi uygulayan ilk uygulayıcılardır. Hug-Hellmuth;çocukların oyunlarını evlerinde ve doğal ortamlarda gözlemlemiş ve kendi oyun kuramını oluşturmuştur. Virginia Axline’de oyunun;çocuğun kendini anlatmasında kullandığı doğal bir yöntem olduğunu; oyunun yetişkinler terapisinde kullanılan “konuşma” yerine geçtiğini belirtmiştir.Çocuğun biriktirdiği gerginlikler; engellemeler; güvensizlik; korkular;saldırganlıklar;anlaşılması zor olan konular oyunla ortaya çıkarılabilmektedir.Çocuk kontrolde olduğu;kabul edildiği;saygı duyulduğu ve müdahale edilmediği oyun ortamlarında duygusal olarak rahatlamayı;kendi kararını vermeyi ve kendini ifade etmeyi öğrenmektedir.Oyun terapisinin temel varsayımları ise şunlardır:Oyun;çocukların kişilik özelliklerini ve çatışmalarını;sembolik anlam taşıyan materyallere ve oyuncaklara yansıtmasını sağlar.
Oyun; çocuğun iç dünyasını açığa çıkartan bir iletişim dilini temsil eder.Bu nedenle oyun; danışman için gözlemlemek ve çocuğun oynadığı oyunun sembolik anlamını anlamaktır.Oyun bir problem üzerinde egemen olunmasını sağlar.Çocuklar aynı oyunu defalarca oynayarak yaşamlarını kontrol etme duygusunu yaşarlar.Oyunun yansıtma gücü; çocuklar için;çözümsüz görünen konular üzerinde kontrol ve otorite sağlayabilecekleri bir ortam yaratır.Oyun çocuğun kabul edilemez olduğunu düşündüğü saldırganlık içeren duygularını ifade etme olanağı sağlar.Yabancılarla (danışmanla) konuşmak çocuğu kaygılandırabilir ya da rahatsız edebilir.Oyuncaklarla oynamak ve resim çizmek gerilimi azaltmak için bir araç görevi görür. Sonuçta beş aşamadan oluşan ve cinsel taciz mağduru çocuklar için önerilen psikodinamik yönelimli tedavi yöntemi özellikle oyun oynama gibi sözel olmayan bir tekniğe bağlı olduğu için çok yararlı sonuçlar vermektedir. Teknik doğası gereği soyut ve sözel gelişimsel özelliklere dayanmadığından farklı kültürlerde rahatlıkla kullanılmaktadır.
2)BİLİŞSEL MODEL
Cohen ve arkadaşları tarafından bilişsel davranışçı tedavi modeli olan travma odaklı bilişsel davranışçı tedavi geliştirilmiştir. 10-16 seanslık bir yöntem olması nedeni ile kolay kullanılır bir yaklaşım olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda tamamlayıcı parçalardan oluşur. Uyarlanabilir;esnek;kişinin öz yeterliliğinin vurgulandığı bir yöntem olması da güçlü yanlarındandır.Travma Odaklı-BDT’de temelde oturumlar çocuk ve aileyle bireysel olarak yürütülür.Sonrasında ise görüşmeler bir araya getirilir.Kapanış basamağında ruhsal eğitim ve anne-babalık becerileri;gevşeme çalışmaları;duygusal dışa vurum ve düzenleme;bilişsel başa çıkma becerilerine yönelik çalışma;travmayı öyküleme ve travmatik deneyim sürecinin değerlendirilmesi;travma anımsatıcılarına yönelik alıştırma; çocuk ve anne-baba oturumlarının birleştirilmesi ve çocuğa kendini koruma becerileri kazandırmaya yönelik bilgilendirme ve planlama yapılır. Bu basamaklar P.R.A.C.T.I.C.E ilklemesiyle özetlenmiştir.Her basamak çocuk ve anne-babalarla ayrı oturumlar halinde yapılır.Çalışma ev ödevleriyle desteklenir ve birleştirilmiş oturumlarda elde edilen veriler ve yapılan çalışmalar tüm katılımcılarla birlikte gözden geçirilir.Çalışmacılar bu tedavi modelinin çocuğun ruhsal belirtilerine ve ailenin gereksinmelerine göre planlanmasının uygun olacağını bildirmişlerdir.
Travma Odaklı-BDT’nin özellikle TSSB belirtilerini ve eşlik eden bozuklukları azaltmada etkili olduğu bildirilmiştir.Fakat çocuklar önce terapist tarafından tedaviyi sürdürebilme kapasiteleri ve yeterlilikleri açısından değerlendirilmelidir.Özellikle 3-4 yaşlarındaki çocukların travmayı öyküleme ile ilişkili komutları anlamada zorluk çektikleri;anlama ve ifade etme kapasitelerinin sınırlı olduğu çalışmacılar tarafından belirtilmiştir.Bu tedavi yönteminin daha yoğun olarak anne-baba katılımını içermesi gerektiği (oturumlar anne eşliğinde yapılmalı veya tüm oturumlar birleştirilmiş olmalı) ve oturumların yönteminde değişiklikler yapılması gerektiği de vurgulanmıştır.Bu veriler okul öncesi çocuklar için de bu tedavi yönteminin uygulanabilir olduğuna ilişkin sonuçlar içermektedir.Travma Odaklı-BDT başlangıçta cinsel istismar mağdurlarının tedavisi için hazırlanan bir tedavi yöntemi olmasına karşın daha sonra farklı travmatik deneyim yaşamış çocuklarda da etkili olduğu ve kullanılabileceği yapılan çalışmalarla desteklenmiştir. Çocuklarda travmatik yaşantılar sonrası gelişen TSSB’de Travma Odaklı-BDT çalışmalarının 2005 yılından sonra hız kazandığı görülmüştür.Çalışmalara göre bu tedavi modeli farklı travmatik deneyimi olan ve farklı yaş gruplarındaki çocuk ve ergenlerde de uygulanabilir.Tedavi sonrasında da iyileşmenin korunduğu veya tedavinin belirtiler üzerindeki olumlu etkilerinin sürdüğünü çalışmalarda görülmüştür.Travma Odaklı-BDT; ABD ve İngiltere’de çocuklar için ilk tedavi seçeneği olarak önerilmiştir.Literatür bilgileri de bunu destekler şekilde sonuçlara işaret etmektedir.Sonuç olarak Travma Odaklı-BDT’nin çocuklarda travma sonrası stres belirtileri ve diğer ruhsal belirtilerin tedavisinde etkili olduğunu gösteren birçok kanıt vardır.
3)BİYOLOJİK YAKLAŞIM
Travma ve çocuğun travmaya verdiği yanıt; çocuğun normal gelişimini bozabilir.Çocuğun uyumunu;bilişsel işlevini;dikkatini;sosyal becerilerini;kişilik tarzını;kendilik algısını ve dürtü kontrolünü etkileyebilir.Bu nedenle; DSM-IV’de bulunan tüm tanı ölçütleri karşılanmasa da çocuk ve ergenlerde tedavi düşünülmelidir.Travma sonucu stres bozukluğunda;tedavi yaklaşımlarından biri de biyolojik yaklaşımdır.Biyolojik yaklaşımın temelinde ilaç tedavisi vardır.Travmaya bağlı olarak oluştuğu düşünülen diğer belirtilerin şiddetinde;fluoksetin tedavisinden sonra anlamlı bir düzeyde azalma meydana gelmiştir.Yapılan çalışmalarda erişkinlerde görülen TSSB’ nin tedavisinde fluoksetinin etkili olduğu bildirilmiştir.Çocukların sınırlı bilişsel ve sözel anlatım yeteneklerinin olması düşünce ve duygularını ifade etmelerine engel olabilir. Ayrıca çocuk ve ergenlerde görülen TSSB belirtilerinin tedavisinde fluoksetinin etkili olması; bu bozukluğun fizyopatolojisinde serotonerjik bir mekanizmanın rolünün olabileceğini de düşündürmektedir. Cinsel kötüye kullanım öyküsü olan ya da TSSB ile birlikte komorbit dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanısı konulan çocukların; DEHB belirtilerinin tedavisinde klonidinin stimulanlardan daha etkili olduğu bildirilmiştir.
4)EMDR
EMDR; Travma sonrası stres bozukluğunun tedavisinde etkililiğini çeşitli araştırmalarla göstermiştir. Psikolojik danışmanın parmak hareketleri kılavuzluğunda; danışanın gözlerini sistematik bir şekilde(sağa-sola)hareket ettirmesi ya da danışana el çırpma;sesli uyaranlar verme gibi ikili uyaranlar verilmesini;danışan bu hareketleri gerçekleştirirken geçmiş yaşantılarının ya da travmatik deneyiminin imgesel olarak ortaya çıkarılmasını içerir.Amerikan Psikologlar Birliği de travma sonrası stres bozukluğunun tedavisinde ampirik olarak geçerli terapiler arasına EMDR’yi eklemiştir.Danışanların;olumsuz yaşantılarını duygusal sağlıklarına katkıda bulunacak şekilde yeniden düzenlemelerine yardımcı olmaktadır.Shapiro tarafından bulunmuştur.Göz hareketleri ise bilginin işlendiği bu süreçte bir şekilde nörobiyolojik mekanizmaları harekete geçirmektedir.Böylece beyinde fizyolojik değişikliklere yol açmakta ve bilgiyi yeniden işleme sürecini kolaylaştırmaktadır.EMDR sürecinin 7 aşamadan oluşur.Bu aşamalar ardışıktır ve bir aşamadaki görevler tamamlanmadan bir diğer aşamaya geçilemez.Aşamalar ise şunlardır:Danışan hikâyesi alma ve terapi planlama;hazırlık;hedefin değerlendirilmesi;duyarsızlaştırma;yerleştirme;bedeni tarama ve kapanış.
EMDR’nin olumlu yanları şöyle sıralanabilir; danışanların stres düzeylerini azaltma ve terapiste ilişkin olumlu algıları arttırma;depresyon ve anksiyeteyi azaltma;danışanların kendilerine ilişkin olumsuz düşüncelerini azaltma;sosyal işlevsellikte artma;daha az sayıda oturumda ilerleme;daha az ilaç kullanımı sağlaması;endişe puanlarında düşüşe neden olmasıdır.
EMDR uygulanan gruptaki çocukların hedef davranışlara ulaşma düzeyleri ve öz saygılarındaki yükselme düzeyinin bilişsel davranışçı terapi alan gruba göre daha yüksek olduğunu saptanmıştır. EMDR’nin özellikle farklı türde travmalar yaşamış bireylere psikolojik yardım sunmada etkili olduğu konusunda kanıtlar olduğu görülmektedir. EMDR’nin travma sonrası güçlükler yaşayan kişilerle etkili bir yaklaşım olduğu açıkça görülmektedir.Ayrıca travma yaşanabilecek herhangi bir travmatik deneyimin ardından kısa süreli ve etkili bir yaklaşım olarak kullanılması mümkün gözükmektedir.Travmaya müdahalede etkililiğini kanıtlamış ve doğal felaketlerde etkili olduğu gösterilmiştir.Travmanın olumsuz etkileri ile çalışırken diğer yaklaşımlara göre kısa sürede olumlu sonuç verir.